Karşıdan gelenleri gördüğümde Selim'in neden kaşlarını çattığını anlamışım. Benim de canım sıkılmıştı. O maymun ve sevgilisi geliyordu. İsimlerini bilmiyordum. Açıkçası öğrenmek de umurumda değildi.
Biraz daha yaklaştıklarında çocuğun yüzündeki morluklar dikkatimi çekti. Selim hâlâ yanımda çok ciddi bir şekilde duruyordu. Güleceğim şimdi olmayacak. Bir an önce ağzımı kapatmazsam kahkahalara boğulmam işten bile değil. Selim ne der o zaman?
Elimi de bir bırakmıyor ki bu çocuk! Bıraksa ağzımı kapatacağım. Elimi bırakmadığı için en sonunda ağzımdan bir kıkırtı kaçtı. Kıkırdamamı duyan Selim aniden bana döndüğünde telaşla yüzüne baktım. Çatılmasını beklediğim kaşları kalkmıştı ve dudağında bir gülümseme vardı. Oh be sonunda biraz güldü yüzü. Onun sürekli kaşlarını çatarak dolanması canımı fazla sıkıyordu.
Hafifçe elimi çekmeye çalıştım, izin vermedi. Parmaklarını parmaklarıma geçirip daha da kavradı elimi. Maymunla sevgilisi daha da yaklaşırken ağzımdan ufak bir ses daha çıktı. Selim tüm dikkatini bana vermişti. Hâlâ tek kaşı havada ilgiyle bana bakıyordu.
Tutamıyordum kendimi.
Hahaha haha hahaha ha!...
Hem rahatlamıştım hem de sevinmiştim. Kahkahalarımın ardı arkası kesilmiyordu. Bahçedeki öğrencilerin bir kısmı da bana bakmaya başlamıştı. Kesin içlerinden bu deli neye gülüyor şimdi diyorlardı. Bakışlarından belli, söylemelerine gerek yok. Deliler gibi gülüyordum cidden. Selim'in gülümsemesi derinleşti. Elimi bıraktı, ben de o elimle ağzımı kapatmak yerine ona sarıldım. Daha da gülmeye başladım.
Selim o gün dedikleri için bu çocuğu iyi bir dövmüş. Hem de nasıl dövmek. Bu yaz sıcağında çocuk giyebileceği en kapalı kıyafetlerle geziyor. Kesin her yeri morluklarla kaplıdır. Yüzü çok fena olmuş. Biraz içim acısa da bana ne dedim. Benim Selim'im daha önemli herkesten! Ona bir şey olmasın!
Selim neye güldüğümü merak ediyor hâlâ. Ben gülmekten bir şey açıklayamıyorum. Sadece ona sarılıp gülüyorum. Güldükçe tüy gibi hafifliyordum. Az bir sıkıntım kalmıştı, onun da çaresine az sonra bakacaktım.
Selimin kulağına eğilip kahkahalarımın arasından güçlükle konuştum.
“Eline ne olduğunu artık sormayacağım tatlı çocuk. Ben sebebini görebiliyorum,” dediğimde ufak bir kahkaha attı. Çenemden tutup alnıma hafif bir öpücük kondurdu. Ay bu çocuk her bahaneyle beni öpüyor! Bu işin sonu nereye gidecek bilmiyorum.
“Kendime soruyorum bazen, ben kime ne iyilik yaptım da karşıma seni çıkardılar diye?” dedi. O maymunun sevgilisine vurduğu için benim ona kızacağımı falan mı sanıyordu bu çocuk. Sabahtan beri bu yüzden mi kaşlarını çatarak geziyordu?
“Ben de seninle karşılaştığımdan beri bu soruyu soruyorum kendime: Cidden ya sen kime ne iyilik yaptın da beni çıkardılar karşına?” dedim kulağına eğilip.
Maymunla sevgilisi karşımıza geçip birkaç adım ileride beklediler. Selim başını hafiften oynatıp çenesiyle işaret ederek maymunun sevgilisini gösterdi.
“Bu renkli arkadaş Mustafa, yanındaki de sevgilisi Merve. Mustafa'nın biraz canı sıkılmıştı, hayatına renk kattım ben de” dedi.
Cümlesini bitirdiğinde ben de o geceden zaten kıl olduğum Merve'ye döndüm. “Hayatına renk katmamı ister misin Merve? Çok renkli bir kişiliğim vardır,” dedim. Merve, Mustafa'nın arkasına saklanıyordu resmen.
Utanıyor mu korkuyor mu çözemedim. Utanması pek olası gözükmüyordu bana. Korkuyor herhalde. Korksun tabi! Korksun da Selim'e yaklaşmasın.
Saate baktığımda derse daha epeyce zaman olduğunu gördüğüm için Merve'ye döndüm. Elinde bir enstrüman vardı. Gülümsedim. “Hadi hayatınıza biraz renk katalım Merve,” dedim.