Merve, elimi uzattığımda elinde tuttuğu gitarı işaret edene kadar resmen nefes alamadı. Ha ha korkuyor bu benden. Buna bu kadar korku yeter. Bir daha Selim'e yaklaşmaz.
“Hadi ama! Verecek misin şunu? Yoksa vermek istemiyor musun?” dedim gülerek. Kendine geldi. Gitarı uzattı. Oha! Korkudan resmen eli titriyor. Ben o kadar korkunç muyum ya?
Gülümseyerek bana bakan Selim'e bakıp “Sınıfta biri İngilizce şarkı mı istemişti benden?” dedim. Selim sınıfta olanları hatırladığımı anladığında tek kaşını kaldırarak bana baktı.
Evet hatırlıyordum. Daha iki gün önce olanları unutacak değildim ya. Merve'nin uzattığı gitarı elime aldığımda hiç de yabancılık çekmedim. Tellerine bir iki dokunarak akordunu kontrol edip direkt başladım şarkıya. Şarkının kimi yerini maymun Merve'ye tehdit içerikli bakışlar atarak, kimi kısımlarını da Selim'e sevimlice bakarak söylüyordum. Bu şarkıyı ne zaman söylesem bana huzur verirdi zaten. Bu maymuna hâlâ girişmediysem bu şarkının hatırınaydı.
Şarkının yükselmesiyle Merve ve Mustafa dahil etrafta kim varsa alkışlamaya başlayınca hafifçe gülümsedim. Her günümüz Selim'le böyle geçecekse ben onun için cehennemde yanar, cennetten vazgeçerdim.
Şarkı bittiğinde gitarı Merve'ye geri verdim. Sonra Selim'in yanına gidip elimi uzattım. Uzattığım elime bakıp sırıtarak parmağıma taktığı yüzüğü dudağına götürüp öptü.
“Dersten sonra annemlere geçeriz, sonra da küçük bir kutlama yapalım istersen?” dedi. Parti ve ben neden olmasın? Şimdiye kadar gitmedik de ne oldu? Öldük! Olacak tabii ki bir kere evleniyor insan. Ben başımı hevesle sallayınca Selim Mustafa'ya dönerek “Haber ver herkese, akşama kulüpte toplanın kutlama yapıyoruz,” dedi. Mustafa'nın kaşları merakla yukarı kalkınca sağ elimi ona doğru hafifçe salladım. Melek ışıl ışıl parlıyordu yüzükte. Yüzüğü gören Merve'nin suratı düşerken Mustafa'nın keyfi yerine geldi.
“Abi çok özür dilerim gerçekten, yenge senden de. Sizin adınıza çok sevindim,” dedi. Çok şeker bu ya hemen kanım kaynadı. Bana yenge dedi. Şarkı söyleyesim var “Bana yenge dediler!” Döndüm baktım resmen bana dediler! Ha hayt! Yenge kelimesinin vermiş olduğu gazla Selim'i yanağından öpüp “Hadi derse tatlım!” dedim.
Selim'le el ele dersliklere doğru ilerledik. Evet, hâlâ elim onun elinde.
Dersliklere çok az bir mesafe kalmıştı ki arkamızdan birinin yaklaştığını hissettim. Başımı hafifçe çevirdiğimde bir karaltının Selim'e elini uzattığını gördüm. Panikle elimi Selim'in elinden aniden çekip Selim'i kenara itekledim.
Arkamı döndüğümde o karaltıların aslında iri yarı iki kişi olduğunu gördüm. Evet iki kişiydiler bir de. Önce Selim'e elini uzatan adamın bileğini tutup kıvırdığımda bağırmasını umursamadan basit bir hareketle kalçamın üstünde aşırarak diğerinin üzerine fırlattım. Nasıl yaptım ben de anlamadım ama bir başkası da gelip omzuma dokununca onu da kolundan tutup diğerlerinin üstüne savurdum. Savrulmasına rağmen yere düşmeyen adamın dizinden sağ ayağımla destek alarak zıpladım ve sol ayağımla adamın suratına bir tekme savurdum. Bu da diğer ikisinin hemen üstüne yıkıldığında Selim'e yaklaşan bir başkası olup olmadığını anlamak için etrafıma bakındım. Bir başkası yoktu ama şaşkınlıkla bana bakan bir Selim vardı. Gözlerimle hızla bir hasar tespiti yaptığımda hiçbir yerinde bir şey olmadığını anlayınca rahat bir nefes aldım. Hızlı adımlarla siyah giyinmiş üçlüye doğru ilerledim. Tam elimi kaldırdım adamlara vuracaktım ki Selim'in sesiyle kendime geldim.
“Aşkım zavallı korumaları rahat bırak artık!”
Elimi geri çekip utancımı gizlemek için hafifçe gülümsedim. Başımı eğip kısık bir sesle adamlardan özür diledim ve ekledim “Kovuldunuz!”
Selim bana koruması olduğundan bahsetmemişti. Bahsetmiş olsa bile bunları yine döverdim. Hem düşmanı mı vardı Selim'in, neden korumayla geziyordu ki? Arkadan sessizce yaklaşıp dokunmak nedir arkadaş? Bunların hepsi geri zekâlı! Ben varken bunlara ne gerek var, iyi eğitimli biri çok rahat aşar bunları zaten. Ordu gelse korurdum Selim'i. Eskiden de böyle dövüşürdüm, benim babam asker zaten. Bu durumun meleklik ile yakından uzaktan bir alakası yok. Her türlü dövüş sporuna ayrı bir merakım ve yatkınlığım olduğundan birçok turnuvadan kazanılmış madalyalarım var benim.
Muay thai, jeet kune do, jiu jitsu, krav maga, combatoda dünya birinciliklerim var. Sizin karşınızda Binbaşı Kenan'ın kızı var ne sandınız.
Ay sen bana aşkım mı dedin! Yerim ben seni yer!
Selim'in bana aşkım dediğini yeni fark ettim evet. Selim'e döndüm. Bu kez onun beni tutmasına gerek kalmadan elini ben tuttum çekiştirdim.
“Ne olur doğal bir afet falan olmadan şu derse girelim Selim!” dedim. Güldü ve dudağımı hafifçe öptü. Derse gidebildik sonunda. Az sonra çığ falan düşecek! Korkuyorum.