Bölüm 13: Tanışıp evlenelim!

1573 Words
“Melisa...” dedi. Dikkatle yüzüme baktı ve elini uzattı. “Selim, Selim Uluocak!” Elimi uzattım, tuttu ama bırakmadı. Elleri sıcacıktı... “Memnun oldum!” dedi. Artık sırıtmıyordu. Ciddi ciddi bakıyordu yüzüme. Kaşlarını çatıyor, yüzümün her santimini inceliyordu. Nasıl memnuniyet bu anlamadım ki(!) Adımı mı beğenmedin sen oğlum? “Melisa, dün neler olduğunu hatırlıyor musun?” diye sordu. (Sarhoştum hatırlamıyorum diyeceğim, ağzıma iki tane çarpacak. Espri kaliteme on ton sövecek. Esprilerimi o sırıtıncaya kadar kalbimde yaşatayım. Çok ciddi bakıyor ya alışkın değilim!) “Hatırlamıyorum...” Aha! Azıcık sırıttı sonunda! “En son ne hatırlıyorsun?” dediğinde düşünmem gerekti. “Sınıftaydım; birden başıma bir ağrı girdi, midem bulanıyordu. Sonra gözlerim karardı... Tuvalette olduğumu hatırlıyorum. Kustum galiba! Bana güven dediğini hatırlıyorum bir de. Sabah burada gözümü açtım.” “Sen neden gittin sabah, gece ne oldu?” diye sordum. Vereceği cevaptan korkuyordum açıkçası. Kafamda milyon tane arı var, vızıldayıp duruyorlar yine... “Hâlâ sabah farkında mısın? Kırk dakika falan oldu ben gideli,” dedi. Bu çocuk kadar usta konu değiştiren yoktur herhalde. Her soruma cevap veriyordu, ama asla istediğim cevapları alamıyordum! “Peki kırk dakika önce nereye gittin Selim?” dedim. Adama iki soruyu aynı anda sorunca, sormadığım üçüncü soruyu cevaplıyordu. Ben de tek tek sormaya karar verdim. “Evde pek yemek yemem, dolapta da bir şey yoktu. Ben de üstündekilerle seni yememek için markete gittim,” dedi. Üstümdekiler? Kendime baktım hâlâ Selim'in boxerı üzerimde, üst taraf biraz kapalı neyse ki. Yine de yüzümün kızarmasına engel olamadım. “Yiyecek bir şeyler aldın yani?” diyerek tek kaşımı kaldırdım. “Ve giyecek bir şeyler..." diye ekledi. Utandırmaya çalışıyordu galiba beni. Yine lafı değiştirmesine izin vermeyecektim bu kez. O kadarcık tanıdık seni Selim Bey! Yüzümün kızarmasını umursamamaya çalışarak tekrar sordum. “Peki eline ne oldu Selim?” “Öğrenmeden bırakmayacaksın değil mi peşini?” dediğinde kafamı salladım. “Evet bırakmaya niyetim yok!" “Bazı işlerim vardı." Ben merakla yüzüne bakarken, “Ama halloldu, sıkıntı yok,” dedi. Cevaptan korksam bile yine de öğrenmek zorundaydım değil mi? “Peki dün gece ne oldu Selim?” dedim. Bu kez ciddileşti. Kaşlarını çatıp anlatmaya başladı. “Dün sınıfta sen birden başını tutup bağırmaya başladın. Yere diz çökünce yanına geldim. Seslendim ama duymuyor gibiydin. Gözlerin kayıyordu, yere düşmeden kucağıma aldım. Revire götürecektim, tuvalete gitmek istedin. Oraya geldiğimizde kusmaya başladın sonra tekrar bayıldın. Ben de kucağıma aldım seni. Sınıfa sordurdum hatta tüm okula ama hiç kimse tanımıyordu seni. Evini hatta ismini bilen dahi yoktu! Hakkında kimse bir şey bilmiyordu. Mecburen evime getirdim. Tuvalette yere düşmüştün. Bende üzerindekileri çıkardım. Seni banyoya götürüp saçlarını yıkadım. Duşa soktum seni. Kıyafetlerin kirliydi. Ben de sabah uyandığında o üstünde gördüklerini giydirdim sana. Bütün bunları yaparken uyanmadın Melisa! Ara ara nefes alıp almadığını bile kontrol ettim. Nefes alıyordun ama uyanmıyordun bir türlü! Doktor çağırdım, muayene etti seni o sırada da uyanmadın! Doktor, “Bir şeyi yok sadece çok uykusuz kalmış galiba derin uyuyor; anlattığınıza göre migreni varmış şiddetli ağrının verdiği yorgunluk da eklenince bu hale gelmiş,” dedi. Sabaha kadar seni izledim. Seni öyle görmek çok zordu benim için. Ayrıca, çok sevimli gözüküyordun. Sabah beklemiyordum o kadar erken uyanacağını, sürpriz yapmak istemiştim uyuyakalmıştım. Ben de gelince anlatırım dedim.” “Ne zamandır uyuyamıyordun Melisa?” dediğinde düşündüm. Hesaplamaya çalıştım... (Beyaz yerde ne kadar kaldığımı bilemiyorum ki!) “Tam bilemiyorum, bir haftadan biraz fazla!” Oh be bir şey olmamıştı! Bana dokunmamış, yani dokunmuşta... Anladınız işte. Geri döndüğümden beri hiç uyumamıştım ki... Nasıl o kadar uyuduğumu ben de bilmiyorum. Hatta uyuyamadığımı sanıyordum. Bir daha hiç uyuyamayacağımı sanıyordum. İçim rahatladı bir an nefes aldım ama kaburgalarıma bir ağrı girdi ki sormayın! “Neden uyuyamıyordun?” dedi, yine düşündüm. Normal sanıyordum çünkü diyemem ya şimdi! Ne sallasam derken kafam bastı sonunda. “Ailemden, arkadaşlarımdan, tüm çevremden ayrıldım! O yüzden. Hiç kimsem kalmadı!” dedim. Dokunsa ağlayacaktım. Ailene ne oldu derse yine ağlayacaktım. Gidip görsem dayanamaz söylerdim biliyorum. O yüzden annemi görmeye gitmedim, hiç cesaret edemedim. Annemi ne çok özlemiştim! Babam... Canım babam üzüntüsünü de belli edememiştir ama yıkıldıklarını biliyorum. Tek kızlarını kaybettiler. Ailemi değil, arkadaşlarımı bile görmedim. Selen'i de ne kadar çok özlemiştim. Ben geldiğimden beri Selim dışında hiçbir şeyle ilgilenmemiştim, tüm sorunlarımı bir odaya kapatıp kilitlemiştim resmen ve hepsi şimdi gün yüzüne çıkıyordu. Gözlerimden süzülen yaşlara hâkim olamıyordum artık. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Selim beni kendisine çekti. “Melisa ben varım, ben sana aile olurum! Melisa bana bak!” dediğinde başımı kaldırıp gözlerine baktım. Çok ciddi bakıyordu. Bakışları içime işliyordu. “Kimsesiz değilsin, seni asla bırakmam. Ben sana âşık oldum Melisa!” dedi. Ben daha seni tanımadan sana âşık oldum!” Şok oldum. Selim beni seviyor! Beni tanımıyor bile. Ufff sanki ben çok tanıyorum. Düşünürken beni kendisine çekti sıkıca sarıldı. Biraz rahatladım sanki. Derin bir nefes alıp hıçkırıklarımı durdurmaya çalıştım. Kokusu çok güzeldi. Hafifçe ona baktım, onu kokladığımı gördü galiba. Kızardığımı bu sefer umursamadım. Daha neler görmüştü. Şimdi bunları düşünmek istemiyordum. Yine yüzüm yanmaya başladı! Ve işte yine sırıtıyor! Sırıtmasını görmezden gelerek tam acıyan yere elimi bastırdım. Birileri ona vurmuş muydu? Kavga mı etmişti? Düşmüş müydü? Ne olmuştu! “Ağrı kesici içmeye ne dersin?" dedim. Biliyordum anlatmayacaktı o morluğun nasıl olduğunu. Ama ben öğrenmesini bilirim... Cidden tanımıyorum ben bunu. Elli kere öptü beni. Bir ismi, bir evi, bir de okulunu biliyorum. Beyazlılar neden daha fazla tüyo vermemişlerdi ki bana. Ya bana çok güveniyorlardı ya da beni izleyip gülüyorlardı. Soldaki; efendi bir şey yapmazdı da o sağdakini gözüm hiç tutmamıştı. Kıs kıs gülüyordur bu şimdi halime. Anam adamlar beni bunla öpüşürken de görüyorlar, yazmayın laann günah falan sayılmaz ben meleğim! Benim özüm masum! Benim tek amacım şu önümdeki yakışıklı piçi korumak. Siz de pintilik yapmasaydınız beni ondan korumak için de birini gönderseydiniz. Hıhhh! Selim’in sesiyle kendime geldim. Evimi soruyordu. Pişkince güldüm. “Yakın aslında,” dedim. "Hemen karşı apartmanda." “Buraya taşın!” dedi, cidden böyle dedi. Ne oluyoruz ya! Beni ne sandı bu çocuk. Vuracağım kafasına bir tane de başımın da ağrımasını istemiyorum... Vuramam ki, kıyamam ben ona ya... Yine niye gülüyor bu çocuk ya? Ama çok tatlı gülüyor. Selim ciddileşti gözlerime baktı. “Tatlı mı?” dedi. Duraksadı ve gülen sesiyle sorgulayan bakışlarıma cevap verdi. “Bana şimdiye kadar hiç tatlı diyen olmamıştı.” (Ben onları dışımdan mı demiştim! Bu çocuk beni iyice salak etti.) “Az önceki söylediklerimde ciddiyim. Bana taşın," dedi. “Nedenmiş o?” dedim. İyice yaklaştı. “Seni sürekli yanımda istiyorum,” dedi. “Gözümün önünden hiç ayrılma istiyorum.” “Ben yapamam olmaz,” dedim. “O tür ilişkilerle işim olmaz benim.” “Ne tür ilişkiler?” diyerek iyice yaklaştı. Yüzüm iyice yanmaya başladı. Kesin kıpkırmızı oldum. Ben ne çok kızarır oldum ya! Eskiden yalan söylediğimde kızarırdım. Kolay kolay da yalan söylemezdim zaten. Bu daha çocuk diyerek vazgeçecek benden. Bir ağlıyorum, bir sarılıyorum, bir itiyorum onu, Adam haklı! İyi olur aslında vazgeçerse; ben de kanka olurum bunun etrafında dolanırım. Öyle korurum bunu. Ömrünün sonuna kadar nasıl yanında olacağım onu bilemiyorum işte! Estetik olurum, belki kimlik değiştirirsem tanıyamaz? Estetik de olamam herhalde. “O tür bir ilişki istediğimi de nereden çıkardın? Belki sadece evde yalnız sıkılıyorum, ev arkadaşı istiyorum,” dedi. Öyle miydi gerçekten? Az önce sevmekten bahsediyordu. Dalga geçti benimle, ben de atladım tabii hemen! Salaksın Melisa salak! Gözlerimi kapattım. Kendi salaklığımdan utandım bu kez de... Kim bilir içinden neler geçiriyordur benim hakkımda! İyice yaklaştı, “Öyle bir ilişki istemiyorum. Evlenmek istiyorum ben seninle...” dedi. Kaldım öyle. Evlilik! Lan nasıl olur? Ya beyazlı amcalar beni geri sürükleyip götürürlerse! Ya bu benim melek olduğumu anlayıp benden korkar giderse! Ya ailemi sorarsa! Ya...Ya... Ya... Kafamda sorular timsah yürüyüşü yapıyordu. Gözlerine baktım çok ciddi gözüküyordu. Ciddi hali de ayrı yakışıklı bunun ya! Yine de bir şansımı deneyeyim dedim. “Şaka yapıyorsun değil mi?” diye sordum bir umut. “Gayet ciddiyim,” dedi. Kaşlarını çatmış ciddi bir ifadeyle ağzımdan çıkacak cevabı bekliyordu. Yutkundum. Gözlerinde bir tereddüt belirtisi aradım. Dakikalarca baktım ama aradığımı bulamadım. Ciddiydi, ciddiyet için yaratılmış gibi bakıyordu gözleri. Bir de benim donuk bakan gözlerime bakıyordu. O sıcacık kahve gözlerime değil de donuk mavi gözlerime bakıyordu. Bu konunun üzerinde durmamaya çalıştım. Ben artık buydum. “Ya kabul etmezsem?” diyecek oldum, ağzıma geri tıkadı lafı. “Kabul etmiyorsan şimdi evimden git ve asla da karşıma çıkma!” Bu sözünden sonra iç savaşım başlamıştı yine! Gizlice takip etsem yakalanırım ben kesin çok dikkat çekiyorum kahretsin! Düşün bakalım Melisa, küçükken birinden hoşlandığına nasıl karar veriyordun? Selim'i bir başka kıza sarılırken, başka bir kızı öperken düşündüm. “Yolarım lan ben o zilliyi parçalarım. Gebertirim lan seni de!” Sanırım bu son kısmı dışımdan söylemiştim. Sırıtıyordu piç yine. Eeee kendi kaşındı bana ne. Eh benden günah gitti beyazlı amcalar böyle bir şey için kural falan söylememişlerdi. Söyledilerse de ben hatırlamıyorum. Buraya dönmek için o kadar hevesliydim ki anlattıkları çoğu şeyi dinlememiştim. “Nasıl bir deli olduğumun farkındasın değil mi?" dedim. "Çok fena farkındayım ve o deliyi istiyorum!” dedi. Evleniyorum lannn! “Tek bir şartım var,” dedim. Gözlerini kısıp baktı öyle. “Söyle ne istiyorsan senin olsun!” dedi. "Okuldaki herkesi nikaha çağıracaksın..." Şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Evet şartım bu!" dedim. Güldü, “Tüm okulu önüne dizerim Melisa,” dedi. Ben aslında arkadaşlarımı görmek istiyordum ya; tek tek onları çağıramayacağım için tüm okul demiştim. Ailemi göremeyeceksem arkadaşlarımı görebileyim bari. Tüm okulun içine o maymunlar da dahildi ya. Ben nasıl unuttum bunu. Selim'e asılıp bırakmazsa nikahta! Abo, ben o kızı yolarım! Benim gibi zarif bir kıza hiç yakışmazdı doğrusu... “O maymun kızdan uzak duracaksın!” dedim. Güldü, "Çok büyük bir zevkle," dedi. Bu kez kendimi tamamen öpücüklerine bıraktım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD