bc

KUZENİNİZİ EVLENDİRME SANATI

book_age12+
15
FOLLOW
1K
READ
family
HE
sweet
love at the first sight
like
intro-logo
Blurb

Hazal Aymaz, yirmi sekiz yaşında kendine güvenen, tatlı ve başarılı bir yazılımcı. Ve dünyanın en şanslı kadını; yani o öyle olduğunu düşünüyor çünkü onu her koşulda çok seven ve canından çok sevdiği büyük bir ailesi var. Annesi ona iki abi doğurunca teyzesinin gönlü razı gelmemiş olsa gerek ona kardeşi gibi sevebileceği bir kız kuzen ve bonusu Ferhat'ı doğurmuş. Neyse gereksiz Ferhat'a çok takılmayalım şimdi. Hem de aynı senenin içinde birkaç ay arayla doğmuşlar. Bu, kadın doğum uzmanlarını şok edecek bir ikiz doğum hikayesi değilse nedir? Hazal Aymaz demek Nehir Gündüz demek, Nehir Gündüz demek Hazal Aymaz demektir çünkü ve bunu onları tanıyan herkes bilir. Öyle ki aile içinde ikisinin ismini birbirine karıştırmayan, ikisinin toplamının karşısına bir yazmayan yok. Bizim kızların da bu durumdan hiç şikayeti yok, kendilerini bildiklerinden beri bir aradalar ve sahip oldukları her şeyi paylaşıyorlar. Her şeyi derken, pakete aşk acısı da dahil maalesef. Hazal aslında bireysel olarak aşk acısı da çekmiyor, aşkı da aramıyor, evlenmeye de hiç niyeti yok; onun tek istediği çok sevdiği kuzeninin bu saçma sapan aşk acısına son vermek. Hepsi Nehir'in iş arkadaşı ve platonik aşkı Ali Özay'ın suçu aslında. Bir küs bir barışık, bir soğuk bir sıcak olup kuzenini üzmese Hazal uslu uslu yaşayıp gidecekti ne güzel. Ama işte Ali'nin Nehir'i sevmemek için ne gibi bir bahanesi olduğunu yerinde çözmenin ve kolları sıvamanın vakti geldi de geçiyor bile. Nehir ya, bir insan nasıl olur da Nehir'e aşık olmaz? Gözleri görmüyor, kulakları duymuyor, kalbi atmıyor olsa gerek. Sorun gerçekten bunlardan biriyse bir doktor bulmaları gerekecek elbette ama geri kalan her şey için şirketin yeni siber güvenlik mimarisi yazlım uzmanı Hazal Aymaz yeterli olacak. Çünkü kendisi sadece bilgisayarları değil kalpleri de hacklemeyi iyi biliyor.

Aklı başında bir insan kuzeninin mutluluğu için ne kadar ileri gidebilir? Hazal, işini değiştirip bu evliliğin temellerini bizzat atmak üzere müstakbel damadın şirketinde işe başladığına göre pek de aklı başında sınıfına dahil edilemez herhalde. O kuzeni ve sevdiği adam mutlu olsun diye şirkette türlü türlü pembe yalanlar sıralar ve mutluluk oyunları kurarken, kaderin onun için planladıklarından haberdar olmaya fırsatı olmayacak. Eh, nasıl olsun? Yapılacaklar listesi öyle kalabalık ki; konserler, futbol turnuvaları, kahvaltılar, sahte sevgililer, tatil planları, yanlış kapıya gelen görücüler... Bir de çalışması gereken yeni işi ve işkolik patronu. Normalde çalışanlarına karşı mesafeli, belki biraz sinirli ama kesinlikle çok güzel mavi gözlere sahip patronu; Ömer Sancaktar. Neyse ki işe girdiği ilk andan itibaren rezil olmayı sürdürdüğü Ömer'in ona deli divane olması için ekstra hiçbir şey yapmasına gerek kalmayacak; sadece kendisi olması ve ne yaptığından habersiz acemi Eros, küçük yeğeni Ege'nin ofise gelmesi yetecek. Bir de gereksiz Uğur var tabi, haddineymiş gibi Ömer Sancaktar'ın sevdiği kadından hoşlanmaya cüret eden finans departmanından Uğur. İki kişinin birbirini sevmesinin mutlu sona yettiği nerede görülmüş? İşler karışacak, şartlar değişecek, aynı şirketin içinde patronun ve çalışanının birbirine aşık olması hiç kolay olmayacak; Hazal Aymaz ava giderken avlanacak. Kuzeninden önce o gelinliği kendisi giyecek, hem de abilerinden birinden habersiz Barselona'da kıyılan ani bir nikahla. Ömer davete katılmamız gerekiyor, beyaz giy derken başına bunların geleceğini nereden bilebilirdi ki? Gerçi bilmeliydi, kuyumcuda evlenme teklifi eden bir adamın hazır ödül törenine gelmişken düğünü de aradan çıkarmasına çok da şaşırmamak gerek. Kendisine de sürpriz olan bu evliliğin bir bedeli olacak elbette, yeni iş arkadaşı Melek'i yengesi yapmak gibi. Planları arasında yer almasa ve abisinin Melek'i üzmesinden korksa da bu duruma dur diyemeyecek; sırf bu iki kuzenle aynı şirkette çalıştığı için zavallı Melek'in de başı yanacak, Hazal'ın deli serseri abisi Emir'e aşık olacak. Hazal'dan sonra şirketin insan kaynakları departmanı evlilik hediyesi vermekten bıkacak. Bu ofiste Aymaz ailesine de Gündüz ailesine de dahil olmadan, tüm eğlenceyi dışarıdan kahkahalarla izleyen ekip arkadaşları Alp olacak. Neyse ki Alp'in şakalarının da durumun komikliğinden aşağı kalır yanı yok, endişe etmeyin onlara gülerken Alp'e gıcık olmaya fırsatınız kalmayacak.

Evli bekar, ölü diri, Ömer'li veya Ömer'siz fark etmez, bizim kızın başlayıp da yarım bıraktığı iş yok; amacından sapmayacak, yolundan dönmeyecek. Hazal Aymaz olarak değilse de Hazal Aymaz Sancaktar olarak kuzeninin nikah şahitliğini aslanlar gibi yapmadan bu işin peşini bırakmayacak. O düğün yapılacak, o damatlık giyilecek, Hazal'ın eniştesi olunacak Ali Özay! Hazırlan, tabi bu kadarına hazır olabilmek mümkünse.

Gereksiz fedakarlıklar, aldatmalar, babasız bebekler, kötü karakterler, affı zor hatalar, aşk için ölmek yani kısacası kan ve göz yaşı yok. Ama siz yine de sayfaları çevirmeden önce mendillerinizi hazırlayın, gülmekten yaşaran gözlerinizi silmek için ihtiyacınız olabilir

chap-preview
Free preview
Giriş
Nehir karşımda son birkaç aydır kalbini karıştıran iş arkadaşını anlatırken içimdeki küçük isyancıların sesini bastırıp ona odaklanmakta zorlanıyorum. "Yine mi platonik!" "Tarih bu kuzenleri evde kalmış olarak yazacak." "Kanserin bile tedavisi bulunur bakın bu kızların çaresi yok..." pankartlarıyla ayağa kalkıyor sinir hücrelerimin en çirkin kalpli olanları. Size kan taşıyan damarlarıma, o damarı pompalayan kalbime de yazıklar olsun! Belleğim boş durur mu, hazır isyan çıkmışken o da anneannemin, teyzemin ve annemin muhteşem yorumlarını çarşaf çarşaf fırlatıyor önüme. "Kızlar bakın mutfak takımını da bitirdim." "Mevhibe'nin torunu da inşaat mühendisi, efendi bir çocuğa da benziyor. Ama benim torunlarımın burnu Kaf dağında, zahmet edip fotoğrafına bile bakmıyorlar çocuğun!" "Bakın kızlar bu elbiseyi çok beğendim ama giymiyorum. Artık birinizin bir şeyi olursa ona giyerim."... En ağırı en son geliyor, bu kez sahnede babam var. "Ben de isterim tabi torunlarımı sevmek ama kısmet bu işler Nihan, varma kızın üstüne." Kafamı iki yana hızla sallayıp odağımı geri kazanmaya çalışıyorum. Kahvemden bir yudum alırken, nihayet Nehir'in sesi hariç tüm sesler susuyor. "...Ama işte gel gör ki ilk baharım, son yaprağım; beyefendi yüzüme bile bakmıyor. İnsan kafasını çevirip bir günaydın bile demez mi Hazal, demiyor işte. Neon tabelalarla "Benden sana yar olmaz." yazsa daha açık olamazdı." Cevap verirken düşünmeme bile gerek kalmıyor inanın, cümlelerimin omuriliğimden geldiğine yemin etsem başım ağrımaz. "Öküz, insan nezaketen cevap verir tabi canım. Yani dönüp düşmanına bile bir günaydın diyorsun ofiste, aşk hayatını geçtim iş hayatını da öğrenememiş vasıfsız. Ne olacağını yaşayıp göreceğiz ama durum biraz ortada Nehir'im. Bu adamdan sana denizi geçtim göl bile olmaz gibi." Omuzları düşüyor Nehir'in, içine batanlara inat gülümseyip eliyle bir boş ver çakıyor hayata. "Belli canım tabi, aman bakma bana sen. Sonucu biliyorum da sürecin kendisine hala şaşkınım. Ne bileyim, artık aşık olmaymış, hoşlanmaymış bıraktık bunları sanıyordum; dükkan hala açıkmış meğer. Ha bir çivi bile çakılmamış, orası ayrı." O gülünce ben de bozmuyorum, sesimi neşelendirip cevaplıyorum iki gözümün çiçeğini. "En azından bir hayat belirtisi var be, belki anneannemin şu meşhur inşaat mühendisi bir elden geçirse yuva olur oralar size?" Ben pis pis gülüp göz kırpınca bu kez gerçekten neşeleniyor. Siktir ediyoruz yaşayamadığımız ne varsa, amaaaan. "Zıkkımlan hadi çok konuşma, daha gidip balkonuma çiçekler alacağız. Güneş tepemize çökmeden halledebilirsek çok iyi olur." "Dileğiniz benim için emirdir, leydim." Elimle hayali bir reverans yapıp ıslak kekimden bir lokma alıyorum. İki deli bozuk, iki teyze kızı, yirmi sekiz yaşında iki kadın, koskoca iki mühendis; kahvelerimiz ve tatlılarımız bitene kadar, muhtemelen diğer kafe sakinlerini rahatsız eden bir ses tonuyla, başka hiçbir derdimiz yokmuş gibi çiçekler üzerine derin bir sohbete giriyoruz. Az önce tadımızı kaçıran bir konu konuşmamış gibi yüksek perdeli kahkahalar atıyoruz. Madem dünya bize nazik davranmıyor, madem el üstünde tutulmuyoruz; biz de ele avuca sığmayız o zaman, biz de bu dünyanın rahatını bozarız. * Nehir ile son tohum kuruyana dek umut vardır felsefesiyle gezdiğimiz için kara sular inmiş ayaklarımın altına birkaç yastık sıkıştırıp uzatıyorum. Bugün telefonu pek elime almadığımı hatırlayınca, bu kez de yastıkları düşürmeden komodine uzanmak için şekilden şekle giriyorum. Birkaç mesaja dönüyorum, birkaç aramaya da yine mesajla dönüyorum; pazar pazar ne lüzumsuz aramalar onlar öyle canım? Hadi i********:'ın hatırı kalmasın diye son ona da bir uğruyorum. Kapıdan başımı uzattığım an pişman oluyorum, ama içeri girmiş bulunduk bir kere. Akış koca bir düğün salonu olmuş, storyler el ele tutuşmuş halay çekiyor. İlkbahar, düğün, sonbahar, kıştır bu resmen. Ne oldu size böyle, bu nasıl bir evlenmekler, bunlar nasıl mutluluklar ya? Yok yok, bir Nehir bir ben bakın. Bir ikimiz kaldık koca kainatta bekar. Hayır, nasıl düşe düşe aynı aileye düştük biz. Ne çeşit bir talihsizlik bu? Bize acımadın anladık da şu garip Emel Hanım'a nasıl acımadın Rabbim? Bu gidişle o bacaksız Selim bile bizden önce çoluk çocuğa karışacak. Düğünler neyse ama kınalara gelince ciddi tadım kaçıyor. Dünya gözüyle Nehir'in kınasını göremeyecek miyim ben? Baldız topuzu yapmak, ayakkabı altına isim yazmak, gelin elini açmıyor demek, teyze olmak; benim de hakkım değil mi? Vallahi gözüm açık giderim. Kendimi geçerim, Nehir'i geçemem. Geçirtmem. Bu böyle gitmez, gitmemeli, n'olur gitmesin? Yastığı, ayağı boş verip kalkıyorum yatağımdan. Hızla laptopumu açıyorum. Düşünmek yok, düşünürsem vazgeçerim. İş ilanlarına ulaşabileceğim birkaç portal aratıyorum hızla. Nehir'in şirketinin adını yazıp bilgisayar mezunu alan ne kadar pozisyon varsa başvuruyorum. Bir saatin sonunda İK'nın beni almaması için kör ya da aptal olması dışında bir sebep kalmadığından emin oluyorum. Yüzümdeki zafer gülümsemesiyle laptopumu kapatıyorum. Bekle beni Ali Özay, seni eniştem yapmaya geliyorum! * Selam, Size iki teyze kızı getirdim, umarım onları en az benim kadar seversiniz... Beğenirseniz yıldız çakın, yorumlarınızla bu yeni yolculukta şans getirmek isterseniz ne mutlu! 🍀 Sevgiler, saygılar, yaldızlar, yıldızlar 💫

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Sokak Dövüşçüsü

read
6.2K
bc

MÜHÜR

read
97.0K
bc

41 Günlük AŞK Güncellemesi

read
46.5K
bc

Gözyaşı Gecesi Garip Bir Töre Hikayesi

read
58.8K
bc

Leyal -Unutulan Eş (Türkçe)

read
16.9K
bc

Helalim

read
2.8K
bc

Yıldızlar Sönerken | Türkçe

read
3.2K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook