Telefonu kapadığımda Kerim’i görüntülü aradım ki telefonda bir sürü araması ve mesajı vardı. Ağabeyim sağ olsun telefonuma öylece el koymuştu. Aradaki saat farkı göz önüne alınınca muhtemelen orada yeni sabah olmuştu. Çok geçmeden telefonu açtı ve görüntüsü ekrana yansıdı. ‘’Sana günaydın.’’ dediğimde güldü.
‘’Sana da iyi geceler.’’
Saçları hala dağınıktı. Muhtemelen yeni uyanmıştı. ‘’Haberim var ama önce bir yere otur. Düşüp bayıldığında bir yerine zarar gelsin istemem.’’
‘’Yataktan henüz çıkmamıştım da gene ne bela aldın başına?’’
Elimi kaldırıp parmağımdaki yüzükleri göreceği şekilde ekrana yaklaştırdım. Telefona dikkatle baktı sonra gözlerini ovuşturup tekrar baktı. ‘’Siktir! Ben hala rüyadayım ve uyanmadım değil mi?’’
‘’Yo, gayet uyanıksın. Görücüleri az önce gönderdim.’’
‘’Canımcım, sen evlilik insanı değilsinki zaten kaç gündür sana da ulaşamıyorum. Ne numaralar çeviriyorsun yine?’’
Beni iyi tanıyordu ama olan olmuştu işte. Barış ile olanları, Yiğit ağabeyimin yaptıklarını hepsini anlattım.
‘’İnanamıyorum Afet. Sen ve evlilik bir arada olacak iş değil. Barış’ı sevdiğini söylemiştin ama böyle bir şeyi hiç beklemezdim. Bir süre takılıp bırakırsın sanmıştım. Yine de çok sevindim ama evlenecek olmandan ziyade yaptığın işleri bırakmana daha çok sevindim.’’
‘’Başımda Yiğit gibi bir ağabey oldukça rahatça nefes almam bile lüks. Herif gardiyan gibi yaptığım her harekete karışıyor. O işlere devam etsem namus diye öldürür herhalde.’’ Gülüyordum ama ağabeyimden bunu gerçekten beklerdim.
‘’Canımcım, nişanı habersizce yaptın ama düğünü de böyle sessiz sedasız yaparsan bozuşuruz.’’ Parmağını telefona doğru sallıyordu. ‘’O düğüne gelip seninle karşılıklı oynayacağım.’’
‘’Bana fikrimi soran olursa gidip imzamı atıp çıkarım. Düğün falan uğraşamam ama pek fikrimi soracak gibi değiller.’’
‘’Barış’ın ailesi anlattığın gibiyse istemeyeceğin kadar büyük bir düğüne hazır ol.’’
‘’Bakalım. Yaza daha çok var.’’
Bu defa kahkaha attı. ‘’Çeyizini dizmeye başla anca yetişir.’’
Söylediğine sadece burun kıvırdım. Eline vermiştim tabi dalga geçebileceği kozu keyfini çıkaracaktı. ‘’Neyse,’’ dedim. ‘’Sanırım hazırlanıp derse gideceksin.’’
‘’Evet, senin aksine ben hala öğrenciyim.’’
‘’Oku, oku da adam ol.’’ İkimizde güldük. ‘’Görüşürüz yine.’’
‘’Görüşüz Canımcım.’’ dediğinde telefonu kapadık ve eve doğru adımladım.
İçeriye girdiğim gibi Arda’nın bağırmalarını duydum. Onun bu saatte uyumuş olması gerekiyordu. Neden hala uyanıktı ve bağırıp duruyordu ki?
Salona geçtiğimde Yiğit ağabeyimin öfkeli sesini duydum. ‘’Arda, odana git.’’
‘’Gitmem!’’ diye bağırdı ufaklık. ‘’Halamı kimseye vermem.’’ Konu ben miydim?
‘’Ne oluyor?’’ dediğimde herkes bana baktı. Arda bacak kadar boyuyla evdeki herkesi karşısına dizmiş bağırıp duruyordu.
Uğur ağabeyim keyifli keyifli gülerek bana baktı. ‘’Kıskançlığı tuttu. Seni Barış’a vermeyecekmiş.’’
Sözleriyle kahkaha attım. ‘’Gülme!’’ diye öyle bir bağırdı ki ufaklık o ses ondan nasıl çıktı şaşırmıştım. ‘’Sen kimseyle evlenemezsin. Barış amca bir daha bu eve gelmeyecek. Seni götüremez.’’
‘’Arda, yeter. Odana git. Beni çileden çıkarma.’’ Yiğit ağabeyim iyice sinirlenmişti.
Araya girip Arda’nın yanına gittim. ‘’Hadi gel odana gidelim. Bu konuyu birlikte konuşarak çözelim.’’
Elimi tuttuğunda diğerlerini arkamızda bırakıp odasına çıktık. Yatağına oturttum ve ben de yanına oturdum. ‘’Arda’cığım ben bu evde yaşasam da yaşamasam da sen benim en sevdiğim yeğenim olarak kalacaksın.’’
‘’Bu evden gitme. Gidersen seni göremem.’’ Koluma öyle bir sarıldıki ne yapacağımı şaşırdım.
‘’Evden gitsem de bir şey değişmeyecek. Motosikletimle sürekli yanına gelirim ve birlikte gezeriz. Biraz büyüdüğünde de sana kullanmayı öğretirim sen benim yanıma gelirsin.’’
‘’Gitme.’’
Kendime çekip sıkıca sarıldım ve saçlarından öptüm. ‘’Seni asla bırakmayacağım, tamam mı? Evden gitsem bile her gün yanına geleceğim ve birlikte vakit geçireceğiz.’’
‘’Söz mü?’’ dediğinde saçlarından tekrar öptüm. ‘’Söz.’’
Bir şekilde pijamalarını giyip uyuması için ikna etmiştim ama uyuyana kadar yanında kalmam gerekmişti.
Odasından çıkıp tekrar salona döndüğümde hepsi beni bekliyordu. ‘’İkna oldu mu?’’ diyen Mine’ye baktım.
‘’Sanırım. En azından yatıp uyudu.’’
‘’Bacak kadar boyuyla söylediği laflara bak.’’ Yiğit ağabeyim hala öfkeliydi.
‘’Ağabey, o daha çocuk. Biraz sakin olsan, nasıl olur?’’
‘’Neresi çocuk? Her şeye aklı eriyor. Evlendirmem diye bağırıp durmayı biliyor.’’
Ağabeyim gerçekten ömür törpüsüydü. ‘’Yoruldum. Yatacağım.’’ deyip yanlarından ayrıldım.
~~~~~
Uyandığımda saat öğleni geçmişti. Gecenin yorgunluğunu anca üzerimden atabilmiştim. Üzerimi değişip odadan çıktığımda babamla Yiğit ağabeyimi gördüm. Bu saatte normalde evde olmazlardı. ‘’Sizde mi uyuyakaldınız?’’ dediğimde babam bana baktı.
‘’Birkaç parça eşya almaya gelmiştik. Yiğit ile bir iş için iki günlüğüne şehir dışına çıkacağız.’’
‘’Yardım edebileceğim bir konu mu?’’ diye sordum babama yılların verdiği alışkanlıkla.
‘’Kır dizini otur evde.’’ diye sert çıktı Yiğit ağabeyim. ‘’Bu işlere bir daha karışmayacaksın.’’
‘’İyi, güle güle.’’ dedim umursamazca. Ağabeyim olmayacağına göre gece dışarı çıkabilirim demekti.
Karnımı doyurayım, biraz yeğenlerimle vakit geçireyim derken akşam olmuştu. Evden çıkmak üzereyken Hülya anne yolumu kesti. ‘’Nereye bu saatte?’’
‘’Dışarı.’’ dedim.
‘’Yiğit yok diye öyle kafana eseni yapamazsın.’’
‘’Barış’ı ararım. İçin rahat olsun.’’ deyip arkamdan söylenmesini duymazdan gelerek motosikletime binip evden ayrıldım.
Sevdiğim mekanlardan birine geldiğimde içki istedim. Gelen içkinin fotoğrafını çekip Barış’a konumla birlikte gönderdim ve altına ‘Eşlik edecek birini arıyorum.’ yazdım.
Çok geçmeden cevap geldi. ‘Ben gelene kadar sakın sarhoş olma!’
Sarhoş olmasam da bir iki bardak içebilirdim. Oturduğum yere iyice kurulup içkiyi içmeye başladım. Özlemiştim. Yiğit ağabeyim sağolsun iyice eve hapsolup kalmıştım.
Üçüncü bardağı istediğimde karşımda belirenle derin bir nefes aldım. ‘’Defol!’’ dedim içkimi içerken. Yüzünde hafif morluklar vardı. Sanırım ağabeyim biraz sevmişti!
‘’Yiğit’i üzerime salınca senden vazgeçeceğimi mi sandın?’’
‘’Cenk, seninle ilgilenmiyorum. Asla da ilgilenmeyeceğim. Şimdi siktir ol git!’’
Ellerini masaya dayayıp yüzüme doğru yaklaştı. ‘’Yiğit’e karşılık vermedim çünkü senin ağabeyin olduğu için saygı duymayı tercih ettim ama mekânıma bir daha adamlarıyla silahlarını kuşanıp gelmeye kalkarsa karşılığını veririm.’’
‘’Meseleni ağabeyimle hallet. Gerçekten ilgilenmiyorum.’’
‘’Afet, benden başka seçeneğin yok. Sen bana aitsin. Bunu iyice anla. Öyle ya da böyle bana geleceksin ve benim olacaksın.’’
Masanın üzerinden iyice yüzüme doğru eğilmişti. Biraz ağabeyimin düşünceleriyle hareket etmeye karar verdim çünkü istemiyorum deyince anlamıyordu. Sağ elimi kaldırıp yüzükleri gösterdim. ‘’Ben zaten birine aitim. Sen de bunu iyice anla.’’
Yüzünde öfkenin her türlü tonu belirmeye başladı. O öfkeyle yüz mimikleri hareket ediyordu. ‘’Kim o piç? Yüzükleri hemen çıkar parmağından.’’
Arkadan geleni görmüştüm ve Cenk’in son söylediklerini duymuştu. ‘’Nişanlımdan hemen uzaklaş.’’ Cenk, Barış’a döndüğünde daha da öfkelenmişti ama Barış’ın da öfke konusunda ondan aşağı kalır yanı yoktu. ‘’Seni bir daha Afet’in yakınında görmeyeceğim.’’
Burun buruna duruyorlardı. Barış’ın sözleriyle Cenk iyice diklendi. ‘’Afet’i sana asla bırakmayacağım. O yüzük parmağına girdiği gibi çıkacak.’’
Devamında Barış’ın yumruğu Cenk’in yüzüne indi. ‘’Dua et gereken uyarıyı Yiğit yapmış yoksa elimden sağ kurtulamazdın. Bir daha seni kadınımın yanında görmeyeceğim.’’
Cenk o yumruğa aynı şekilde karşılık verdi ve yumruğu Barış’ın suratına indiğinde mekanın çalışanları gelip araya girdi. Ben ise oturduğum yerde bacak bacak üstüne atmış içkimi içmeye devam ediyordum. Sonuçta bana sen karışma demişlerdi.
Bir şekilde ikisini birbirinden ayırdıklarında Cenk öfkeyle çekip gitti. Barış yanıma oturup masadan aldığı peçeteyle eline bulaşan ve burnundan akan kanı silmeye başladı. İmayla karışık ‘’Keyfin yerinde mi?’’ diye sorduğunda güldüm.
‘’Fazlasıyla.’’
‘’Belli.’’ Kanlı peçeteyi masaya bırakıp yenisini aldı. ‘’İnsan biraz olsun nişanlısı için endişelenmiş gibi yapar.’’
‘’Bir yumrukla yıkılacaksan beni hak etmiyorsun demektir.’’ Olduğum yere keyifle iyice kuruldum ve biten içkimin yerine içki şişesiyle iki kadeh istedim. İstediklerim geldiğinde kadehlere içkiyi doldurdum.
Barış içki dolu kadehi alıp kafaya dikti. ‘’Seninle ağız dalaşına girmeyeceğim. Bir daha böyle yerlere geleceğinde birlikte geleceğiz. Tek başına gelip de benim elimi kana bulama.’’
‘’İlk günden başladın sen de ağabeyim gibi. Darlama beni, kıçına basmayayım tekmeyi.’’
Sözlerimle kahkaha attı. Sağ elimi tutup elinin içine aldı. ‘’Bu yüzüğü parmağına boşuna takmadık. Hayatında biraz olsun söz hakkım olsun değil mi?’’
‘’Barış, sence ben dizginleyebileceğin bir karaktere mi sahibim?’’
Yüzüme doğru eğildi. ‘’Hayır değilsin ve bu hallerini çok seviyorum.’’
‘’Öyle mi?’’ dedim yüzüne doğru daha çok eğilirken.
‘’Öyle.’’ Eli yüzüme uzandı. ‘’O şerefsiz bir daha karşına çıkarsa ya da mesaj atarsa bana söyleyeceksin. Selam bile verse haberim olacak.’’
‘’Olur.’’ O kadar yakınımdaydı ki kalbim yine hızlanmıştı. Genelde dudaklarına uzanan ilk ben olurdum ama bu defa o bana geldi. Dudaklarının verdiği hisle dolduğumda belimden tutup kendine çekti ki bunu asla yapmazdı. Her zaman aramızda bir mesafe bırakırdı. Bedenine iyice yaklaştığımda elim boynuna doğru uzandı ve dudaklarını daha büyük istekle öpmeye başladım.
Öpmeyi bıraktığımızda kendine yakın tutmaya devam etti. ‘’Afet, seni çok seviyorum. Ne olursa olsun bunu sakın unutma.’’
‘’Unutmam. Sen de benim seni sevdiğimi unutma.’’
Yakınında oturmaya devam ederken içkilerimizi içmeye devam ettik. ‘’Evden bu saatte nasıl çıktın?’’
‘’Ağabeyim şehir dışına gitti.’’ dediğimde telefonum çaldı. Ekrana bakıp Barış’a gösterdim. ‘’Al işte çağırdın kötüyü.’’ Telefonumu açtığımda Yiğit ağabeyim yine gürlemeye başladı. Hülya anne yetiştirmişti tabi evden gittiğimi şimdi kızıp duruyordu.
‘’Teşekkür ederim ağabeyciğim ben de iyiyim Barış ile oturuyoruz.’’
O gürleyen sesi bir anda geri çekildi. ‘’Barış yanında mı? Telefonu ver.’’
Telefonu yanımdakine uzattım. Barış telefonu alıp konuşmaya başladı. ‘’Birlikteyiz. Sorun yok.’’ ağabeyim ne dedi duyamadım ama yanımdaki ‘’Tamam. Merak etme.’’ deyip telefonu kapadı.
‘’Gerçekten mi?’’ dedim sitemle. ‘’Dışarı çıktım diye bağırdı, kızdı ama senin adını duyunca öylece tamam deyip kapadı!’’
‘’O yüzüğü parmağına boşuna takmadığımı söylemiştim.’’
Arkama yaslanıp bir bacağımı kabaca diğerinin üzerine attım. ‘’Öyleyse bundan sonra benim bahanem olacaksın. Ağabeyimin izin vermediği her şeyde öne seni süreceğim ve sen de buna ayak uydursan iyi olur.’’
‘’Öne süreceğin konuya bağlı. Her şeye izin vereceğimi düşünme.’’
Barış ile nasıl bir evliliğim olacaktı kestiremiyordum. İkimiz de baskın bir karaktere sahiptik. Ortada buluştuğumuz tek konu sevgiydi. Romantik bir çift olmasak da sevgimiz sıcak bir yaz havasıydı.