Eve dönmeden önce mekana gidip motosikletimi almıştım. Sonrasında Aslan ile ilgili biraz araştırma yapmıştım. İki oğlu vardı. Büyük oğlu Cenk otuz dört yaşındaydı ve babasıyla birlikte işleri yürütüyordu ki yaptıkları işler fazla büyüktü. Küçük oğlu henüz on sekiz yaşındaydı ve bu işlere bulaşmamıştı. O gün evde balkondan girdiğim oda ona ait olmalıydı.
Bu alemde olan hemen herkesin takıldığı mekanlar belliydi. Hepsinde de parayla iş yaptığım tanıdıklarım vardı. Onlara haber salıp Cenk gelirse bana haber vermelerini söylemiştim. Babasından elde edebileceğim bir şey olmamıştı ben de oğluyla şansımı deneyecektim.
Bunlar dışında yapacağım başka da bir şeyim yoktu. Bütün gün evin içinde aylaklık edip durdum. Akşam olunca karnımı doyurmak için mutfakta uğraşırken telefonum çaldı ve dün gittiğim mekandaki arkadaş arayıp Cenk’in geldiğini söyledi. ‘’Mümkünse masasına kızların gitmesine engel ol. Geliyorum.’’ deyip telefonu kapadım.
Üzerime siyah deri pantolonumu giydim ve üstüne de koyu mavi cropumu geçirdim. Saçlarımı olduğu gibi açık bıraktım ve biraz iddialı bir makyaj yaptım. Yüksek topuklu ayakkabılarımı giyip evden çıktım ve motosikletime atlayıp yola koyuldum.
Mekana geldiğimde içeri girdim ve çalan müziğin gürültüsü altında yürüdüm. Beni arayan arkadaşın yanına gittim. ‘’Hangisi?’’ dediğimde ilerideki masada tek oturan bir adamı gösterdi.
Yavaşça yürüyüp karşısındaki boş masaya oturdum ve bir içki istedim. Gelen içkiyi içerken arada Cenk’e kaçamak bakışlar atıyordum ki çok geçmeden aynı bakışlar bana da gelmeye başladı.
‘’Merhaba!’’ diyen bir yabancı masama karşıma oturdu. Yüzü tanıdık geliyordu.
‘’Tanışıyor muyuz?’’ dedim.
‘’Hatırlamayacağını tahmin etmiştim.’’ Omuzlarına yayılan sarı saçlarını eliyle toplayıp bileğindeki siyah tokayla bağladı. Zihnim puslu görüntüler altında kim olduğunu ortaya çıkardı. Dün masasına oturduğum adamdı.
‘’Dün için teşekkür ederim.’’ dediğimde gülümsedi.
‘’Hafızan iyiymiş. O kadar sarhoşluğa rağmen hatırladın.’’
‘’Öyledir.’’ dedim ve Cenk’e bir bakış daha attım. Oturduğu yerde hafif yana kaydığında masasına davet etmişti ama onun ayağıma gelmesini istiyordum.
‘’Sonra teşekkür için bir içki ısmarlarım ama şimdi masamdan git.’’ dediğimde oturduğu yere iyice yerleşti.
‘’Dün sen gitmemiştin bugün ben gitmiyorum.’’ Mavi gözleri gülerek bakıyordu.
Çatmıştım belaya! Garsondan üç şişe içki istedim. Gelen içki şişelerini masada önüne bıraktım. ‘’Sen içkimi elimden almıştın ama bunlar benden sana hediye olsun. Bugünkü avım sen değilsin. O yüzden benden uzak dur.’’
Kalkıp bir arkadaki boş masaya geçtim ve iki kadeh ile kırmızı şarap istedim. Gelen şarabı kadehlerin ikisine de doldurdum ve Cenk’e bakarak dolu kadehi masanın karşı tarafına itekleyerek diğerinden bir yudum içtim.
Davetimi hiç bekletmeden kabul etti. Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve karşıma yerleşti. ‘’Selam.’’ dediğinde cilveli bir sesle ‘’Selam!’’ dedim. Kadehimden bir yudum daha içtim. Karşımdaki benden uzundu, yeşil gözlüydü. Siyah saçları kısaydı, yüzü pürüzsüzdü ve kendince bir yakışıklılığı vardı. Diğer masada bıraktığım yabancının gözü ise hala üzerimdeydi. ‘’Ee, sen kimsin?’’ dediğimde güldü.
‘’Cenk.’’ deyince ‘’Afet.’’ diye karşılık verdim. Ona gerçek ismimi söylemiştim. Annem bu ismi kötü bir anlamda vermiş olsa da böyle zamanlarda karşımdakinin üzerinde güçlü bir etki bırakıyordu.
‘’Diğer masada yanında oturanla tanışıyor musunuz?’’ Bakışları keskinleşmişti.
‘’Tipim değil.’’ dediğimde tekrar gülümsedi.
‘’Fazla rahatsın.’’
‘’Kasmaya gerek var mı?’’ Bacak bacak üstüne attığımda cebinden çıkardığı sigara paketini uzattı. Geri çevirmeden bir dal aldım ve yakmasına izin verdim. Bir tane de kendi yaktı. İçime çektiğim nefesi dışarı salarken beyaz dumanı yüzüne doğru gönderdim.
Sohbet etmeye başladığımızda türlü konulara girip çıktı. Bir sürü şey anlattı ama hiçbiri işime yarar bilgiler değildi. Normalde olsa hoş sohbet biri diyebilirdim ama şuan konumuz bu değildi. Anlattıklarının arasında telefonunu çıkarıp bir süre sessizliğe büründü sonra telefonu masanın üzerine bıraktı ve sigara paketiyle çakmağını da telefonun üzerine koydu.
Sohbete devam ederken yanımıza bir adam geldi ve kulağına bir şeyler fısıldadı. ‘’Hemen geleceğim. Beni bekle.’’ diyen Cenk kalkıp adamla birlikte gitti. Konu önemli olmalıydı ki telefonunu unutmuştu.
Hızlıca alıp içini karıştırmaya başladım. İşe yarar bulduğum tek şey biz konuşurken gelen mesajdı. Bir teslimatın bilgileri vardı ve içinde babamın adı geçiyordu. Telefonu geri bıraktığımda sigarasından bir dal daha alıp yaktım. Gerilmiştim.
‘’İyi ki o avın ben değilmişim.’’ diyen yabancıya baktım. Rahatça Cenk’in az önce oturduğu yere oturdu. Gözü sürekli üzerimdeydi ve tabiki telefonu karıştırdığımı da görmüştü.
‘’Toz ol!’’ dedim sertçe.
‘’Ne haltlar karıştırıyorsun bilmiyorum ama karanlık sularda yüzüyorsun. Cenk fazla tehlikeli biri. Başına iş açacaksın.’’
‘’Sanane! Senin başka işin yok mu oturdun orada beni izliyorsun? Defolup gitsene.’’
Yüzüne geniş bir gülümseme oturdu. Mavi gözleri ışıldıyordu. Sakalları da saçları gibi uzundu ve fazla sarıydı.
‘’Bu kadar rahatlık bünyeye zarar.’’
‘’Bela mısın? Gitsene!’’ dediğimde Cenk yanımızda belirdi.
‘’Sana git dedi, değil mi?’’
Karşımdaki gelene baktı. ‘’Gitmezsem ne olur?’’
Cenk ellerini sertçe masaya dayadı ve diğerine eğildi. ‘’Barış! Sana benim olduğum yere yaklaşma demiştim.’’
Adının Barış olduğunu öğrendiğim yabancı diğerine dik dik bakmaya başladı. ‘’Ben de sana karşıma çıkarsan hesabını keserim demiştim.’’
‘’Çek git gece gece öldürtme kendini.’’
Barış bu sözlerle ayağa kalktı. ‘’Dene bakalım kim kimi öldürüyor.’’ Birbirlerini tanıdıkları belliydi ve fazlasıyla nefret doluydular. Barış’ı tanımıyordum ama Cenk’in pek iyi olmadığını anlayacak kadar hakkında bilgi sahibi olmuştum.
Oturduğum yerden kalktım. ‘’Karşımda horozlanıp durmayın. Gecemin içine ettiniz.’’
Barış bana baktığında gözleri parıldadı. ‘’İlk sen benimkinin içine etmiştin. Ödeşmiş olduk.’’ Çekip gittiğinde bardaktaki içkiyi kafaya diktim.
‘’Buranın tadı kaçtı. Ben gidiyorum.’’
Hızla dışarı çıkıp motosikletimin olduğu yere ulaştım. Cenk ardımdan gelmişti. ‘’İstersen bana geçip birkaç kadeh içki içelim.’’ Eve davet etmesini istiyordum ama Barış sağolsun biraz erken olmuştu.
‘’İki kadeh içki içtik diye eve atabileceğin biri gibi mi görüyorsun?’’ dedim sahte bir öfkeyle.
‘’Sadece birkaç kadeh içki içeriz. Aklımda başka bir düşünce yoktu.’’
Yüzüne dikkatle baktım. ‘’Sadece içki?’’ dediğimde bakışlarıyla onayladı. Yedek kaskımı çıkarıp uzattım. ‘’Arabanla gelmeyeceksen atla arkama.’’
Kaskı aldığında gülüyordu. ‘’Arabayla gelmeyeceğim ama sen arkaya geç. Ben kullanacağım.’’
‘’Biliyor musun? Araba sürmekle karıştırma.’’
Elini uzattı. ‘’Anahtarı ver. Hadi.’’ Anahtarı avucuna bırakıp arka tarafa oturdum. Önüme oturduğunda beline sarıldım ki bilerek biraz fazla yaklaşmıştım.
Yola çıkıp ilerlemeye başladığımızda bir süre sonra başka bir motosikletin yanına ulaştık. Üzerindeki kıyafetlere ve kaskından dışarı saçılan sarı saçlarına baktığımda Barış olduğunu anlamam uzun sürmedi ki Cenk ile birbirlerini fark etmişlerdi ve bir süre sonra yolda öylece ilerlemek yerine yarışmaya başlamışlardı.
Cenk aşırı hızlanmıştı. Düşmemek için beline iyice sarılmak zorunda kaldım. Trafikte arabaların arasında zikzak çizip duruyordu ve Barış’ı geçmeye çalışıyordu ki diğeri de aynı şeyi yapıyordu.
‘’Kaza yapacağız.’’ dediğimde daha çok hızlandı. Birbirine çok yakın iki aracın arasından geçtiğinde arabaya sürttü ve arkamızdan öfkeli bir korna sesi yükseldi.
‘’Cenk yavaşla.’’ diye bağırdım. ‘’Delirdin mi? Gerçekten kaza yapacağız.’’
‘’Bir şey olmaz. O şerefsize asla açık vermem.’’ Barış’ın kullandığı motosikletle yan yana geldiğinde üzerine doğru sürdü ki Barış kaçmış olmasaydı kesinlikle çarpışırdık.
‘’Yeter, bırak yarışmayı.’’
‘’Korkma.’’ dediğinde Barış’a baktım. Beni gördüğünde başımı olumsuz yönde sallayarak vazgeçmesini söylemeye çalıştım. Bedenimin gergin duruşundan anlamış olacak ki başını olumlu yönde salladı ve ilerideki yol ayrımından diğer tarafa yöneldi.
‘’Kaçtı pislik.’’ diyen Cenk’in aksine hissettiğim şey rahatlamaydı.
Evin bahçesine girdiğinde motosikletten inip kaskımı çıkardım. ‘’Kafayı mı yedin? Senin yüzünden kaza yapacaktık.’’ Fazla öfkeliydim ama hak etmişti.
‘’Yapmazdık.’’
Benim aksime o rahattı. ‘’Bana bak! Kiminle ne düşmanlığın varsa git benden uzakta hallet. Bir kadeh içki içelim dedik başıma bela açma.’’
‘’Sinirlenme.’’ elindeki kaskı motosikletin üzerine bıraktı. ‘’Seni tehlikeye atacak bir şey yapmazdım.’’
‘’Hiç ikna edici değilsin.’’ dediğimde uzanıp elimden tuttu.
‘’Hadi gel. Şu sözünü verdiğim içkiyi ikram edeyim de biraz rahatla.’’
Elimden çekiştirdiğinde peşinden eve girdim.