Sabah uyandığımda başımdaki ağrıyla yastığa iyice gömüldüm. Dün gecenin anıları belli belirsiz zihnimdeydi. Konuştuğum adamı hayal meyal hatırlıyordum ama ne konuştuğum tamemen silinmişti.
Yattığım yerden kalktığımda içinde olduğum odaya baktım. Kerim'in odasındaydım ama o yoktu. Ayaklarımı sürüyerek odadan çıktığımda salondaki koltukta uyuyan adamı gördüm.
Mutfaktan gelen seslerle o tarafa yöneldim. Annesi Fatma teyze çoktan kalkmış kahvaltı hazırlıyordu. Beni görünce "Günaydın kızım." dedi.
"Günaydın." dedim zoraki gülümsemeyle.
"Sabah benim sıpayı salonda görünce dürtükledim biraz ne işin var burada diye. Gece senin geldiğini söyledi. Ev çok mu kötüydü?"
"Ne evi?" dedim. Hala ayılmaya çalışıyordum.
‘’Boru patlamış evi su basmış ya kızım onu diyorum. Çok zarar var mı evin içinde?’’
‘’Ha, o mu? Yok, o kadar kötü değil de gece evi temizlemek zor olacaktı. Kerim’de sağolsun yarın hallederiz deyip buraya getirdi.’’ Kadına uydurduğu yalan bu muydu? Ailesi annemin öldükten sonra babamın başkasıyla evlendiğini ve bu yüzden babamdan ayrı yaşadığımı sanıyordu. Kerim’in aksine bu tür konulara karşı biraz tutucuydular ve annemin nasıl biri olduğunu, dünyaya nasıl geldiğimi ya da benim yaptığım işleri anlayacak olsalar, Kerim’e benimle olan dostluğunu bitirmesi için baskı yaparlardı. Neyse ki babam da söylediğimiz yalanlara uyum sağlamıştı.
Nefesimden yayılan içki kokusunu almasın diye elimden geldiğince uzak durmaya çalışıyordum. ‘’Ben elimi yüzümü yıkayayım.’’ diyerek banyonun olduğu tarafa yöneldim. Salondan geçerken Kerim’i bacağından tuttuğum gibi yere çektim.
Düştüğü yerden söylene söylene kalkarken gülerek banyoya gittim. Elimi, yüzümü yıkayıp dışarı çıktığımda Kerim kapının önünde kollarını göğsünde bağlamış bekliyordu.
‘’Odama, yürü.’’ dedi ve arkasını dönüp gitti.
Sessiz kalıp arkasından gittim. İçeri girip kapıyı kapadığım gibi üzerime öfkesini yağdırdı. ‘’Sen kafayı mı yedin? Öyle bir mekanda, kendinden geçecek kadar nasıl içebilirsin? Ya daha kötü birine denk gelseydin?’’ Cevap vermedim. Öfkesinin birazdan dineceğini biliyordum.
‘’Ne oldu?’’ dedi yüzüme bakarken. ‘’Sen öyle bir yerde asla o şekilde sarhoş olacak kadar içmezdin. Ne yaşadın? Kendinden vazgeçmek isteyeceğin ne oldu?’’
‘’Babamla tartıştım.’’ Sesim zayıf çıkmıştı.
‘’Konu yine dönüp dolaşıp annenle arasında geçen ilişkiye geldi değil mi? Daha önceleri yanıma gelirdin ve birlikte baş ederdik neden şimdi tek başına gittin ki?’’
‘’Çünkü sen gideceksin ve her zaman yanımda olmayacaksın.’’ Sonsuza kadar Kerim’i kendime ağlayacak omuz edinemezdim ki.
‘’Afet, sadece iki yıl eğitimim için gideceğim ve bu sürede ne zaman istersen telefondan görüşebiliriz. Sen benim dostumsun, hayat yolumsun. Gidiyorum diye bu bağ kopacak değil ya.’’
‘’Bana kızıp durma.’’ Çocuk gibi azarlamasından nefret ediyordum çünkü bunu yaparken karşısında gerçekten çocuk gibi hissediyordum. ‘’Doğma şeklimden nefret ediyorum tamam mı?’’ Daha fazla dayanamayıp ağlamaya başlamıştım. ‘’Annemin mesleğini geçtim kim olduğunu bile bilmiyorum. Elimde sadece bir fotoğrafı var. Babam dediğim adamın kendi ailesi var. Annemin arkadaşı o fotoğrafı verirken ne söyledi biliyor musun; Annen seni onun başına gelen bir felaket olarak gördüğü için sana Afet ismini verdi. Sen onun hayatını mahveden bir afettin ama yine de seni tamamen korunmasız bırakmamak için büyüyene kadar emzirdi ve sonra babana bıraktı. Anne sütüyle beslenmek ne büyük bir lütuf değil mi?’’
İki adımda aradaki mesafeyi kapayıp sarıldı. ‘’Afet, yapma. Bunların hiçbiri senin suçun değil. Onları anne baba olarak sen seçmedin. Ayrıca anneliğin meslekle bağlantısı yok. Bu yürek meselesi.’’
‘’Kerim kimliğimde bile anne ve baba ismi olarak tanımadığım bir kadın ve adamın isimleri var. Annem kimliğimde de olsa ismini vererek annelik yapmak istemedi. Babam sevgisini veriyor ama kendi nüfusuna geçirecek cesareti yok. Ailesinin öğrenmesinden korkuyor.’’ Göğsüne yüzümü tamamen gömdüm. ‘’Ben kimim Kerim? Neden varım? Neden bana hamile kaldığını geç fark etmiş ki? Zamanında öğrenseydi doğmadan hayatımı bitirirdi ben de bunları yaşamazdım.’’
Şefkatla saçlarımı okşadı. ‘’Annen ve baban sadece bir bedende dünyaya gelmene vesile oldular ama hayatın sana ait. Onların seni yönlendirmesine izin verme.’’
‘’Neden bana karşı bu kadar iyisin?’’
‘’Canımcım, sen kendi kalbinin güzelliğinin farkında mısın? Babamın izinden gidiyorum deyip millete karşı ağır abla havalarında takılıp duruyorsun ama senin yüreğini biliyorum ben. Bu dünyanın hak etmediği kadar iyisin.’’
‘’Asıl sen çok iyi birisin.’’ dediğimde kollarımı çözüp geri itti.
‘’Bence de çok iyi biriyim çünkü leş gibi koktuğun halde sana sarılıyorum.’’ Gülümsemesine zorda olsa karşılık verdim. ‘’Annem kahvaltıyı hazırlamayı bitirmeden gidip duş al.’’ Kenardaki komodinin çekmecesine uzanıp açılmamış bir diş fırçası çıkardı. ‘’O dişlerini iyice fırçala ve oradaki parfümlerden birini üzerine boca et. Annemlere alkol kokmanı istemiyorum.’’
Diş fırçasını elinden aldım. ‘’Sen banyoya geç ben Zeynep’in kıyafetlerinden bir şeyler ayarlarım.’’
‘’Tamam’’ deyip odadan çıktım ve banyoya ilerledim. Kardeşi Zeynep bizden beş yaş küçük olsa da bedenlerimiz birbirine çok yakındı.
Banyodan çıktığımda herkes kahvaltı masasında toplanmıştı. Yunus amca işe gitmek için hazırlanmıştı, Fatma Teyze çayları bardaklara dolduruyordu. Zeynep hala ayılmaya çalışırken Kerim kardeşinin test kitabındaki yanlış çözdüğü basit sorular için söylenmekle meşguldü. Bir ay sonra üçüncü defa üniversite sınavına girecekti ve bu konuda tüm aile biraz dertliydi. Gayet sıradan bir aileydi ama aileydi. Benim asla sahip olamayacağım bir şeydi.
Masadaki boş sandalyeye oturduğumda Yunus amca bana baktı. ‘’Nasılsın kızım? İyi misin?’’
‘’İyiyim, teşekkür ederim.’’ dedim.
‘’Okulda bitti. Ne yapacaksın? İş falan bakıyor musun?’’
Kerim araya girip beni cevap vermekten kurtardı. ‘’Bir süre baba parası yemekle meşgul olacak gibi. Artık yurtdışından dönünce açacağım klinikte sekreter olarak çalışır.’’
‘’Ağabey sen sekreter olarak beni alsana. Bu gidişle zaten üniversite sınavını kazanacağım yok.’’ Zeynep bıkkınlıkla iç çekti. Sözlerine gülümserken Yunus amca araya girdi. Bakışları bendeydi. ‘’Çalışın kızım. Kimseye muhtaç olmayın. Benim kıza diyorum diyorum da bir kulağından girip ötekinden çıkıyor. Sanki okuyunca bana okuyacak.’’
‘’Okumazsa olacak belli.’’ diyen Fatma teyzeye Zeynep gözlerini devirdi.
‘’Ağabey yurtdışına giderken beni de götürsene. Zaten babam benden ümidini kesmiş durumda annem desen okumayacaksan söyle görücüleri geri çevirmeyeyim deyip duruyor. Sanki okumasam evleneceğim. Henüz yirmi yaşındayım.’’
‘’Anne!’’ dedi Kerim dişlerinin arasından. ‘’Yine aynı mevzu mu? Kaç kere şu kıza evlilik deyip durma dedim.’’
‘’Ne varmış evlilik lafında. Ben seni doğurduğumdan ondan küçüktüm.’’
Kerim bir kez daha ‘’Anne!’’ dediğinde Yunus amca konuşmadan rahatsız olduğunu belli etmek için hafifçe öksürerek ayağa kalktı. ‘’Ben artık gideyim işe geç kalacağım.’’
Fatma teyze kocasını yolcu edip gelince çocuklarına sitem etti. ‘’Al işte. Adamı kaçırdınız evden.’’
Kerim elindeki çatalı masaya bıraktı. ‘’Anne, bir kez daha bu kıza evlilik lafı etmeyeceksin. Sizin zamanınızla şimdiki zaman bir mi?’’ Kardeşine baktı. ‘’Sen de şu sınavı kazan artık yoksa anneme engel olmaktan vazgeçeceğim.’’ Ayağa kalktığında bana baktı. ‘’Gidelim mi?’’
Bir şey söylemeden kalkıp arkasından gittim. Evden çıktığımızda koluna girip başımı dayadım. ‘’Sakin ol.’’
‘’Valla deli ediyorlar. Kendisi babamla on altı yaşında evlenmiş istiyor ki çocuklarım da aynısını yapsın. Erkeğim diye bana çok laf edemiyor ama Zeynep’i sıkıştırıp duruyor. O da aklını başına toplayıp adam akıllı ders çalışmıyor. Aklı beş karış havada. Sen de ben yurtdışından dönene kadar işlerini bırakmış ol.’’
‘’Beni kardeşinle karıştırma. Senin emirlerine boyun eğmem.’’ dediğimde kolunu boynuma sarıp kendisine çekti.
‘’Afet, çok zor bir kızsın biliyorsun değil mi?’’
‘’Biliyorum.’’ dedim gülerek. ‘’Neyse, bir planın var mı?’’
‘’Yok. Evden kaçmak için çıktım dışarı.’’
‘’İyi ama benim gitmem gerek. Biraz işlerim var.’’
‘’Sen ve şu saçma işlerin.’’
‘’Evet. Yarın baloda görüşürüz.’’ Boynumdaki kolu biraz daha sıkılaştı ve saçlarımdan öptü.
‘’Seni almaya gelirim. O elbiseyle motosiklete binmekle uğraşma.’’
‘’Olur.’’