AD-41

1459 Words
Verdiği adres daha önce onunla görüşmek için geldiğim mekana yakın bir noktadaydı ama biraz ıssızdı. Bir arabaya dayanmış bekliyordu. Arabanın camları filmli olduğu için içeride başkası var mı göremedim ama bilmek de istemiyordum. Anneme bakarken onun yaşına geldiğimde olacağım bene bakıyormuş gibi hissediyordum. Birbirimize o kadar benziyorduk ki! ‘’Hoş geldin.’’ dediğinde bana doğru yaklaştı. Başımdaki kaskı çıkarıp motosikletten indim. ‘’Bu son görüşmemiz.’’ dedim. Dilim ayrı konuşuyordu kalbim ayrı ama ona sevgi için yalvarmayacaktım. ‘’Kesinlikle, son görüşmemiz.’’ Esen rüzgarla önüme dökülen saçlarımı geriye ittiğimde uzanıp elimi tuttu ve parmağımdaki yüzüklere baktı. ‘’Ciddi olamazsın.’’ dedi yüzüme bakarken. ‘’Neden? Sevip, sevilemez miyim?’’ ‘’Hayır, senin adına sevindim.’’ Neden bu kadar ılımlı konuşuyordu ki? Bağırıp çağırsa olmaz mıydı? Ben annemden güzel sözler duymaya alışmamıştım ve nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum. ‘’Nereye gidiyorsun?’’ diye sordum. ‘’Bu şehirde benim için hayat yok. Yaşayabileceğim bir yere gideceğim.’’ ‘’İyi!’’ dedim duygularımı belli etmeden. Ne olduğunu bile anlamadan kollarını bedenime doladı ve sıkıca sarıldı. Karşılık vermeli miydim? Ona sarılmalı mıydım? ‘’Böyle olsun istemezdim.’’ diye fısıldadı kulağıma. ‘’Hayatımı kurtardığın için teşekkür ederim.’’ Sözlerinin ardından boynumda hissettiğim acıyla bedenim kasılmaya başladı. O kasılmalarla kollarına düştüm. Yere yatırırken elinde tuttuğu küçük elektroşok tabancasını gördüm. Bunu neden yapmıştı? Eli elime uzandı ve yüzüklerimi çekip çıkardı. ‘’Bunlara artık ihtiyacın yok.’’ Buraya geldiğim zaman annemin yanında beklediği arabanın kapıları açıldı ve içinden üç adam inip olduğumuz yere doğru geldi. Olduğum yerde ayağa kalkabilmek için hareket etmeye çalıştım ama gelen adamlar engel oldular. Annem yanımdan bir adım geri çekildi. ‘’Size babasının kim olduğunu da Afet’in neler yapabileceğini de anlattım. Elinizden kaçırırsanız sakın kapıma borç diye gelmeyin. O borç defteri artık kapandı.’’ Adamlardan biri ellerimi arkamdan bağlarken diğeri çenemi tutmuş başımı sağa sola çevirerek yüzüme bakıyordu. ‘’Söylediğin kadar güzelmiş. Borcunu fazlasıyla karşılar.’’ Bir anne evladına bunu nasıl yapardı? Hiç mi vicdanı sızlamıyordu? Bakıp büyütmese bile dokuz ay karnında taşımıştı. Bir damla olsun sevgi duymamış mıydı? Canım yanıyordu ama bu acı kalbimdeydi. Annemin açtığı ve hiç durmadan kanayan bir yaradaydı o acı. Güçsüz sesimle ‘’Anne!’’ dediğimde gözümden birkaç damla yaş süzüldü. Ona neden beni sevmediğini sormak istiyordum. O kadar değersiz biri miydim? Sevilmeyecek kadar kötü bir evlat mıydım? Hangi anne evladını fahişe olarak kullanılsın diye satardı? Tek dizinin üzerine çöküp yüzüme yaklaştı. ‘’Sana gelip yardım istedim ama beni öylece geri çevirdin. Şimdi ait olduğun yere git ve ait olduğun işi yap. Şu an böyle zorla götürülüyor olsan da sen doğuştan fahişesin bu yüzden zevk alarak yapacağına eminim.’’ Tekrar konuşmaya çalışmadım. Adamların yaptıklarına karşı koymadım. Kalbim o kadar acıyordu ki ölmek istiyordum. Başıma geleceklerin hiçbiri umrumda değildi. Cebimdeki telefon çalmaya başladığında adamlardan biri telefonu çekip aldı. Ekranda Barış’ın adını gördüm. Kesinlikle ona layık değildim. Benim gibi bir fahişeyle evlenip ne yapacaktı ki? Telefonu yere atıp üzerine defalarca bastılar ve paramparça ettiler. Aynı kalbimin olduğu gibi! Hem ellerim hem de ayaklarım bağlanmıştı. Adamlardan biri yerden kucaklayıp kaldırdı ve arabanın arkasına yatırdı. Bedenimde hala annemin verdiği elektriğin etkisi vardı. Yola çıktığımızda nereye gittiğimizi bilmiyordum ama başıma gelecekleri iyi biliyordum. Şu an kurtulmak için bir çabam yoktu. Belki kalbimdeki bu acı geçerse o zaman deneyebilirdim ama şimdi o acıya öylece teslim olmuştum ve olduğum yerde hareketsizce yatıyordum. Yol bittiğinde arabadan indirdiler ve bir binaya girdik. Yan yana duran birçok odayı geçtik. En sonunda o odalardan birinin kapısını açıp içeri soktular. Oda küçüktü, sadece geniş bir yatak vardı. Yatağa yatırdıklarında ellerim arkamdayken zincire dolayıp o zinciri de yatağa bağladılar. ‘’Annen uslu durmayacağını söyledi. Önlemimizi alalım.’’ Odadan çıktıklarında hareket etmeden yatmaya devam ettim. Gün içinde tekrar yanıma gelen olmadı. İlk anın verdiği acı verici duygular azalmaya başladığında buradan kaçmam gerektiği gerçeği kendini daha çok hissettirmeye başladı. Olduğum odada pencere yoktu, saatte olmayınca gece mi gündüz mü ayırt edemiyordum. Tavandan asılı lamba sürekli yanıyordu ve içeriyi aydınlatıyordu. Olduğum yerde yatıyordum ama ellerim arkamda sürekli zincirlerle uğraşıyordu. Fazla sıkıydı ve bileklerimi hareket ettiremiyordum. Uyku gözlerimi zorlayana kadar uğraşmaya devam ettim. Bu kadar uykum geldiğine göre gece olmuş ve saat ilerlemiş olmalıydı. Daha fazla dayanamadığımda uykuya yenik düştüm. Odanın kapısı açıldığında oluşan sesle uyandım. Bir adam elindeki yiyecekle gelip yatağa yanıma oturdu ve kollarımdan tutup ayağa kaldırdı. Sandviçi dudaklarıma uzattığında karşı çıkmadım ve bir ısırık aldım. Kaçmak istiyordumsa gücüme ihtiyacım vardı. Elindekini yavaş yavaş yedirdi ve sonrasında küçük bir şişeden su içirdi. ‘’Elimi çözseydin kendim yerdim.’’ dediğimde alaycı bir sesle güldü. ‘’Senin ellerini çözecek kadar aklımı kaçırmadım ama zamanı geldiğinde o da olacak.’’ Bu defa ben kahkaha attım. ‘’Ee, tuvalete giderken de siz mi götüreceksiniz?’’ Rahatlığıma gülerek bakıyordu. ‘’Öyle olacak.’’ dediğinde yatağa bağlı zincire uzandı ve açtı sonrada ayağımdaki ipleri açtı. Kolumdan tutup yataktan kaldırdı ve odanın ilerisindeki diğer küçük bölmeye götürdü. ‘’Pantolonunu indirmemi istersen seve seve yaparım.’’ ‘’Siktir git.’’ dedim ayağımla kapıyı yüzüne kapatırken. Lanet ellerim arkamdan bağlıyken pantolonumu indirmek ve sonrasında geri çekmek zor olsa da işimi halledince kapıyı açması için tekmeledim ve kendimi olacaklara hazırladım. Kapıyı açtığı anda tekmeyi karnına savurdum. Yere düştüğünde ayağımı boğazına bastırdım. ‘’Çöz ellerimi.’’ dediğimde cebine uzandı ve bir telsiz çıkarıp hızla düğmesine bastı. ‘’Sekiz numaraya gelin.’’ Öfkeyle suratına tekmeyi indirdim. ‘’Piç kurusu!’’ dediğimde odaya iki adam daha girmişti. Doğrudan üzerime geldiler. Kendime korumak istedim ama ellerimi kullanamadığım için pek başarılı olamadım ve tekrar yatağa yatırıp bağladılar. Tekme attığım adam burnundaki kanları silerken bir yandan da gülüyordu. ‘’Hakkında uyarmışlardı da bu kadarını beklemiyordum.’’ ‘’Hepinizi öldüreceğim piç kuruları.’’ diye bağırdım. Tekme attığım adam bana göre iri yarıydı. Çenesinde bir yanık izi vardı. ‘’Seni büyük bir zevkle evcilleştireceğim.’’ dediğinde diğer adamlara baktı. ‘’Burada bekleyin.’’ Odadan çıkıp gitti ve bir süre sonra tekrar geri geldi. ‘’Tutun.’’ dediğinde diğer ikisi üzerime doğru yürüdü. Yaklaşanlardan birine ayaklarım bağlı olmasına rağmen tekmeyi savurdum. Attığım tekme bacak arasına denk gelmişti. Acıyla geri çekildi. Diğeri ayaklarımı tutup yatağa bastırdı ve dizlerimin üzerine oturup hareketlerimi sonlandırdı. Odaya ilk gelen çenesinde yanık izi olan adam elindeki enjektörü göstererek bana yaklaştı. ‘’Çok zor birisin ama zamanla boyun eğeceksin.’’ Yattığım yerde hafif yan çevirdi ve elindekini koluma sapladı. ‘’Bırak beni!’’ diye haykırdım. Enjektörün içindekini tamamen bedenime zerk ettiğinde hepsi üzerimden çekildi. ‘’Fazla gerginsin biraz rahatla.’’ dediğinde gülerek odadan çıkıp gitti ve diğer adamlarda onu takip etti. İçeride tek başıma kaldığımda bedenimdeki tuhaflığı fark etmeye başladım. Şerefsiz ne vermişti bana? Bu Cenk’in yaptığı ilaç gibi değildi. Beynim giderek uyuşuyordu ve algılarım değişiyordu. Gelen hisler güzel miydi değil miydi anlayamıyordum. Bedenim iyice gevşemişti. Olanı anlamaya başlamıştım ama engel olabilmemin imkanı yoktu. O piç uyuşturucu vermişti. Evcilleştireceğim derken bunu kastetmişti. Yavaş yavaş uyuşturucuya bağımlı hale getirip istediklerini yapmamı sağlayacaklardı. Kendimi kontrol etmek için çok uğraştım ama bir kez bedenime girmişti ve beni kontrolü altına almıştı. Ne dudaklarımdan çıkan seslere engel olabiliyordum ne de ellerimin bağlı olmasına rağmen yatağın içinde sağa sola dönüp durmaya. Arada olmayacak hayaller görüyordum. Olanların hem farkındaydım hem değildim. Muhtemelen şuan gördüklerimi, yaptıklarımı daha sonra hatırlamayacaktım. Ben bendim ama değildim. Bedenim bir istilacının ele geçirdiği toprak parçası gibiydi. Hüküm artık ona aitti. Kendime gelmem ne kadar sürdü bilmiyorum ama uyuşturucunun etkisinden çıktığımdan beridir kusup duruyordum. Piç kurusu yine yanımdaydı ki adamlardan biri ona Kaya demişti. Sanırım ismi buydu. Kusarken sürekli yanımda beklemişti ve kusmam durunca bir şeyler yemem için zorlamıştı. Çok bitkindim. Başımı yataktan kaldırabilecek halim yoktu. ‘’İlki her zaman en kötüsüdür. Yavaş yavaş alışırsın.’’ ‘’Hepinizin canı cehenneme.’’ dedim. ‘’Biraz dinlen. Daha sonra tekrar geleceğim.’’ Odadan çıkıp gittiğinde yatmaya devam ettim ama hala ellerime bağlı zinciri açmak için uğraşıyordum. Buradan kaçmanın yolunu birkaç gün içinde bulamazsam o uyuşturuculara bağımlı hale geldikten sonra bunu yapamazdım. Zincirlerle uğraşmaktan bitap düşmüştüm ve vücudumda başlayan eksikliğin farkındaydım. Fazla değildi dayanabileceğim kadardı çünkü o zehri sadece bir kez almıştım ama her defasında bu istek artacak ve dayanamayacağım bir noktaya gelecekti. Rahat bir insan olabilirdim, sigarayı içkiyi umursamazca tüketebilirdim ama uyuşturucu denen bu zehrin yakınından bile geçmemiştim. Sadece zorda kaldığımda yaklaştığım adamların içeceklerine karıştırmıştım ki onunda dozunu hep az tutmuştum. Kapı tekrar açıldığında Kaya içeri girdi. Bu defa yanında adamları yoktu. Geçen defaki kadar güçlü olmadığımı biliyordu. Sonuçta uzun zamandır bu işleri yapıyordu. Yanıma oturduğunda elinde yine dolu bir enjektör vardı. ‘’Şu an eminim vücudun bunu istiyordur.’’ ‘’Defol git.’’ dedim. ‘’Öyle konuşması kolay. Sıkıyorsa aç ellerimi de öyle konuş.’’ ‘’O ellerini zamanı geldiğinde açacağım ama şimdi değil.’’ Eli koluma uzandı ve o uyuşturucu bir kez daha bedenime girdi. Sonrası yine ilkinde tattığım gibiydi. Gördüğüm sanrılar, attığım kahkahalar ve yaptığım birçok saçma şeyler. Devamı acı verici kendine gelme aşaması, kusmalar, bitkin düşmeler. Babamların beni arayacaklarına inanmak istiyordum. Kimseye haber vermeden evden çıkmıştım. Barış’a trip atacağım demiştim ve sürekli düğün istemiyorum dediğim için uzaklaşmak istediğimi ve telefonumu bilerek kapadığımı düşüneceklerdi. Tamda bunu yapacak karakterde bir insandım. Zoru görüp kaçtığımı düşünmeleri olasıydı ama bir yerden sonra anlayacaklardı. Anlamaları gerekiyordu. Başka yolu yoktu. Bu uyuşturuculara devam ettikçe kendim kaçamazdım. Bu halde yapamazdım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD