AD-42

1545 Words
Yine kusuyordum. Bedenim o zehirden kurtulmak için uğraşıyordu. Kaya odaya geldiğinde kusmam bitene kadar bekledi. Daha sonra odaya birilerini çağırıp temizletti. ‘’Kaç gündür buradayım?’’ diye sordum. ‘’Altı gündür.’’ dedi Kaya. ‘’Yeni dozu bugün vermeyeceğim. Biraz dinlen. Yoksa kaldıramayacaksın.’’ ‘’Adi pisliğin tekisin. Bir gün buradan kurtulacağım.’’ ‘’Çok değil birkaç gün sonra bu uyuşturucu için bana yalvaracaksın.’’ ‘’Ben yalvarabilirim ama babamlar beni arayacaklar ve elbet nerede olduğumu bulacaklar.’’ Konuşurken dikleniyordum ama başımı yataktan kaldıracak gücüm yoktu. Dudaklarımdan zayıf bir kahkaha çıktı. ‘’İki haftaya Kara Halil’in ailesine gelin gidecektim.’’ Kaya’nın yüzünde bir korku ifadesi belirip kayboldu. ‘’Annen bir şey söylememişti.’’ ‘’Şu kadına annen deyip durma. Hangi anne kızını size satar ki!’’ ‘’Annenin nasıl biri olduğu ortada. Zamanında bizim mekana en çok para kazandıran oydu. Buraya bağladığı zengin erkekler sayısızdı. Sana hamile kalınca çalışamadı ve o zengin erkekler bir bir gitti. Öyle olunca da buradaki işi bitti. Birkaç yıl önce geri geldi borç istedi eski günlerin hatırına verdik. Ödeyemeyince en sonunda seni teklif etti. Annenin genlerini aldın. Zamanı geldiğinde onun gibi buraya müşteri çekeceğine eminim. Gerçi babanın kulağına gitmesin diye seni mekana öylece salamayız. Farklı yollardan edindiğimiz müşterileri eğlendireceksin. ’’ ‘’Asla. Ölsem de istediğinizi yapmayacağım. Ben fahişe değilim.’’ ‘’Ama olacaksın.’’ Yanımdan kalkıp odadan çıktı. İçeride yalnız kaldığımda buraya geldiğimden beri ilk defa ağlıyordum. Ağlamamın sebebi içine düştüğüm bu durum değildi annemin benden nefret ettiği gerçeğiydi. Bu konuda böylesine hassas olmaktan nefret ediyordum. Annem benim en zayıf olduğum noktamdı. Ağlamam bitince uyuyakalmıştım. Ne kadar uyudum bilmiyorum ama acı içinde geri uyandım. Yine terlemeye başlamıştım. Bu hissi artık tanıyordum ve her defasında daha güçlü bir şekilde geri dönüyordu. Kaya içeri girdiğinde başımı gömdüğüm yastıktan kaldırmadım. ‘’Yoksunluk belirtilerin gittikçe güçleniyor. İyi dayanıyorsun. Yaptığım oldukça saf güçlü bir uyuşturucu. Genelde üçüncü vuruştan sonra dördüncüsü için yalvarmaya başlıyorlar. Sana beş kez yaptım ama bırak yalvarmayı istediğini bile dile getirmiyorsun.’’ Başımı yastıktan kaldırıp yüzüne baktım. Her yanımdan terler süzülüyordu. ‘’Çünkü istemiyorum. Çok istiyorsan kendine yap.’’ Midemde oluşan kasılmayla kusmaya başladım. Fazla yemediğim için boş acı su kusmuştum. Başım yine yatağa düştüğünde çektiğim acının içinde kıvranmaya devam ettim. İçeri gelen bir kadın kustuğum yeri temizlerken Kaya bana yaklaştı ve elindekini koluma sapladı. Gelen rahatlamayı hissettiğimde acı bedenimden geri çekildi ve yine sanrıların içinde yüzmeye başladım. Kendime geldikten sonra getirdikleri yiyecekleri karşı koymadan yedim. Çok geçmeden yine acı içinde yüzeceğimi biliyordum ve dayanma sınırımı geçmek üzereydim. Bu duruma en fazla bir ya da iki defa daha dayanabilirdim. Sonrasında istediği gibi ona yalvarmaya başlardım. Berbat göründüğüme emindim. Artık bileklerime sarılı zincirle de uğraşmayı bırakmıştım. O kadar bitkin haldeydim ki değil hareket etmek düşünmek bile zor geliyordu. Beynim tamamen uyuşmuş haldeydi. Birçok şeyi algılamakta zorlanıyordum. Zaman ilerledikçe aşina olduğum o hisler yine geri gelmeye başladı. Bedenim uyuşturucu için yalvarıyordu ama hala direnecek kadar gücüm vardı. Çektiğim acıya tahammül edebilirdim. Dayanabilirdim. Acı gittikçe arttı ve yatağın içinde kıvranmaya başladım. Yüzümü yine yastığa gömdüm. Bunu çığlık atmamak için yapıyordum. Onlardan bunu istemeyecektim. Yapamazdım. Bütün kontrolü onlara bıraktığım an devamında gelecek belliydi. Bu yatakta artık tek başıma olmazdım. Her yanımdan terler fışkırmaya başladığında bütün bedenim gerilmişti. Kendime sürekli güçsüz olmadığımı hatırlatıyordum. Bu acıya dayanabilirdim. Bunu yapabilirdim. Yine kapı açıldı. Kaya başımda dikildi. ‘’Hala nasıl dayanıyorsun?’’ ‘’Siktir git!’’ dedim. ‘’Size istediğinizi vermeyeceğim.’’ ‘’Bence bize istediğimizi vermene çok az kaldı.’’ Koluma bir kez daha o iğne saplandı. Bedenim rahatlamaya başladığında yine sanrıların içine sürüklendim. ~~~~ Kaç gün geçti. O iğne koluma kaç kez saplandı artık takip etmeyi bırakmıştım. En son iğneyi yaptığında bileklerimdeki zinciri açıp serbest bırakmıştı. Uyuşturucunun etkisi geçtiğinde ve kendime geldiğimde yataktan kalktım ve tuvaletin olduğu yere girdim. Çok küçük bir yerdi, sadece tuvalet ve el yıkamak için bir lavabo vardı. Lavabonun üst tarafında duran yuvarlak aynaya baktım. Gözlerimin çevresi tamamen morarmıştı. Biraz zayıflamıştım ve sürekli ellerim titriyordu. Tuvaletten çıktığımda sırtımı duvara dayayıp yere oturdum ve içine düştüğüm durumla ağlamaya başladım. Böyle bir anneden doğmak zorunda mıydım? Neden bunları yaşıyordum? Kendimi zorlayıp ayağa kalktım ve kapıya ilerledim. Tahmin ettiğim gibi kilitliydi. Defalarca yumruklayıp, tekmeledim ama eski gücüm yoktu. Ayılalı çok olmamıştı ama şimdiden uyuşturucu için bedenim istekle dolmaya başlamıştı. Yatağa dönmek istemediğimden odanın duvarına dayanıp yine yere oturdum. Ayaklarımı karnıma çekip kollarımla sardım ve titremelerimi durdurmak için kendime destek olmaya çalıştım. Onca zaman onlara yalvarmadan durabilmiştim ama artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Zaman geçtikte yine terlemeye başlamıştım. Acı artarak geliyordu. Oturmaya daha fazla dayanamadığımda yere yattım ve iki büklüm olup öylece kaldım. İlk defa Kaya’nın gelmesini ve bu acıya son vermesini istiyordum. Yerde ne kadar kıvrandım bilmiyorum ama kimse gelmiyordu. Acıdan saçlarımı yolmaya başlamıştım. Berbat bir haldeydim. Yerde kıvranmaya devam ederken kapı açıldı ve Kaya içeri girdi. Yerde yanıma diz çökerek enjektörü önüme bıraktı. ‘’Acıdan kurtulmak istiyorsan kurtul. Seçim senin.’’ Bu nasıl seçimdi? Dayanamayacağımı biliyordu. Gözlerim enjektördeki zehrin üzerindeydi. Alıp kurtulmak istiyordum ama yapmamam gerektiğini de biliyordum. Sessizce başımda beklemeye devam ediyordu. Direndim. Onu elime alıp yapmamak için direndim. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu biliyordum ama yanlışa doğru sürükleniyordum. Titreyen elim enjektöre uzandı ve parmaklarım kavradı. Ellerim titriyordu ama tutmayı başarmıştım. Bütün gücümle olduğum yerde doğruldum. Elim iğne izlerinin parıldadığı koluma uzandı. Yapmam gereken şey basitti. İğne koluma yeni bir yol açacaktı sonra o zehir vücuduma karışacaktı ve çektiğim acı son bulacaktı. Hepsi bu kadardı devamı rahatlıktı. Çektiğim acıya rağmen güçsüzlüğe boyun eğmek istemiyordum. Ben fahişe değildim. Onlara istedikleri gibi bedenimi kendi ellerimle sunmak istemiyordum. Güçsüzlüğe boyun eğmek istemiyordum. İrademi son damlasına kadar kullanmam gerekti. Yapmak istediğim basitti ama benim için çok zordu. Çektiğim acıya rağmen yapmam gerekeni yaptım ve enjektörü Kaya’nın dizine saplayıp pistonu sonuna kadar bastırdım. ‘’Siktir git!’’ dediğimde bedenim yine acıyla yere düştü. Kaya yaptığımla şok olmuş öylece kalmıştı. Bu haldeyken benden böyle bir hamle beklemiyordu. Eli hızla cebindeki telsize uzandı ve birilerini odaya çağırdı. Uyuşturucunun etkisine girmeye başlamıştı. Fazla zamanım olmadığını biliyordum. Cebine uzandım ve telefonunu aldım. Zihnim o kadar bulanıktı ki numaraları hatırlayamıyordum. Titreyen ellerimle nasıl yaptım bilmiyorum ama bir şekilde olduğum yerin konumunu aklıma gelen bir numaraya gönderdim ve sonra mesajı silip telefonu cebine geri koydum. Numaranın ailemden birine ait olmasını ve yabancı bir numaradan gelen konumun ben olacağımı düşünebilmelerini umut ediyordum. Şu an ne gönderdiğim numarayı hatırlıyordum ne de doğru olup olmadığını biliyordum. Yoksunluk belirtileri içinde kendimi kaybetmiş durumdaydım. Bir süre sonra odaya birkaç adam girdi. Olanları fark ettiklerinde hızla Kaya'yı alıp götürdüler. Bana zaten yapacakları bir şey yoktu. Acıdan kendimden geçmiş haldeydim. Onlar gittikten sonra çok geçmeden içeri bir adam ve kadın geldi. Adam yanıma eğilip kolumu sertçe kendine çekti ve enjektörü sapladı. ‘’Yıllardır bu işin içindeyim dizginlemekte senin kadar zorlandığımız biri olmamıştı. Şu yatağa bağlamam gerekse bile birkaç saat içinde ilk müşterin gelecek. Seni uğruna para harcamak için almadık, bize para kazandır diye aldık.’’ Yanımdan kalktığında çektiğim acılarda dinmeye başlamıştı. ‘’Dozunu az tuttum. O aklın biraz yerinde olsun ki saçma sapan şeyler yapma.’’ Yanında gelen kadına baktı. ‘’Bir saate hazır olsun.’’ ‘’Anladık.’’ dedi kadın ağzındaki sakızı çiğneye çiğneye. Olanları ayırt edebiliyordum ama bedenim gevşemiş haldeydi. Kadın kolumdan tutup ayağa kaldırmaya çalıştı ama kalkamadım. Giden adamın arkasından bağırdı. ‘’Suat, birini gönder bari. Sırtımda mı taşıyayım?’’ Çok geçmeden içeri başka biri geldi ve beni kucaklayıp olduğum yerden kaldırdı. Bedenimi kontrol edemiyordum. Başka bir odaya girip içerideki banyoya götürdüler. Adam küvetin içine bıraktığında kadın yine konuştu. ‘’Gül’e söyle yardıma gelsin.’’ Ağzındaki sakızı durmadan çiğneyip duruyordu. Adam gittiğinde yanımdaki kadın gibi bir kadın daha geldi. İkisinin de abartılı bir makyajı vardı. Üzerimdeki kıyafetleri tamamen çıkardılar ve bedenimi yıkamaya başladılar. Gül dediği kadın benimle konuşuyordu. ‘’Boşuna karşı koyup işleri zorlaştırma. Buraya gelenin çıkışı olmuyor. Dediklerini yaparsan en azından burada özgür olursun.’’ Diğeri gülerek araya girdi. ‘’Kız, uyuşturucuyu Kaya’ya vurmuş. Kaya içeride sapıtmış haldeydi.’’ Sözüne Gül’de güldü. ‘’Kaya bunun intikamını kesin alır.’’ Cevap verecek halim bile yoktu. O kadar yorgun düşmüştüm ki. Yıkamaları bitince küvetten çıkardılar. İkisi de kollarımdan sıkıca tuttu ve yürümem için zorladı. Ayaklarım beni taşımak istemiyordu ama bir şekilde odaya geçmeyi başardım. Burası kaldığım odaya göre daha farklıydı. Duvarlar pembeye boyalıydı. Yatağın üzerinde yumuşak tüylü bir örtü vardı. Yatağın kenarına oturttuklarında saçlarımı kuruttular ve yüzüme makyaj yaptılar. Karşı koymak istiyordum ama elim her havaya kalktığında engel oluyorlardı. Üzerime yok denecek bir gecelik giydirdiler ki olan kumaş da şeffaftı ve her yanım açıktaydı. Yatağın üzerindeki örtüyü kaldırıp içine yatırdılar ve üzerimi örttüler. Kadın dışarı çıkıp Suat dediği kişiye haber verince adam geri geldi. Kendimi çok boş hissediyordum. Olanları algılıyordum ama karşılık veremiyordum. Nasıl karşı koyabileceğimi bilmiyordum. Öylece suyun akışına kapılmıştım ve su ne tarafa giderse oraya sürükleniyordum. Başıma gelecekleri biliyordum yine de engel olamıyordum. ‘’Örtüyü açın.’’ Adamın emriyle üzerimdeki örtü açıldı ve sonra elindeki fotoğraf makinesini gördüm. ‘’Düzgün yatırın. Biraz ateşli görünsün.’’ Kadınlar kolumu bacağımı çekiştirip duruyordu. Üzerimde zaten olmayan ve her tarafımı açıkta bırakan geceliği biraz daha yukarı sıyırdılar. Kadınlığımın başladığı noktada bıraktılar ve göğsümün ucunun yarısını dışarı çıkardılar. Kızıl saçlarımı başımın etrafına yastığa yaydılar. Bu şekilde yatarken birkaç farklı açıdan fotoğrafımı çekti. ‘’Tamamdır.’’ dediğinde geceliği eski haline getirdiler ve tekrar üzerimi örttüler. ‘’Müşteri gelene kadar kendine gelirse?’’ Soruyu Gül sormuştu. ‘’Müşteri gelmeden önce tekrar uyuşturacağım. Gerçi kendi isteğiyle olsaydı daha iyi olurdu ama fazla inatçı çıktı. Daha fazla bekleyemeyiz. Patron öfkeleniyor.’’ Adam çıkıp gittiğinde kadınlarda gidince odada yalnız kaldım. Bu defa kurtuluşum yoktu. Başıma geleceklere kendimi hazırlamaya çalışıyordum ama olmuyordu. Ağlamak istiyordum onu bile yapamıyordum. Öylece uyuşmuş bir halde olduğum yerde yatıyordum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD