Barış arkadaşlarıyla kağıt oynarken Kerim arayınca konuşmak için bahçenin sakin bir köşesine geçtim. Bol kahkahalı konuşma sonrasında geri dönmeden sigara içmek için olduğum yerde kaldım.
Sigara içmeye devam ederken Aylin yanıma geldi. ‘’Barış’ın nişanlandığını duyunca üzülmüştüm ama seni görünce rahatladım. Senin gibi biriyle asla evlenmez.’’
Rahatça sigaramdan bir nefes çektim ve yüzüne üfledim. ‘’Benimle evlenmeyip seninle mi evlenecek?’’
‘’Senden daha çok şansım olduğu kesin.’’
Bu defa kahkaha attım ve içimde oluşan kıskançlık duygusunu görmezden geldim. ‘’Aldatarak mı?’’
Yüzündeki ifade bir anda değişti. ‘’Sen kendinin farkında mısın? Giyimin, makyajın, erkeklerle olan muhabbetin tam fahişelere yaraşır türden. En azından ben senden daha hanımefendiyim.’’
Fahişe kelimesiyle benim devreler atmıştı. O kim oluyordu da benimle böyle konuşma cesaretini buluyordu? Elimdeki sigarayı öfkeyle yere attım ve üzerine yürüdüm. ‘’O sözlerini geri al yoksa seni elimden alamazlar.’’
‘’Almazsam ne olurmuş?’’ Bir vuruşluk canı vardı yine de dikleniyordu.
Saçlarından tuttuğum gibi yumruğumu yüzüne geçirdim. Dudaklarından acı dolu bir çığlık çıktı. Geriye birkaç adım attığında tekmeyi göğsüne savurdum. Öylece yere düştü. Ayağımla boğazına bastırdım. Öldürmemek için kendimi zor tutuyordum. ‘’O sözlerini geri al yoksa şurada canını alırım.’’ Elleri ayağıma sarılmıştı. İtip uzaklaştırmaya çalışıyordu. Biraz daha bastırdım ve nefes almasını zorlaştırdım. ‘’Sözlerini geri al.’’
Kalabalık bize doğru gelirken Barış koşmaya başlamıştı. Yanıma geldiğinde kollarını bedenime sarıp sertçe geri çekti. ‘’Kafayı mı yedin? Ne yapıyorsun? Öldüreceksin kızı!’’
Diğerleri yerde acı içinde yatan Aylin’i kaldırıyordu. Barış’ın kollarından kurtulmak için çırpındım. ‘’Öldüreceğim zaten. Tam olarak bunu yapmaya çalışıyorum. Bırak beni!’’
‘’Afet, yeter!’’ diye bağırdı. ‘’Sakin ol!’’
O kadar sıkı tutuyordu ki kurtulmam mümkün değildi. Aylin kan akan burnunu tutmuş korku dolu gözlerle bana bakıyordu. ‘’Seni öldüreceğim kızım. O sözü söylediğin için seni pişman edeceğim. Yerinde olsam bu ülkeden kaçıp giderdim.’’
Aylin’i alıp eve götürdüklerinde Barış’da beni çekiştirerek bahçenin bir köşesine götürmüştü. ‘’Afet, ne yapıyorsun? Aylin’i dövüştüğün erkeklere benzetme. O böyle şeylerden anlamaz tek yumruğunla alırsın canını.’’
Onu gerçekten öldürmek istemiştim. Söylediği söz aklımı başımdan almıştı. ‘’Bana fahişe diyen birini yaşatacak değilim. Gelmeseniz gerçekten öldürecektim.
Barış’ın yüzündeki o sert ifade yumuşadı ve kolları arasına alıp sarıldı. ‘’Seni ne kadar seversem seveyim bu sevgi kalbindeki o yarayı iyileştirmeyecek değil mi?’’
Küçük bir çocuk gibi kollarına sığındım. ‘’Barış, ben buyum. Giyimim, makyajım, konuşmam, hareketlerim ne görüyorsan oyum. Aylin sadece bu kadarını görerek bana o kelimeyi kullandı. İnsanların ben de gördüklerinin farkındayım. Sen beni bu şekilde nasıl sevebiliyorsun? Bunu anlayamıyorum.’’
‘’Onlar seni dış görünüşünle yargılıyor ama ben senin ruhunu görüyorum. Afet, sana olan sevgime neden seni inandıramıyorum? O içindeki şüpheyi nasıl sileceğimi bilemez halde bana inan diye çırpınıp duruyorum. Varsa bir yolu sen göster çünkü ben bir çıkmaza girdim.’’
Kollarımı beline sıkıca sardım. ‘’Sen sadece sevmeye devam et. Bu aptal kalbim elbet bir gün tamamen teslim olacak.’’
‘’O günü sabırla bekleyeceğim.’’
Biz birbirimize sarılmış halde dururken Ozan yanımıza geldi. ‘’Afet, iyi misin?’’ dediğinde sarılmayı bırakıp geri çekildim.
‘’İyiyim ama bu soruyu sorman gereken kişi ben değilim.’’
‘’Aylin iyi bir sıkıntı yok. Geçti mi öfken?’’
‘’O söyledikleri için pişman olmadıkça öfkem asla geçmez.’’ Barış’a baktım. ‘’Kimsenin huzurunu bozmaya gerek yok. Gidelim buradan.’’
‘’Gerek yok. Aylin söylediklerini anlattı. Ben de kibar bir dille gitmesini istedim. Benim evimde kimse kimseye hakaret edemez. Senin davranışını da normalde kabul etmezdim ama söylenenlere tepki olarak gördüğüm için sessiz kalıyorum.’’
‘’Kusura bakma dostum.’’ dedi Barış. ‘’Afet, pek öfkesini dizginleyebilen biri değil. Evinde olay çıksın istemezdim.’’
‘’Sorun yok. Gerçek dostluğum seninle Aylin ile değil. O yüzden nişanlını da idare edeceğiz artık.’’ Son sözleri gülerek söylemişti. ‘’Neyse, Hakan ile sizi biraz kapıştıralım dedik. Var mısın?’’
Barış ‘’Olur.’’ dedi.
‘’Bekliyoruz.’’ Ozan gittiğinde Barış’a baktım.
‘’Kapıştıralım?’’
‘’Hakan’da ok atma da iyidir. Onu söylüyor.’’
Barış ile bekleyenlerin yanına gittik. Bahçenin bir ucuna iki hedef tahtası konulmuştu ve Hakan dedikleri kişi elinde yayıyla bekliyordu. Ozan Barış’a da bir yay verdi. Bir köşeye geçip izlemeye başladım.
Aldıkları okları ard arda hedef tahtasına gönderdiler. İkisi de iyiydi. Hemen hemen aynı noktalara atıyorlardı. Onları izlerken Onur elinde iki kadeh içkiyle geldi ve birini bana uzattı. Yanımdaki çite dayandı. ‘’Tam bir afetsin.’’ dediğinde güldüm.
‘’Bu sözü ne kadar çok duyduğumu tahmin bile edemezsin.’’
‘’Dövüşmeyi iyi biliyor gibisin. Bu işlerle hiç uğraştın mı?’’
‘’Babama işlerinde yardım ediyordum.’’
‘’Seninle dövüşmek istiyorum. Eğlenceli olur.’’
Yüzüne baktım. ‘’Ciddi olamazsın?’’ dedim.
Kadehini kadehime hafifçe vurdu ve içti. ‘’Çok ciddiyim. Maksat eğlence. Zarar vermek yok, yüzde iz bırakmak yok. Bu ikisi dışında kural da yok.’’
‘’Bunu seve seve yaparım ama önce Barış’tan izin al.’’ dedim. ‘’Sabahki olaydan sonra sinirlendirmek istemem.’’ Biraz uysal bir nişanlı olmuştum ama Barış’ı arkadaşlarına karşı daha fazla ezip geçmek istemiyordum.
İçkilerimiz bittiğinde diğerleri de ok atma işini bitirmişti ki kazanan da yoktu. İkisi de başa baş sonlandırmıştı. Barış yanımıza geldiğinde Onur bana söylediğini Barış’a söyleyince Barış gülmeye başladı. ‘’Onur, canına mı susadın Afet’e kafa tutuyorsun?
‘’Ne güzel eğleniriz işte.’’ dedi Onur.
Barış'ın bakışları bana döndü. ‘’İstiyorsan dövüş.’’
Bu eğlenceyi kaçıramazdım. Onur ile bahçenin ortasına geçtik. Diğerleri izlemek için etrafımıza toplandı. Barış eline içki almış keyifle içiyordu. Karşımdaki elini uzattığında tutup tokalaştım.
İlk hamleyi Onur yaptı. Yüz olmasın dediği için yumruğunu karnıma atmıştı ama zamanında geri çekildim ve tekme savurdum. Yandan omzuna denk geldi. ‘’Sertti.’’ dedi gülerek.
‘’Zarar vermek yok dedin. Gücümü tam vermedim.’’ diye karşılık verdim.
Sözlerimin üzerine tekrar üzerime geldi. Yumruk atmasını beklerken bu defa o da tekmesini kullandı ve hazırlıksız yakalandığım için karnıma geldi. Tekrar karşılık verdiğimde ikimiz de tamamen birbirimize karıştık. Yüzümüz dışında her yerimize tekmeleri, yumrukları savurup duruyorduk.
En sonunda yere yüzüstü düşürdüğüm bir anda hızlıca üzerine oturdum ve elim boynuna gitti. ‘’Onur!’’ dedim keyifle.
Ayağa kalkmaya çalışıyordu ama tüm ağırlığım üzerindeydi. ‘’Ne var!’’ dedi yenilmenin verdiği öfkeyle
‘’İyi uykular!’’ Boynundaki noktaya bası uyguladım ve sonrasında bayılmasını bekledim. Bayıldığında üzerinden kalktım.
‘’O iyi mi?’’ diyen kızlardan biri gelmiş Onur’a bakıyordu.
‘’İyi.’’ dedim. ‘’Sadece bayılttım. Yarım saate gelir kendine.’’
İki kişi gelip Onur’u eve götürdü. Dün bilek güreşinde yendiğim Arif Barış’ın yanına gelmişti. ‘’Ağabey valla sana acıyorum. Böyle birine sözünü asla geçiremezsin. Bir ömür çekeceğin var.’’
Barış’ın yanına gidip elindeki içki bardağını alıp içtim ve boşalan bardağı Arif’in eline tutuşturdum. ‘’Nişanlım ne derse onu yapıyorum ve hiç sözünden çıkmıyorum. Çok uysal biriyim.’’ dediğimde yanımdaki kahkaha attı.
‘’Aynen öyle. Çok uysaldır.’’
Bahçede takılmaya devam ederken Onur’da ayılmış evden çıkıyordu. Doğrudan yanıma geldi. ‘’Bunu nasıl yaptın bana da öğret.’’
‘’Öğrenmek için çok uğraştım. Git ustasından ders al. Kolay değil.’’ dedim gülerek.
Bir saat daha hep beraber takıldıktan sonra geri dönmek için yola çıktık. Saatler sonra evimin önüne geldiğimizde saat geç olmuştu.
‘’Teşekkür ederim. Eğlenceliydi.’’ dedim Barış’a.
‘’Eğlenmene sevindim.’’
Dudağına kısa bir öpücük kondurdum. ‘’Daha sonra görüşürüz.’’
‘’Görüşürüz.’’
Arabadan inip eve girdim.