AD-8

919 Words
Eve geçmeden önce babamı arayıp buluşmak istediğimi söylemiştim. Beklerken kahvaltı yapıp karnımı doyuruyordum. Geldiğinde "Günaydın." diyerek karşıma oturdu. Her zaman yaptığımız gibi olanlarla ilgili tek kelime konuşmamıştık ki Kerim sürekli bize sorunları halı altına süpürdüğümüzü ve bunun bir gün aramızdaki bağı zayıflatacağını söylüyordu ama derinlemesine konuşacak cesarete sahip değildim. "Adamlarının arasında Mücahit isminde biri var mı?" diye doğrudan sordum. Gereksiz selamlaşmalara gerek yoktu. "Evet, teslimatların dağıtımıyla ilgileniyor." Masanın üzerindeki böreği alıp ısırdı. "Cenk'e çalışıyor." dediğimde gözleri büyüdü ve kaşları havaya kalkıp keskinleşti. "Emin misin?" Dün gece olanları hiçbir detay anlatmadan anlattım ki zaten detay da yoktu. "Arkalarından izlerini iyi kapatıyorlar. Elimden daha fazlası gelmez. Bu meseleyi ağabeylerimle hallet." "Aslan, o gece evinden aldığın belgelerin bende olduğunu biliyor ve evine onca adamına rağmen girebilenin kim olduğunu bulmaya çalışıyor." "Nasıl bulacak ki? Aramızdaki bağlantıdan haberi yok. Senin tuttuğun biri olduğumu düşünüyordur." "Eve girerken güvenlik kameralarını halletmiş miydin?" Elimle alnıma vurdum. Ben bunu tamamen unutmuştum. Böyle bir ihmalkarlığı nasıl yapmıştım? "Hayır." dedim. "Ama saçlarımı falan boyamıştım. Hem tanısalardı Cenk beni evinden öylece yollamazdı ki?" "Yüzün göründüyse saçın önemi yok. Aslan seni halledebileceği önemsiz bir konu olarak görmüşse oğluna söylememiş olabilir. Sonuçta ben de her işimi oğullarıma söylemiyorum. Haberleri olmadan bir çok işi hallediyorum." Masanın üzerinden uzanıp elimi tuttu. "Senin zarar görmeni istemiyorum. Bir süre işlerin hepsini bırak ve o mekanlardan uzak dur. Dikkat çekme." Başımla onayladım. Elimi bırakıp cebine uzandı ve cep telefonunu çıkardı. Ekrandan bir fotoğraf açıp bana uzattı. "İkinci yeğenin dün gece dünyaya geldi." Telefonu alıp fotoğrafa baktım. On yaşlarında bir erkek çocuğunun kucağında derisi buruş buruş minik bir bebek vardı. Elim fotoğrafın üzerinde gezindi. "Diğer çocuk?" dediğimde açıkladı. "İlk yeğenin; Arda kucağındaki de iki numara; Ecrin." "Çok tatlılar." Yiğit ağabeyimin evli olduğunu biliyordum. Bir oğlu olduğunu da ama hiç görmemiştim. Arda, ağabeyime benziyordu ama minik Ecrin daha dünyaya geldiğinin bile farkında değildi ve birilerine benzeyecek zamanı henüz olmamıştı. "Hala birlikte mi yaşıyorsunuz? Eşi ayrı eve çıkmak istemiyor mu?" Hepsi bir evde büyük bir aileydi. Babam acı burukluğumun farkındaydı. İçimdeki aile eksikliğini biliyordu ama beni yine de ailesine dahil edemezdi. Bunu yapmak istese de eşine ne diyecekti ki? Hangi kadın aldatılmayı ve diğer kadından olan bir çocuğu kabul ederdi? Bir de diğer kadın bir fahişeyse! "Kaynana gelin iyi anlaşıyorlar. Eh, torun sevmek de tatlı oluyor. Sağolsun Mine'de öyle bir istekte bulunmadı da bizi o ufaklıklardan mahrum bırakmadı." Telefondaki resimlere bakmaya devam ettim. Yaptığıma karşı çıkmadı. En son açılan resme dikkatle baktım. Bütün aile bir aradaydı. Babam ve eşi koltukta oturuyordu. Arda babamın dizine yerleşmişti. Mine henüz hamileydi ve kayınvalidesinin yanında oturuyordu. Hemen arkasında kocası yani Yiğit ağabeyim ayakta duruyordu. Yanında da Uğur ağabeyim vardı. Onları öyle görünce istemsizce gözlerim doldu. Babam hemen uzanıp elimi tuttu. "Kızım, sen benim birtanemsin, göz bebeğimsin biliyorsun değil mi? Sana olan sevgim yaşadığımız her şeyden bağımsız." "Biliyorum." dedim ama bakışlarım fotoğrafta eşinin üzerinde takılı kalmıştı. Yaşına rağmen çok bakımlıydı ve güzeldi. "Eşin çok güzel." dedim gülümsemeye çalışarak. "Hülya'yı çok seviyorum Afet. Seni onlara söyleyemememin tek nedeni onu üzmek istememem. Hayatımda bir kez başka bir kadınla ilişkim oldu ki o da sadece bedensel, duygusu olmayan bir ilişkiydi. O zamanlar gençtim, cahildim. O gün arkadaşlarla dışarı çıktığımızda çok içmiştim ve kendimde değildim. Ne yaptığımın ayırdına varamıyordum. Ayıldığımda ve o sarhoşluk halinden çıktığımda annenle aynı yatağın içindeydim." "Baba, bana bunları anlatmana gerek yok." dedim. Sadece para karşılığı oluşan bir birliktelikten doğduğumu zaten biliyordum. "Hayır, ben anlatacağım sen dinleyeceksin." Sesi netti. Daha fazla ısrarcı olmadım. "Annen kucağında seninle karşıma çıktığında ona inanmadım. Para koparmak istediğini düşündüm ve yalanını ortaya çıkarma düşüncesiyle DNA testi yaptırdım. Senin gerçekten kızım olduğunu öğrendiğimde Suna'ya her türlü desteği sağladım fakat o yaşadığı hayattan kopamadığı için iki yaşında seni kucağıma bırakıp öylece gitti. Tam üç ay Hülya'ya yani eşime şehir dışında işlerim olduğunu söyleyerek eve gitmedim ve seninle kaldım. Annenin seni bıraktığı ilk gün ardından ağlamanı hala hatırlıyorum. Nasıl sakinleştireceğimi bilememiştim. Sonraki bir ay çok zordu. Hazırladığım hiçbir mamayı içmek istemiyordun, en fazla yarım saat kesintisiz uyuyup sonrasında anne diye ağlayarak geri uyanıyordun. Bir ayın sonunda hazırladığım bir mamayı zorla içirmeye çalışırken ağzından geri püskürtmüştün ve yüzüme gelmişti. Yüzümü silerken kahkahalarla gülmeye başladın ve bu bana ilk gülüşündü." Babam bana bunları daha önce hiç anlatmamıştı. Yüzümde acı dolu bir tebessüm vardı. Sanırım Kerim'in yapmamızı istediği konuşma bu tür bir şeydi. "O günden sonra ne zaman mama hazırlayıp versem ağzına mamayı doldurup geri yüzüme püskürtmeye çalışırdın. Bunu yaparken daha çok yüzüme tükürüyordun ve ikimizin de kıyafetleri hep mamaya bulanıyordu. Sana bakacak güvenilir birini bulduğumda da tekrar terk edilmişliği yaşama diye bakıcına alışana kadar bir ay daha yanında kaldım. Üç ay sonra ilk defa seni tek başına bıraktım. Senin gözünde nasıldı bilmiyorum ama ben yanına boş zamanlarımda gelmezdim. Seni görebilmek için o boş zamanları kendim oluştururdum, bulduğum her fırsatta sana koşardım. Sen hayatıma girdikten sonra işlerim inanılmaz büyüdü sen benim uğur getirenimdin. Annenle ilişkimiz nasıl olmuş olursa olsun benim sana olan sevgim tüm bunlardan bağımsız. Eşime karşı işlemiş olduğum bu hatadan çok pişmanım ama sen hayatımda olduğun için o pişmanlığı göz ardı edebiliyorum. Ayrıca insanlar erkek evlat olsun, soyumuzu devam ettirsin deyip dururlar. İki oğlum olduğunda artık sırtım yere gelmez derdim ama sen hayatıma girince anladım ki kız evlada sahip olmanın verdiği zevk hepsinden öteymiş. Tabii bu söylediğimi ağabeylerin duymasın, aramızda kalsın." Son sözleriyle güldüm. "Aramızda." dedim. Oturduğum sandalyeden kalkıp babama yaklaştım ve sıkıca sarıldım. "Babam, bazen sana kızıyorum, kalbini kıracak sözler söylüyorum ama seni her şeyden çok seviyorum." Saçlarımı şefkatle okşadı. "Söylediğin hiçbir şey kalbimi kırmaz çünkü yaşadığın hayatın zorluğunun farkındayım. Kalbinde yerini dolduramayacağım o eksikliği biliyorum." Babam babamdı işte. Beni koşulsuz seven iki kişiden biriydi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD