Odadan çıkıp bahçeye indiğimizde kalabalığa karışmıştık. Çoğu eğlenceli tiplerdi. Gerçi kızların arasında en rahat davranışları olan bendim ki bu da biraz dikkat çekiyordu.
Bir masanın etrafında birkaç arkadaşıyla oturmuş sohbet ediyorduk ama içlerinden biri sürekli bana kaçamak bakışlar atıyordu ve bu durumdan rahatsız olmaya başlamıştım. Bir yerden mi tanımıştı? Bunu bilmediğim için huzursuzdum.
Barış’ın uzattığı sigarayı alırken ‘’Sormayayım sormayayım diyorum ama valla dayanamayacağım.’’ diyen bakışlarından rahatsız olduğum Mesut’tu. Telefonunu çıkarıp bakmaya başladı. Sonra o telefonu önüme koydu. ‘’Afet, bu sen misin?’’
Ne göreceğimi bilemeden telefonu elime aldım. Umarım, sorun çıkacak bir şey olmazdı. Barış’ın da telefona baktığını görünce gerginliğim iyice arttı. Rahatlamak umuduyla sigaradan derin bir nefes çektim.
Ekranda oynayan videoya bakınca sesli bir kahkaha attım. ‘’Benim de, bu videoyu sildirmiştim sen nasıl buldun?’’
‘’Gördüğümde hoşuma gitmişti telefona indirmiştim.’’
Barış telefonu elimden almış Kerim ile mezuniyet balosunda dans ettiğimiz görüntüleri izlemeye devam ediyordu. ‘’Kim bu?’’ dediğinde hala gülüyordum.
‘’Kerim. Üniversitenin mezuniyet balosunda biri çekip internete atmıştı. Sildirmiştim ama yayılmış yayılacağı kadar.’’
Telefonu Mesut’un önüne atarcasına bıraktı. ‘’Sil şunu.’’ dediğinde kıskançlıktan delirmek üzereydi. Mesut telefonu alınca Barış’a göstererek videoyu sildi.
‘’Kızma sildik işte.’’
‘’İyi!’’ dediğinde sesi hala öfkeliydi.
Elini tuttum ve başımı omzuna dayadım. ‘’Kerim ile ilgili seninle konuşmuştum. Bu yüzden o gereksiz kıskançlığını geri çek.’’
‘’O dans hiç arkadaşmışsınız gibi durmuyor.’’ deyince insanların içinde sakin kalmak için birkaç saniyeliğine gözlerimi kapadım ve sonra diğerleri duymasın diye kulağına fısıldadım.
‘’Asla ama asla bir başkasını Kerim’e tercih etmem. Bunu iyice anla ve ona göre davran.’’ Masadan kalkıp diğerlerinden uzak bir çitin kenarına yaklaşıp yeni bir sigara yaktım.
Sigarayı yarıladığımda arkamdan belime kollar sarıldı ve başı omzuma kondu. ‘’Kıskanıyorum. Suç mu?’’
Kolları arasında dönüp yüz yüze geldim. ‘’Barış, Kerim benim için çok özel. O aynı kandan olmadığım erkek kardeşim. Kendi edindiğim ailem. Daha küçük çocukken annen de sen de fahişesin diye dalga geçtiklerinde beni koruyan oydu. Babamın olmadığı her an o yanımdaydı. Her düştüğümde elimden tutup ayağa kaldıran da oydu, ağladığımda dayanacak omuz olan da. O gece sarhoşken tek telefonunla koşarak beni almaya gelmedi mi? O yüzden seni ne kadar seversem seveyim onunla aramıza duvar örmeye çalışırsan o duvarın arkasında kalacak kişi sen olursun. Daha iyi anlaman için söylüyorum. Onca yıl aile özlemi çekmiş biri olarak Kerim için bütün ailemi tek kalemde siler, arkama bakmadan giderim.’’
Kendine çektiğinde başımı göğsüne dayadım. ‘’Kerim’i tanımıyorum ve doğal olarak kıskanıyorum. Tanıştığım zaman tekrar durum değerlendirmesi yaparım.’’
‘’Ben söyleyeceğimi söyledim. Gerisi sana kalmış.’’
‘’Anladık Kızıl Cadı.’’ Saçlarımı karıştırdı ve üzerine bir öpücük bıraktı.
Biz böyle sarmaş dolaş dururken biri el çırpmaya başladı. Ne olduğunu görmek için geri çekilip bahçenin ortasında duran Ozan’a baktım. ‘’Bugünün ilk meydan okuması; Arif ve Ferdi’den geldi.’’ Görevliler ortaya bir masa ve iki sandalye getirdi. Arif ve Ferdi sandalyelere yerleşti.
‘’Ne yapacaklar?’’ diye Barış’a sordum.
‘’Bilek güreşi.’’
Bahçedeki herkes onları görebileceği bir yere geçti ve diğer ikisi masaya dirseklerini dayayıp ellerini birleştirdiler. Uzun bir süre ikisi de direndi ama en sonunda kazanan Arif oldu. Herkes alkışlayıp, gülüyordu.
‘’Ee, ortaya konulan ödül neydi?’’ diye sordum.
Sorumu Ozan duymuştu. ‘’Hiç, öyle eğlencesine işte.’’
‘’Ciddi olamazsınız?’’ dedim. ‘’Ortaya konulan bir para yoksa neden güreştiler ki?’’
Arif sandalyede arkasına yaslanmıştı. ‘’Aynısını söylemiştim ama Ferdi kumara çevirmeye gerek yok demişti.’’
‘’En azından birinizin eğlence anlayışı varmış.’’ dedim gülerek.
Arif de sözlerimle gülümsedi. ‘’O anlayış sende de var gibi. Erkek olsaydın gel kapışalım derdim ama şansıma küseyim.’’
Barış’ın eli hala belimdeydi. ‘’Rahat bırak nişanlımı.’’ dediğinde kolundan sıyrıldım ve ortaya yürüdüm.
‘’Kadınsam ne olmuş? Hadi kapışalım ama ortaya ikna edici bir para koyacaksan. Öyle üç beş kuruşa kendimi yoramam.’’
‘’Kabul. Miktarı sen belirle.’’ dediğinde karşısındaki sandalyeye kabaca oturdum.
‘’Ciddi olamazsın Afet.’’ diyen Barış’a baktım ve bir öpücük yolladım.
Tekrar Arif’e döndüm ve istediğim miktarı söyledim ki oldukça yüksekti. Bir süre düşünüp tamam deyince bileğimi masaya dayadım elimi uzattım.
Eliyle elimi kavradığında Ozan’ın ‘Başlayın.’ demesiyle ikimizde tüm gücümüzü ortaya koyduk. İnsanlar kadın olduğum için fazla güçsüz görüyordu ama değildim. Onlardan daha fazla adamla dövüşmüşlüğüm vardı.
Yarım saat boyunca ellerimiz birbirine kenetli kaldı. Arada onun eli yere yaklaştı arada benim. Bizi izleyenler hangimizin kazanacağına dair bahse girmeye başlamıştı.
Elini tüm gücümle itmeye devam ettim. Yorulmuştum ama pes etmeye niyetim yoktu. O parayı sadece elim yere değdiği için kaybedersem kendimi asla affetmezdim.
‘’Pes et.’’ diyen Arif’e baktım. Rahat görünüyordu ama onunda yorulduğunu biliyordum. Elinden gelen güç ilk andakinden daha azdı.
‘’Hiç şansın yok. O parayı senden alacağım.’’ dedim.
Elini bir kez daha yere doğru ittim. Bütün gücümü kullanmıştım. Elimdeki el yavaşça yere yaklaştı. Biraz daha güç verebilirsem yeneceğimi biliyordum. Son bir nefes aldım ve elini tüm kuvvetimle masaya bastırdım.
Karşımdaki yenilmenin acısıyla ‘’Siktir!’’ diye bağırırken diğerleri bağırıp tezahürat yapıyordu.
Oturduğum yerden kalktım ve cebimden banka kartımı çıkarıp önüne koydum. ‘’Kadınları küçümseme ve paramı hemen şimdi ver.’’
Bundan kaçışı olmadığını biliyordu. Telefonunu çıkarıp anlaştığımız miktarı hesabıma gönderdi. Kartımı alıp cebime koydum ve Barış’ın beklediği yere gittim. Yanımdan geçen çalışanın elindeki tepsinden bir kadeh içki alıp başıma diktim. Fazlasıyla yorulmuştum.
‘’Hiç rahat duramıyorsun değil mi?’’ diyen Barış’a gülümsedim.
‘’Asla duramam.’’
Zaman ilerlerken havanın soğuk olmasına rağmen sürekli bahçedeydik. En sonunda birkaç yerde ısınmak için ateş yakılmış, yemekler yine bahçede yenilmişti. Barış iş ile ilgili telefon görüşmesi yapacağım diyerek odaya çıkmıştı ben ise Can diye bir çocukla tavla oynuyordum ki yenilmek üzere olduğu için hiç mutlu değildi.
Birkaç zar atışı sonrası yenilince tavlayı kapayıp koltukaltına sıkıştırdım. ‘’Öğren de gel.’’ dediğimde bizi gören birkaç kişi gülüyordu.
‘’Barış seni bulmak için çok aradı mı?’’ diye sordu Can gülerek. ‘’Geldiğinden beri kaç erkeği bilek güreşi, kağıt oyunu, okeyi, tavlası derken öylece alt ettin.’’
Arkama yaslandığımda gülüyordum. ‘’Hayatımda bir kişiye yenildim o da Barış’tı.’’ Aklıma parkta hedef tahtasına attığı oklar geldi.
‘’Hiç şaşırmadım. Kendinden güçsüz biriyle olacak biri değilsin.’’ Cebinden çıkardığı sigara paketini uzatınca bir tane alıp yakmasına izin verdim.
‘’Gücü sevmeyen birini göster.’’ dediğimde ‘’Sanırım yok.’’ diye karşılık verdi.
Çalan telefonuma baktım Cenk arıyordu. Meşgule alıp kenara bıraktım. Bu defa mesaj attı.
‘Telefonu aç. Nişan olayını konuşacağız. Buna izin vermem. Beni çileden çıkarma yoksa kötü olacak.’
Mesaj sonrası yine aramaya başlamıştı. Meşgule aldıkça arıyordu. Cenk ile uğraşmak istemiyordum. Odaya Barış’ın yanına çıktım. Hala telefonla konuşuyordu. Kendi telefonumu gösterdiğimde konuşmasını sonlandırdı ve telefonumu aldı.
Cenk’in aramasına cevap vermesiyle ardından küfürler, tehditler havada savrulmaya başladı. Fazla öfkeliydi. En sonunda Cenk’i öldüreceğini net bir dille bağırışlar arasında söyleyip telefonu kapadı.
‘’Afet, ne olursa olsun şimdi yaptığın gibi seni her rahatsız ettiğinde beni haberdar et. Bu şerefsiz vazgeçecek gibi değil. Böyle devam ederse farklı yollara başvuracağım.’’
‘’Saklamak gibi bir niyetim yok. Cenk uğraşmak isteyeceğim biri değil.’’
Tekrar dışarı çıkmak yerine çantamdan saten pijamalarımı çıkardım. Yorulmuştum ve günü bitirmek istiyordum. Barış’ın olmasına aldırış etmeden üzerimdeki kazağı çekip çıkardım ve sonra pantolonumu açtım.
İç çamaşırlarımla kaldığımda sevgili nişanlım arkasını dönünce kahkaha attım. ‘’Hiç görmemiş gibi davranma.’’ Pijamamı alıp üzerime geçirdim.
‘’Sen de biraz utanmayı dene.’’
Yatağa yan yatıp başımı kolumla destekledim. ‘’Neden? Evlenmeyecek miyiz? Ayrıca sana geldiğim o gece geri çevirmemiştin ama?’’
‘’O zaman farklıydı şimdi farklı.’’
Bu haliyle o kadar eğleniyordum ki. ‘’Farklı olan ne?’’
Geri dönüp yüzüme baktı. ‘’Hoşuna gidiyor değil mi?’’
‘’Çok.’’ dedim aradaki o harfini uzatarak.
Dizini yatağa koyup üzerime uzandı. ‘’Bu sözlerinin acısını zamanı geldiğinde çıkaracağım.’’
‘’Şimdi çıkarmak istersen yok demem.’’
‘’Çok utanmazsın.’’ Eğilip dudaklarımdan öptüğünde yakasını tutup kendime çektim.
Hep yaptığı gibi sadece öpmekle yetindi. ‘’Düğünden önce sana el sürmeyeceğimi söylemiştim.’’
Bu gece aynı yatakta yatacaktık ve o sabrını sonuna kadar sınayacaktım. Gerçekten dayanabilecek miydi merak ediyordum.