Uykuyla aşk yaşarken kapım kırılırcasına açıldı. ‘’Afet, uyan!’’ diyen sesle ayağımı boşluğa savurdum. ‘’Siktir git odamdan.’’
Ayağımdan tutup çektiğinde yere düştüm ve başımda dikilen Uğur ağabeyime baktım. ‘’Kafayı mı yedin? Uyuyorum görmüyor musun?’’
‘’Nişanlın alt katta seni bekliyor. Madem evlenmeye meraklısın kalkıp misafirinle ilgilen.’’
Kollarımdaki oyuncak ördeğe başımı koydum ve gözlerimi kapadım. ‘’Senden önce evleneceğim diye kıskançlıktan kuduruyorsun, değil mi?’’
Gerizekalı üzerime öyle bir atladı ki nefesim kesildi. ‘’Oha ağabey.’’ dedim üzerimden itmeye çalışarak.
‘’Kalk hadi. Çocuk bir saattir uyandırmayayım kendi uyanınca gideriz diye seni bekliyor. Daha fazla beklemesin.’’
‘’Saat kaç?’’ Hala uyanmaya çalışıyordum.
‘’On bir. Bir yere gidecekmişsiniz galiba. Seni almaya gelmiş ama senin uyanmayacağın tuttu.’’
‘’Tamam. Kalk üzerimden de hazırlanayım.’’
Ağır cüssesini üzerimden çektiğinde tutup beni de kaldırdı. ‘’Oyalanma fazla. Barış’a senin elinde acıyorum.’’
‘’Sen kardeşin için üzülmelisin.’’ dedim gülerek.
Karşılığında kahkaha attı. ‘’Hiç şansın yok.’’
Odadan gittiğinde hızlıca üzerimi giydim ve makyajımı yapıp, parfümümü üzerime boca ettim. Salona indiğimde Barış’ı Hülya anne ile sohbet ederken buldum. ‘’Günaydın.’’ dediğimde ikisinin de bakışları bana döndü.
Barış, ‘’Günaydın.’’ diye karşılık verdi. ‘’Kahvaltını yap öyle çıkalım. Yol birkaç saat sürecek.’’
Başımla onaylayıp mutfağa geçtim. Sadece küçük bir tost istedim. Açlığımı bastırsam yeterdi. Tostumla çayımı bitirdiğimde odama çıkıp küçük bir çanta hazırladım ve salona geri döndüm. ‘’Gidebiliriz.’’
Evden çıkacakken Hülya anne Barış ile konuşuyordu. ‘’Bu deli kıza dikkat et oğlum. Yiğit olmayınca aklına eseni yapıyor.’’
Barış söylenenlere keyifle karşılık verdi. ‘’Merak etme Hülya teyze. Arkadaşlarla biraz takılacağız. Hepsi bildiğim insanlar.’’ Konuşulanlara sadece gözlerimi devirdim.
Barış’ın arabasına bindiğimizde evden uzaklaştık. Yol kenarına çekip durdu ve arabanın arka koltuğuna uzandı. Geri oturduğunda elinde bir buket beyaz gül vardı.
Gülleri bana uzattı. ‘’Senin için.’’ dediğinde elindekini aldım. Kız istemeyi saymazsak bu birinden ilk çiçek alışımdı.
Uzanıp yanağından öptüm. ‘’Teşekkür ederim.’’
Tekrar yola çıktık. ‘’Barış!’’ dedim sessizce. Dün geceden beri aklımda hep aynı soru vardı. Ya biri beni tanırsa? Barış buna nasıl bir tepki verirdi? Babam yaşındaki adamların kucağına otururken ya da onları sarhoş edip aynı yatağa girerken biri görmüşse ve bunu dile getirirse yanımdaki bunu kaldırabilir miydi? Karakteri sertti, sahipleniciydi ve dışarıdan gelecek sözü kaldırabilecek biri değildi.
‘’Efendim.’’ dediğinde kucağımdaki güllere baktım ve yapraklarıyla oynamaya başladım.
‘’Biri beni tanırsa? Hoşuna gitmeyecek bir şey söylerse?’’
‘’Afet, bu söylediğin bugün ya da yarın elbet olacak. Seni tanımazken sana iş verenlerden biriydim. Bu alem büyük ama aynı zamanda küçük. İlla ki çevremden birileriyle karşılaşacaksın. Seninle bu yola bunları göze alarak girdim.’’
‘’Buna ne kadar dayanabilirsin? Bir yıl, iki yıl?’’ Korkularım yine ortaya çıkmıştı. Sadece Barış ile olunca sorun yoktu ama ortamına girecek olmak germişti.
Arabayı kenara çekip durdurdu ve bana doğru döndü. Ellerimi ellerinin içine aldı. ‘’Ay yüzlüm, şu korkularını ne zaman ardında bırakacaksın? Senin hayatını biliyorum, kim olduğunu biliyorum ve seni olduğun gibi seviyorum. Yalan yok, birileri seni hatırlarsa ve bunu kendine saklamak yerine sinirleneceğim bir şey söylerse karşılığını veririm ama bu sana olan duygularımı değiştirmez.’’
O mavi gözleri o kadar güzel bakıyordu ki söyledikleri yalan olsa bile inanırdım. Oturduğum koltuktan hafifçe kalkıp Barış’a uzandım ve sarıldım. Başımı omzuna gömdüğümde elleri saçlarımı buldu. ‘’Lütfen, sadece mutlu ol.’’ diye kulağıma fısıldadı. ‘’Geçmişini düşünmeyi bırak. Birlikte güzel bir gelecek kuralım ve içine üzüntünün, korkunun, güvensizliğin ve en önemlisi şüphenin girmesine izin vermeyelim.’’
‘’Sen yapabilirsen ben yapmaya hazırım.’’ dedim. Beni kabullenmesi gereken oydu.
‘’Ay yüzlüm!’’ Sarılmayı bırakıp geri çekildi ve yüzümü ellerinin içine aldı. ‘’İlişkimizin normal başlamadığını biliyorum. Bizim için zaman biraz tersten işliyor. En son olacak şey en başında oldu, sevgimi sana tam kanıtlayamadan parmağına yüzüğü taktım ama bundan sonra göreceğin tek şey sana olan sevgim olacak.’’
Neden söylediği birkaç söz gözlerimin dolmasına sebep olmuştu? Yüzüme eğilip alnımdan öptü. ‘’Şimdi bu düşüncelerini sil at ve sadece eğlenmene bak.’’ İkimizde eski konumumuza döndüğümüzde tekrar yola çıktık.
Ozan dediği arkadaşının çiftliğine akşamüzeri anca varabilmiştik. Bizim dışımızda herkes gelmişti. Kız erkek karışık kalabalık bir ortam vardı. ‘’Hepsi arkadaş mı içlerinde çift var mı?’’ dedim.
‘’İkisi yeni evli, biri sevgili, diğerleri arkadaş.’’
Üç katlı oldukça büyük bir ev vardı ve etrafında çok geniş bir alan beyaz çitlerle çevriliydi. Bütün kalabalık çitin iç tarafındaydı ve herkes bir köşede konuşup gülüyordu. Bazı yerlerde oturmak için sandalye masa vardı. Birkaç görevli etrafta dolaşıp içecek servisi yapıyordu.
Çitin dış tarafında diğer arabaların park edildiği yere yanaştık ve park edip durduk. Arabadan indiğimde gözüm bahçe içerisindeki kalabalıktaydı. İçlerinde tanıdık var mı diye bakınıyordum. Barış yanıma geldiğinde elimi tuttu. Cesaret vermek istediğini biliyordum.
Çitten kapıya yürüdük ve toprak bahçenin içine girdik. Geldiğimizi görenlerin bazıları gelip Barış ile sarılıp, tokalaşıyordu bazıları da uzaktan el sallayıp selam veriyordu. Yanımdaki sürekli birileriyle tanıştırıyordu ama o kadar kalabalıklardı ki isimler birbirine karışmış durumdaydı.
‘’Çok kalabalık. Bu kadar beklemiyordum.’’ dedim. Neredeyse otuz kişi vardı.
‘’Ozan’ın klasik eğlenceleri. Sık sık böyle toplar milleti.’’
Yanımıza evden çıkan biri geldi. Fazla uçarı bir tipi vardı. ‘’Hoşgeldiniz.’’ dediğinde yine yanımdakiyle tokalaştılar. ‘’Geç kaldınız. Hadi gelin sizin kalacağınız odayı da göstereyim.’’
Sanırım Ozan dediği buydu. Ardından gittiğimizde ikinci katta bir odayı gösterdi. ‘’Odalar tek tek yetmeyeceği için ikişerli ayırmak zorunda kaldık.’’ Bakışları bana döndü. ‘’Aynı odada kalmak sorun olur derseniz başka bir ayarlama yapalım.’’
Dışarıdan bakınca sorun edecek bir tip gibi görünmediğime emindim ama yine de sormuştu. ‘’Sorun yok.’’ dedim.
‘’Görüşürüz o zaman.’’ deyip yanımızdan gitti. Çift kişilik yatağın olduğu odaya girince Barış da içeri girip kapıyı kapadı.
‘’Gece kalacağımızı ağabeyim biliyor mu?’’ dedim.
‘’Evet. Tabi aynı odada kalacağımızı değil.’’
Sözleriyle gülerek arkamdakine döndüm. ‘’Sen ağabeyimden gizli iş yapar mıydın? Malum söz konusu ben olunca aranızdaki bilgi akışı çok ayrıntılı oluyor.’’
‘’Bu kadar da özelimiz olsun. Değil mi?’’ Belimden tutup kendine çekince kollarımı boynuna doladım.
‘’Olsun tabi.’’ dedim gözlerinin içine bakarak. Dudağımdan öptüğünde karşılık verdim. Boynundaki kollarım sıkılaşırken bedenimi daha çok bedenine dayadım.
‘’Düğün için yazı beklemesek nasıl olur?’’ dediğinde dudakları geri çekilmişti.
Haliyle fazlasıyla eğleniyordum. Ona her yaklaştığımda bedeni buna tepki veriyordu ama düğünden önce el sürmeyeceğim diyerek kendini tutmak için kıvranıp duruyordu.
‘’Haklısın. Seneye yazı beklemeliyiz. Nişanlılığı doyasıya yaşayalım.’’ dediğimde burnunu burnuma sürttü.
‘’Geç dalganı. Ağabeyini bir iki hafta içinde evlenmemiz için ikna edince ne yapacaksın bakalım.’’
Yapar mıydı? Kesinlikle yapardı. ‘’Sadece nikah kıyacaksak bugün bile evlenirim ama işin içine düğün girecekse geri atabileceğim kadar atacağım. Ben gelinlik giyip kalabalık önünde bütün gece o halde duracak bir insan değilim.’’
‘’Hiç şansın yok. O düğün olacak hem de en alasından.’’
Burun kıvırdım. ‘’İmza atmaya uğrarım.’’ dediğimde belimdeki eli sıkılaştı ve daha çok kendine çekti. ‘’Seni gelinlik içinde yanımda görmek için sabırsızlanıyorum Afet İnan.’’ dediğinde güldüm.
‘’Hayır, Afet İnan değil, Afet Bilgin. Daha evleneceğin kadının soyadını bile bilmiyorsun.’’ Bakışları sorularla dolmuştu. ‘’Nüfusum hiç tanımadığım bir ailenin üzerine kayıtlı. Yani resmi olarak İnan ailesinin bir üyesi değilim.’’
‘’Benim için bir önemi yok. Zaten o imzayı atınca Afet Kandemir olacaksın.’’
Tebessüm ettim. ‘’Afet Kandemir! Sevdim. Kulağa hoş geliyor.’’