AD-17

1243 Words
Mine oturduğu yerden kalktı. ‘’Arda’cığım hadi gel kardeşin uyanmış mı bakalım?’’ ‘’Ama yemeğim bitmedi!’’ ‘’Ayşe ablana söyleriz sevdiğin sandviçten yapar. Tamam mı?’’ Mine oğlunu elinden tutup yanımızdan götürdü. Başım hala öndeydi. Kimsenin yüzüne bakacak cesareti bulamıyordum. ‘’Bu doğru mu?’’ diyen Hülya Hanım’ın üzüntüsünü, hayal kırıklığını hissetmiştim. ‘’Doğru!’’ Babamın o bağırıp çağıran halleri suçlu birine dönüşmüştü. Masadan bu defa kalkıp giden karısı oldu. ‘’Yapma demiştim.’’ dedim sessizce. ‘’Baba sen ne saçmaladığının farkında mısın?’’ Yiğit ağabeyim hala fazlasıyla öfkeliydi ama şaşkınlığın en büyüğünü Uğur ağabeyim yaşıyordu. Muhtemelen şuan kardeşi olmam ve bana sarkıntılık etmesi arasında bocalıyordu. ‘’Ne diyorsam o. Afet sizin kardeşiniz ve o davranışlarınız ona göre olsun.’’ ‘’Bu kız kaç yaşında baba?’’ Yiğit ağabeyim ayağa kalkmış bağırıyordu. ‘’Bunca zamandır bizden sakladın mı? Annemi öylece aldattın, yetmedi üzerine bir de çocuk yaptın ve bizden gizli büyüttün. Muhtemelen kapımıza atıp gitmeselerdi yine haberimiz olmadan yaşamaya devam ederdik. Bunu bizden geçtim anneme nasıl yaparsın?’’ Eli sertçe masaya indiğinde oturduğum yerde hafifçe havaya sıçradım. ‘’Adam oldun da bana hesap mı soruyorsun?’’ Bu defa babam bağırmaya başlamıştı. ‘’İster kabullenin ister kabullenmeyin Afet bundan sonra bizimle yaşayacak.’’ ‘’Baba!’’ diye araya girdim. ‘’Bunu neden yaptın ki? Sana beni evime gönder demiştim.’’ ‘’Bir de baba diyor. Delireceğim.’’ Uğur ağabeyim de oturduğu yerden kalktı ve içeride dolaşmaya başladı. ‘’Ne diyecektim? Amca mı?’’ dedim öfkeyle. Yiğit ağabeyim parmağını yüzüme salladı. ‘’Sen sus. Konuşma.’’ ‘’Konuşmamı istemiyorsanız beni buradan götürecek birini ayarlayın. Malum şu an ayağa kalkıp yürüyemiyorum ve sizinle burada kalmayı da istemiyorum.’’ Babam bana doğru döndü. ‘’Hiçbir yere gitmiyorsun.’’ Tekrar oğullarına baktı. ‘’Bunca yıldır cebinize giren her paranın üzerinde Afet’in emeği var. Bunu o aklınıza iyice kazıyın. Sizler evinizde rahat rahat oturup işleri kolayca hallettiğinizi düşünürken o tehlikeyi umursamadan sorunları çözmek için her türlü belaya girip çıktı.’’ Bakışları özellikle Yiğit ağabeyimde sabitlendi. ‘’Daha bir hafta önce Aslan meselesinin kolayca halledildiğini söylüyordun. Aslan’ın geri çekilmesi Afet’in yediği dayaktan sonra oldu. Rahatça geziyorsan onun sayesinde.’’ Yiğit ağabeyimin bakışı üzerime yöneldi. ‘’Onun bu evde kalmasına sesimin çıkmasını istemiyorsan annemin gönlünü alacaksın. Eğer, annem seni affetmezse kızını alıp bu evden gidersin.’’ İçeriden çekip gittiğinde her şeyin suçlusu kendimmiş gibi hissediyordum. Varlığım her şeyi bir uçuruma sürüklüyordu. Uğur ağabeyim de çıkıp gittiğinde babamın elini tuttum. ‘’Karının yanına git.’’ dedim. ‘’Seni odana götüreyim.’’ dediğinde karşı çıktım. ‘’Git, idare ederim.’’ İstemese de gitmesi için ikna ettim ve içeride tamamen yalnız kaldım. Çalışanlardan biri masayı toplamaya geldiğinde ondan beni bahçeye çıkarmasını istedim. Bahçede yalnız kaldığımda başımı gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes aldım. Babama bunu söylediği için kızmalı mıydım yoksa sevinmeli miydim? Karar veremiyordum. Çok uzun bir süre bahçede tek başıma oturdum. Kendi evime geri dönmek istiyordum. Nöbet tutan adamlardan birine baktım. ‘’Bana bir araba ayarlar mısınız?’’ dedim. Yüzüme bakışları garipti. ‘’Ayarlamayacaksan taksi çağır.’’ diye üsteledim. ‘’Hikmet Bey’den habersiz yapamam.’’ dedi. Gerçekten mi? Ne diyebilirdim ki, kim olduğumdan haberleri yoktu. ‘’Git söyle o zaman.’’ dedim öfkeyle. Olduğu yerden uzaklaştıktan bir süre sonra geri döndü. ‘’Üzgünüm, evden dışarı çıkmanız yasak.’’ Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Tek eksiğim buydu çünkü. Birilerine muhtaç olmaktan nefret ediyordum. Tekerlekli sandalyede oturmaktan bıkmıştım. Hasır sandalyelerden geniş olanına sağlam elimle tutunup yavaşça ayağa kalktım ve diğer tarafa oturdum. Sargılı ayağımı tutup yukarı kaldırarak yavaşça uzandım. Saatlerce oturmak gerçekten yormuştu. Olduğum yerde uzanmış dinlenmeye devam ederken Uğur ağabeyimin evden çıkıp olduğum yere geldiğini gördüm. Kendimi yeni bir tartışmaya hazırlamaya çalışıyordum. Karşımdaki sandalyeye oturdu. Bakışları üzerimdeydi. ‘’O gece kim olduğumu biliyor muydun?’’ ‘’Evet.’’ ‘’Neden söylemedin? Sana neden yaklaşmama izin verdin?’’ ‘’Sana, seni sadece bir kız kardeş sevgisiyle seveceğimi söylemiştim.’’ Yüzüne bilerek bakmıyordum. ‘’Seni babamın metresi sandım.’’ Bu sözler daha çok kendineydi. ‘’Sana yaklaşmaya çalıştım. Nasıl kardeşim olabilirsin? Madem ağabeyin olduğumu biliyordun ne diye gözümün önünde başka adamların kucağına oturuyorsun ki!’’ Öfkeyle kenardaki hasır sandalyeye tekme attığında sandalye devrilip geriye sürüklendi. ‘’İşimin bir parçası.’’ dedim rahatlıkla. ‘’Öylece hayatımıza girmek zorunda mıydın?’’ Gözlerimi kapadım ve sakin kalmaya çalıştım. ‘’Bunu bana söyleme git babama söyle. Dünyaya gelmeyi ben seçmedim.’’ ‘’Babama baba deyip durma!’’ ‘’Ne diyeyim? İster kabul et ister etme ama senin baban benim de babam.’’ Gözlerimi açtığımda bakışlarımız birleşti. Ne düşündüğünü anlayamıyordum. ‘’Annen kim?’’ Sorusuyla kalbim sıkıştı. Annemle son yaşadığımı asla unutamayacaktım. Yüzüme karşı sen doğuştan fahişesin diye bağırışı kalbimin en derinlerine yer etmişti. ‘’Bu sorularına cevap verecek kişi ben değilim ama için rahat edecekse görüşmüyorlar. Sadece tek gecelik bir hataydı ama sonuçları herkes için ağır oldu.’’ ‘’Nasıl görüşmüyorlar? Seninle görüştüğüne göre annenle de görüşmek zorunda. Babamla fazla samimi duruyorsunuz. İki haftadır iyi olman için senin üzerine titriyor.’’ Bu defa kahkaha attım ki bu kahkaha sadece acı doluydu. ‘’Gerçekten bunları konuşmak istediğim biri değilsin ama sadece babama olan öfken biraz azalsın diye sorularına cevap veriyorum. Annem daha bebekken babamın kollarına bırakıp gitti. Nerede, ne yapıyor bilmiyorum. İzini bulamadım.’’ Annem için bir fahişeydi diyemiyordum ya da nerede olduğunu bildiğimi, onunla görüştüğümü. Bunları kendime bile söylemek çok zor geliyordu. ‘’Aman ne aile trajedisi!’’ dedi alayla ve oturduğu yerden kalktı. Bahçenin ilerisinde sigara içmeye başlamıştı. Karakterlerini az çok anlamıştım. Uğur ağabeyim olaylara daha alaycı yaklaşıyordu ve öfkesini böyle gösteriyordu ama Yiğit ağabeyimin her hareketinde her sözünde bir ağırlık vardı. Yorgunluğum bedenimdeki artan ağrılarla kendini göstermeye başladığında odaya dönmem gerektiğini biliyordum. Tekerlekli sandalye için yardım isteyeceğim biri yoktu ki kimseye seslenmek de istemiyordum. Oturduğum yerden doğruldum. Yürümeyi deneyecektim. Yavaş yavaş bunu yapabileceğime inanıyordum. Tamamen ayağa kalktığımda bir adım attım ama sargılı olan bacağıma tam basamıyordum. Yaralar derindi ve ağırlığımla isyan ediyorlardı. Ayağımı yanımda sürüye sürüye ilerlemeye devam ettim ama hissettiğim ağrı artmıştı ve başım dönmeye başlamıştı. Eh, tabi yemek falan da yememiştim ve açlıkta üstüne eklenmişti. Bir de hissettiğim stresi unutmamak gerekiyordu. Baş dönmem iyice arttığında bacaklarımdaki tüm güç çekilmeye başladı ve gözlerim tamamen karardı. Kendimi daha fazla ayakta tutamayıp yere yığıldım. Göğsümün üzerine düşmüştüm ve acı bıçak gibi saplanmıştı. Nefes almakta zorlanıyordum. ‘’Afet!’’ diye bir ses duydum. Biri kolları arasına aldı. ‘’İyi misin?’’ Yaptığım tek şey acı içinde nefes almaya çalışmaktı. ‘’Biriniz doktoru arayın. Acil gelmesini söyleyin.’’ Yerden kucaklayıp kaldırdı ve koşar adım eve ilerledi. Az önce karşımda öfkeyle bağıran ağabeyim gitmiş yerine korkuyla dolmuş biri gelmişti. Eve girdiğimizde ‘’Baba!’’ diye bağırdı ve odaya doğru yürümeye devam etti. Yatağa yatırdığında hala kesik nefeslerle çırpınıyordum. Çok geçmeden babam içeri geldi. Beni o halde görünce korkuyla dolmuştu. ‘’Ne oldu?’’ ‘’Bahçede düştü.’’ ‘’Afet.’’ gelip elimi tuttuğunda o elini sıktım. ‘’Çok acıyor.’’ dedim zorlukla ve alçılı elimle göğsümü işaret ettim. ‘’Nefes alamıyorum.’’ ‘’Doktoru aradınız mı?’’ ‘’Çağıracaklar.’’ diye cevapladı diğeri. O acıyla çırpınırken bir zaman sonra doktorda gelmişti. Birkaç ilaç yapıp acımı dindirmiş ve daha rahat nefes almamı sağlamıştı. ‘’Sana tekerlekli sandalye kullanmanı söylemiştim.’’ diye üzerine bir de azar çekmişti. ‘’Tek elle nasıl kullanayım?’’ dedim. ‘’Birinden yardım iste o zaman. Evin içi adam dolu.’’ Kimden yardım isteyecektim ki? Çalışanları yanıma çağırmaya yüzüm yoktu. Bu evde varlığım kabul görmüyordu. Kendimi oldukça fazlalık hissediyordum. İstenmeyen bir karaçalıydım daha fazlası değil. Doktor gittiğinde babamda onunla dışarı çıkınca geride sadece Uğur ağabeyim kalmıştı. ‘’Ne oldu? Kardeşine bir şey oldu diye çok mu korktun?’’ diye dalga geçtim. Yüzüme alaycı bir bakış attı. ‘’Ne korkacağım? Bir an öleceğini ve senden kurtulacağımı sandım ama kedi gibi dokuz canlısın. Ölüme gidip gidip geri geliyorsun.’’ Bu defa gerçekten kahkaha attım ve sesini taklit ederek konuştum. ‘’Afet! İyi misin? Doktoru çağırın.’’ ‘’Kes sesini!’’ deyip odadan dışarı çıktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD