Babamı aradığımda eve geleceğini söyleyince doğrudan eve dönmüştüm. Üzerimi değişip, saçlarımdaki boyaları yıkamış ve koltuğa uzanmış boş bir şekilde yatıyordum. Dış kapının kilidinin sesi geldiğinde çok geçmeden babam içeri girdi. Bazen ona neden anahtarı verdiğimi sorguluyordum. Kızı da olsam izin istemeden olduğum yere girmemesi gerekirdi.
Yattığım yerden doğrulup oturdum. Karşımda durduğunda masanın üzerinde duran kağıtları çekip aldım ve eline verdim. ‘’Bunları bulabildim.’’ dedim.
Kağıtta yazanları inceledi. ‘’Pek yeterli olmaz. Bir süre durdurur ama izleri yok ettiği an kaldığı yerden devam eder.’’
‘’Başka kanıt bulamadım.’’
Bedenini kaba bir şekilde koltuğa bıraktı ve rahat oturabilmek için silahını çıkarıp kenara bıraktı. ‘’Takip et. Daha işe yarar bir açığını bul.’’
‘’Ağabeylerim bir adamla baş edemiyorlar mı?’’ diye sordum. Neden sadece benim üstüme yüklüyordu ki?
‘’Aslan güçlü bir rakip, kan akıtmayı seçersek işler çığırından çıkar ki tek de değil oğlu da babasının izinden gidiyor ve fazla güçlü. Dişe diş kavgaya girmeden halletmek istiyorum.’’
Gözlerimi devirdim. ‘’Gerçekten böyle bir adamın evine beni öylece yolladın mı? Gönderdiğin bilgilerde gücüne ya da oğluna dair bir not yoktu.’’
‘’Yapamayacağını düşünsem yollamazdım. Kendini küçümseme. Söz konusu bir yerlere gizlice girmek olunca fazla iyisin.’’
‘’Palavra sıkmayı bırak baba!’’ dedim ve olduğum yerde ayaklarımı altıma toplayıp oturmaya devam ettim. ‘’Yalanlarla iş yaptırarak beni tehlikeye atıyorsun. Baştan söylesen ona göre daha dikkatli olurdum.’’
‘’Hala sağlıkla karşımdasın ve dikkatsiz biri değilim.’’ dediğinde öfkeyle iç çektim. Babam söz konusu iş olunca gerçekten çekilmez bir adam oluyordu.
‘’Baba, senin dikkatsiz bir adam olduğunun en büyük kanıtı benim ama bunu işlere bulaştırırsan senin yüzünden zarar görürüm.’’
‘’Birincisi dikkatsiz bir insan olsaydım bu alemin içinde altmış yaşıma gelmeden çoktan ölmüş olurdum. İkincisi sen dikkatsizliğimin ürünü değilsin sadece o gece fazla sarhoştum ve bunun etkisiyle korunmak aklıma gelmemişti ki annenin yaptığı meslek ortadaydı dikkat etmesi gereken oydu.’’
‘’Allah aşkına baba.’’ Oturduğum yerden öfkeyle kalktım. ‘’Annem bir fahişe olabilir ama sen de karısını aldatan bir adamsın. Masummuş gibi annemi suçlama.’’
Arkama bakmadan odaya gidip kapıyı sertçe kapadım. İki güzel söz söylemek bu kadar zor muydu? Kalbimi neden kırıyordu ki? Odanın kapısını tıklattığında ‘’Defol!’’ diye bağırdım.
‘’Afet, güzel kızım.’’ dediğinde kapıya tekme attım. ‘’Seni sevdiğimi biliyorsun. Hangi şartlar altında dünyaya gelmiş olursan ol, bu sana olan sevgimi etkilemez. Karısını aldatmış bir adam olabilirim ama senin babanım.’’
Cevap vermeyince kapıyı açıp içeri girdi. Bu konu benim en hassas olduğum konuydu. Gözlerim dolmuştu ama ağlamamayı başarabildim. ‘’Kızım yapma böyle.’’ dediğinde sakinleşmeye çalışıyordum.
‘’Baba lütfen. Beni sevdiğini biliyorum ama bu gerçekleri değiştirmiyor. Annemin ne olduğunun farkındayım ve aile olarak sahip olduğum tek kişi sensin ama senin de gerçek ailen ben değilim ve bu durum beni fazlasıyla zorluyor. Sen ise karşıma geçmiş dünyaya geldiğim için annemi suçluyorsun.’’ Öfkeyle ayağımı yere vurdum.
‘’Bir anlık zevk için parayla bir araya geliyorsunuz sonra olan bu.’’ diyerek kendimi gösterdim. ‘’Korunmayı bilmiyorsanız git karınla yat da yaptıklarınızın sonucunu bir çocuğa çektirmeyin.’’
Yanından hızla geçtim ve evden ayrıldım. Arkamdan bağırışlarına aldırış etmeden motosikletime atlayıp yola çıktım. En yakın mekana geldiğimde içeri girip masaya oturdum ve içki istedim. Babam bu konudaki hassasiyetimi bilmesine rağmen ne diye konuşup duruyordu ki! Biraz alttan alamaz mıydı?
Gelen içkiyi tek yudumda içtiğimde garsona bağırdım. ‘’Şişeyi getirsene!’’
Gelen şişeyi bardakla uğraşmadan kafama diktim. Annemin mesleğinden de, dünyaya geliş şeklimden de nefret ediyordum. Kerim haklıydı. Bu mesleği yapmak içten içe bana kendimi güçlü hissettiriyordu. Annem erkeklere para için boyun eğmişti ama ben erkekleri gücümle alt ediyordum ve bunun için bana oldukça yüksek paralar ödüyorlardı.
Babam beni ne kadar severse sevsin bu sevgi ruhumdaki eksikliği tamamlamıyordu. Anneme beni bırakıp gittiği için kızgındım ama bırakmasaydı şuan nasıl bir hayat yaşıyor olurdum bilmiyordum. Belki ben de onunla büyüdüğüm için aynı şeyleri yapardım ve bunu düşünmek bile istemiyordum.
Babam beni karşısına alıp işlerinde ona yardım etmeyi isteyip istemediğimi sorduğunda istediğimi söylemiştim çünkü bu şekilde hayatına daha çok dahil olabileceğimi düşünmüştüm. Gelişip, güçlendikçe ve erkekleri istediğim gibi parmağımda oynatmayı öğrendikçe de bundan zevk almaya başlamıştım. Bugüne kadar hiçbir erkekle o anlamda birlikte olmamıştım ama birçoğunu kör kütük sarhoş edip yatağa onlarla girip fotoğraflarımızı çekip tehdit edilmeleri için kullanacak kişilere satmıştım. Bu akşam yaptığım gibi birçoğunun inine sızıp yine tehdit edilmeleri için açıklarını bulmuştum ki bu işlerin çoğunu babam için yapıyordum.
Erkeklerle yatıyor olmasam da benim de annemden farkım yoktu! Para için onlarla aynı yatağa girmiştim sonuçta. Kendimi gerçekten buna layık mı görüyordum?
Elimdeki şişeye baktım. "Bir şişe daha getir." diye bağırdım. Çok geçmeden önüme bir şişe daha kondu.
Onuda çok geçmeden bitirdim ve bir şişe daha istedim. İyice sarhoş olmuştum. Tuvalete gitmek için ayağa kalktığımda her yer hareket ediyordu ama bir şekilde tuvalete gidip geri dönmeyi başardım.
Masaya tekrar oturduğumda yanımdan geçen garsondan bir şişe daha içki istedim. İçki önüme konduğunda tam alacakken biri benden önce davranıp aldı. Başımı çevirip yanımda oturana baktım. "Bu masa benim ve o içki bana ait!" dedim öfkeyle ama kafam iyice bulanmıştı.
"Benim masama gelip oturan sendin. İçmeyi bilmiyorsan içme."
Yüzüne dikkatle baktım. Sarı saçları omuzlarındaydı kadın mıydı? Biraz daha yüzüne yaklaştım ama sakalları olduğuna göre erkek olmalıydı. Mavi gözleri yüzüme gülerek bakıyordu. Hıçkırdığımda gülümsemesi daha da genişledi.
"Ne olmuş masayı karıştırdıysam?" Uzanıp elinden içki şişesini almaya çalıştım ama vermedi.
"Masamda uğraşmak zorunda kalacağım sarhoş bir kadın istemiyorum. Burada oturacaksan daha fazla içemezsin, içmek istiyorsan kendi masana dön."
"Ver şu şişeyi." dedim sinirle. Şişeyi almak için uzandığımda dengemi sağlayamayıp kucağına düştüm.
"Ağır ol." kollarımdan tutup geri kaldırdı ama ayakta durabilecek halde değildim. "Tek misin? Yanında kimse yok mu?"
Bir kez daha hıçkırdım. "Ben hep tekim." Masanın yanından geçen garsonun kolunu tuttum. "Bana bir içki getir. Bu masamdaki gerizekalı içkimi elimden aldı. Bütün içtiklerimi de onun hesabına yaz. Ceza olsun."
Garson yanımdakine bir bakış attığında yabancı konuştu. "Hesabıma yazabilirsin ama kesinlikle içki getirme. Fazlasıyla içmiş durumda."
"Sanane!" dediğimde bir kez daha hıçkırdım. Garson yanımızdan uzaklaşıp gitti. "İçkimi ver." diyerek masanın diğer tarafına bıraktığı şişeye uzandım ama elimden tutup engel oldu.
"İçeceksen masana dön. Benim masamda içemezsin."
"Hıh, gerizekalı." diyerek başka masaya geçmek için ayağa kalktım ama ayaklarım birbirine dolanınca yere düşmekten kurtaran yine o oldu ve kalktığım koltuğa geri oturmama yardım etti.
"Bana dokunma." diye bağırdım.
"Kızım, gece gece başıma bela mısın? Biraz kafa dağıtayım dedim içine ettin."
"Defol git. Sana kim yanımda otur diyor ki!"
"Masama gelen sendin."
Yüzüne baktığımda biraz bulanık görüyordum. Gözlerimi hafifçe kıstım ve yine hıçkırdım. "Tanışıyor muyuz? Masama neden geldin?"
Attığı kahkaha kulaklarıma doldu. "Söylediklerimi algılayamıyorsun bile. Arayabileceğin biri var mı? Gelip seni alsın."
Cebimden telefonumu çıkardım. Ekranda yazanları göremiyordum. "Sanırım okumayı unuttum." dedim. "Aslında üniversiteden yeni mezun olmuştum."
Söylediğim her şeye gülüyordu. Telefonu elimden çekip aldı. "Adı ne?"
"Senin adını ben nereden bileyim?" dediğimde iç çekip önüne dökülen uzun saçları geri itti.
"Arayıp çağıracağın kişinin adı ne?"
"Su yolu, ağaç yolu, toprak yol." dedim ve başımı masaya dayadım. "Yollu bir şeydi işte hatırlamıyorum." Tanrım, çok uykum vardı ve hıçkırıp duruyordum.
"Çok açıklayıcı oldu." Parmağı telefonun üzerinde hareket edip duruyordu. "Burada Hayat Yolum, diye biri kayıtlı. O olabilir mi?"
"Evet, kim olduğunu tanıyorum." Yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. "Bizi herkes sevgili sanıyor ama değiliz."
"Açıklamasan meraktan yaşayamazdım." dediğinde telefonu kulağına götürmüştü.
"Yanımda kızıl kıvırcık saçlı biri var, tanıyor musunuz?" Bir süre sessizlik oldu. "Size vereceğim adrese gelip alır mısınız? Aksi halde eve gidemeden başına iş açacak."
Telefonu önüme geri koyduğunda hıçkırarak yüzüne baktım. "Sen kimsin?" diye sordum.
"Kim olduğum önemli mi? Muhtemelen sabah uyandığında hatırlamayacaksın ama sana zarar verecek biri değilim ki bu halde böyle bir mekanda başka bir masaya oturup başına her türlü belayı açabilirdin."
"Kimse bana bela olamaz. Aksine ben onlara bela olurum." dedikten sonra deri koltuğa uzanıp başımı dizine koydum. "Çok uykum var." Bir kez daha hıçkırdım.
Uyudum mu yoksa sadece yattım mı bilmiyorum. Ne kadar zaman geçti o da yoktu. Bir el kolumdan tutup yattığım yerden çekti. "Beni delirteceksin. Şu haline bak."
"Rahat bırak." dedim kolumdan çekene.
"Yürü eve gidiyoruz." Yanımızdan geçen garsona seslendi. "Buranın hesabını getirir misin?"
Diğer yanımda oturan araya girdi. "Hesap ödendi. Sorun yok."
"Beni siz mi aradınız?"
"Evet. Tek başına eve gidebilecek gibi değildi."
Kolumdan tutan biraz daha kendine doğru çekti. "Teşekkür ederim ve kusura bakmayın."
"Ona teşekkür etme. İçkimi elimden aldı ve vermedi." dedim öfkeli görünmeye çalışarak ama beynim uyuşmuş gibiydi. Her şeyi bulanık görüyordum ve bedenime hakim olamıyordum.
"O içkiyi almak yerine daha ileri de gidebilirdi. Beni gerçekten deli ediyorsun. Yürü."
Kolumdan tutup kaldırdı ve belime sarılıp yürümem için zorladı. Ayaklarım birbirine dolanırken düşmeden yürütmeyi başardı ve dışarıda bekleyen bir taksiye bindirdi. "Motosikletim." dediğimde, "Yarın alırsın." dedi.
Taksi durunca iyice gevşemiştim. Yürütemeyeceğini anlayınca omzuna alıp taşıdı ve bir yatağa yatırdı. Başım yastıkla buluştuğu an uykuya öylece kendimi bıraktım.