6. ESKORT PARÇASI

1502 Words
Kader insana yaşayacağı şeyi sunar ve davranışlarını izler. Lila gözlerini araladığında üzerinden kamyon geçmiş gibiydi. Karın boşluğu acıyordu. Üstelik kasıklarındaki ağrı da bir hayli fazlaydı. Kımıldamak istedi çünkü karnı açtı ve midesi bulanmaya başlamıştı. Üstelik lavaboya gitmesi gerekiyordu. Nerede ve ne olduğunu anlamaya çalıştığında bulunduğu odanın karanlık oluşuyla ürkmeden edemedi. Hareket ettiği an canı acıdığında “Rahat dur” diyen sesle kaskatı kesildi. Başını yana çevirdiğinde yanan şömineyi ve şömine önünde tekli koltukta oturan bedeni fark etti. Yutkunurken ağzındaki çamurumsu tat yüzünden yüzü buruştu. “Neredeyim ben? Ne oldu?” Sert ve taviz vermeyen bir ton kulaklarına iliştiğinde korkudan ölmek üzereydi. “Dağ evimdesin. Barın önünde beni öldürmek isteyen biri tarafından bıçaklandın.” “Nasıl yani?” “Uzatma istersen. Canımı sıkıyorsun. Bir de bir süre fazla hareket etmeden yatman lazım. Gece fazla zorlanmışsın kanaman olmuş. Doktor seruma ilaç karıştırdı kanamayı kesmesi için. Şimdi kımıldama da yat.” Lila duyduklarına inanamıyordu. Evet kanama olayını yaşanan hengâme içinde fark etmişti. Bıçaklanmayı da hayal meyal hatırlıyordu. Lakin kalkması lazımdı çünkü mesanesi patlayacak gibiydi. “Ama kalkmam lazım.” “Kes sesini ve yat.” “Anlamıyorsunuz kalkmam lazım.” “Lan kes dedim kafan almıyor mu sağır mısın?” Lila dolan gözlerini adamın karanlıkta görmediğini umarak akıtırken mırıldandı. Zayıf olmaktan aciz olmaktan nefret ediyordu. Babası gibi adamları asla sevmiyor kaçabildiği kadar uzağa kaçmak istiyordu. “Lavaboya gitmem lazım. Lütfen.” Ahen, kızın titreyen kısık sesini ve ihtiyacını duyduğunda gözünü kapadı ve burnundan sesli de soluğunu bıraktı. İstifini bozmadı. Sesini yükselterek “Duran!” diye bağırdı. Bir dakika kadar sonra içeri giren adam “Ahen Bey?” deyip bekledi. “Lavaboya gidecekmiş hallet şunu.” Duran, koltuğa yaklaşıp önce direğe asılı serum torbasını aldı ardından da kızın kolundan tutup oturmasını ve doğrulmasını sağladı. Bacakları titreyen Lila onu tutan adamın koluna düşmemek için sarılırken üzerinde hala aynı kıyafetler vardı. Küçük adımlarla odadan çıktıklarında koridorun sonuna kadar yürüdüler. Işığı yakan Duran sayesinde her şeyi net gören Lila irislerinin acıdığını hissediyordu. Bedeninin acısı ise sözcüklere sığmazdı. Bir kapının önüne geldiklerinde adam kapıyı açıp kızı içeri soktu. Ardından da serum torbasını verip “Bir elinle yukarıda tutmaya çalış, işin bitince de seslen” dedi. Dışarı çıktığında genç kız zorlukla klozetin üzerine oturdu. Kımıldanıp iç çamaşırını sıyıramamıştı bile ve o şekilde doktorun çamaşırına yerleştirdiği pedle birlikte idrarını yaptı. Utanç içindeydi. Ölmek istiyordu. Hissediyor ki giden sadece idrar değildi. Bir süre dinmesini bekledi. Gözleri hafiften kararsa da kendini sakin tutmaya çalıştı. Ayağa kalkmadan artık kan ve idrardan şişmiş pedi zorlukla çıkardı ama dışarı bu şekilde çıkamazdı. Utanç, kendine ve babasına duyduğu nefret, içerideki adama yüreğinde oluşan kin an be an büyüyordu. Uzun kalmış olacaktı ki kapı tıklandı. Alt dudağını dişlemekten kıyısını kanattığının farkında olmadan kapıyı araladı ve yüzünün görüleceği kadarıyla kapıda bekleyen adama “Şey, benim en azından yeni alt kıyafetlere ihtiyacım var. Bir de” dedi ama devamı geldi. Duran kızın yüzüne baktığında ağladığını anladı. Başını sallayıp kapının önünden kayboldu. Birkaç dakika sonra elinde üç çantayla geldi. Kıza uzattığında “İstediğin ve lazım olanlar içinde. Giyin ve çık” deyip arkasını döndü. Lila kapıyı kapadığında yere bıraktığı poşetlere ve elindeki seruma baktı. Ne yapacağını düşünürken ahşap kapının arkasındaki havlu için olan askı gözüne ilişti. Zorlansa da serumu oraya taktığında alt kısmını soyundu. Tezgâhın üzerinde bulduğu ıslak mendille elinden geldiğince kendini temizleyip geneli siyah olan iç çamaşırını giydi. Nefes nefese kalmıştı ye yarası çok sızlıyordu. Pedini yerleştirip yine siyah olan pijamayı girdi. Üstü içinde bakındığın da sporcu sütyeni e pijamanın diğer parçası vardı. Eline gözleri değdiğinde soluğunu bırakıp önce serumun aparatını kapadı. Ardından iğneyi çıkarıp kelebeğin tıpasını kapadı. Gözü yarasına değdiğinde dişlerini sıktı. Bulaştığı ve içine düştüğü her şeyden tiksindi. O hemşire olacaktı. Okulunu bitirip kendi hayatını kuracaktı. Ona abisi kol kanat gerecek annesi babası ile arasında duvar olacaktı. Lila hayallerini yaşayacaktı. Şimdi ise annesiyle abisinin katilinin altına yatmış resmen orospu gibi davranmıştı. Yetmemiş bıçaklanmış lanet olası bir dağ evinde kapıda korumayla üzerini değiştirmeye çalışıyordu. Büyük ihtimalle ilk ve sert ilişki sonrası vajinal kanama yaşamıştı ve hali iyi değildi. Daha ne yaşayabilirim dediğinde hep daha kötü gelir olmuştu başına. Tamamen giyindiğinde serumu geri takmadan aynada kendine baktı. Akan ve mahvolan makyaj, solgun bir yüz ve acıyla harmanlanmış gözler. Serum kelebeğini ıslatmamaya özen göstererek ıslak mendille makyajını sildi. Yüzünü yıkadı. Saçlarını az da olsa düzene sokmaya çalıştı. Kapı yeniden çaldı. “İyi misin? Bitmedi mi işin?” Genç kız aynanın önünden çekilip yerdeki çamaşırlarını topladı ve mecbur kirli sepetine attı. Poşetleri ayağı ile kenara itti. Ped poşetini lavabonun altındaki dolaba koydu. Serum iğnesini yeri yerine taktı ve eline alıp kapıyı araladı. O kadar yorulmuştu ki başı dönüp sendelediğinde Duran onu tuttu. Sıkı tuttuğu için birlikte yürümesini sağladı. Odaya döndüklerinde Ahen elindeki purosunu içiyordu. Kızın üzerini görünce tek kaşını kaldırdı. Siyah her zaman iyiydi. Koltuğa oturttuğu kızın serumunu direğe asan Duran “Yiyecek bir şeyler getir” diyen patronu ile “Hemen efendim” deyip çıktı. Ahen kızı izlerken serum iğnesine baktı. Pijama üstü dirseklerde olacak şekilde kısaydı ve serum varken giymesi imkansızdı. “Üzerini nasıl giyindin?” Lila adamın bakışlarından kendini kaçırmak isterken sorusuyla afallamıştı. “Anlayışın mı kıt senin? Üzerini nasıl giyindin diyorum? Serum olan kolunu oraya sokmayı becerme şeklini merak ediyorum.” Genç kız yutkundu. Bakışları ellerine inerken “Ben hemşirelik okuyordum. Bırakmak zorunda kalmadan önce bazı basit şeyleri üst sınıflar bize gösteriyordu. Serumu kapadım iğneyi çıkardım sonra yerine taktım.” dediğinde sesi kısıktı. Odunların yanma sesi daha fazlaydı. Tek kaşı kalkan Ahen “Demek hemşire olacaktın?” diye sordu. Sesinde saf şüphe vardı. Yaşadıklarını okuduğu bilgilere uyarlayarak adama kısa kısa şeyler anlatmayı düşündü. “Evet hemşirelik okuyordum. İstanbul gibi bir yerde tek başına okumak zor. Ardında anne baba da olmayınca. Mecbur bıraktım. Çeşitli işlerde çalıştım ama olmadı. Sonunda da bu işi yapmaya başladım.” “Eskortluk.” “Evet.” Lila başını kaldıramıyordu. Ahen çalan telefon ile bakışlarını kızdan çekti. Cebinden çıkardığında arayan kişi ile zümrüt yeşilleri kıza yeniden sabitlenirken cevapladı ve “Konuş” dedi. Adamı Raşit saat geç olsa da eline geçen bilgileri hemen patronuna iletmek istedi. Uyumadığını biliyordu. “Ahen Bey, kızın adı Lila Yılmaz. Yirmi beş yaşında. Aslen Balıkesir’li. Ailesi sorunlu insanlar. Baba içkici ve kumarcı. Anne, biraz hafif meşrep bir kadın. Kız kendi imkanları ile liseyi bitirdikten sonra girdiği sınavla hemşirelik kazanmış. Cerrahpaşa da okumak için ailesine resti çekip devlet yurtlarından birine kendini yazdırarak İstanbul’a gelmiş. Daha sonrasında çıkan bir kavga sonrası yurttan atılmış. İkinci sınıf öğrencisiyken dondurmak zorunda kalmış. Birkaç restoranda garsonluk, bulaşıkhanelerde, kuaförde ve temizlikçi olarak çalışmış. Son birkaç ay içinde iş bulamamış. Virane mahallelerden birinde gecekonduda oturuyor. Okşan denen kadınla da en son çalıştığı kafede tanışmış. Kıza uygun parti çıkınca da yanında götürüyor. Kızları ayarlayan adam senin için özel seçmiş bakire olduğunu öğrenince. İlk partisi sizin olduğunuz partiydi. Sevgilisi yok. Sadece takıntılı olan biri varmış ki o da askere gitmiş. Bunun haricinde söyleyebileceğim başka bir şey yok efendim.” “Emin misin? Bunların doğruluğunu teyit ettin mi?” “Ettim efendim işi şansa bırakmadım. Kızın evine dahi girdim ve herhangi bir şüphe uyandıran şeyle karşılaşmadım. Bilgi aldığım kişiler de güvenilir.” Ahen, hala oturan ve eline bakan kıza kaşlarını çatarak bakarken “Tamam kapat.” dediğinde telefonu kulağından çekti ve umursamaz bir tavırla cebine attı. Lila esnedi. Ağrısı da kendini epey göstermişti. Usulca yerine uzandığında odaya elinde tepki ile giren Duran hemen kızın baş ucunda bulunan sehpanın üzerine bıraktı. Lila şöyle bir baktığında yemek olduğunu gördü ama hevesli gibi görünmek istemedi. Bakışlarını kaçırdığında Duran sehpayı kızın önüne kadar çekip doğru pozisyonu aldırdı. Geri çekildiğinde “Başka bir isteğiniz var mı efendim?” diye sorduğunda başı ile kısa bir çık hareketi yapmasıyla adam çıktı. “Ye.” Lila adama çok ağır ayar olmuştu. Kini ise an be an büyüyordu. Zaten hayatı emir cümleleri içinde geçmişti o da aşağı kalmıyor sürekli emir veriyordu. “Aç değilim teşekkür ederim.” Karşısında o varken asla yemezdi. Acından ölse elini uzatmazdı. “Sana aç olup olmadığını sormadım ye dedim. Lafımı ikiletme bundan nefret ederim.” Kız yutkunurken yeniden “Aç değilim ama” demişti ki sesli biçimde guruldayan karnıyla gözlerini yenilmiş gibi kapadı. Sert bakan yeşillerin sahibi “Ye. Bir kez daha söylemeyeceğim.” dediğinde sesi öyle katıydı ki Lila yemezse kurşuna dizileceğini düşünmüştü. Tepsiyi yarasına dikkat ederek önüne aldığında gördüğü şeyle iç çekti. Tavuk suyuna çorba, nohutlu baharatlı pilav ve iki tane kemal paşa tatlısı vardı. Kapıya uzanıp birkaç kaşığı zorla yese de kalanında üzerindeki bakışları umursamadı. Çünkü babası sayesinde uzun zamandır doyarak yemek yemiyordu. Tatlının son lokmasını da ağzına atıp gözlerini kapayarak keyifle inlediğinde dişlerini sıkan Ahen’in çene kasları oynuyordu. Lila gözlerini açıp dudaklarını yalarken “İlaç verecekler sana. İç ve uyu.” diyen bariton sesle dudağının kıyısını kemiren kız “Ben evime gitmek istiyorum” dedi. Aslında kalmak için yalvarmalıydı ama bir kumar oynaması gerekiyordu. Belki de bu katı ve pislik adam vicdana gelir benim yüzümden yaralandın ve burada kalacaksın derdi. Ama öyle olmadı. “Sabah uyandığında evine bırakılacaksın. Eskort parçasıyla yeterince uğraştım.” Bu sözler Lila için darbe olurken ruhu bedeninin içinde burkulup duruyordu. Oyun dahi olsa biri tarafından önemsenmek istediğini kendine itiraf edemedi. Babasıyla olacak karşılaşmayı ise cehenneme adım olarak görüyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD