İnsan kendini ne tür hallere sokar? Hani bazıları vardır ettiğini çeker yaşattığını yaşar. Ama bazıları da hiç suçu yokken kurban seçilir. Hakkı olmayan her şeyi yaşar. Korkuyu iliklerine kadar hissederken aşağılanmış duygusuyla baş etmeye çalışır. Lila acıyan ve ağrıyan bedeni ile gözlerini araladığında tam da böyle hissediyordu. Düşmanının yatağında teninde onun kokusu, bacak arasında onun yarattığı tahribat ve yaşananlar.
Oturur hale gelirken dişlerini sıktı çünkü gerçek anlam da tüm bedeni ağrıyor ve kasıklarına bıçaklar saplanıyordu. Gözlerini kapayıp açtığında hala o simsiyah odanın içinde yataktaydı. Yanı boştu çünkü ona arkası dönük adam camlı kabinde duş alıyordu. Acaba ne yapmalıydı? Bu konuda hiçbir şey bilmiyordu. Başını eğip ellerine baktığında yutkunmak istedi ama beceremedi çünkü göğüslerinde ve kollarında morarmalar vardı. Aklına gece yaşananlar geldi kaçmak istese de. Adamın ağzının ettiği işkenceler içine gömülürken ki acımasızlığı ve bedenine uyguladığı kuvvet şimdi izlerle ben buradayım diyordu. Göğüslerine çektiği örtü ile oturmaya devam ederken “Örtüyle bakışman bittiyse kalkıp giyinmek için bir engelin yok demektir.” diyen sesle irkildi. Bakışlarını kaldırdığında beline sardığı siyah havlu ile yatağın karşısında dikilen adam küçük havlu ile de saçlarını kuruluyordu.
Lila sağa sola baktı. Çarşafı bırakmadan kalkmaya çalıştığında Ahen göz devirdi.
“Sanki dün gece defalarca kez düzüşmemişiz gibi davranmayı kez. Kalk ve giyinip defol. Paran komodinin üzerinde.”
Genç kız yutkundu. Adam haklıydı. Onunla sevişirken hiç de utangaç değildi. Aksine çok istekliydi ama lanet olsun ki nedeni haptı. Ama şimdi etkisi geçmiş deli gibi utanır olmuştu. Lakin Ahen o kadar da sabırlı bir adam değildi.
Kızın hala kalmadığını gördüğünde yanına kadar geldi ve üzerinden çarşafı pek de nazik olmayan bir şekilde çekip yere attı. Kızın yerdeki kıyafetlerini alıp yüzüne atarken “Üç dakika içinde giyin ve siktir ol git.” diye gürlediğinde Lila’nın gözleri dolsa da tek kelime edemedi. Olmamıştı. Becerememişti yanında kalmayı.
Canı yansa da alt dudağını dişleye dişleye kalktı ve kirli iç çamaşırını giyindi. Eteğini de giydiğinde yanakları kızarmış hatta tüm bedeni kızarmaya yüz tutmuştu. Ahen ise karşı duvarda olan dolabın önüne geçmiş giyiniyordu. Crobu parçalanmıştı. Sütyeni ile kaldığında yatağın kıyısına tutundu. Ahen dolabın aynasından bunu gördüğünde göz devirip siyah tişörtleri içinden birini aldı ve kızın yanına geldiğinde yüzüne attı.
“Bunu giy.”
Ardından cebinden cüzdanını çıkarıp komodinin üzerindeki paranın yanına biraz daha bıraktı.
“Ucuz tişörtün için fazla ama gece iyiydin acemi fahişe.”
Sözleri kızı yaralarken kısık bir tonla “Ben fahişe değilim.” diye mırıldandı. Ahen soğuk ve katı bir kahkahayı odaya bırakırken “Fahişe değilsin demek. O zaman neden dün gece sabaha kadar bakire bedenin benim altımda üstümde zevkten inliyordu. Ben neden senin içindeydim açıklar mısın küçük fahişe.” derken sesi sertti.
Lila gözlerini kapadı. Dosya aklına geldi. Görsel hafızası biraz iyi olduğundan yazanları düşündü. Ardından adamın zümrüt yeşillerine bakıp “Mecburdum” dedi. Bunu dedikten sonra tişörtü giyip eteklerini salıverdi. Kendi eteğinden de uzun olmuştu neredeyse. Adam kaşları çatık biçimde “Neye mecburdun?” derken çoktan onun düşmanları tarafından yatağına sokulmuş olma ihtimali kafasında dönüyordu.
“Yaşamak için. Kimsesiz biri olarak paraya ihtiyacım vardı. Kimse iş vermedi. Verenlerin de niyeti başkaydı. Benimse bunu yapmaktan başka çarem yoktu.”
Yanağından süzülen yaşı silip bakışlarını kaçırdı ve “Özür dilerim başınızı ağrıttım. Hemen gidiyorum.” değip paraya uzandı. Parmakları yandı. Sanki bedenine kor ateşler bırakıldı. Bir avuç kağıt değil de kızgın közü avuçlamış gibiydi. Ayakkabısını da eline alıp odadan çıkmak istediğinde Ahen hala elleri cebinde kaşları çatık kaskatı biçimde duruyordu.
Kapıdan çıkan kız dudaklarını birbirine bastırdı ki hıçkırığı dışarı taşmasın. Merdivenleri inerken acıyan kasıkları yardımcı olmuyordu. Basamaklar bittiğinde barın yanından geçip başını kaldırmadan yürümeye devam etmek istedi. Elindeki parayla gecekonduya kadar taksiye binip gidebilirdi.
Bar tezgahı daha bitmemişti ki önüne çıkan bedenle duraksadı. Başını kaldırdığında gördüğü yüzle kanı dondu. Dün geceki tuhaf adam yine karşısına geçmişti ama üstü başı dağılmış saçları birbirine girmiş boynu ve göğüs kafesinde kırmızı ruj izleri kendini gösteriyordu. Yana kayıp geçmek istedi ama Çakır izin vermedi.
Buz mavisi gözleri, beyaza yakın saçları ve serseri duruşunun yanındaki tehlikeli görünümle Çakır kafayı Lila’ya takmıştı. Ahen ile hep bir yarış halindeydi. Sözde arkadaştı ama kiminle olsa kimi elde etmek istese işin içine giriyor Ahen’i yenmeye çalışmaktan asla vazgeçmiyordu.
“Selam güzellik.”
“Çekilir misiniz?”
Sonuçta Lila’nın işi Ahen’di. Çakır denen adamla muhatap dahi olmayabilirdi.
“Yavaş ol güzelim. Ne bu acele.”
Genç kız yutkundu ve “Çekilin lütfen” diye sözlerini yeniledi. Çakır kızı süzerken boynundaki morlukları fark ettiğinde sırıttı.
“Ah hadi ama. Gece baya zorlu geçmiş anlaşılan. Oysa bakire olduğunu biliyordu. Hassas davranması gerekirken hayvan gibi becerdi seni değil mi? Demiştim. Seni ilk ben becerseydim yumuşak ve anlayışlı davranırdım. Sonuçta bu beyaz tene morluklar değil küçük pembe kızarıklıklar yakışır.”
Lila kaşlarını çattı ve yana bir kez daha kayıp gitmek istedi. Kolunu saran iri elle gözlerini adamın buz mavilerine dikti.
“Bırakın beni.”
“Aslında öyle bir niyetim yok. Onu memnun ettiysen paran neyse iki katını veririm ve beni de memnun edersin. Geceki kadını sevmedim. Fazla girip çıkan olduğundan benimkine keyif vermedi.”
Gözleri açılan kız kolunu çekmeye çalışırken “Bırak beni. Çek elini kolumdan istemiyorum seni.” dediğinde maviler donuklaştı. Kızı kendine çekip tepeden onun değişik lila rengi irislerine bakarken “Sana isteyip istemediğini sormadım. Paran neyse fazlasını alacaksın ve beni memnun edeceksin. Bu bir rica değil.” derken dişlerini sıkmıştı. Lila her ne kadar istemiyorum bırak beni yardım edin diye bağırsa da kimse müdahale etmedi. Babasının adamlarını aradı gözleri ama gördüğü birkaç kişi de gelip kurtarmak yerine arkasını döndü.
Kapıya çıkmak için ince holü geçerlerken korumalardan biri Ahen’in odasına çıktı ve kapıyı çalıp bekledi. Üzerine ceketini giyen adam kapıyı açtı ve adamına soran gözlerle baktı.
“Efendim. Çakır Bey dün gece sizinle olan bayanı zorla götürüyor. Bilmek istersiniz diye düşündüm.”
Kaşları çatılan adam dişlerini sıkarken burun kemerine parmaklarını koyup ovaladı. Çakır. Bir gün elinde kalacaktı ama ne zaman emin değildi.
“Kapıdaki adamlar durdursun.”
Sesi ölüm kadar soğuktu. Adam hemen yanından uzaklaşıp merdivenleri inerken kulağına dokundu ve “Çakır Beyi durdurun” dedi.
Çakır kolundan tutup çekiştirdiği kızın canının yanmasını umursamıyordu. Kolu kadar kasıkları da felaket bir ağrı ile kasılan Lila ise korkudan çığlık atmak üzereydi. Tam kapıdan çıkıyorlardı ki korumalar önlerine geçip “Ahen Beyin emri var Çakır Bey gitmenize izin veremeyiz.” dediğinde kaşları çatılan adam “Siktirme lan beyini de emrini de. Çekil önümüzden” diye gürlediğinde genç kız yalvararak “Ne olur kurtarın beni. Gitmek istemiyorum onunla.” derken ağlıyordu.
Kolunu daha da sıkan Çakır “Kes sesini!” diye bağırdı.
“Bence sen sesini kesmelisin Çakır.”
Arkalarından gelen sesle herkes sustu. Sadece Lila’nın hıçkırıkları vardı. Ahen kıza hiç bakmadı. Buz mavisi gözlere tehlikeli bir biçimde bakarken “Bir insan hiç akıllanmaz mı diye düşünüyorum ama sen aklıma gelince akıllanmıyor diye emin oluyorum. Ne yaptığını sanıyorsun?” dediğinde Çakır bedenini dikleştirdi. Lila hala kolunu kurtarmaya çalışıyordu ama mengene gibi parmaklar buna izin vermiyordu.
“Neyi uzatıyorsun Ahen? Gece altına aldın tadına baktın ve bitti. Şimdi sıra bende. Basit bir escort parçası için benimle karşı karşıya gelmeyeceksin herhalde?”
Soluğunu sıkılmış gibi bırakan Ahen “Çakır, mevzu benim işimin bitmesi değil. O kız hala benim mekanımda ve seni de istemiyor. Bilirsin böylelerinin istekleri pek umurumda olmaz lakin senin hırsın yüzünden onun zarar görmesi de saçma değil mi? Şimdi kızı bırak ve siktir olup git yoksa çıktığın yere tersinden itina ile geri sıkarım aklını kaçırırsın.” dedi. Uzanıp kızın diğer bileğini tuttuğunda Lila şimdi iki adamın arasında kalmıştı.
Çakır adam sanki hiç konuşmamış gibi “Parasını verdiysen işin bitmiş demektir. Ötesi de seni bağlamaz” dediği gibi kızı öyle bir çekti ve yere düşmesine neden oldu. Ahen göz devirirken kolundan tutup kaldırılan Lila Çakır’ın sürüklemesiyle dışarı çıktı. Ardından çıkan adam “Canını yaktırma bana” diye bir kez daha uyarıda bulundu.
O sırada barın önünde kaldırımın bir köşesinde bir gurup adam kavga etmeye başladı. Ne olduğunu kimse anlamamıştı. Ahen’in korumaları adamı hemen etten duvarın arasına alırken canı iyice sıkılmış olan adam uzandı ve Çakır’ın kızın elini tutan avucunu zorla ince bilekten ayırdığı gibi çıtırt sesi gelecek şekilde çevirdi ve kırdı. Lila dengini zorla ayarlamaya çalışırken bacak arasından sızan sıvının ılık hissi ile gözlerini irileştirdi.
Kanaması vardı. Çakır'ın acı bağırışı sonrası onun da korumaları geldiğinde bu defa herkes birbirine silah çekti. Ahen ile Çakır birbirine o kadar odaklıydı ki korumalarda aynı şekilde üzerlerine gelen iki adamı fark edemediler. Birinin elinde bıçak vardı. Lila kanını tutarken hemen Ahen’in yanında olduğu için savrulan bıçak ona denk geldi. Yandan karın boşluğuna giren bıçakla çığlık atan kız tüm dikkatleri üzerine çekmişti. Görüntü şöyleydi. Lila Ahen’in hemen yanında duruyordu ve bıçakla arasına girmiş gibi bir izlenim yaratılmış. Bıçaklayan adam ise aceleyle kaçarken Ahen’in koluna zorla tutunan kız yere yığıldığında korumalar çoktan kızı bıçaklayan adamın peşine düşmüştü.
Ahen kızın bedenine bakarken bacak arasından sızan kanın ayak bileğine kadar ulaştığını gördüğünde dişlerini sıktı. Sağ kolu Duran’a işaret verdiğinde adam kızı kucakladığı gibi kaldırımın kıyısına yanaşan araca götürdü. Araç yola çıkarken Ahen Çakır’ın dibine kadar girdi ve “Seninle işim bitmedi” diyerek bir de kafa attı. Kendi aracı geldiğinde arkaya geçip oturdu. Yola çıktıklarında telefonu çaldı.
“Efendim kızı bıçaklayan adamı yakaladık.”
“Dağ evine getirin.”
Telefonu kapadığında gözleri akıp giden yolu izliyordu ama kafasında bin bir tane senaryo dönüyordu.
Kız bıçaklanmıştı ama bu tesadüf müydü yoksa bilerek kurgulanmış bir oyun muydu? Çakır'ın kız üzerindeki ısrarı, kızın masum bakan gözleri ama buna rağmen bedeninin ilk kez ona teslim edişi ve diğer şeyler. Onun gibi bir adama bu tür numaralar çok yapılıyordu. Geçen sene iki kızı bu nedenle betona gömmüştü ona emir veren adamlarla birlikte.
Diğer yakın koruması Raşit’i aradığında “Dün gece bana gelen şu kızı araştırın. Her şeyi istiyorum.” dediğinde adam sadece “Emredersiniz efendim” deyip telefonu kapadı.
Lila kan kaybından bayılmıştı çünkü hemen çok zorlandığı için kasıklarından kanaması vardı hem de bıçak darbesi yemişti. Araba son kız hareket ederken o ölmeyi diledi. Başka türlü kurtuluşu yoktu.
Dağ evine geldiklerinde Duran kızı yine kucağına aldı ve içeri taşıdı. Salondaki büyük kanepeye bıraktığında kolu kan içinde kalmıştı. Kaşları çatılırken patronunun ayak seslerini işitti. Geri çekildiğinde odaya giren adam kıza baktı. Rengi solmuştu. Dudaklarında hafif morarma başlamıştı ve beyaz bacakları kan içindeydi. Sarı saçları kanepeden aşağıya sarkarken çoktan krem renk kumaşa kan bulaşmaya başlamıştı.
Duran “Doktor Yeter Hanım’a haber verdim efendim. Birazdan burada olur.” dediğinde soğuk bakan zümrüt yeşilleri “İyi.” dedi sadece ve dışarı çıktı. O sırada korumaların diğer aracı da geldi ve bıçakla saldırı yapan adam çıkarıldı. Evin arkasındaki kulübe tarzı yere yürümeye başlayan Ahen’in arkasından götürdüler.
İçeri giren adam tavandaki tek ışık kaynağı olan sarıl lambayı yaktığında işkence aletleri belirdi. Adam içeri getirildiğinde kanı çekilmiş gibiydi. Ama aynı zaman da nefret doluydu. Ahen’e kin kusar gibi bakıyordu. Sandalyeye bağlanan adam başını dimdik tutarken elleri cebinde olan Ahen “Kimsin ve neden o kızı bıçakladın?” diye sordu.
Adam yere tükürürken “O kız sadece aptallık edip önüne geçti. Benim hedefim sendin. Seni gebertecektim.” derken sesinden oluk oluk nefret akıyordu. Ahen boynunu sağa sola oynatıp kütletirken omuzlarını esnetti.
“Anlat.”
“Kız kardeşim. Birkaç ay önce buraya gelmiş. Seninle yatmış. Lanet olsun benim kardeşim senin gibi bir adamın altına yatmış. Öğrenince delirdim. Dövdüm onu. Çok dövdüm. Sonra kanaması başladı. Durmadı. Benim kardeşim senin lanet olası fantezilerin yüzünden kan kaybından öldü. Senden ölmeliydin. Şu an o kızın yerinde olmalı ve gebermeliydin.”
Ahen kaşlarını kaldırdı. Başını yana eğerken “Sana inanmalı mıyım?” dediğinde adam yine aynı nefretle baktı.
“İster inan ister inanma. Kız kardeşimin adı Sevde’ydi. Kızın saçlı çilli beyaz tenli. Daha on dokuzuna yeni girmişti. Senin barına iki kez gelmiş üçüncüdeyse seninle yatmış. Öldürdün kardeşimi bende seni öldüreceğim. Bedeli ne olursa olsun.”
Genç adam bunca zamanki deneyimlerine dayanarak inanmadı.
“Tam olarak ne zaman geldi kız kardeşin bara?”
Adam hiç ikiletmeden “Ocak ayında. Üçüncü haftası olması lazım çünkü doğum gününü kutlamak için arkadaşlarıyla gelmiş.” dediğinde gözlerini kısan adam Raşit’i aradı.
“Ocak ayının üçüncü haftası bara doğum günü kutlamak için gelen kızıl saçlı Sevde adında bir kız var mı bakın. Bu kızla birlikte olup olmadığımı da bakın kameralardan. On dakikaya haber bekliyorum.”
On dakika geçti. Korumalar birkaç yumruk ve tokatla adamın yüzünü dağıtırken sandalyeye oturan Ahen elinde sigarası izliyordu. Telefonu çaldı. Kulağına götürdüğünde Raşit anlatmaya başladı.
“Evet efendim. Ocak ayının üçüncü haftasında perşembe gecesi kızıl saçlı kız ve iki arkadaşı bara gelmişler. Hatta kızın çalışanlarımızdan biriyle de arkadaşlığı varmış. O sayede rahatça içeri girmişler. Daha sonrasında gecenin devamında sizin yanınıza geliyor ve gece yarısı odanıza çıkıyorsunuz. Sabahında genç kız dağılmış bir halde odanızdan çıkıyor ve gidiyor. Arkadaşını sorguladığımda ise kızın bara geldikten kısa bir süre sonra öldüğünü abisinin ise deli gibi sizi aradığını söyledi.”
Alt dudağını ağzının içine yuvarlayan Ahen “Yeni kızı araştırdın mı?” diye sordu.
“Devam ediyorum efendim. Akşama kapsamlı bir dosya elinize ulaşacak.”
Cevap vermeden kapadı. Hala aklında oyun olma ihtimali dönüp dursa da bıçaklanma olayında her şey doğal gibi görünüyordu. Kalkıp masaya yanaştığında daha önce kullandığı ve memnun olduğu çelik akrep muştasını eline geçirdi. Diğer elinde ise baykuş şekilli muştası vardı. Adama döndüğünde avucunun içindeki demirleri iyice sıktı. Adamın karşısına geçip “Siktiğim kadınların hesabını kimseye vermem. Kardeşin altıma yatmadan önce bazı şeyleri düşünecekti. Onu koruyamadıysan suçu bende ya da başkasında aramayacaksın. Anladın mı?” der demez yumruklarını salladı.
Her yumrukta adamın yüzü daha da kan içinde kaldı. Çene ve burun kemiklerine elmacık kemikleri eşlik etti. Kırılma sesi kulübeye dolarken sadece Ahen’in hırıltılı solukları kırılan kemik sesine karışıyordu.
İşi bittiğinde muştaları çıkarıp masaya attı. Adamlara temizleyin derken dışarı çıktı. Eve geçtiğinde banyoya girip elini yıkadı. Yüzüne sıçrayan kanı temizledi ve salona geri döndü. Doktor Yeter kızın bıçak yarasını kontrol ederken Duran’a ilaç ve serum listesi verdi.
İşi bittiğinde kapı eşiğinde duran adama baş selamı verip “Bıçak karın boşluğuna denk gelmiş. Temizledim ve dikiş attım. En az iki hafta dikkat etmeli. Vajinal kanama ise şiddetli cinsel ilişki sonrası yaşanan bir komplikasyon. İlk birlikteliği anladığım kadarıyla ve oldukça zorlanmış. Bunun içinde kanamayı kesmesi için serumla ilaç verilecek. Ahen Bey bu hanım bir süre ayağa kalkmamalı ve dinlenmeli. Cinsel ilişki en az dört ya yasak. Beslenmesine ve ilaçlarına rutin bir şekilde devam edilmeli.” dediğinde kaşları çatılan adam dişlerini sıktı.
Sanki içinden bir yerlerden “Sert davrandın” diyen bir ses vardı ve bu ses onu rahatsız etmişti.
Anladığını belli eder gibi başını sallarken gözleri üzerine örtü örtülen ve uyuyan kıza takıldı. Lila için bu bıçaklanma belki de Ahen’in yanında kalması adına oyundu. Kim bilebilirdi ki?