1. CEHENNEME HOŞ GELDİN
Üzerimde gelinlik elimde çiçek yürüdüğüm bu yol bana birçok şeyi iyi öğretmişti. Büyük konuşma büyük hayaller kurma büyük adımlar atma. Her şeyin büyüğü bana göre zarardı. Üzerinde takım elbisesi yüzünde kaskatı bir durup ve gözlerinde saf nefretle beni bekleyen adam hayatımın bundan sonraki cehennem zebanisiydi. Bana dün sabah odama gelip yaptığı konuşma hem küçük düşürücü hem de tehdit doluydu. Gözlerimin arkası yanmaya başladığında dudaklarımı aralayıp ufacık soluklar almaya zorladım kendimi çünkü göğsüm nefessizlikten patlayacak gibiydi. Sahi ne demişti?
“İstediğimde altımda istediğimde yanımda istemediğim de ise siktir olup gideceksin. Fazlası yok. Yaptıklarının yanında sana soy adımı veriyor olmama şükredeceksin. İsyan ya da itiraz ettiğin her an bir yakınının cesedi ile sabahlatırım seni ve inan bana bunu yaparken asla ikinci kez düşünmem. Cehenneme hoş geldin küçük Lila. Azaplardan azap beğen.”
Küçük Lila. Bana cehennem diyordu ama hiçbir şey yapmasa bile asıl cehennemin gözleri olduğunu bilmiyordu. Biri gri diğeri zümrüt yeşili iki cehennem çukuru. Sebep olduğum hasarla bana bakarken bende oluşacak hasarın ise boyutu hesaplanamayacak kadar çok.
Yutkundum. Boğazımdaki yumru gitmiyordu ama yine de yutkundum. Sonunda ona vardığımda bana boş boş bakıp nikah masasına oturdu. Beni beklemedi. Ya da sandalyemi çekmedi. Etraftaki uğultu kulaklarıma dolarken büyükçe yutkundum. Anlaşılan bundan sonra çok yutkunacak sabretmek zorunda kalacaktım. Kendi yerime geçtiğimde nikah memuru da durumu garipsemiş kaşları kalkık biçimde bize bakıyordu.
Evin salonunda düzenlenmiş nikah merasimine onun çevresinden katılan birkaç kişi vardı. Eşleri veya metresleriyle kasım kasım kasılırken gözleri bizdeydi. Koskoca Ahen Açıkel onu neredeyse kör edecek olan kızla evlenirken bunun hep şaşkınlığını hem de bana olabileceklerin zevkini yüzlerinde taşıyorlardı. Hepsi ruh hastasıydı. Resmen kurtların inine giren zavallı bir koyun gibiydim.
Nikah memuru hemen yanında duran izbandut gibi adamlara kısa bir bakış atıp mevzuyu uzatmadan “Lila Delice, Ahen Açıkel’i kocalığa kabul ediyor musun?” dediğinde bakışlarım istemsiz ona kaydı. Yanımda iri bedeni kaskatı yüzü ve masanın üzerinde duran sıktığı yumruğu ile duruyordu. Hayır deme şansım yoktu. “Evet” derken sesim içime kaçmış gibiydi. Ona sorulduğunda bana ölümcül bakışlar atarken “Evet” dediğinde sesindeki sertlik ve soğukluk elle tutulur cinstendi.
Şahitlerimiz onun sağ kollarıydı. Atılan imzalar ve avucuma tutuşturulan bordo defterle ben artık Lila Açıkel’dim. Mecburiyetten ona döndüğünde tek kaşı havada bana bakıyordu. Yüzüme doğru eğildiğinde nefesimi tuttum. Nefesi tenime ateş gibi değerken başını yan çevirdi ve kulağıma doğru “Cehenneme hoş geldin” dedi.
Ona ben zaten cehennemdeydim demek istedim ama sesim çıkmadı. Farklı renklere sahip gözleri benim irislerimde oyalanırken ölüm hiç bu kadar yakınımda olmamıştı.