Yanındaki kızla girdiği mekân o kadar büyüktü ki gece kulübü demek yalan olurdu. Fazla insan yoktu. Kendi gibi giyinmiş abartılı kahkahaların ev sahibi kızlar siyah kadife vip koltuklara oturmuş adamların yanındaydı. Onlara cilve yapıyor birlikte içiyor eğleniyorlardı. Okşan, yanındaki kıza yanaşıp “Bak çoğu kişi geldi. Bu adamların içinde senin yanına gideceğin daha gelmemiş. Onu beklemelisin. O gelene kadar barda takıl.” Dediğinde Lila titredi. Yüzündeki makyaj üzerindeki kıyafet ucuz görüntüsü ona tezattı. Elindeki küçük çantayı sıkarken bu defa avucuna konan küçük poşete uzaylı görmüş gibi baktı.
Okşan kulağına doğru “Zorlandığını yerde bunu iç. Aklın yerinde olur ama hareketlerin onların istediği gibi olur. Bir nevi afrodizyak etkili. Adamla yanlız kalınca iç ki zevk almasını da öğrenirsin. Özellikle ilk olacağı için bu hava daha fazla ihtiyacın olacak.” Dediğinde yutkunan Lila midesini kasıldığını hissetti. Okşan onu bara doğru yönlendirirken çoktan birkaç kişinin dikkatini çektiğini bilmiyordu.
Taburelerden birine oturduğunda her yeri dövmeli olan barmen laubali bir biçimde “Ne istersin?” Dedi. Okşan kızın cevap vermesine gerek kalmadan tekila istedi. Birer şatlık bardaklar önlerine konduğunda Lila bir bardağa bir de Okşan’a baktı.
Bardağın kıyısındaki limonu alan kız elinin üzerine az bir şey de tuz döktü ve içkiyi tek seferde içip tuzu yaladı limonu emdi. Kıza göz kırparken “Hadi bakalım çekirge sıra sende” dedi. Aynı şeyleri yapan Lila öksürmeye başladığında kıkırdayan Okşan “Alışırsın bebeğim merak etme” değip kızın göğsünü sıktı. Barmen eğilip “Acemiyiz he, yeni düştün sanırım. Tecrübe kazanmaya ne dersin” dediğinde Okşan kaşlarını çatıp “Uzak dur istersen tatlı çocuk. Ahen Beyin parçasına sulanmak istemezsin” değince adamın rengi kaçtı. Geri çekildiğinde ellerini teslim olur gibi kaldırdı ve “Sakin ol bebeğim bilmiyordum” dedi.
Dakikalar sonra ikinci şatı zorla içen Lila müziğin ritmine kendini bırakmak istiyordu. Dans etmeyi severdi. Odasında kulağında kulaklık kendi kendine dans eder, eğlenir ve içine doğduğu dünyadan uzaklaşmaya çalışırdı. Annesinin onu sevdiği abisinin koruduğu zamanlar güzeldi. Gözlerini kapadı ve dudaklarında buruk bir gülümseme ile olduğu yerde sallamaya başladı.
Sanki orada değildi de yeniden kaybettiklerinin yanındaydı. Tatlı tatlı sallanırken müzik durdu. Gözlerini anın merakı ile açtığında ise karşısındaki büyük kapıdan girmiş adamları fark etti. En önde olan adam ise onun kaderiydi.
Ahen Açıkel. Zümrüt yeşili gözlere sahip, siyah saç, kirli sakallı, yapılı ve en az bir doksan beş boyunda herkesin hayran olacağı ama en çok da korkacağı o adam. Yeşillerle kendi tuhaf lila rengi gözleri anlık çarpıştığında kalbi durdu. Korku ağzına kadar dolmuştu bedeninde ve o ardına bakmadan kaçmak istiyordu. Ahen ise mekâna girmeden önce öldürdüğü adamın kanını elinden temizlerken ruhsuzca bu gece onu rahatlatacak kadını merak ediyordu. Her cinayet işlediğinde altında mutlaka bir kadın olur ve onu sabaha kadar rahatlatıp mutlu etmeye uğraşırdı. Onun için kadınlar bu nedenle vardı.
Kapıdan girdiğinde arkadaş çevresinin varlığını bilse de garip bir biçimde bar taburesinde emanet gibi oturan gözleri kapalı sarışın kız dikkatini çekti. Işıklar daha aydınlık bir ana geldiğinde onun dudaklarındaki buruk tebessüm yüzündeki masumiyet kaşlarını çatmasına yetti. Aynı zamanda dudağının ucu kıvrıldı. Demek ki eskort kızlara yeni biri katılmıştı.
Şimdiden sabahlayacağı kızı seçmişti. Kız Gözlerini araladığında ise saliselik bir şaşkınlık dalgası bedeninden geçip gitti.
Lila. Daha önce böyle bir göz rengine sahip kimseyi görmemişti. Başını çevirirken onun gözlerinin hala üzerinde olduğunu biliyordu. Kendi kendine “Küçük fahişenin dikkatini çektik demek” diye mırıldandı.
Büyük ve gösterişli masaya geçen Ahen sonrası yanına gelen diğer arkadaşları da kızlarla oturmaya başladı. Lila ise resmen kaskatı kesilmişti. Anne ve abisinin katili hemen karşısındaydı. Babasının tehdidi yüzünden altına yatmak zorunda olduğu ve kendine aşık etmesi gereken adamın tüm acımasızlığını hissediyordu. Zümrüt yeşilleri öylesine soğuk ve katıydı ki damarındaki kanın koyulaşıp sertleştiğini hissediyordu.
Yanına gelen Okşan koluna dokunup masayı işaret ettiğinde Lila yutkundu. Başını sağa sola sallarken “Ben, yapamam. Lanet olsun hiç tecrübem yok. Bakireyim ben ve o adam beni parçalar. Gitmem lazım. Hiç bu işlere girmemeliydim.” diyor dolan gözlerini Okşan’a dikiyordu.
Okşan ise başını usulca kaldırdığında kapının girişinde elinde içki kadehi dikilen iki adama baktı. Bunlar Lila ve onu gözlemek için görevlendirilen korumalardı. Dudağının içini kemirmeye başladığında Lila’ya yaklaştı ve “Kapının önünde iki adam var. Eğer denileni yapmazsan başına gelecekler buradakilerden daha beter olacak. Lütfen, sana zarar gelsin istemiyorum. Kahretsin sen işi yapmazsan benim de başım belaya girecek ve lanet olası bir aptal yüzünden ölmek istemiyorum. Şimdi git aynada kendine bak ve senin yüzünden hiç suçu olmayan birinin ölmesine razı mısın onu düşün. Sonra da tüm cazibenle masaya gel.” dedi. Sesi kızın duyacağı kadar alçaktı. Lila'nın hemen arkasında oturan adam Okşan’ı duymamıştı ama genç kızın söylediklerini duyup dudağının ucunu yukarı kıvırmıştı. Bu gece ona çok büyük bir eğlence çıkmıştı.
Lila kalktı ve Okşan’ın yönlendirmesiyle lavaboya gitti. İçeri girer girmez dudaklarından kaçan hıçkırığa engel olamadı. Ne yapacağını düşündü. Aynada kendine baktığında yanağından süzülen yaş ben buradayım diyordu. Kızarmaya yüz tutmuş gözlerine baktı. Ya babası dediğini yapar ve yüzünü yakarsa? Ya onun yüzünden Okşan da ölürse? Bunları yapabilecek potansiyel babasından fazlasıyla mevcuttu. Gözlerini yenilgiyle kapadı. Elini kalbinin üzerine koyduğunda “Abi, anne ne olur yardım edin” diye fısıldadı. Ses yoktu. Onlar gitmişti. Öldürülmüştü. Kızdı. Ölümlerine, buna neden olan adama çok kızdı. Babasından nefret etti. Göz kapakları usulca aralanırken lila rengi gözleri aynadaki aksiyle çarpıştı. Dişlerini sıkarken gözlerini kıstı. Madem illa bir kurban olması lazımdı bunu kendi yapacaktı. Anne ve abisinin intikamı için en iğrenç pozisyonlara düşecek, babası olacak lanet adam Ahen denen herifi yok ettiğinde kaçıp gidecekti. Belki de yurt dışında başka bir kimlikle hayatına devam eder o katille yaşayacağı süreyi unuturdu.
Ellerini lavaboya yasladı ve başını eğip dudaklarını kıpırdattı.
“Sizin için. Sadece sizin için.”
Omuzlarını dikleştirdi. Akan yaş yüzünden bozulan makyajını toparladı ve birkaç derin soluk alıp dışarı çıktı. Okşan onu bekliyordu. Kızdaki değişimi fark ettiğinde dudağının ucunu havalandıran Okşan “Hadi şekerim gidelim ve o adamların aklını alalım” dedi.
Lila tek kelime etmedi ama yürümeye başladı. Kuğu gibi zarif, narin ve bebesiydi. Giydiği kıyafetler, makyajı ve sürekli düz olan sarı saçlarının buklelerle süslenmesi ile zarifliğine dişilik eklemişti. Kimse bilmezdi ama sağ bacağının iç kısmında anka kuşu dövmesi vardı. Bir de iki göğsünün arasında küçük bir lotus çiçeği. Abisine çok yalvarmış o da arkadaşı olan bir dövmeci kıza götürmüş ve yaptırmıştı. Şimdi belki de bu dövmeler tuzağa düşürmek istediği adamın dikkatini çekebilirdi. Sonuçta erkekler bu tür şeylerden hoşlanırdı. Okşan öyle demişti.
Masaya geldiklerinde Okşan kısa bir baş selamı verdi ve “Bu arkadaşım Lila, size katılmasından sorun olur mu?” diye sordu. Ahen tek kaşı havada sol elinin işaret parmağı ile dudağını okşarken yanını işaret etti ve emri vaki bir tonla “Otur” dedi. Lila adamın tavrını yadırgamadı. Bu tür bir katilden başka türlü davranış beklemek aptallık olurdu.
Yanına oturdu ve çantasını masaya bıraktıktan sonra zarif bir biçimde bacak bacak üzerine atıp sırtı dik bir biçimde oturdu. Başta herkesin dikkatini çekse de sonradan keyfilerine bakanlar bakışlarını ondan çektiler. Önlerine içkiler su gibi akarken müzik daha gür bir şekilde devam ediyordu. Daha çok erotizme kaçan melodiler eğlenenlerin ateşini arttırırken genç kız kulağına dolan sıcak nefesle soluğunu tuttu. Alkol ve sigara kokusu çoktan dört bir yanını sarmıştı.
“Demek adın Lila. Değişik bir isimmiş?”
“Evet, değişiktir. Sıradan olmayı sevmem.”
Dilinin ucunu istemsiz ısıran kız daha önce filmlerde izlediği dişli kadınları taklit etmeye çalışıyordu ama sanki üzerine bir beden büyük geliyor gibiydi.
Ahen kızın sözlerinden sonra dikkatle ona bakmaya devam etti. Gözleri giydiği krobun açıkta kalan yakasına takıldığında oradaki dövmenin bir kısmını görmüştü. Dudaklarını yalayıp alt dudağını ağzının içine alarak emdiğinde kızın omuzuna kolunu attı ve dibine kadar çekiştirdi. Lila başta kasılsa da içinden sakin ol cilveli davran intikam için diye diye adama yanaşıp bedenlerinin birleşmesine izin verdi. Başını kaldırdığında iri bedeni sayesinde ona yukardan bakan Ahen’in zümrüt yeşillerine baktı.
Adam eğilip kulağına “Gözlerin lens mi? Tuhaf bir seçim.” dediğinde kirpiklerini kırpıştıran kız “Gözlerim lens değil.” cevabını verdi. Kaşlarını kaldıran Ahen “Demek lens değil. Peki ya dövmen” derken elini kaldırdı ve kızın krobunun yakasını az biraz aşağıya çekti. Bundan rahatsız olsa da sesini çıkarmayan Lila göğsü oluğundaki lotus çiçeğinin yapraklarına parmağını değdiren adamla soluğunu tuttu.
Sesini sonunda Lila “Dövmeleri severim.” dedikten sonra bir cesaret üstte olan bacağının üzerindeki eteği hafifçe yukarı sıyırdı ve anka kuşu dövmesinin başlangıcını gösterdi.
“Hoş duruyorlar. Özgür hissettiriyorlar.”
Ahen kızın sözlerinden sonra önünde bardağı alıp içkiyi tek seferde içerken masaya bir adam daha geldi. En az Ahen kadar iri onu kadar yakışıklı ama gözlerindeki parıltılar haylazdı.
“Açıkel, bu gecenin en nadide parçasını kapmışsın bakıyorum. Kıymetini bil.”
Ahen kolunu kızın omuzundan çekmeden adama küçümser bir şekilde bakıp “Bilirsin, en iyiler hep benimdir. Artıklarım da senin.” dediğinde elindeki içki kadehini sıkan adam kendini dik tutmaya zorladı.
“Bilirim. Ama bu defa ki tecrübesiz. Seni biliyoruz. Genelde tecrübeli hatunları alırsın altına. Bu, küçük bakire seni yeterince tatmin edemeyebilir. Benden söylemesi. Gecenin mahvolmasını istemeyiz. Olur da istemezsen ona seve seve öğretmenlik yapıp bir erkeği nasıl mutlu edeceğini öğretebilirim.”
Lila, korkulu gözlerle Okşan’a baktı. Gözlerini yenilmişlikle kapayıp açan kız ise dişlerini sıkıyordu. Masadaki diğer kızlar da Lila’ya tuhaf bakışlar atıyordu. Ahen ise kızın omuzundaki eli yumruk olurken yan bir biçimde korkudan titremeye başlayan kıza bakıp gözlerini Çakır denen adama dikti.
“Sen hala öğrenemedin değil mi? Masama oturan benimle içen kadın benimdir. Tecrübeli olması mühim değil. Sen benim sikimin derdini düşüneceğine kendi becereceğin kadınlara bak. Bir daha da böyle bir gevşeklik yaparsan kadın sikecek sikin kalmaz. Anladın mı?”
Ellerini teslim olur gibi kaldıran Çakır gözlerini Lila’ya dikerek “Sakin ol şampiyon, küçük bakire senin.” dedi ve arkasını dönüp bir adım attı ama omuzunun üzerinden bakarken “Şimdilik” demeyi ihmal etmedi.
Lila o kadar kasılmış ve titremişti ki Ahen ona ters ters baktı. Ardından yeniden doldurulan kadehini kafasına dikip geri yaslandı. Kendine gelmesi açısından Lila’ya kaç göz işaret yapan Okşan ise içki bardağını işaret etti. Titreyen eliyle kadehe uzanan kız zorlukla birkaç yudum aldı. Boğazı yanarken öksürdü. Lanet olsun resmen ciğeri delinmişti.
Ahen kıza yine ters bir biçimde baktı. Kulağına eğilip “Bu piç doğru mu söylüyor, bakire misin?” dediğinde sesi öyle bir katılıktaydı ki sertçe yutkunan kız sadece başını sallamakla yetindi. Sesi çıkmadı. Bir süre içkilerin biri bitti diğer geldi. Ortam loş bir hal alırken sarhoşluğu tadan adamlar yanlarındaki kızları çoktan ya kucaklarına çekmiş ya da bacaklarına oturtmuş öpüşmeye başlamıştı. Lila çantasındaki hapın zamanı geldiğini boynunu sömüren adama cilve yapan Okşan’ın göz işaretiyle anlamıştı. Ne demişti Okşan sen zevk alırsan verirsin. Keyfine bak.
Yanına gelen korumaya bir şeyler söyleyen adamdan fırsat bulduğu için hemen yan dönüp poşeti açtı ve hapı ağzına attı. Bir yudum içki ile yutarken artık yüzü buruşmuyordu. Bedeni içkinin etkisiyle gevşemiş gibiydi. Alışık olmaması kısa sürede çakır keyif olmasına yetmişti.
Ahen korumaya üst kattaki odayı hazırlamaları emrini vermişti. Her şey siyah olacaktı. Tıpkı gece gibi. Hayatı ve kendi gibi.
Lila'ya döndüğünde onun kendine baktığını gördü. Yüzünü inceledi. El değmemiş küçük burnu yüzünde fazla sevimli duruyordu. Dudakları hafif dolgundu. Sürdüğü bordo ruj silinmeye yüz tutsa da istemsiz aralanan dudaklarda güzel durmuştu. Çok hafif çıkık elmacık kemikleri dudaklarının kıyısındaki küçük gamzeler, yuvarlağa yakın çene yapısı ve beyaz teniyle kız güzeldi. Bakire olduğunu söylediğine göre daha önce seks deneyimi de yoktu. Göğüslerine baktığında avuçlarını dolduracak kadar büyük olması dudaklarını yalamasına yetmişti. Bacakları pürüzsüzdü. Çoktan onu hangi pozisyonlarda düzeceğini düşünürken kızı kolundan tuttuğu gibi kucağına oturttu. Ata biner gibi adamın kucağına düşen Lila başta ellerini nereye koyacağını bilememişti ama sonradan adamın sert pazularına tutunduğunda nefes nefeseydi.
Öyle bir sıcaklı ayak uzundan saç dibine çıkıyordu ki sanki közde yürüyordu da tüm bedeni yanıyordu. Bir eli kızın kalçasında olan Ahen diğerini ensesine koyup kendine çektiğinde dudaklarını kızın dudaklarına bastırdı. Anında aralanmasıyla da dilini içeri itip kızın tanıdı almaya başladı. Öpüşü sertti. Sanki dişleri kızın dudaklarından alacaklıymış gibi saldırıyor dili damağını sıyırıp geçiyordu. Lila ilk defa bu kadar ateşlendiğini hissetti. Adamın öpüşü o kadar acele ve sertti ki yetişmeye çalışıyor ama beceremiyordu. Kalçasındaki el onu daha da aşağıya bastırırken kadınlığının üzerindeki şişkinlik nefesini kesmeye yetiyordu. Sadece saniyeler içinde kendini o şişliğe bastırırken ve sürterken bulduğunda yanakları yanıyordu.
Ahen, kızın kalçasındaki elini usulca çekip aletinin üzerindeki kadınlığa götürdüğünde iç çamaşırından taşan ıslaklıkla kızın gözlerine baktı. Oradaki masumiyet olduğu gibi dursa da farklı bir ateş kendini göstermişti. Parmağı ile çamaşırı kenara çekip tazecik kadınlığa dokunduğunda başını geri atan kız inledi. Klitorisine baskı yaptığında ise kollarındaki eller pazularını delmek ister gibi sıkıyordu. Dudaklarını yalayan Ahen kızı kendine çekip kulağına “Benim için ıslanmışsın küçük bakire. Bu yarığa girmemi istiyor musun?” dediğinde sesinde alayla karışık şehvet ve tutku vardı.
Lila kısık ama belirgin bir şekilde inlerken sadece “Evet” diyebildi. Ahen Açıkel’e ilk eveti bu olmuştu. Parmağını kızın kadınlığı üzerinde bir kez daha gezdiren Ahen elini çektiğinde parmağındaki parlak sıvıyı önce kendi dudaklarına götürerek yaladı. Kızın tadı tuhaf biçimde hoşuna gitmişti. Çileği andırıyordu. Ağız sulandırıcı ve azdırıcı. Kendi ağzından çıkardığı parmağını bu defa kızın dudaklarından içeri ittiğinde Lila dondurma emer gibi parmağı emdi. Tiksinmesi lazımdı ama şu an öyle bir ateşin içindeydi ki tiksinmek şöyle dursun delice adamın içine olmasını istiyordu çünkü kadınlığı yanıyordu. Kasılıyor istekle sızlıyordu.
Zümrüt yeşiller öyle koyulaştı ki adamın sıktığı çenesinde kaslar oynamaya başladı. Beklemeden kalktığında kucağındaki kız ineceğini düşündü ama kalçasını tutan adam onunla birlikte yürümeye başladı. Barın biraz ilerisinde üst kata çıkan merdivenleri tırmanırken kızın cam gibi lilaları üzerindeydi.
Basamaklar bittiğinde siyah bir kapının önüne geldiler. Ahen hiç zorlanmadan kapı tokmağını çevirip içeri girdiğinde her yeri aydınlatan sadece ustaca döşenmiş ledlerdi. Lila odaya dudaklarını şaşkınlıkla aralayarak baktı. Her şey siyahtı. Gözünün alabildiği her eşya obje hatta parkeler bile. Sanki koca bir karadeliğe girmişti. Ahen kapıyı kapadığı an kızın dudaklarına saldırdı. Öyle ki ortada boş olan masanın üzerine kızı oturttuğunda üzerindeki crobu tek bir hamleyle parçalamıştı. Karşısına çıkan siyah dantel sütyen ise ona engel değildi. Kızın dudaklarından ayrılıp boynuna yöneldiğinde dişlerini kullanmaktan çekinmiyordu. Daha aşağılara eğildiğinde sütyeni göğsünden aşağıya sıyırmış avuç içi kadar olan iki tepe kabarmış göğüs ucuyla ona sunulmuştu.
Ağzını açıp birinin üzerine kapandığında diğeri avucunun içinde eziliyordu. Lila yanan canına rağmen zevk aldığını inkar edemezdi. Hele göğüs tomurcuğunu emen ağzın diliyle yaptıkları dişiyle ettiği işkence dayanılmazdı. Elleri istemsiz siyah saçlara daldığında sanki hem adamın ağzını göğsünden çekmek istiyor hem de daha fazlası için bastırıyor gibiydi.
Ahen kızın göğüsleriyle aceleci bir şekilde ilgilendi. Çünkü erkekliği zonklamaya başlamıştı. Genelde birlikte olduğu kadınlar onu erekte etmek için ağzını kullanır ve sonrasında insafına kaldırdı ama diliyle göğüs ucunu yaladığı bakire buna gerek bırakmamıştı. Şu an bir kaya kadar sert ve iriydi.
Geri çekildiğinde kızı itti ve masaya yatmasını sağladı. Böylelikle bedenindeki eteği ve iç çamaşırını bacaklarından sıyırıp atabildi. Kendi hala giyinikti. Üzerinde siyah bir gömlek ve kumaş pantolon vardı. Saçları kız sayesinde dağılmış gözleri gördüğü küçük kadınlıkla daha da koyulaşmış iç ürperten bir tona bürünmüştü. Lila ilaç sayesinde utanma ya da korku duyularını kaybetmişti. Adam ne yaparsa ona uyuyordu çünkü garip biçimde onu içinde istiyordu. Lanet olsun ki her zerresi becerilmek için haykırıyordu.
Kızın bacaklarını tutan adam omuzlarına alırken yüzünü önce anka kuşu dövmesine gömdü ve emmeye ısırmaya başladı. Ardından kadınlığa ulaştığında elleriyle küçük dudakları iki yana ayırdı. Onu bekleyen el değmemiş delik gün yüzüne çıkarken sanki eline dökülmüş tatlıyı yalıyormuş gibi kızı yaladı. Dudaklarına bulaşan sıvıyı emdi.
Başını kaldırdığında masada kıvranan kıza “Siktir. Gerekten bakiresin” diye hırladı. Geri çekildiğinde üzerindekileri yırtarak çıkardı. Tamamen çıplak kaldığında onun da sırtında göğsünde ve kollarında çeşitli dövmeler vardı ve açığa çıkmıştı. Kaslı vücudu sıkı bedeni iri erkekliği Lila’nın irislerine dolarken onu tek hamlede kucağına adam yürüdü. Şimdi kadınlığında hissettiği şişlik alenen oradaydı. Ten tene değerken ateş daha da yükselmişti. Camlı bir bölmeye girdiklerinde kızın sırtını duvara dayadı. Tepelerinden su akmaya başladığında baygın gözlerle bakan Lila nefes almak adına dudaklarını aralıyor alttan onu yoklayan erkeklikle nefesi kesiliyordu.
“Kusura bakma küçük, sana daha nazik sahip olmak isterdim ama lanet olsun içine girmem lazım.”
Sözleri biterken hala bacakları beline sarılı kızla arasına elini soktu ve onu hafif kaldırırken erkekliğini kızın girişine dayayıp aldığı solukla tek seferde içine gömüldü. Lila'nın çığlığı odaya dağılırken başını duvara yaslayan kız gözlerimi sımsıkı yumdu ve kesilen nefesini bulmaya çalıştı. Ahen ise aklını kaçırabilirdi çünkü daha yarısından az biraz fazlasını içine ittiği kızın darlığı onu saran kasların kasılıp gevşemeye çalışması ve kendini biraz geri çektiğinde aletini saran kızıllık muazzamdı. Akan suyla kızıllık akıp giderken yeniden kızın içine gömüldü. Acı bu defa biraz daha azalmıştı. Gözlerini zorlukla aralayan kızın irislerindeki ateş, titreşme Ahen’i daha da kamçılıyordu. Duvara yaslandığı kızın üzerine eğilirken dudaklarını eze eze öpüyor emiyordu. Hareket ettiğinde ise etin ete çarpma sesi su sesine karışıyordu. Dakikalar geçerken acı gitmiş garip bir zevk dalgası genç kızı esir almıştı.
Onun kucağında içine girip çıkışlarının verdiği hazla gözleri kayarken sanki bir tepeye tırmanıyordu ama ne olduğunu fark edemeyecek kadar dağılıyordu. Ahen hızlanmıştı. Kıza “Omuzlarıma tutun bacaklarını sık” diye talimat verirken ellerini kaldırdı ve duvara dayadı. Lila adamın omuzlarına sıkıca tutunurken bacaklarını beline mengene gibi sarmıştı. Hareketler sertleştikçe dişleri arasından ıslık gibi sesler çıkaran Ahen erkeksi inlemesiyle kızı tüketmeye ant içmiş gibiydi. Şimdi aletinin tamamını kızın içine itiyordu. Bu onun için çok iyiydi. Tecrübeli değildi belki ama başkalarının girdiği delikler gibi rahat değildi. Sıkıydı. Çok sıkı. Bu sıkılığı hayatında birkaç kez becermişti ve aldığı zevki tarif edemezdi.
Sonunda “Lanet olsun, siktir” diye kükrediğinde Lila titremeye başlamıştı. Kadınlığı kasılıp gevşerken birkaç sert vuruş sonrası Ahen de boşaldı. İçine dolan sıvının sıcaklığını rahim duvarında hissedebiliyordu. Dakikalar sonra kızı tutup bacaklarını yere indirmesini sağladığında dengesiz duruşuna alaycı bir gülüş sundu. Pelte olmuş bedeniyle suyun altında kalan Lila ise “Bitti mi?” diye fısıldadığında iki yanından belini tutan adam acımasızca dudağının ucunu yukarı kıvırdı ve “Bitmek mi? Daha yeni başlıyoruz” deyip kızın yüzünü duvara çevirdi.
Lila sırtına yaslanan sıcak ve ıslak göğüsle ne demek istediğini arkadan kadınlığının girişine dayanan aletle anlamaya çalıştı. Sırtını kavislendiren adam tek hamle de içine girdiğinde elleri duvara dayalı kız çığlık attı. Kalçası adama doğru kalkmış saçlarına dolanan el başını geri çekmeye başlamıştı. Ahen sertçe genç kızı becerirken Lila sabaha sağ çıkıp çıkamayacağını düşünmeye başlamıştı.
Gece uzundu. Siyah odanın içinde iki kez suyun altında ilişkiye giren ikili yatağa geçtiğinde sırtını başlığa dayayan Ahen iki kez boşalmasına rağmen hala kızla seks yapmak istiyordu. Yanında dizleri üzerinde duran kızın elini alıp aletine koyduğunda emir vererek “Okşa” dedi. Lila yorgundu. Kemikleri acıyor ve kadınlığı sızlıyordu ama itiraz edemezdi.
Adamın dediğini yaptı. Küçük eller arasındaki büyük alet kısa sürede yine kaskatı bir hale bürünürken onu üzerine çeken adam kucağına oturttuğu kızın kadınlığını okşamaya başladı. Parmaklarına bulanan ıslaklıkla hazır olduğunu anladığında içine gömüldü. Belinden tutup inip kalkmasını sağlarken ağzını kızın göğüslerine kapamıştı. Emiyor ısırıyor diliyle küçük tomurcuklara eziyet ediyordu.
Lila ne zaman biteceğini düşünmeye çalıştı. Çünkü sabahın ilk ışıklarına kadar birkaç kez daha birlikte olmuşlardı ve uykuya daldıklarında Lila bitik durumdaydı. Her şeyini bir katile vermişti. Anne ve abisinin katiline. Ezeli düşmanına. Uyandığında ne olacaktı? Ahen onu bir daha görmek istemezse ne yapacaktı? Uykusunda bile içinde olduğu karanlık odada kaybolurken kaderi tam da bu gece değişmişti.