#Dilda
Aşiret ağaları benden cevap beklerken ilerde duran annem ellerini birbirine bağlamış kabul etmemi söylüyordu. Gözlerim abim bulduğunda gözlerinde ilk kez bana karşı nefret yerine başka duygular vardı.
"Dilda!"
Amcamın sesiyle gözlerimi amcama çevirdim.
“Berdel benle olacak?”
Son defa sorduğumda amcam başını salladı. Başımı sağa sola salladım.
“Emin Ağa'nın oğlu ayağa kalkacakken bedel ne diye oluyor?”
Öfkeme yenilmemek için gözümü yumdum.
“Dilda yerini bil!”
Abimin sesiyle gözlerimi açtım. Dönüp yüzüne baktığımda az önce yüzünde gördüğüm ifade gitmiş yerini yine nefret almıştı. Bakışlarımı ağalar üzerinde gezdirip amcam ve babamda durdum.
“Yerimi evelallah bilirim amma Eroğlu aşiretinin oğlu ayağa kalkacakken Demirhanoğulları’ndan onlara bedelle kız vermek aşiretimize sığar mı!?”
“Yusuf daha ayağa kalkmamıştır! Şehre gidecek orada tedavi olacak! Ayağa kalktığını görmeden Eroğlu aşireti hakkı olarak Şivan’ın kanını dökecek!”
Amcamın dediğiyle gardım yıkılırken başka kız mı yok demek istedim ama yoktu! Devlet gözünde reşit olan bir tek bendim!
“Dilda kızım bunu abin için yapman gerek!”
İsrar Ağa’ya döndüğümde diğer aşiret ağaları dediğine baş sallıyordu.
“Hem karar verilmiş! Yusuf’a bedel olarak Eroğlu aşiretine gelin gideceksin!”
Cevat Ağa’nın dediğiyle gözlerimi yumup öfkemi yuttum. Berat’tan başkası bana dokunamazdı! Berat’tan başkasına kadınlık etmeyecektim! Elimi belimdeki çakıya götürüp çakıyı çıkardım. Gözümü açıp aşiret ağalarına baktığımda bana bakıyorlardı.
“Er yaptığının ardında dağ gibi kalır!”
Cevat Ağa başını sallarken “Er olmayan köşeye geçer saklanır!” dedim.
Gözümü Cevat Ağa’dan çekip aşiret ağalarının üzerinde gezdirdim.
“Haklı değil miyim!?”
Aşiret ağaları zorla evet derken "Abimde erdir! Er olan canından geçer amma ne kaçar ne de kadın eteğinden medet umar! Yaptığının ardında dağ gibi durur ve gelene razı olur!” dedim ve geri çekildim.
Aşiret ağaları başlarını memnuniyetsizce sağa sola sallayıp amcam ve babama bakarken “Seni kardeş düşmanı!” diye bağırıp yerinden kalkan abimle yerimden kıpırdamadım. Yanıma gelip elini kaldırdığı gibi “Şivan!!!” diye bağıran amcamla öfkeyle yüzüme bakıp elini yumruk hâline getirdi. Amcam yanımıza gelip aramıza girdi. Amcam, abime oturmasını söylerken İsrar Ağa konuştu.
“Kızım, abinin sakat kalmasına razı olur musun?”
“Töremiz hak arayana hakkını vermeyip edilene göz yumacaksa ağalık postunuzdan çekilin!”
“Sen ne dersin Dilda!?”
Cevat Ağa’nın bağırmasıyla “Ne dediğim bellidir! Töremiz koruyup kollamak, hakkı hak sahibine vermek için değil miydi!? Amma görürüm ki töremiz kadın hata ettiğinde bedelini kadına ödetirken, er hata ettiğinde eri koruyup kollar! Bedelini de kadına, kıza ödetir!” dedim.
Cevat Ağa kıpkırmızı olurken aşiret ağalarına döndüm.
“Benden medet uman ağa varsa ayağa kalksın yerine de karısı otursun! O zaman benden medet ummaya hakkınız olsun!”
Ağaların öfkesini görsem de yüzümü çevirdim. Babamla yüz yüze geldiğimde yüzündeki üzüntüyle kalbim acısa da Berat’tan başka birinin bana dokunmasını istemiyordum.
“Baba beni affet!”
Geri çekilip eve doğru yürümeye başladım. Aşiret ağalarının avluda yükselen seslerini bu davanın çok su götüreceğini haber ediyordu.
“Bilerek bu vakti beklediler!”
Berat bana arka çıkmaması için yol için Ankara’ya gideceği vakti beklediler! Kolumdan tutulduğumda durdum. Annem gözümün önüne geldiği gibi yüzüme tükürmesiyle gözlerimi yumdum.
“Sen!”
Ağzından kaçan hıçkırıkla susarken gözlerimi açmadım. Kolumdan tutup beni sarstı.
“Dilin abin için ne der!? Dilin ocağına düşman olmuş!”
Gözlerimi açtığımda yüzünden ıslaklıkla bana iğrenerek bakıyordu.
“Berat için abimden geçtin!”
Yüzüme indirdiği tokatla sakinlikle gözlerimi yumdum.
“Berat karısıyla gününü gün ederken sen onun için ocağını ateşe verirsin!?”
Elleri üzerimden kayıp eteğimi bulduğunda yere diz çöktüğünü anladım. Gözlerimi açıp baktığımda göğsüne vurarak “Seni doğuracağıma taş doğursaydım!” dedi.
Keşke taş olsaydım.
“Abini düşünmüyorsun karısını, çocuklarını da düşünmez misin!?”
Avazı çıktığı kadar bağırırken yengemde ilerde yere çökmüş Elif’e sarılarak ağlıyordu. Bir şey demeden odama yürüdüm. Odanın kapısını açıp içeriye girdim. Kapıyı kapatıp döşeğe yürüdüm. Döşeğe oturup dışarıya baktım. Aşiret ağalarının sesleri gelmeye devam ederken gözlerimi yumdum.
“Abim kendi etti kendi bulsun!”
Gözümden süzülen yaşla dudaklarımı ısırdım. Herkes bana düşman olacaktı, biliyorum amma yapamazdım! Açılan kapıyla elimi yüzüme götürüp yüzümü sildim. Boğazımdaki yumruyu yutup önümdeki cama bakarken “Kalbinde hiç mi merhamet yok!?” diye arkamda konuşan annemle cevap vermedim.
Kapı sertçe kapanınca sırtıma inecek darbeye hazır bekledim.
“El oğlu için abisini öldürenin bu ocakta yeri yoktur!”
Gözlerim dolarken “Analık hakkımdan geçtim!” dedi.
Yanağımdan yaş süzülürken konuşmaya devam etti.
“Amma bil ki Şivan’a bir şey olursa Allah’ın peygamberinin üzerine yeminim olsun ki sabahında Berat’ın cenazesini görmesen namussuzum!”
Uzuvlarım buz keserken önüme geldi. Çenemden tutup sıktı.
“Yüreğime ektiğini ateşi yüreğine ekeceğim!”
Yüzünü yüzüme indirip “O zaman benle beraber mezara gelir Berat’a ağlarsın!” diye bağırdı.
“Yapmazsın!”
Başını sağa sola salladı.
“Allah’a yemin olsun ki Şivan’a dokunulduğunda Berat’ın canını alacağım!”
Çenemi serbest bırakıp “Kaynanası atını zehirlediyse bense bedenini zehirlerim!” diye bağırıp odadan çıktığında başımı sağa sola salladım.
“Berat!”
Hayır, Berat’a bir şey yapa...
“Yapar!!!”
Kalbim korkuyla atarken yerimden kalkıp odadan çıktım.
“Ana!!!”
Sesim evin içinde dolanırken annem gözükmüyordu. Merdivenlerden inip odasına doğru yürüdüm. Odasına girdiğimde sandığında bir şeyler çıkardığını görünce koşarak yanına gittim.
“Ana-”
“Bana ana deme!”
İşine geri dönüp sandıktaki eşyaları boşaltmaya devam etti.
“Berat’tan başkasının bana dokunmasını istemem!”
Boğazım düğüm düğüm olurken önünde ağlamak istemiyordum. Yanına çöküp elini tuttum. Elini geri çekmek istese de izin vermedim.
“Ana halamın kızı bir sene sonra devlet gözünde reşit olacak! O vakte kadar beklesinler! Bedel-”
“Töreyi bilmez gibi konuşma! Berdel olmasa abini öldürecekler!”
Ağlayıp sandığından eşyaları çıkarmaya devam etti. Bir sene beklesinler ne olacak? Sadece bir sene! Beyaz bit örtüyü açıp içindeki silah ve bıçağı görünce önümdekilere baktım. Bıçağı eline alıp ucunu açtı. Bıçağın içindeki yeşil tozu bana gösterip “Şivan öldüğünde Berat’ta ölecek!” dedi.
Elindeki bıçağı almak için hamle yapsam da elini geri çekip tozu beyaz beze döktü.
“Bundan binlerce var! Birini alsan binini getiririm!” diye bağırıp bezi göğsüme doğru fırlattı. Bezi göğsüme bastırıp “Yüreğimdeki acıya bu bezle ortak olacaksın!” dedi.
“Hayır!”
Yanağımdan akan yaşlara engel olamazken “Şivan canım! Berat el oğludur!” dedi ve elini göğsümden çekip ayağa kalktı. Dışarıya doğru yürüdüğünde “Ana!” diye bağırdım.
“Bana ana deme!”
Bezi göğsümden çekip içindeki yeşil zehre baktım. Berat'ı öldürür, biliyorum. Gözünü kırpmadan abim gibi biri için Berat’ı öldürür!
“Ka-”
Boğazıma oturan yumruyla gözümden yaşlar süzüldü. İlk defa canım yanarken konuşmaya devam edemiyordum.
“Eroğlu aşireti akşama burada olacak! O vakte kadar düşün! Berat’ın ölmesini istemiyorsan berdele evet diyeceksin!”
Odadan çıkıp giderken çaresizlikle ağlayarak başımı kıyafetlere gömdüm...