Gözünün önüne gelen kardeşinin tutmayan bacaklarıyla öfke tüm bedenine sirayet etti! Yüzünü babasına dönüp “Ne demek kan dökülmeyecek!?” diye bağırdı.
Babası Emin Ağa derin bir nefes alıp elindeki tesbihi ağır ağır çekti.
“Devletten Yusuf'un ayağa kalkacağı haberi gelince aşiret kan dökülmesini istemez!”
Bir ay öncesinde Şivan Demirhanoğlu, Midyat'a geldiğinde Eroğlu aşiretine konuk olmuştu. Eroğlu aşiretinden Yusuf’la at yarışı yaparken Yusuf yarışı kazanması üzerine Şivan'la alay edince aralarında kavga çıkmıştı. Kavga büyüyüp yumruklar konuştuğunda Şivan, Yusuf’u kayalıktan aşağıya itmişti. Yusuf hastaneye götürülse de düşme sonucunda zarar gören bacakları yürüyemez hâle gelmişti. Bu durum tüm Mardin’de yeni bir kan davasının sinyalini yakarken Şivan soluğu Berat Ağa’nın yanında almıştı. Berat Ağa, Şivan’ı öldüresiye dövse de olan olmuştu. Amcası ve diğer aşiret üyeleri araya girince kan dökülmemesi için Emin Ağa’yı ikna etmeye çalıştılar. Emin Ağa, Berat Ağa’nın adaletine duyduğu güvenle son kararı Berat Ağa’ya bırakmıştı. Berat Ağa’nın kararı da kısasa kısas olmuştu. Yani Şivan’ı da kötürüm bırakmak ama öncesinde karısı Ani’nin önerisini uygulayacaktı. Yusuf’u Ani’nin abisi Mihr’in İstanbul’da çalıştığı hastaneye götürdüler. Mihr ve diğer doktorlar Yusuf’u inceleyip testlere tabii tuttuktan sonra alacağı fizik tedaviyle yürüme ihtimalinin yüksek olduğunu söylediler. Bu haber Eroğlu aşiretinde güneş gibi doğsa da Riyad Ağa için bu güneş geçerli değildi! Sofrasına konuk ettiği adam canına kast etmişti! Riyad Ağa’ya göre o canı almak şarttı!
“Kanım ayaklar altına alınmış sen bana aşiret böyle demiş dersin!”
Riyad Ağa öfkesini zapt edemezken annesiyle göz göze geldiğinde annesinin gözünden akan yaşla öfkesi daha da büyüdü.
“Şivan kardeşimi kaç vakittir sandalyeye bağladı! Devletin söylediği daha olmamışken o pisliğin kanını dökmez miyim!?”
Sesi gümbür gümbür etrafta yayılırken Emin Ağa elindeki tesbihi yere bırakıp ayağa kalktı.
“Yusuf’um o doktorla ayağa kalkacakken Şivan'ı öldürsen o doktor Yusuf’a merhem olur mu? Avşar ve Serhat Ağa, gelinlerinin kardeşinin Yusuf’a bakmasına izin verirler mi!?”
Emin Ağa’nın derdi belliydi. Oğlu Yusuf daha yeni on dokuz yaşına girmişti. Askere gidip döndüğünde evlenecekti! Yusuf’un son nefesine kadar o sandalyede kalmasını istemiyordu.
“Başka tabibe gideriz! Tek tabip o adam mı!?”
Riyad Ağa’nın öfkesi durmuyordu ama Emin Ağa kararını çoktan vermişti.
“Tanıdığım, sözüne güvendiğim Berat Ağa varken başka takibe gitmem!”
Berat Ağa’nın Şivan hakkında verdiğim hüküm Eroğlu aşiretinde adaletine, mertliğine olan güveni arttırmıştı! Bundan dolayı Emin Ağa, Berat Ağa gibi mert bir adamla düşman olmak istemiyordu.
“Şerefimiz yerde mi kalacak!?”
Riyad Ağa öfkeden delirirken odada “Abi!” diye yorgun bir ses yankılandı.
Az önce Riyad Ağa’nın gözünde canlanan tekerlekli sandalye şu an kanlı canlı karşısında duruyordu.
“Kan dökülmesini istemem! Ayağa kalkmak, yürümek isterim!”
Yusuf abisi Riyad Ağa’ya bakarken Riyad Ağa yumruğunu sıkmış Yusuf’un bacaklarına bakıyordu. Buralarda ağa oğlu olsan da eksik olunca eksik gözle bakıyorlardı. Daha dün kanı olan amcaoğlu Ahmet bile kendisine acıyan gözlerle bakmıştı. Hâl buyken son nefesini bu sandalyede oturarak vermek istemiyordu. Böyle bir umut doğmuşken namını kendisinden önce duyduğu Berat Ağa’nın bulduğu tabibe tek güveniyordu.
“Abi kanımız yerde kalmayacak ama kan dökülmeyecek!”
Yusuf abisinin kendinden yana karar vermesi için bakarken annesi Süreyya konuştu.
“Oğlumu o eksik, kusurlu, lekeli kızla evlendirmem Emin Ağa!”
Riyad Ağa, annesine bakarken annesi koşarak Emin Ağa’nın yanına vardı. Emin Ağa’nın elini tutup “Emin Ağa başka kız mı kalmadı!? Neden o eksik olanı verirler!?” diye bağırdı.
Berdel olacağını anlayan Riyad Ağa kardeşi Yusuf’a baktı.
“Kardeşimin bu hâle getirdikleri yetmezmiş gibi bir de bizle alay eder gibi kardeşime eksik bir kız mı verirler!?”
Bağırması üzerine Emin Ağa ve Süreyya birbirine bakarken Yusuf konuştu.
“Abi kız benle değil senle evlenecek.”
Riyad Ağa duyduğuyla gözü seğirirken “Baba!!!” diye bağırdı.
Emin Ağa, karısı Süreyya’nın yanından geçip oğlu Riyad Ağa’nın önüne geldi.
“Yusuf kabul etmek istemedi!”
Emin Ağa başını öne eğerken Yusuf konuştu.
“Bu hâldeyken kimseyle evlenmem abi.”
Yusuf göre; tek başına ayakyoluna bile gidemezken bir kadına mı kocalık edecekti? O kadının gözünde kendisini küçük görmek istemiyordu. Bundan dolayı babasında berdelin kendisiyle değil abisiyle olmasına karar vermesini istemişti. Babası da kabul edip aşirete berdelin Riyad Ağa’yla olacağını söylemişti. Süreyya, Emin Ağa’ya Riyad Ağa’nın yüzük parmağını işaret etti.
“Oğlum Gevher’le evlenecek! Bu evlilik olmazsa kardeşimin yüzüne nasıl bakarım!?”
Süreyya oğlu Riyad’a denk gördüğü kardeşinin kızı Gevher’i Yusuf düşmeden bir ay önce istemiş ve Yusuf düşmeseydi yeğeni ve oğlu çoktan evlenmiş olacaktı ama şimdi gel gör ki dağ gibi oğlu yarım bir kızla evlenecekti! Süreyya böyle eksik ve vücudu yara lekeleriyle dolu bir kızı vereceklerini bilmeden oğlu Yusuf ve Demirhanoğulları gibi güçlü bir aşiretle dünür olacağı için kabul etti.
“Baba! Sen bana haber etmeden kendine göre nasıl iş görürsün!?”
Riyad Ağa’nın bağırmasıyla irkilen Süreyya oğlu Riyad’a baktı. Riyad kan dökmek istediği için aşiret toplantısına katılmayıp sulhtan yana olmadığını belli etmek istemişti ama gel gör ki her şey kucağına atılmıştı.
“Oğlum her şey orada karar verildi! Daha aşiret bir şey demeden Yusuf evlenmek istemediğini söyledi! Ananda, Yusuf için kabul etmek istedi. Yusuf olmaz dediğimde geriye bir tek sen kaldın!”
Riyad Ağa’nın kan beynine sıçrarken her an eli belindeki silaha gidebilirdi.
“Kusurlu, eksik, lekeli bir kadınla evlenip şerefimi yerde bırakmam!”
Emin Ağa sıkıntıyla başını sallayıp “Yusuf için Gevher’le olan nişanı bozmayıp Şivan’ın kardeşi Dilda’yla evlenmezsen babalık hakkım sana haramdır!” dedi.
Riyad Ağa belindeki silahı çıkarıp camı ateşlerken babasına öfkesini kustu!..