Bölüm Ersin'den..
Erkekler ağlamaz-mış...
Kim uydurdu bu aptal lafı? Bal gibi de ağlar! Hem de bir yumruğunu ağzına tıkayıp diğeriyle başına vura vura ağlar. Öyle bir ağlar ki... Yatağında mis gibi kokan, yarı çıplak ve saf bir kız yatarken günlerdir elini hiç bir kıza sürmemiş adam ağlar. Sinirden ağlar, salaklığına da...
***
Bir kız gördünüz ve gördüğünüz an dikkatinizi çekti.
Kız güzel, kız bakımlı, kız zeki...
Kız cıvıl cıvıl, kız neşeli, kız işveli...
O kız bir arkadaşınızla sevgili... Kızı görmezden gelirsiniz değil mi? Kızın o adama aşık olmadığını anladığınızda ise gözlerinizi açar ve denemeye karar verirsiniz. Sizi fark etmesi icin elinizden geleni yaparsınız ama o bir türlü gözünü açıp size bakmaz...
Zaman gelir, kızın sizden hoşlandığını düşünüp yakınlarışınız. Sonra tam öpeceğiniz zaman kız size bir başkasının ismiyle hitap eder!
Normal şartlar altında, gururlu bir erkekseniz kızı bırakır gidersiniz. Anormal şartlar altında, bu kıza değer vermediğiniz ve sadece yatağa atmaya niyetlediğiniz durumları iceriyor, duymamış gibi yapıp üzerinize atlayan kızı arabanıza sokarsınız.
Bu kıza aslında bir gay olduğumu söylemem hangi şarta ve duruma uyuyor, bana bunun cevabını verebilir misiniz? Söyler söylemez pişman olduğum için de bunun bir sır olduğunu ve saklaması gerektiğini söylememiş olsaydım en azından birilerine sorar ve doğru olup olmadığını teyit ederdi; arkadaşlarıma değil, herhangi bir kıza sorsa doğruyu öğrenmesine yeterdi. Çünkü sorunun muhatabı olan kızı ya da yakın bir arkadaşını götürmüş olma olasılığım oldukça yüksekti. Aramızda kalmasını istedim çünkü tam bir geri zekalıyım; onun öpücüğünü geri çevirdiğimde gözlerindeki kırgınlığı görmeye dayanamayan bir malım.
Kıza aşık falan değilim. Kızgınım! Kendime ve en çok da bana yaptırdığı sebepsiz saçmalıklar yüzünden yanımda yatan güzelliğe...
***
Babamın beni evlendirmek gibi bir niyeti olduğunu bilsem Mardin'e ayak basar mıydım? Tabii ki... Onu ikna edebileceğim gibi saçma düşüncelere kapılıp yine tıpış tıpış giderdim. Yıllardır düşmanlarının biricik oğlunun canından edeceğinden korkan adamın beni parasız bırakmayacağını bildiğim için de her türlü isyan ederdim. Etmiştim de... Düşündüğüm gibi işe yaramıştı da... Kızla evlenmem dediğimde yedek bir adayları daha olduğundan haberim yoktu tabii ki.
Gündüz evi ayağa kaldırmıştım ve babam kolayca pes etmişti. Ya da ben kapıdan içeri giren hipopotam gibi ağzını ayırıp esneyen kızı görene kadar öyle olduğunu düşünmüştüm. "Evlenmem" kelimesini sadece Güzide için söylediğimi düşünüp yedek adayı karşıma çıkaran babam, benden daha zeki olduğunu yüzündeki o absürt gülümseme ile ortaya koyduğunu düşünüyordu.
Evlenmiyorum diyen ben, benim Turuncu'nun aklına uymuştum. Birbirimize karışmayacak, özgür bir hayat yaşayacaktık... Düşününce kolaydı. Uygulamada daha ilk dakikadan yatmıştı.
Düğüne giderken kafamda kızlar, partiler dönüyordu. Sonra onu gördüm; gülümsüyor, işveyle göz kırpıyor, bana bakıp kırıtıyor ve en kötüsü bunları yaparken beni ne hale getirdiğini hiç ama hiç bilmiyordu.
Düğün sonunda ortalık karışmasaydı gece neler olacağının farkında değildi.
Arabada Mardin hava alanına gittiğimiz sırada, yanında kız arkadaşı varmış gibi rahatlıkla gelinliğini kaldırarak bacaklarını ovalarken aklımdan geçenleri bilmiyordu. Elini ensesine atıp dururken ve bembeyaz gerdanında elini gezdirirken de...
Alkol rahatlatır, belki uyutur demiştim. İki şişe rakının dibini görmüştüm ama hayallerim uyuşan bedenime inat fazla renkli olmaya başlamıştı. Hele bir de evli olma durumu vardı ki... Bir yanım durmadan, "Lan kız senin nikahlı karın, bir şey olmaz. Günah bile değil." diyordu ki ona uymamak kendime ihanet gibiydi.
İstanbul'a gelene kadar sinirlerim öyle gerilmişti ki rahat tavırları yüzünden onun da azıcık acı çekmesini istedim. Benim kadar olmasa da birazcık rahatsız olmalıydı. Adalet istiyordum. Tam da bu sebepten onu delirttim. Hâlâ nasıl bana tekme, yumruk dalmadı bilmiyorum. Keşke vursaydı. Belki kafamda doğru noktaya vurur ve bayılamama sebep olurdu.
Duş alıp yatarken bile yanıma uzanmak yerine aklını kullanıp bir bahane bulacağını ve diğer odalardan birine gideceğini düşünmüştüm ama kızdaki rahatlık kimsede yok.
Yediğim onca soğuk suyun etkisini saniyeler içinde yok etmeyi başardı. Onu, yanında başka kızlar varken bile soyunmaya utanan cinsinden olduğunu düşünmüştüm, omzundaki bornozu yere atıp beni yanılmıştı. Bakmak istemiyor ama çıkardığı sesler yüzünden istemeden gözlerim vücudunda dolanıyordu. Dakikalar eziyet olunca kendimi arkamı dönmeye zorlamam hiç bir işe yaramamıştı. Kız yine görüş açıma girmişti ve ben artık bu hareketinin bilinçli olduğunu düşünmeye bile başlamıştım.
Yanıma yatması neyse de uyuduktan kısa bir süre sonra bana dönüp karnıma elini yerleştirmesi...
Elini tutup yatakta hızla doğruldum. Uyanık olduğunu, benimle dalga geçtiğini düşündüğüm kısa süre zarfında düşünmeden onu altıma aldım.
Saçları yastığa dağılmış, karmakarışıktı. Yüzü yatarken kapatmayı unuttuğu ışıkla parlıyordu. Daha önce fark edilmeyen çilleri de öyle... Gerdanı, boynundaki o uzun kemiğin ortasındaki minik çukuru, dantelin tam kapatmadığı göğüsleri...
Elimden önce hafifçe gelen kokusunu almak için burnumu uzattım. Boynunun yanına bastırdığım yüzüme sinek kovalar gibi çaktığı tokat ile omuzlarını tutan parmaklarım sıkılırken yine mırıldanıp altımda hafifçe kımıldandı. Bir bacağı kalçama dolanırken dudağında oluşan hafif gülümseme benimle dalga geçiyordu.
Kız uyuyordu.
Kız bana ne yaptığını umursamıyordu.
Kız çoktan öpülmeyi hak etmişti.
Ben de uyanmasını göze alıp çoktandır istediğim şeyi yaptım. Onu hayallerimde olduğu gibi öptüm.
Boynunu, yüzünü, dudaklarını dakikalarca öptüğüm halde uyanmamıştı. Ya cidden derin, fazla derin uyuyordu ya da öpülmeye alışmıştı. İkincisini düşünmek yine canımı sıkmıştı. Alkolün bulandırdığı aklıma küfür ederek geri çekildim. Kızı öpmek demek ileri gitmekti. İleri gitmek demek boşanmaya veda etmekti. Ufak bir kontrolsüzlük yüzünden özgürlüğüne veda edecek kadar salak değildim. Hem de ben onu öperken başkasını düşünen bir kız yüzünden!
Sinirle yataktan çıkıp dolabı açan ellerimdeki titreme, ağrıyan yerlerim, terleyen vücudum ve artık kullanılamaz hâle gelmiş son irade kırıntılarım ile kıyafet baktım. Yoktu. Gözlerim odada dolanırken valizleri arıyordu ama onlar da yoktu. Sabrım hiç yoktu. Ben de bu yüzden odadan çıkıp lanet ayakkabılarımı, kıyafetlerimi ve araba anahtarlarımı aramak için kapıyı açtım. Koridora attığım ilk eğreti adımımdan sonra karşımda duran adam bana bakarken ne yaptığımı fark ettim. Evlendiğim gece karımı bırakıp gidiyordum. Bir başkasının koynuna gittiğimi düşünüyor gibi bakıyordu. Haksız da sayılmazdı. Aynen düşündüğünü yapacaktım ama az buçuk kafam çalışınca derin bir nefes alıp "Su istiyorum. Bir de ağrı kesici. Başım çatlıyor." diye geveledim. Sonra da arkamı dönüp yavaşça koşarak çıktığım odaya doğru yürümeye başladım. Ayaklarım geri geri gidiyordu ama başka çarem yoktu. Ya sabaha kadar eziyete katlanıp erecektim ya da elimden bir kaza çıkacaktı. Odaya girdiğimde gördüğüm manzaraya ayrı, direkt yatağa odaklanan bakışlarıma ayrı söverken kız döndü ve üzerindeki ince örtüden de kurtuldu.
Bir kızın teni bu kadar güzel olmamalı. Bacakları bu kadar düzgün de olmamalı. Akıl sağlığım için böyle kalça hiç olmamalı... Bu kadar güzel şey bir araya gelmişken üzerine o minik danteller hiç ama hiç giyilmemeli...
Tamam Allah'ım, bir kuluna bu kadar nimet verdin, iyi de olmuş ama azıcık hayatta kalma ve kendini koruma üç güdüsü ya da sağ duyu niye vermedin?
Hiç benim gibi adam gay olur mu? Hadi oldu diyelim, bunu görünce tercihlerini sorgulamaz mı? Bizi de sen yarattın, niye bu eziyet!