DENİZ ....
Bütün gün proje çizmekle uğraştıktan sonra sırtım sandalyeye yapıştı. Boynumdan kuyruk sokumuma kadar tüm omurlarım ağrıyordu sanırım vücudum iptal olmak üzere. Saat altı olmuş, abim bir saat önce çıktı. Yorgun olmama rağmen canım hiç eve gitmek istemiyor, herhangi bir programda yok. Aklıma abimin ajanlık işi gelince içimdeki merak cinleri kıpırdamaya başladı, bu en sevdiğim duyguydu. Bilgisayarımı kapatıp çantamı aldığım gibi adres kağıdına baktım ve ofisten çıktım. Gideceğim yer çok uzak değildi.
Okulun kapısına geldiğimde dikkatimi ilk çeken evin mimarisi oldu. Mesleki deformasyon olsa gerek. Üç katlı harika bir konak. Abimle en çok sevdiğimiz işler bunun gibi konakları restore etmek. Gerçi bu evin elden geçmiş olduğu belli. Mermer merdivenleri çıkıp kapıyı çaldım. Kapı açıldığında karşımda otuz iki dişini gösteren bir kız çıktı. Onun gülen yüzünü görünce insan istemsiz olarak gülümsüyor.
"Merhaba hoş geldiniz. Ben çıkıyorum ama şu karşı odada Nil hanım var size yardımcı olacaktır"
Koluna çantasına attığı gibi kapıdan çıkıp hızla merdivenleri indi ve gitti. Konuşma fırsatı bile vermemişti. İçeri girdiğimde içeride hafif bir müzik çalıyordu, Duvarlarda dans eden insan resimleri vardı. İnsanı rahatlatan huzur veren bir yerdi. Daha içeri adım atmanızla sanki ruhunuz huzur buluyor, tüm sıkıntılar kapı dışında kalıyordu. Etrafı inceleyerek şu kaçarak giden çılgın kızın gösterdiği odaya doğru yürüdüm. Kapı aralıktı, kapıyı çalmak için elimi kaldırdığım sırada içeriden gelen oldukça sinirli bağırma sesiyle olduğum yerde kaldım.
"Ulan sen ne bok yemeye beni arıyorsun. Hangi cehenneme siktir olup gittiysen orada kal ve bir daha beni arama"
Kafamı içeri uzattığımda arkası kapıya dönük, kalem gibi vücudu olan bir hatun elindeki cam vazoyu duvara fırlattı. Ellerini pencerenin pervazına yaslayarak deri derin nefes almaya başladı. Belli ki sakinleşmeye çalışıyordu. İçeri girip girmemekte tereddüt etsem de içimdeki merak ve buraya kadar gelmiş olmak geri dönmemi engelledi. Geldiğimi belli etmek için kapıya iki kere vurdum. Hızla arkasını döndü ve kaşlarını çattı.
"Sende kimsin?"
"Benim gibi kazma birine dans etmeyi öğretecek birini arıyordum, galiba buldum"
Karşımdaki hatun gerçekten çok güzeldi. Abimin beni neden buraya yolladığını şimdi anladım ama esas anlamadığım neden beni gönderdi de kendi gelmedi. Benim kafamda deli sorular dolanırken o karşımda bir eli belinde diğer eli alnında duruyordu.
"Kusura bakmayın ben yalnız olduğumu sanıyordum. Telefondaki beni delirtince ..."
Gülümseyerek elimi kaldırdım, cümlesi yarım kaldı
"Boş ver tatlım hak edene haddini bildireceksin, ağzına sağlık"
Karşılıklı gülümseyerek koltuklara oturduk. Hareketleri o kadar zarif ve ses tonu o kadar sakindi ki karşısında büyülendim. Az önceki ağzı bozuk panterin bu kadının içinden çıktığına gözümle görmesem inanmazdım. Bana okul ve derslerle ilgili bilgiler verdi aynı zamanda bir partnere ihtiyacım olduğunu söyledi. Ya ben birini bulup getirecektim ya da o birini ayarlamaya çalışacaktı. Yarın ilk ders için anlaşma yaptık. Yeni başlamış bir gurubun ikinci dersi varmış yani bir kaybım olmayacak.
Biraz daha sohbet ettikten sonra gitmek için kalktım. Aslında sohbeti çok güzeldi hiç kalkmak istemedim. Beni uğurlamasına gerek olmadığını söyleyerek çıkış kapısına yürümeye başladım. Bir yandan da gözüm elimdeki telefonda abimi aramaya uğraşıyordum. Kapıyı açıp tam çıkarken adeta duvara tosladım, bir an kapıyı açmadığımı zannettim. Başımı kaldırıp karşıma bakınca karşımda sarışın, uzun boylu yakışıklı bir adam gördüm
"Oha be kızım önüne baksana"
"Sana oha, ben bakmıyorsam sen baksaydın"
EREN ...
Tüm günüm müşteri görüşmeleri ile geçti. En son gittiğim müşteriyi de bağladıktan sonra Zafer'i aradım. Birbirimize durum raporu verdikten sonra şirkete tekrar dönmeyeceğimi söyledim. Önce matbaaya sonra Nil'e gittim. Terasta hep beraber oturduğumuz gün sanki anlatmadığı bir şeyler vardı. O günden beri kafamı kurcalıyordu yavru kuşu biraz sıkıştırıp ağzından laf almaya kararlıydım. Onunla baş başa kalıp sohbet etmeyi de çok özlemiştim.
Nil'in kapısına geldiğimde ben çalmadan kapı çalınca çok sevindim çünkü elimde Nil'in broşürleri ve reklam afişleri vardı. Bir yandan onları düşürmemeye çalışırken kapıyı çalmak zor olacaktı. İçeri adım attım ki göğsüme hızla bir şey çarptı. Simsiyah saçlarını at kuyruğu yapmış, bembeyaz teni ve yeşil gözleriyle bana bakıyordu. "oha be kızım önüne baksana" dememle hiç beklemeden lafı çarptı "sana oha ben bakmıyorsam sen baksana" Sonra hızla merdivenlerden inmeye başladı. Arkamdan öküz dediğini de duydum. İçeri girip Nil'e seslendim. Şaşırarak yanıma geldi
"Sen nasıl içeri girdin?"
"Delinin biri çıkıyordu ben de o ara girdim. Şu elimdekileri nereye bırakayım?"
"Ne onlar?"
"Senin broşür ve afişlerin. Adamı arayıp bunları hemen getirmezse münasip bir yerine monte etmesini söylemişsin. Adamı kurtarmak için ben getirdim"
Nil karşımda kahkahayı bastı. Beraber yukarı çıkıp kendimize kahve yaptık sonrada terastaki koltuklara yayıldık.
"İyi ki geldin Eren benimde konuşmaya ihtiyacım vardı"
Yüzünden üzgün ve sıkıntılı olduğu anlaşılıyordu. onun bakışları ve hareketlerinden kendini nasıl hissettiğini anlayacak kadar iyi tanıyordum. O hem arkadaşım hem de kız kardeşim gibiydi.
"Akşam üstü Turgut aradı beni, görüşmek istediğini söyledi"
"Ne bok yemeye arıyor o it seni"
Turgut ismini duyunca yumruklarımı sıktım, sinirden tüm vücudum gerilmişti. Şu anda burada olsa kum torbası niyetine zevkle kullanırdım onu. Üç sene önce Nil'in karşısına geçip artık onu sevmediğini ve boşanmak istediğini söylemişti. tek celsede boşanmışlardı ama Nil'i toparlamak çok uzun sürmüştü. O günden sonra kalbine hiç bir adamı sokmadı. Etrafında dolaşan ona kur yapan bir çok erkek olmasına rağmen hiçbirine yüz vermedi. Güzel bir kadın olmasına rağmen o herif yüzünden aşka olan inancını tamamen yitirmişti. İçinde yaşadığı fırtınaları kimseye göstermedi hep güçlü durmaya çalıştı ama benimle beraberken küçük bir kız çocuğu gibi başını omzuma yaslayıp ağlardı. O herif yüzünden ailesi ile de arası açıldı. Hala da düzelmedi. Tam toparlanmışken ne diye yine ortaya çıkmıştı?
"Bilmiyorum. Ağzıma ne geliyorsa söyledim, dinlemedim sonrada yüzüne kapattım ama çok sinirim bozuldu. Ben onu görmek geçmişi hatırlamak istemiyorum. Bana yeterince zarar verdi daha fazlasına izin vermeyeceğim"
"Nil, yavru kuşum bak sen o adamı üç yıl önce arkada bıraktın tamam mı? Naz'da Zafer'de bende senin yanındayız sakın böyle seks artığı herif yüzünden sinirlerini bozma"
Az önce neredeyse ağlayacak olan kadın şimdi karşımda kahkahalarla gülmeye başladı.
"Ne ne seks artığı mı? Bunu ilk defa duydum süpermiş"
Bir yandan gülüyor bir yandan da gözünden akan yaşları siliyordu. Küçüğüm benim onun güldüğünü görmek dünyalara bedel.
"Sen şimdi onu bırak da şu Venedik'te sanki bilmediğimiz bir şeyler olmuş. Dökül"
"Ay Eren bazen senden korkuyorum, nereden anladın?"
Bilmiş bir şekilde gülümseyerek arkama yaslandım. O adamla yaşadığı kısacık anısını anlattı. Dinlerken hem şaşırıyor hem gülüyordum. Ben güldükçe ofluyor ve anlatmaya devam ediyordu. Evet gerçekten rezil olmuştu ama bir gerçek var ki bu kısacık sürede adam onu etkilemeyi başarmıştı. Bunu açıkça söylemese de anlatırken arada dalıp gitmelerinden anlaşılıyordu. Uzun zamandır ilk defa onun bir erkekten etkilendiğini gördüm. Sevindim aynı zamanda da kıskandım. O benim kız kardeşimdi başka bir adama ilgi duyması garip geldi.
bizim akıllı adamın ne kartını ne telefonunu almıştı. Sadece iç mimar olduğunu ve adının Burak olduğunu biliyordu
"Ya kızım belki elli defa yanında kız tavlamışımdır hiç mi öğrenmedin bir şeyler. İnsan bir bahane üretip telefonunu alır belli ki adamda senden etkilenmiş"
"Yok artık daha neler"
DENİZ ....
Bugün ilk dans dersim var. Benim gibi beceriksiz biri nasıl dans eder acaba? Kesin rezil olacağım. Birde kendime kavalye bulmalıyım acaba kimi kendime kurban etsem?
Kendi kendime çizim masamın başında söylenirken içeri abim ve Tolga abi girdi. O anda kafamda bir ışık yandı. Tolga abiyi kavalyem yapabilirim beni kırmaz hem abim de karşı çıkmazdı.
"Tolga abi dans kavalyem olur musun?"
İkisi aynı anda "hayır Deniz" dedi. Tamam Tolga ağır abi takıldığı için kabul etmemiş olabilir ama abim neden hayır dedi? İkimizde bir cevap bekler gibi abime baktık. Ellerini cebine soktu
"Tolga'nın senin kavalyen olmasında bir sorun yok kurbanın olabilir ama Nil'in Tolga'yı görmesinde sıkıntılı bir durum"
Adam kafasında bildiğin kıskançlık denklemi kurdu hem de daha hiç tanımadığı bir kadına karşı. Tolga kaşlarını kaldırarak abime baktı
"Yok artı abicim sen şimdi bu kadını kıskanıyor musun? Ulan kızla sadece yarım saat oturmuşsun"
Abim ona saçmalamamasını söyleyip daha bir şeyler homurdanarak odadan çıktı. Saatime bakıp dersime az kaldığını görünce çantamı aldım Tolga abiyi öperek şirketten ayrıldım.
Okula geldiğimde beni yine kapıda adını Şirin olduğunu öğrendiğim kız karşıladı. Neşeli tavırlarıyla bana soyunma odasını göstererek dolap anahtarını verdi. Özel eşyalarımı dolaba kilitleyip odadan çıktığımda Nil ile karşılaştık.
"Hoş geldin Deniz, hazır mısın?"
Üzerinde tüm vücudunu saran siyah bir tulum ayağında dans ayakkabıları vardı. Beline de püsküllü üzeri işlemeli bir şal sarmıştı. Birazdan gösteriye çıkacakmış gibi bir havası vardı.
"Aslında doğru soru sen bana hazır mısın?"
Küçük bir kahkaha atarak eliyle salonu gösterdi. İçeri girdiğimizde benden başka iki çift vardı. Sanırım kavalye işini Nil de çözememişti. Nil önce tango öğreneceğimizi söyleyerek temel adımlarla derse başladı. Adımlarını o kadar ustaca ve kıvrak atıyordu ki zamanım varken kaçsam mı diye düşündüm. Derse henüz başlamıştık ki kapı çaldı ve aralandı. Dün akşam kapıda çarpıştığım adam içeri girdi. Nil'e elindeki araba anahtarını göstererek duvar kenarına bıraktı. Tam çıkarken Nil ona seslenip eliyle içeri çağırdı. Nil'in çağırmasıyla tüm vücudu salonun içindeydi. Dün akşam sinirden dikkat etmemiştim ama adam gerçekten yakışıklıymış. Normalde sarışınları sevmem ama bu adam tüm düşüncelerimi değiştirdi. Uzun boylu geniş omuzlu ve mükemmel bir fiziğe sahipti. Nil gülümseyerek adamı yanıma getirdi.
"Deniz Eren, Eren Deniz. Beraber dans edeceksiniz"
O da bende hayretler içinde Nil'e baktık. Sanırım onunda bundan haberi yoktu.
"Ben bu adamla dans etmem"
"Ben çok meraklıyım sanki seninle dans etmeye"
"Hem şimdi ezersin beni"
"Gıcık"
Nil bir bana Bir ona baktı. Neler olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi.
"Nil bu adam yolda yürümeyi bilmiyor nasıl dans edecek?"
Bu sözümün karşısında Eren bir kaşını kaldırarak yandan gülümsedi. Önce ceketini sonra kravatını çıkartarak askıya astı sonra gömleğinin iki düğmesini açıp kollarını kıvırdı. Takım elbiseyle zaten yeterince yakışıklıydı bu serseri hali akıllara zarardı. Ağır adımlarla müzik sisteminin yanına gidere müziği başlattı. Nil'in elini tutarak salonun ortasın geldiler ve dans etmeye başladılar. Aralarında inanılmaz bir uyum vardı. Tangonun tüm sertliğini, tutkusunu, şehvetini hem yaşıyor hem de bize yaşatıyorlardı. Birbirlerine olan bakışları, Nil'in kıvraklığı, Eren'in onu sahiplenerek tutuşu inanılmazdı. Karşımdaki muhteşem gösteriyi izlerken bu ikilinin arasında kesin bir ilişki olduğunu düşündüm. Dansları son erdiğinde Eren yanıma geldi
"Tatmin oldunuz mu hanımefendi?"
Ben az önce bu adama yolda bile yürüyemez demiştim. Şimdi utancımdan nereye saklansam diye düşünüyorum. Tek kelime bile söyleyemedim.
İki saatin sonunda dans mı beni yordu yoksa Eren'in sürekli belimde ve sırtımda dolanan elleri ve burnuma dolan erkeksi kokusu yüzünden vücudumu kasmam mı bilmiyorum. Nil dersin bittiğini söylediğinde Eren yavaşça ellerini çekip benden uzaklaştı. Kulağım eğilerek "sekiz" dedi. Kulağımda nefesini hissedince tüm vücudum karıncalandı. Ne demek istediğini anlamadım. O da anlamamış olduğumu fark etti ki yüzünü yüzüme yaklaştırdı "tam sekiz defa ayağıma bastın güzelim" dedi. Askıdan eşyalarını alarak dışarı çıktı. Sinirden vücuduma yayılan adrenalin sayesinde yorgunluk falan kalmadı. Bu adam tam bir hödük.
NİL ...
Dersimi bitirip üzerimi değiştirdim. Odama geldiğimde Eren koltuğa yayılmış oturuyordu. Sırıtarak yanına yanaştım
"Ne oldu canım esmer güzeli yordu mu seni?"
"Bırak Allah aşkına kız cadının önde gideni"
"Peki o dans gösterisi kendini ispatlamalar neydi o zaman?"
"Biz ona kapak olsun diyoruz yavrucum. Ayrıca bugün emrivaki yaptın tamam ama bir daha o cadının kavalyesi olmam"
"İyi o zaman bende yakışıklı başka bir kavalye bulurum"
"Yakışıklı olmaz"
"Ha ha yakaladım işte etkilendin kızdan"
Eren daha fazla sıkıştırılmayı göze alamayarak ceketini ve anahtarlarını aldı "arabada bekliyorum" diyerek odadan çıktı. Bende eşyalarımı toparlayarak kazandığım zaferin keyfiyle arkasından gittim.
Akşam ablamlar bizi yemeye çağırmışlardı. Geldiğimden beri sadece bir gece birbirimizi görmüştük ve doyamamıştık. Hala Zafer'in bekarken yaşadığı yerde oturuyorlardı. İç mimara verdikleri ev ablamın sürekli yeni şeyler istemesiyle bir türlü bitmek bilmiyordu. Allahtan adam tanıdık çıkmıştı da sesini çıkartmıyordu. Tabii Zafer'in bu duruma daha ne kadar sabredeceği aramızda iddia konusu bile oldu.
Eve vardığımızda bizi ikisi de kapıda karşıladılar önce Naz ile sıkı sıkı sarıldım. Yıllardır beraber yaşıyorduk şimdi ayrı kalmak zordu. Sonra Zafer'e sarıldım, onunda benim için Eren'den farkı yoktu. O da bana sıkıca sarılıp alnımdan öptü "hoş geldin ballı baldızım" dedi. Onu çok seviyorum iyi ki ablam onunla evlenmiş. Salona gidip koltuklara yayıldık. Ev tam bir bekar eviydi, sade modern döşenmiş ve içeride çok az eşya vardı. İlk başlarda Zafer bu evde oturmak istemişti hem merkezi hem de işe yakındı ama ablamın ısrarlarına dayanamayıp yeni evlerini aldılar. Zafer'in konuşmalarından bu kararı aldığına pişman olduğu belli oluyordu. ablam yüzünden bir türlü kendi evlerine geçemiyorlardı. Ablam bize bir şeyler hazırlamak için mutfağa geçti. Zafer Eren'in haline bakıp
"Ne o pek bir yorgun görünüyorsun. Arada da dalıp dalıp gidiyorsun"
"Eniştem bugün benim dersime girip esmer bir afete kavalyelik yaptı ama kız bunun devrelerini bozdu"
Eren yanındaki yastığı doğruca bana fırlattı
"Sen gidip Naz'a yardım etsene bizi zehirlemesin senin dilin yeterince zehirli. Bu aralar çok konuşuyorsun sen ağız ishali oldun"
Kahkaha atarak yerimden kalktım tabii yastığı aynen geldiği gibi geri göndermeyi ihmal etmedim. Eren'i Zafer'in sinsi gülüşüyle baş başa bırakarak ablamın yanına gittim. Naz tüm ciddiyetiyle yemek hazırlarken kollarımı sıvayarak ona yardım etmeye başladım. Yemek konusunda tam bir felaket olduğunu biliyordum. Beraber yaşarken yemekleri ben yapardım onunda işine gelirdi.
Hep beraber bol sohbetli güzel bir gece geçirdik. Eren beni eve bıraktıktan sonra vakit kaybetmeden üzerimi değiştirdim ve kendimi yatağa bıraktım. Gözümü kapattığımda onun siyah saçları, deri derin bakan gözleri önümde belirdi. Tanışmamız tam bir felaketti ama sonraki yarım saat hiç bitmesini istemediğim kadar güzeldi. Acaba Eren doğru mu söylüyordu benim ondan etkilendiğim kadar o da benden etkilenmiş midir? Bu düşüncelerle uykuya daldım.