Gözlerimi her kapatıp açtığımda hep aynı kabusla uyanıyorum. Üç gündür bu odanın içinden çıkmıyorum. Kapısı kilitli olmayabilir ama, çıkmaya cesaretim yok. Korkuyorum, başıma ne gelecek bilmiyorum. Tabi daha kötü ne gelebilir ki? Onu bile bilmiyorum.
İlk gün yatağın üzerinde uyuya kalmıştım.
Odanın kapısı kırılacakmış gibi açıldığında korkuyla uyandım. Üzerime gelen kadının kim olduğunu dahi bilmezken, yatağın üzerinden çekilerek düşürüldüm.
"Oğlumun canına kıymamış gibi, birde burada yatıp uyuyor haspam" diyerek daha kendime gelmeden bu kezde ayağıyla karnıma tekme yedim. Yüzüne dahi bakmaya korkarken yediğim tekmelerin küfürlerin haddi, hesabı yoktu.
"Anne ne yaptığını sanıyorsun sen? Çık çabuk odamdan. Bir daha böyle bir şey yaptığını görmeyeceğim, o benim karım olacak kabullen artık" diyen oğlunun sözleri hiç bir etki göstermemiş gibiydi. Yüzlerine bakamasam da konuşmalarından anladığım kadarıyla ikisi de fazlasıyla sinirliydi. Ayaz annesini odadan çıkarttıktan sonra beni yerden kaldırıp tekrar yatağın üzerine oturmamı sağladı.
"Zümrüt buraya gel çabuk" diye bağırınca içeri bir kadın girdi.
"Bak şuna bir daha da annemin bu odaya girmesine müsade etme. Asmin sana emenat" diyerek çıkıp gitmişti odadan.
Ayaz gidince elinde acil çantasıyla gelip beni karşısına alıp incelemeye başladı. Her yerim acıyordu ama en çok kalbim acıyordu. Acaba oraya sürebileceği bir ilaç varmıydı? Yere düşünce kolum çok acımıştı ama tekmeleri her yerime geldiği için ne durumdaydım bilmiyorum. Pamukla yüzümün bir kaç yerini hafifçe dokununca canım çok acıdı ama belli etmek istemiyordum. Ellerimin üstü bile soyulup kanamıştı.
"Merak etme annem bir daha gelemez" diyen kadına umursamasızca cevap verdim.
"Sorun yok gelebilir, zaten burada ki herkesin derdi beni öldürmek değilmi? Kim ne zaman yapacaksa bir an önce yapsın başka bir şey istemiyorum" desem de
"Herkesi bilmem ama ben seni asla öldürmek istemiyorum. Kardeşim de olsa hak etmeseydi ölmezdi. Kimse kabul etmese de ben kardeşimin nasıl biri olduğunu çok iyi biliyorum Asmin" derken ilk kez yüzüne baktım. İlk kez kabullenen biri vardı, ana yinede başka bir şey söylemedim. Çünkü bilemezdim amacını, tanımıyorum. Kimseye güvenemezdim ki.
Ayaz odaya sanırım sadece kıyafet değiştirmeye geliyordu. Zümrüt abla yemek getiriyor, birde düğün için gelinlik ve bindallı seçmem için sürekli modeller gösteriyor. Sanki normal bir evlilikmiş gibi gelinlik seçmemi istiyordu. Oysa ki benim aklım kardeşlerim de Ali'ye bir şey yaptılar mı? Yusufum nerde, babam geldi mi öğrendi mi her şeyi? Babam iş için şehir dışındaydı, hiç bir şey bilmezken, bana gelinlik seç diyordu. Bana elleriyle kefen giydirip adını gelinlik koyuyorlar garip..
Bugün düğün varmış benimde biraz önce haberim oldu. Ayaz ve Zümrüt abla gelip haber verdi. Önce Ayaz gelip
"Ölü gibi balmayı bırak, birazdan Zümrüt'le birlikte kuaför gelip seni hazırlayacaklar. Düğün bugün, ve yanımda ölü gibi duran bir kadın görmek istemiyorum" deyip gitti. Demekki ölüden de gelin oluyormuş. Belki bedenim yaşıyordu, ama ruhum çoktan cenaze namazını kılmıştı.
Annem hep derdi can bedenden öyle kolay, kolay ayrılmaz. Can, bedende kaldıkça göreceğimiz çok çile, çok dert vardır. Can bu belki de eşini bulur, ne dert kalır, ne tasa. Canın, cananını bulunca ölüm bile mutluluk olur derdi. Sanırım benim canım, bundan sonra sadece dert, tasa görecek. Hiç bir zaman cananını bulamayacak. Asla anne ve babamın ki gibi bir sevgi yaşamayacaktı.
Zümrüt abla yanında bir kaç kadın ile birlikte gelip beni hazırlamaya başladılar. Ne dedilerse yaptım, sadece evet yada hayır şeklinde cevap verdim. Her şeyi Zümrüt abla kendi isteğine göre yaptı. Aynaya baktığım da bu benmiyim diye düşünmedi değilim. Bir kaç saat önce ölü gibi duran yüzüme, şimdi renk gelmişti.
"Ayy çok güzel oldu, maşallah gelinimiz çok güzel. Ayaz ağayada böylesi yakışırdı zaten" diyen kadına biraz gıçık olmuş olabilirim. Allah razı olsun ya.. Ayaz ağanın yanına yakışırmışım. Acaba o benim yanıma yakışırmıydı, bunu hiç düşündüler mi? Bana ölü gibi durma diyen adam, kendisi buz dolabı gibi soğuk, asık suratlı bir şeydi.
Zümrüt abla birazdan Ayaz gelip seni aşağı indirecek diyerek odadan çıktı. İnsanın içinde ne kadar acı olursa olsun kendini gelinlik içinde görünce, içinde bir şeyler umut ediyor sanırım. Aynaya baktığımda kendimi tanıyamadım, bu benmiydim? Gerçekten çok güzel olmuştum. Keşke her şey çok farklı olsaydı. Annem, babam, kardeşlerim yanında olsaydı. Belki o zaman aynada gördüğüm kız, bu kadar yabancı gelmezdi. Belki o zaman bu kadar korkmazdım. Ne düşüneceğimi bilemez halde öylece ayakta bekledim. Ayaz içeri girince utançtan kafamı kaldırmadım bile.
"Baban ve kardeşin düğünde olacak, beş dakikadan fazla konuşmak yok. Yanımdan ayrılmak yok, lafımı ikiletme" diyerek koluna takıp yürümeye başladık.
Ama benim aklım sadece babam ve kardeşimi göreceğim kısımda takılı kaldı. Onların burada olduğunu bilmek bile yüzümde küçük de olsa bir tebessüm oluşturdu.
Tabi benim bu küçük tebessümümü bile yanlış anlayan insanlarla doluymuş etrafım nerden bilebilirdim ki?
Kaç saat sürdü düğün bilmiyorum, bildiğim tek şey ise acayıp yorulduğumdu. Babamla kaç kez göz, göze geldik ama yanıma gelmedi. Gözlerimle yalvardım gelsin diye ama iki adım atıp gelmedi. Yusuf'um yanıma gelip "Abla ben seni çok özledim" diye sarılınca gözlerim dolup ağlamaya başlayınca Ayaz
"Sil göz yaşlarını çabuk, ağlamayı kes" diyerek ikaz edince daha çok ağlamak istesem de yapamazdım. Babamın karşısında bir şey yaparsa babam dayanamazdı ki.
Takı merasimi diye ayağa diktiler, iki saate yakın öylece geleni, geçeni öptüm. En son babam gelince "Babammm" diye sarıldım. Babam da sımsıkı sarılıp.
"Kızım Asmin'im gök yüzüm benim. Çok özür dilerim kızım, yüzüne bakmaya yüzüm yok. Annenizin emanetlerine sahip çıkamadım. Ben çok kötü bir babayım, evlatlarımı koruyamadım. Affet beni kızım.." diyerek sessizce konuştu. Sadece "Babam üzülme" diyebildim. Ben hepimizin yerine üzülürüm siz üzülmeyin. Babam boynuma annemin kolyesini takıp "Artık bu sana emenat, annen hep kızım evlenince ona takacağım derdi" diyerek elleri titreye, titreye boynuma taktı. Üzerimde o kadar takı vardı ama hiç biri bunun kadar değerli değildi.
Yerimize oturacağımız zaman Havin ana gelip. "Oğlum biz biraz gidelim, takıları çıkartsın öyle geliriz" diyerek kolumdan tuttu.
"Anne sakın saçma bir şey yapma. On dakikaya burada olacak Asmin" diyerek izin verdi. Oğlundan izinde alınca bu kez bileğimi sıkarak peşinden sürükledi resmen.
Kalabalıktan kurtulup bir odaya girince korkmadım desem yalan olurdu. Ama Havin hanımın derdi çok başkaymış.
"Bir tanesi bile senin değil bunların, hiç boşuna heveslenme" diyerek takılan tüm altınları çıkartmaya başladı. Hiç hevesim yoktu ki zaten. Koyun can derdindeyken onlar mal derdindeydi. Hepsini çıkartıp küçük bir sandığın içine koydu. Hepsini aldı sesimi bile çıkartmadım ama annemin kolyesini eş atınca.
"Onu vermem, onu babam taktı. Annemin kolyesi o " diyerek çektim.
"Belli oluyor, değersiz bir şeymiş. Taka, taka onumu taktı baban da" diyerek iğrenç bir şeye bakıyormuş gibi suratını buruşturarak konuştu. Bir sandık altının içinde oysa ki benim için en değerli olan o kolyeydi.
Zümrüt abla gelip beni tekrar götürdü Ayaz ağam gelsin demişmiş. Sanki kaçacağım.. Tabi bunu düşünmedi değilim ama, nereye kaçacaktım? Hem kaçarsam kardeşlerime bir şey yaparlar diye korktuğum için yapamam.
Zümrüt abla yanıma oturdu Ayaz halay başına geçmişti çünkü. İlk kez bu kadar dikkatli baktım, yada gördüm diyelim. Uzun boylu, esmer, kirli sakallıydı. Aslına bakarsan yakışıklıymış. Ama sanki çok önemli bir iş yapıyormuş gibi suratı yine asıktı. Herkesin yüzü gülerken onun ki asıktı. Belki de benimle evlendiği için böyleydi. Bana ölü gibi durma diyen adam karşımda, suratsız bir şekilde duruyor.
....
Düğün bitmemiş olsada Zümrüt abla beni odaya çıkardı. Karşıma geçip konuşmaya başladı.
"Asmin farkındayım hiç bir şey normal değil ama sana bir şey sormam lazım" dediğin de yüzüne baktım
"Asmin bakire misin, yoksa Berdan yada bir başkasıyla bir şey yaşadın mı?" diye sorunca ne diyeceğimi bilemedim. Berdan ismini duyunca bile miğdem bulanıyordu. Birde bana bir şey yaşadın mı diye soruyor.
"Beceremedi, kardeşin bana bir şey yapamadı çok şükür" derken vereceği tepki hiç umurumda değildi.
"Asmin özür dilerim ama bunu senin iyiliğin için sordum. İnan bana çok sevindim bir şey yapamadığına. Madem öyleyse bakire olduğunu Ayaz'a söyle, ona göre davranır" demiş sonrada bir sürü saçma sapan şey söyleyip gitmişti. Yemin ederim ne yapmaya çalıştığını anlamadım. Tüm bu anlattığı şeyler normal evlilikler için geçerliydi bence. Bizim durumumuza geçerli değildi.
Hem benim tek duam bana dokunmamasıyken, bana bunları anlatması çok saçmaydı.
Yatağın üzerine oturdum kurbanlık koyun gibi başıma gelecekleri beklemeye başladım. Na kadar zaman geçti bilmiyorum ama Ayaz bir hışımla odaya girip
"Çıkart üstündekini, önce duş al, sonrada hazırlan gel" diyerek konuşunca istemsizce gözümden yaş gelmeye başladı. Ama yinede dediğini yaptım. Odanın içindeki banyoya girip zorlanarak üzerimde ki gelinliği çıkarttım. Zümrüt abla gelinliği giydirirken içine beyaz bir gecelik giydirmişti. Duştan sonra kurulanıp tekrar üzerime giyindim. Göz yaşlarım bir an olsun durmuyordu. Hem ağlıyor, hemde geceliği giyiniyorum. Korkudan titreyen bedenimi sakinleştirmek istesem de olmuyordu. Acaba biraz daha beklesem uyuya kalırmıydı diye düşünürken banyonun kapısı aniden açıldı.
"Sabaha kadar seni beklemeyeceğim çabuk çık" deyince korkudan sadece "Tamam " dedim. Ben odaya geçince bu kezde Ayaz duşa girdi. Yatağın içine girip üzerime yorganı tamamen çekip ışığı kapattım. Beni böyle görmesini istemiyorum. Gecelik diye giydirdiği şeyden her yerim gözüküyor kısacık bir şeydi. Bunların uzunları daha usturuplu olanları yokmuydu acaba? Aklıma sürekli başka bir şeyler getirerek biraz sonra olacak olanlar için kendimi sakinleştirmeye çalışsam da olmuyordu. Bedenimin titremesine engel olamıyorum. Ayaz banyodan çıkıp odaya girince korkum daha çok arttı. Gözümün önüne Berdan'ın saldırdığı an gelmeye başladı. Kulağımda "Seni şimdi kim kurtaracak elimden" sözleri yankılanmaya başladı. Yatağın içinde kaçacak yer aradım ama Ayaz yatağa girince kaçacak yer kalmadı. İyiki ışıkları kapatmışım, benim bu halimi görmeyecekti. Ayaz yakınlaştıkca kaçmak istesem de bir anda üzerime çıkınca artık hiç bir şansım kalmadı.
"İlk ve son kez birlikte olacağım seninle, bir daha azla koynuma almam senin gibi birisini. Kim bilir kaç kişinin altına yattın, ben basit kadınlarla olmam." demişti. Söyledikleri ne kadar zoruma gitmiş olsada, yaşadığım korku hepsini bastırıyordu. İlk ve son demişti değil mi? Birazcık dayanabilsem, bir daha olmayacaktı ama yapamıyorum. Dokunduğu her an çığlık atmamak için dudaklarımı ısırıyorum. Ayaz'ın elleri fütursuzca bedenimde gezerken gözümden akan yaşları görmüyor. İçime attığım çığlıkları duymuyordu. Küfürler savurarak bedenimi hoyratça kullanırken
"Neden girmiyor bu kadar dar olması imkansız amına koyum" derken sesi ilk kez duraksadı. Bir kaç deneme sonrası içime girmesiyle bu kez dayanamayıp "Ahh" diye acıyla kıvrandım.
"Ne oluyor amına koyum?" diyerek üzerimden kalkıp ışığı yakınca yüzüme tuhaf bir şekilde bakmaya başladı. Bedenim hala titrerken yüzüne bakmaya korkuyordum. Ne kadar iğrenç bir şey olsada sanki bana dokunan Ayaz değilde Devran mış gibi hissettim. Daha önce başaramadığını şimdi başarmış gibiydi.
"Siktir sen bakire miydin?" sorusuna vereceğim cevap yoktu. Her şey ortadaydı zaten.