Konağın içinde ki kalabalık sessizce olanları izliyordu. Aslın da herkes ne olacağını biliyordu. Birazdan bu konağın ortasında biri ölecekti. Kimse belki suçu yoktur demeyecek, herkes intikamını al kanı helal diyecekti. Koskoca Derviş ağanın oğlunun, ölümüne sebep olan birisinin yaşamaya hakkı yoktu. Suçlu yada değil o ağa oğluydu sonuçta. Ayaz kolundan tuttuğu kadını ortaya insanların önüne fırlattı resmen.
"Alın size kardeşimin katili, itiraf etmiş ben öldürdüm diye." yüzüne bir kez bakmış ve bir kez daha bakmak istemiyordu. Eğer o gözlere bir kez daha bakarsa hiç iyi şeyler olmayacağını anlamıştı. Öfkeyle gittiği karakolda karşısına böyle biri çıkacağını asla beklemiyordu. Bu çoğrafya da en son göreceği şey gibiydi, karşısında ki kadın.
Kızıl saçları, mavi gözleri ve beyaz teniyle, bir melek gibi duruyordu. Kardeşini öldürdüğünü bilmese cennetten gönderilen melek sanardı. Ama biliyordu ki o bir katil, hatta daha fazlasıydı. Asla bu melek yüzlü şeytana kanmayacaktı. Öfkesi, siniri daha da çok artmıştı. Arabanın içinde "Bana ne yapacaksınız? Yalvarırım öldürün beni" diye yalvaran kıza bir kez olsun dönüp bakmadı. İçindeki öfke daha da çok artmıştı.
Madem ölmek istiyordu, o zaman kesinlikle istediğini yapmayacaktı.
Asmin kafasını kaldırmaya utanıyordu, üzerinde ki yırtık kıyafetle onlarca erkeğin ortasına atılmıştı. Hemde suçunu kabul etti, katil denilerek. Bundan sonrasını az, çok tahmin ediyordu, birazdan kafasına birisi sıkacaktı. Yada öyle olmasını istiyordu, duyduğu sesler kulağında çınlıyordu. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu. İlk kez konuşulanı bu kadar net duymuştu.
"Ya bu kız günahsızsa, bunun vebalini nasıl ödeyeceksiniz? Şu kızın haline bir bakın, hiç öyle birini öldürecek gibi de durmuyor. Berdan'ın nasıl biri olduğunu tüm Diyarbakır biliyor" diyen Miran ağaya, tüm ağalar hayretle bakıyordu. Aslında herkes bunu bilse de kimse söyleyemiyordu. Berdan'ın ilk vukuatı değildi sonuçta.
"Sen ne diyon lan?? Ne demek Berdan suçlu, şu orospuyumu savunuyorsun bize? Öldürdüm demiş daha neyi sorguluyosunuz?" diye ortalığı inleten Seyit, Miran'ın karşısına dikildi. İkisinin arasında ki gerilim gözle görünüyordu.
"Geberecek bu kadın anladınız mı?" diyen Seyit'in tek isteği bu kadından bir an önce kurtulmaktı. Aslında töre gereği bir kadını bu şekilde öldüremezdi, ama yine de tüm şansını deniyordu. Miran yerde oturan kızın elinden tutarak ayağa kaldırdı, üzerinde ki ceketi çıkarıp kıza uzatmıştı ki, Ayaz araya girip
"Kalsın ceketin üzerinde Miran ağa, sende giyin şunu" diyerek Asmin'e kendi ceketini uzattı. Asmin normal de asla böyle bir şeyi kabul etmese de şimdi mecburdu. Üzerinde ki elbise yırtık ve iç çamaşırı gözüküyordu.
Asmin uzatılan ceketi alıp giyindi, özellikle önünü kapattı. Asla bu halde kimseye gözükmek istemiyordu. Miran ve Ayaz iki kızgın boğa gibi bir birine bakıyordu.
"Bu kızı yedirmem size, haberiniz olsun" derken gayet ciddiydi. Eğer bir ölüm kararı çıkarsa anında Yavuz teğmeni arayıp kızı kurtarma planları yapmıştı bile. Çünkü asla bu kızın bir günahı olduğunu düşünmüyordu. Zaten vicdanı olan herkes bu kızın bir şeylere zorlandığını anlardı. Her kafadan bir ses çıkmaya başlamıştı. Kimisi kadın öldürmek törede yok intikam istiyorsanız, ya babasını, yada kardeşini öldürün derken. Kimiside kana, kan kadında olsa bedelini ödemeli diyordu. Asmin tüm bu duyduklarına karşı
"Beni öldürün... Berdan'ı ben öldürdüm cezama razıyım öldürün" diye bağırınca Ayaz delirmiş gibi Asmin'e bakıp konuşmaya başladı.
"Kimseye ölüm falan yok, madem cezanı ödemeye razısın. Cezanı ben vereceğim. Sen benimle evleneceksin, kardeşin de o hapisten bir ömür boyu çıkamıcak. Duydunuz mu beni?.... Bu iş kan davasına dönmeyecek, kimse de ölmeyecek. Bu konu burada kapandı" diye bağırdığın da konağın avlusunda ki sesler susmuş, ve herkes Ayaz'a bakıyordu. Kimse böyle bir şeyi beklemiyordu. Derviş ağa ve Seyit bir hışımla Ayaz'ın karşısına dikilip
"Sen ne dediğinin farkında mısın oğlum? Ne demek evleneceğim, kardeşinin katiliyle evlenmek ne demek?" derken sinirden eli ayağı titriyordu. Ayaz daha babasına cevap vermeden silah sesi ortalığı inletti.
Seyit belinde ki silahı çıkartmış ve Asmin'in kafasına dayamıştı ki son anda Miran'ın fark etmesiyle boşluğa gitti kurşun.
"Ne yaptığını sanıyorsun lan sen?" diye bağıran Miran hiç düşünmeden Seyit'e kafa atmıştı. Asmin korkudan tir tir titriyor ve biraz önceki kurşunun kendine sıkıldığını bildiği için korkudan ayakta duramıyordu. Bu korkuya daha fazla dayanamamış ve olduğu yere yığılıp kaldı. İlk fark eden Ayaz olmuş ve hemen yanına gitmişti.
"Asmin.. Asmin" diye seslensede ses yoktu.
Ayaz kalabalığı yok sayıp kucağına aldığı gibi kendi odasına götürüp yatağının üzerine yavaşca Asmin'i koydu. Korkudan bayıldığının farkındaydı.
Tekrar aşağı indiğin de yine her kafadan bir ses çıkmaya devam ediyordu. Ayaz hepsinin karşısına geçerek bir kez daha evleneceğini söylemişti. Babası ve abisi itiraz etse de bu kez diğer ağalar da bunun uygun olduğunu düşünüyordu. Kardeşleri daha reşit bile değildi, babalarının daha hiç bir şeyden haberi bile yoktu. İl dışında olduğu için kimse arayıp haber bile vermemişti. Kimden intikam alacaklardı. Hem kan davasına gerek yoktu. Bu topraklarda yeterince kan dökülmüştü. Ağalar Ayaz'ın kararını desdekleyince Derviş ağa mecburen kabul etmek zorunda kalmıştı.
Karar alınmış ve herkes gitmeye başlamıştı fakat Miran son kez Ayaz'ın karşısına dikilip
"Umarım o kıza kötü davranmazsın Ayaz, eğer o kıza bir şey olduğunu duyarsam karşında bir kez daha beni bulursun" demişti. Ayaz karşısın da diklenerek konuşan adama sinir olmuştu. Zaten Asmin'i neden bu kadar çok savunduğunu da anlamış değildi. Evli olduğunu bilmese gözü var diye düşünebilir di, ama evliydi.
"Sen kendi işine bak Miran ağa, ilaçlarını içmeyi unutma. Allah korusun yine kafan karışır" diyerek karşısında ki adamı geçmişiyle vurmaya çalışmıştı.
"Ben ilaçlarımı içmeyi unutmuyorum merak etme. Ama sende bu sözlerimi unutma. O kıza bir şey olursa o zaman görüşeceğiz seninle" diyerek konaktan çıkıp gitmişti.
Her şeye rağmen Derviş ağa Asmin'i gelin olarak istemese de "Düğün hazırlığı başlasın" diyerek ilk adımı atmıştı.
* * * * *
Asmin
Kulaklarım duyduklarını kabul etmek istemiyordu. Ben bu adamla evlenemezdim. Öldürsünler beni daha iyi, bana tecavüz etmek isteyen adamın kardeşi bana neler yapmazdı? Belki de kardeşinin yapamadığı şeyi kendisi yapmak için benimle evlenmek istiyordu. Korkudan hiç bir şey söyleyemiyorum. Sanki hepsi öldürecek gibi bakıyormuş gibi hissediyorum. Sadece bir kişi hariç, ne demişti Miran ağaydı sanırım. Daha önce ismini duymuştum ama ilk kez görüyordum. Halime acıyıp ceketini uzatmıştı, ama Ayaz ona bile izin vermedi. Tabi kendi ceketini çıkarıp verdi orası ayrı. En azından artık hiç bir yerim gözükmüyordu. Herkes hakkım da bir karara varmak için konuşuyordu. Bana fikrimi soran bir Allah'ın kulu yok. Sorsalar öldürün beni diyeceğim ama sesim içime kaçmış gibi bir türlü çıkmıyor. Ayaz babasıyla konuşurken, bir ab başımda soğuk demiri hissedince sevindim. Duam kabul oluyor öleceğim diye düşünürken yine olmadı. Miran ağa ile göz, göze gelmiştim (lütfen bırak öldürsün) gözlerim konuşsaydı bunu söylerdi sanırım. Ama Miran ağa silahı son anda kafamdan ittirerek ölmeme izin vermedi. Belki bana iyilik yaptığını düşünüyordu, ama büyük kötülük yapıyordu farkın da değildi.
Ölmeyi bu kadar çok isteyen ben, silah sesinden korkarak karanlığa gömüldüm. O an hiç bir şeyi duymuyordum. Sadece annemin sesi kulaklarım da çınlıyordu.
"Asmin benim güzel kızım, gökyüzüm, mavişim korkma!!!" Annem beni hep gökyüzüm diye severdi ona hep kendi memleketini hatırlatıyormuşum. Bir gökyüzüne bakınca, birde senin gözlerine bakınca huzur buluyorum derdi. Ahh benim güzel annem bir bilsen şimdi gökyüzünde kara bulutlar dolaşıyor. Gökyüzü artık mavi değil kara bulutlar çöktü...
Kendime gelmiştim, ama korkudan gözlerimi açamıyorum. En son konağın ortasına yığılıp kalmıştım, ama şimdi yumuşak bir şeyin üzerindeydim. (Allahım lütfen ölmüş olayım lütfen.) diyerek gözlerimi açtım. Kimseyi göremeyince "Öldüm mü?" acaba diye düşündüm. Ama sanırım bunu sesli düşünmüşüm.
"Hiç boşuna sevinme ölmedin." diyen sesi duyunca anladım. Bu kez sesin geldiği yöne bakınca tekli koltukta oturmuş öylece bana bakan Ayaz'ı görünce. Hemen yattığım yerde korkuyla toplandım.
"İyi misin?" derken bile sesi korkunç geliyordu. "İyiyim" diyebildim sadece.
Yataktan kalkmaya çalışınca
"Kalkma dinlen biraz, bundan sonra çok yorulacaksın. Düğün hazırlıkları başladı, kendini karım olma fikrine alıştırmaya başla şimdiden" diyerek gözlerimin içine bakıyordu.
"Lütfen beni öldür, ama evlenme benimle.." korkarak söylediğim kelimelerin devamını getirmeme izin vermeden, oturduğu yerden kalkarak sinirle karşıma geçti.
"Seninle evlenmeye meraklı değilim ben de. Öldürün, öldürün diyorsun, bir sesle korkudan bayılıyorsun. Ölmeyi bayılmak sanıyorsun sanırım sen. Ama merak etme bundan sonra her gün öleceksin. Bak bakalım ölmek nasıl bir şeymiş.." dedikten sonra kapıyı çarparak odadan çıkıp gitti.
Ben şimdi ne yapacağım? Allahım lütfen yardım et bana. Beni bu zalimlerin eline bırakma...
Yatağın üzerine tekrar yatıp cenin pozisyonunda ağlamaya başladım. Benim buradan tek kurtuluşum ölümle olacaktı, ama o ölüm beni bir türlü bulmuyordu..