Ayaz, Asmin'le konuştuktan sonra tüm konak ahalisini avlunun ortasına topladı. Buna anne ve babası da dahildi. Berdan kardeşi hakkında bilmediği daha neler vardı, kimler neler gizlemişti hepsini öğrenmek istiyordu.
"Bugüne kadar benden ne gizlediniz, Berdan'ın yediği haltlardan kimin haberi vardı? Hepsini şimdi anlatıyorsunuz. Yemin ederim sonra başka birinden bir şey öğrenirsem, kimsenin gözünün yaşına bakmam" diyerek konuşmasına herkes şaşırmıştı. Havin hanımağa herkesi sıkı, sıkı tembihlemişti yıllar önce Ayaz'ın bu olaydan haberi olmayacak diye. Şimdi nasıl olmuştuda öğrenmişti, Havin hanımağayı bir korku sarmıştı bile. Çünkü oğlunun yediği haltlar o kadar çoktu ki, hangi birine iftira diyecekti. Ölmeden bir hafta önce konağın çalışanın kızına yaptıklarına ört pars etmeye çalışmıştı. Berdan kafayı çekmiş ve mutfakta bulaşık yıkayan kızın üzerine çullanmıştı. Ortalık bir anda karışsa da Havin hanımağa kızı okuması için şehir dışına göndermiş, anne babasını da parayla susturmayı başarmıştı. Eğer tüm bunları Ayaz öğrenirse hiç iyi şeyler olmazdı. Ayaz bir kez daha tekrarladı.
"Bana söyleyecek hiç bir şeyiniz yokmu?" dediğin de Zümrüt annesinden korksada daha fazla sessiz kalmamak için konuşmaya başladı.
"Berdan'ın yediği haltlardan burada ki herkesin haberi var abi. Ama senin bilmediğin o kadar çok şey var ki, hangisini anlatsam bilmiyorum" deyince Havin hanımağa kızını susturmaya çalışsada başarılı olamadı.
"Abi Berdan'ın ilk vukuatı Derya değil. Kaç kişinin başını yaktı. Annem herkesi susturmayı başardı. Daha bir ay önce Remzi abinin kızı Cemre'nin başını yakıyordu az kalsın. Kızı son anda kurtardılar. Anlatsana kızına ne yapmaya kalktığını, sizinde annem tarafından nasıl susturulduğunuzu?" deyince Remzi başını doğrultup bakamadı bile. O sanki bile isteyemi susmuştu, hangi baba böyle bir şeyi kabul ederdi? Ama mecbur bırakılınca susmak zorunda kalmıştı. Ayaz sinirle Remzi'nin konuşmasını beklesede Havin hanım ondan önce davranıp
"Oğlumun bir günahı yoktu, ortada yanlış anlama olmuş. Ben konuşmuştum o gece eve biraz sarhoş gelince, kafası karışmış. O yüzden yoksa öyle bir şey yapmazdı" derken kendi söylediğine kendisi bile inanmıyordu. Zaten kimseninde bu yalanlara inanacağı yoktu.
"Sus hanım yeter şerefsiz oğlunu savunduğun, Ayaz'ın artık her şeyi bilmesi lazım." diyen Derviş ağa ile karısı arasında kendi aralarında tartışma çıkmaya başlamıştı bile.
"Herkes işinin başına ben Ayaz'la konuşurum" diyerek toplanan konan ahalisini dağıtan Derviş ağa oğlunu alıp odaya geçti. Berdan'ın yediği haltları bir bir anlatan babasının karşısında sinirden renkten, renge dönen bir Ayaz vardı.
"Baba madem tüm bunları biliyordun neden en başından anlatmadın? Tüm bunları benden sakladınız da ne oldu, kaç kişinin canını yakmış Berdan. Yetmemiş en son kendi canından oldu. En başından bilseydim belki durumlar bu noktaya gelmez Berdan da şimdi yaşıyor olurdu. Hiç kusura bakmayın ama ölümünden siz sorumlusunuz" derken gayet ciddiydi. Kardeşinin uyuşturucu kullandığını dahi şimdi öğrenmişti. Babası zamanla bırakır sandık derken deliye döndü. Neydi buda zamanla bırakacaktı. Hiç mi bilmiyorlardı zamanla daha bağımlı olduğunu. Ayaz herkese kızsada, aslında en çok kendine kızıyordu. Gözünün önünde olan biten hiç bir şeyi görmediğine, üstelik birde masum birine çok kötü şeyler yaptığı içindi. Kendisini affettirmek istesede böyle bir şeyin mümkün olmadığını gayet iyi biliyordu. Babasıyla konuştuktan sonra bu kezde annesinin yanına gitti. Havin hanım oğlunu görünce timsah gözyaşlarını dökmeye çoktan başlamıştı bile. " Berdan'ıma iftira atıyorlar oğlum inanma sakın. Canına kıydıkları yetmiyormuş gibi şimdi de arkasından iftira atıyorlar" diyerek hala savunma yapan annesine üzülerek baktı. Sonuçta oda bir kadındı, başka kadınlara yapılan kötülüğe nasıl sessiz kalmıştı anlamıyordu.
"Anne şovun bittiyse beni dinle. Bu saatten sonra Asmin'e kötü bir söz, kötü bir davranışta bulunursan, kendini o çok sevdiğin kaynananın yanında bulursun. Yıllarca şikayet ettiğin, bana şunu, bana bunu yaptı dediğin kaynananla birlikte yaşar gidersiniz." dediğin de Havin hanım bir an oğlunun ciddimi değilmi anlamak için gözüne baktı. Gördüğü şey hiç hoşuna gitmemişti. Kaynanası ile hiç geçinememiş en sonda onu çiftlik evine göndermişti. Gençliğinde elinden az çekmese de gün geçip devran dönünce misliyle acısını almıştı. En sonda hastalığını bahane ederek çiftlik sana iyi gelir diyerek oraya göndermişti. Şilan hanım ise yılların verdiği yorgunluktan ve konağın kalabalığından bıktığı için gitmeyi kabul etmişti. Artık gelini ile uğraşacak gücü yoktu. Yıllarca doğruya, yalan katmasın diye uğraşsada, kanında ne varsa onu yapmaya devam etmişti Havin hanım. Çingeneye beylik vermişler, önce babasını asmış derler ya Havin de öyle yapmıştı. Şilan hanımın isteği üzerine Derviş ağayla evlenmiş olsada, her fırsatta kaynanasını kötülemeyi çok iyi becermişti. Şilan hanım çok pişmandı oğlunu evlendirirken kendi istediği kızı almakla. Oysa ki Derviş ağa başkasını seviyordu, ama annesi istedi diye bu evliliğe evet demişti. Havin hanım kocasına ne kadar iyi olsada kaynanasına o kadar kötü olmuştu. Tabi zamanla güç savaşına dönmüş ve ikisi de bir birleri için elinden gelen kötülüğü yapmayı hak bilmişlerdi.
"Beni gönderene kadar o kızı gönder oraya, ben bu evde istemiyorum. Hem sende kardeşinin katiline karım diyecek değilsin ya? Hevesini aldın işte bir gece o orospudan. Bak oğlum senin bile miğden kaldırmadığı için bir haftadır gelmedin eve. Gönder gitsin, ben sana helal süt emmiş kız bulurum. Elin artıklarını koynuna almana gerek yok. Ben en güzellerini senin koynuna sokarım" derken bir umut oğlunun kabul etmesini bekledi.
"Anne ben sana Asmin hakkında düzgün konuş dedim. Elin artığı dediğin kız bakireydi haberin var mı? Berdan'ın başaramadığını ben yaptım. Kendimden nefret ediyorum" diyerek anasının yanından ayrıldı.
"Bakiremiy miş orospu... Belki de benimle salak oğlumu kandırdı" diyerek kabul etmemek için direndi.
Ayaz konaktan çıktıktan sonra düşünmeye başladı. Annesinin dediği şey mantıklı gelmişti. Annesi ilk kez doğru bir şey söyledi. Asmin konakta asla rahat etmeyecek, kendisini her gördüğünde nefretle bakacaktı. Ayaz nefretle bakan gözleri görmektense, hiç görmemek daha iyi diye düşündü.
Önce arabasını Silvan ilçesine sürüp Şilan hanımın yanına gitmeye karar verdi. Ninesinin yeri onda her zaman ayrı olmuştu. Annesi ile hep sorunları olsada onun için ayrıydı. Ne zaman başı sıkışsa, bir çözüm yolu arasa ilk gittiği kişi ninesiydi. Her konuştuğunda kendini daha iyi hissediyordu. Belki bu duruma ninesi bir çözüm bulurdu.
Bir saatin sonunda çiftlik evine geldiğinde ninesini ne kadar özlediğini fark etti.
(Ez pir bériya te dikim dapîr)
"Babaannem çok özledim seni" diyerek Şilan hanımın elini öptü.
"İt soyu özledinde niye gelmedin bunca vakit? Kesin yine başında bir dert var onun için geldin" dese de torununa sıkıca sarıldı.
"Aşk olsun nenem ya ben sadece başımda dert olunca mı sana geliyorum?" dese de bunun doğru olduğunu biliyordu.
Ayaz içeri geçtiklerinde ninesi ile bir süre normal konulardan konuşsada, bir süre sonra her şeyi anlatmaya başladı. Şilan hanım torununun öldüğünü bile malesef ki yeni öğrenmişti. Böyle bir şeyi bile söylememelerine kırılıp üzülse de yapacağı bir şeyi yoktu. Evden cenaze çıkmış ve bir Allahın kulu da arayıp gel dememişti. Aslında torununun nasıl biri olduğunu az çok biliyordu zaten. "Desene su testisi su yolunda kırılmış" diyerek içinden ah edip üzülse de dışına yansıtmadı. Karşısında gördüğü torunu için üzüldüğünü belli etmek istemiyordu. Bakışlarından belliydi bir derdi vardı. Ayaz henüz Asmin kısmını anlatmamıştı.
"Nenem ben evlendim senin haberin yok. Öyle şeyler oldu ki sana bile söylemeye vaktim olmadı" diyen Ayaz'a Şilan hanım dolu gözlerle baktı. Berdan'ın ölüm haberi bile bu kadar zoruna gitmemişti. Ölüm bu aniden olabilirdi, ama düğün öyle bir şey değildi. Demek ki tek güvendiği, sevdiği torununun yanında da zerre hatrı yokmuş.
"Allah hayırlı etsin oğlum ne diyeyim" dese de aslında demek istediği çok şey vardı. Hepsini yuttu ve Ayaz'a "Madem evlendin gelinide getireydin de tanıştırsaydın. Allahın belası, bir türlü ölmeyen nenem bu derdin" dediğin de Ayaz ne kadar hata yaptığını bir kez daha anladı. Nenesinin gönlünü alırdı bundan emindi o yüzden öncelik Asmin'in di. Onun parçalıdığı gönlünü ne yapacaktı önce ona çare bulması gerekiyordu.
Ayaz ninesine bu kez tüm olanları atlamadan anlatmış ve evlendiği kızı ne duruma düşütdüğünü de es geçmemişti. Tabi kardeşinin yediği tüm haltları da anlatmıştı.
"Anan denecek kadın o kadar yüz verdi ki, her şeyi kendinde hak gördü. Elin gariblerinin de başını yakmış. Onun suçu yok, tüm suç anan denilen yellozda" diyerek gelinine laf atmayı da ihmal etmedi.
Ayaz utana sıkıla yaptığı şerfsizliği ninesine anlatırken hiç beklemediği bir şeyle karşılaştı. Şilan hanım yanında duran bastonu ile Ayaz'ın kafasına patlattı.
"Eşeğin sıpası birde iyi bok yemiş gibi anlatıyor, utanmaz. Defol git gözüm görmesin seni. Benim senin gibi torunum yok, senin de kanın bozuk çıktı" derken gayet ciddiydi. Ayaz kafasına yediği bastonun acısıyla sızlanırken, birde ninesinin sözleriyle öylece kalmıştı. Elini kafasından çektiğinde kanadığını fark etsede ninesinin sözleri daha çok canını acıtmıştı.
"Ninem ben çok pişmanım yemin ederim, Asmin'in yüzüne dahi bakamıyorum. Bir çıkış yoluda bulamıyorum. Konakta kalsa annem asla rahat durmaz biliyorum. Bana da asla güvenip bir şey söylemez. Burada senin yanında kalsa Asmin olur mu?" dediğin de Şilan hanım torununun kıza karşı bir şey hissettiğini anlamıştı. Bu sadece pişmanlıktan olan bir şey değildi. Madem pişmandı bazı şeyler için torununu bin pişman edecekti bundan sonra. Daha Asmin'i görmeden sevmişti. Kimseye söylemesede Asmin'in hikayesini kendine benzetti. Tabi kendisi Asmin kadar şanslı olmamıştı, onun ki eylem de kalmamış ve küçük yaşında tecavüze uğramıştı. Bunu sadece kocası Devran ağa biliyordu. Bir kez olsun kocası bu konuyu açmamıştı. Zaten o şerefsizide kocası elleriyle öldürmüştü. Şilan ve Devran amca çocuklarıydı. Devran ağa Şilan'a karşı hep bir şeyler hissetsede olmaz diyordu. Ama Şilan'ın başına gelen şeyleri görünce kimseye bir şey söylemeyip evlenmeye karar vermişti.
"Getir kızı bana da can yoldaşı olur. Anandan uzak olan Allah'a yakın oluyor. Bak bana namazım da, niyazımda hanım oldum. Belki birlikte hacca bile gideriz" diyerek torununu güldürmeyi başarmıştı. Şilan hanım önce torununun başını yarmış, sonrada sarıp öyle göndermişti. Ayaz artık gelirken düşündüğü her şeyi bir kenara bırakıp rahatlamıştı. Biliyordu ki Asmin'e koca olamazdı. Asmin'e yaptığı şeyden sonra da ondan karılık bekleyemezdi. En iyisi bir birlerinden uzak durmak olacaktı. Biliyordu ki yakınında olduğu sürece aklı ve kalbi hep karışacaktı.
Şimdi ise geriye tek bir şey kalmıştı bu kararı Asmin'e söylemek olacaktı. Kesinlikle mutlulukla karşılardı bu haberi. Kim isterdiki benim gibi bir kocayı diye düşündü.
Konağa gittiğinde gece yarısı çoktan geçmişti. Sessizce odaya girdiğin de Asmin'in yatağında toplu bir şekilde uyuduğunu fark etti. Uyurken bile korktuğu belli oluyordu. İnsan kocaman yatakta böyle tortop yatarmıydı? Oturduğu koltukta saatlerce Asmin'i izlemek istesede uyanınca karşılaşmak istemediği için kendini önce duşa attı, sonrada misafir odasına geçip yattı. Artık sabah ola hayrola...