Sabahın köründe açtım gözlerimi, uyumayı çok seven birisi olmadım hiç bir zaman. Annem ile birlikte uyanıp ona yardım etmeyi severdim. Şimdi ise uyansam da bu odadan dışarı çıkmıyordum. Eminim beni görmek istemiyorlardır, zaten bende onları görmek istemiyorum. Sanırım bu odanın en iyi tarafı içinde banyo olmasıydı. Rahatça girebiliyordum, bizim evde soba yak, su ısınsın diye bekle. Sıcak oldu soğuk su koy, soğuk oldu sıcak su ekle banyomu yapıyorduk çilemi çekiyorduk belli değildi. Ama burada sadece musluğu çevirerek su hazır. Ahh annem benim zenginlik içinde doğup büyümüş, ama sonrada zorluk içinde yaşamıştı. Her şeye alıştım da banyoda sıcak su olmaması çok zor diyordu. Şimdi anlıyorum ne kadar da haklıymış.
Duş alıp banyodaki havluya sarılıp çıktım, kesinlikle odada Ayaz'ın olmasını beklemiyordum. Görünce bir an boşluğuma gelip bağırdım.
"Asmin sakin ol bakmıyorum sana" diyerek arkasını dönsede banyoya girip kapısını kilitledim. Neden gelmişti bu şimdi diye düşünsem de burası onun odasıydı değil mi? Daha kötüsü ben onun karısı olmuştum.
"Asmin üzerini giyin çık seninle konuşmam gerekiyor" deyince kirli iç çamaşırlarını giyinmek yerine sadece çıkardığım uzun pijamaları giyinip çıktım. Hiç bir şey söylemeden yatağın üzerine oturdum.
"Asmin ben bir karar verdim. Senin bu konakta kalmanı gerektirecek bir şey yok" deyip sustuğunda ne düşüneceğimi şaşırdım. Beni evime mi gönderecekti yani? Aslında bunu çok istesem de sonrasında başıma neler gelebileceğini biliyordum malesef ki.
"Evime mi gideceğim artık" derken duygusuz bir şekilde sordum. Her şeye rağmen gitmek bencede en güzel karardı. Zaten istediğini aldı benimle işi bitti.
"Saçmalama Asmin sen benim karımsın, evine falan gitmek yok, çıkar onu aklından. Sadece bir süreliğine babaannemin yanına gidip çiftlik evinde kalacaksın. Sonra duruma göre bakacağız" dediğin de babaannesinin nasıl biri olduğunu bilmediğim için tedirgin olsamda buradakilerden kötü olamaz diye düşündüm.
Zümrüt abla odaya dalarak "Abi istediğin her şeyi hazırladım. Bizde mi gelsek acaba, bende çok özledim Şilan sultanı?" deyince Ayaz
"Yok güzelim siz başka zaman gidersiniz" dedikten sonra ayaklanıp odadan çıktı. Zümrüt abla daha önce dolabın içine yerleştirdiği bir kaç parça kıyafetleri bir valizin içine koyduktuktan sonra "Hadi gidelim" diyerek koluma girdi. Kimseyle yüz, yüze gelmemek için kafam yerde yürüyerek konağın içinden çıktık. Arabaya doğru ilerlediğimiz de arabanın ön kapısı açılmıştı. Ben koltuğa otururken Zümrüt elinde ki valizi arkaya koydu.
"Şilan sultana çok selam söyle en kısa zamanda geleceğim" deyince
"Tamam Zümrüt tamam kapat şu kapıyı da gidelim artık" deyip tersledi, ama Zümrüt hiç oralı olmadan
"Asmin merak etme orası buradan çok daha iyi" diyerek devam edince Ayaz kapının kapanmasına bakmadan arabayı çalıştırdı.
Zümrüt abla son anda kapattığı kapıyla geri çekilmişti bile.
Manyak ya az kalsın kardeşini düşürecekti.
Ne kadar sürdü yol bilmiyorum ama bir ara gözüm dalmıştı.
"Asmin geldik hadi uyan" diyen sesle kendime gelmeye çalıştım. Ayaz arabadan inmiş benim olduğum tarafın kapısını çoktan açmıştı bile. Aceleyle inmeye çalışırken bu kezde elbisenin ucuna basınca dengemi kaybettim. Gözlerimi kapattım yere kapaklandığım anı görmek istemiyordum. Bir kaç saniye bekledim ama düşmedim, neden düşmedim diye gözlerimi açtığımda Ayaz'la göz göze geldim. Ayaz kolumdan tutmuş ve düşmemi engellemişti.
"Acele etmene gerek yok, dikkat et" dediğin de sanırım biraz utanmıştım. Ne vardı insanlık hali düşebilirdim tutmasaydı.
Kolumu bırakıp yürümeye başlayınca bende peşinden gittim. Ama gözlerim etrafı incelemekle meşguldü. Gördüğüm her şeye aşık olmuş olabilirim, çok güzel bir yerdi. Gelirken yolda Ayaz biraz anlatmıştı ama böyle bir yer beklemiyordum. Babaaannesi ve bir kaç çalışan dışında kimse yokmuş.
İki katlı bir evdi, her yeri çitlerle çevrili. Filmlerde gördüğüm o çiftlik evlerinden bile daha güzel duruyordu. Eve yaklaştıkça nedensiz bir heyecan sardı içimi. Sanki birazda korkuyorum babaanne beni nasıl karşılayacak bilmiyorum.
Karşımda gördüğüm kadın Ayaz ile konuşsada gözleri benim üzerimdeydi.
"Hoşgeldin kızım" diyerek elini uzattı.
Uzattığı elini tutup öpüp alnıma koydum.
"Maşallah ne güzelsin kızım sen" dediğin de sanırım utandım. Babaanne beni içeri gönderip Ayaz'la konuşmak istediğini söyleyince bilmediğim evin için girdim. Zaten bir kaç adım atmamla kırk yaşlarında başka bir kadınla karşılaştım.
"Hoş geldin gelin hanım. Ben Gülcan burada çalışışıyorum. Artık hep birlikte yaşayacağız" diyen kadına
"Hoşbulduk ben de Asmin" diye cevap verdim.
Oturma odası burası diyerek girişteki koltuklara doğru yürüyüp karşılıklı oturduk. İçerisi hiç öyle yaşlı birinin yaşadığı bir yer gibi durmuyordu. Tüm mobilyalar yeni ve gayet şıktı. İstemsizce evi inceliyordum, ama bir yanım hala tedirgindi. Ayaz ve babaanne hala içeri girmemişlerdi.
Gülcan hanım gayet konuşkan ve güler yüzlü bir kadındı. Kocası ile birlikte bu evde kalıyorlarmış babaannenin uzaktan yiğeniymiş. Uzaktan yiğen nasıl oluyor hiç anlamasam da sorgulamadım. İki tane çocuğu varmış kızı evlenmiş ve Malatya'da yaşıyormuş. Oğluda evli oda İstanbul'da yaşıyor demişti. Gülcan hanım ve kocasından başka beş kişi daha yaşıyormuş çiftlik de, onlar bu evde değilde yanda başka bir evmiş orada kalıyorlar demişti. Onlarla da zamanla tanışırsın demişti. Tabi birde bana sürekli gelin hanım deyip duruyordu. Öyle söyledikçe kendimi tuhaf hissetmeye başladım. Kapı açılınca içeri sadece babaanne girdi.
"Kızım Ayaz gitmeden seni görmek istiyor, dışarıda bekliyor. Ne söyleyecekse söylesin de defolup gitsin it soyu" deyince çok şaşırdım.
Dışarı çıktığımda Ayaz sedirde düşünceli bir şekilde oturuyordu.
"Gel Asmin otur" dediğinde yanına oturdum. Cebinden çıkarttığı telefonu uzatarak
"Bu senin, hat takılı ailenle iletişime geçebilirsin. Kendi numaramı da kaydettim, bir şey olursa ararsın. Bu kartta sende kalsın istediğin gibi kullan" diyerek bir tanede kart uzatınca ikisini de aldım. Kartı kullanmayacağıma emindim ama, telefon vermesine gerçekten sevindim. Babamla konuşabilecektim. Ayaz bir şey olursa bana haber ver deyip gitmişti. Eşyalarımı arabadan indirmişti. Elime valizimi alıp içeri girdim. Babaanne valizi görünce "Bırak kızım sen onları Ömer çıkartır. Güllü sen odasını göster yerleşsin. Birde bir şeyler hazırlada yiyelim. Daha kahvaltı bile yapmadan gelmişler" deyince Gülcan hanım
"Ayaz'ı niye gönderdin oda yerdi" dediğinde
"Zıkkım yesin o, ben ona yeteri kadar laf yedirdim. Onu bir süre açıktırmaz" diyerek karşılıklı konuşuyorlardı.
Merdivenlerden çıkarken "Gelin hanım sende bana Güllü diye seslenebilirsin. Ben odanın hazırladım ama bir şey eksik olursa söyle" demişti.
....
Buraya geleli iki ayı geçmişti, hiç beklemediğim gibiydi burası. Babaanne bana karşı çok iyiydi. İlk geldiğim gün karşına alıp konuşmuş ve tüm yaşadığım şeyleri anlatmamı istemişti. Ben ne atlattıysam hiç yadırgamadan dinledi. Hatta torununun yaptıklarını anlatırken zorlanıp ağlamaya başladığımda sarılıp benimle birlikte ağlamıştı. O gün o konuşmadan sonra asla bir daha konuyu açmadı.
"Bundan sonra bana emanetsin kimsenin seni üzmesine izin vermem kızım. Burası senin evin artık" demişti. Bu iki ayda da zaten kendi evim gibi hissetmeye başlamıştım bile. Herkes bana karşı çok iyiydi. Babaanne öyle bir kadınki insan saygı duyuyordu. Hem tüm çalışanlarla çok samimi, hemde arada bir sınır vardı.
Evin üst katında dört tane oda vardı ve en büyüğü benim odam olmuştu. Daha doğrusu Ayaz'ın odasıymış, hatta dolapta bir kaç parça kıyafetleri bile vardı. Ben geldikten sonra odaya bir kaç eşya daha gelmişti. Hiç makyaj yapmayan bana, babaanne makyaj masası ve bir çok makyaj ürünü aldırmış. Bunları nerede kullanacağımı asla bilmiyorum. Bence hiç gerek yoktu. Bir günde Gülcan ablayla merkeze inmiş ve bir sürü kıyafet almıştık. Yazlık, kışlık, iç çamaşırları derken hayatım boyunca olmadığı kadar kıyafetim olmuştu. Tabi bunların parası babaanne vermişti. Ayaz'ın verdiği kartı kullanmak istemiyordum, zaten babaanne de "O it soyunun parası ben varken geçmez" demişti. Babaanne konaktaki kimseyi çok sevmiyor gibiydi. Gülcan abla en çok Ayaz'ı seviyor dese de ona bile bir kez doğru, düzgün bir şey söylediğini duymadım. Hep it soyu, puşt diyerek övgü yağdırıyordu. Babaanne çok bir şey anlatmasa da Gülcan abla eskiden olan her şeyi anlatıyordu. Aslında babbaanne ye bir taraftan da üzülüyordum. Senelerce kalabalık bir evde yaşamış, ama yaşlanınca burada yalnız yaşıyor gibi bir şey. Günün çoğunu ya odasında yada, kendine yaptığı küçük bahçenin içinde geçiriyordu. Yaş yetmiş ama işi asla bitmemiş, dinç bir kadındı.
İki aydır konaktan hiç bir bilgim yoktu, Sadece bir kez Zümrüt abla aramış onunla konuşmuştuk. Gelmek istediğini söylemişti ama sanırım babaanne istemiyormuş. Neden istemiyor onuda hiç bilmiyorum.
Babamla her hafta konuşuyordum, Yusuf'un okulu tatil olunca buradan gideceğim diyordu. Yusuf'u buradaki cezaevinden İstanbul'a götürmüşler. Babam Yusuf'a yakın olmak için gitmek istiyordu. Babaanneyle konuşmuştum babamı görmek istiyorum deyince gelsinler buraya görüşün demişti. Yarını sabırsızlıkla çekiyordum babamı ve kardeşimi göreceğim diye. Bugünden başlamıştım onlar için yemek hazırlamaya. Yusuf içli köfteyi çok seviyordu, onun için içli köfte yapıyordum. Gülcan ablada kaburga dolması yapıyordu. Daha önce bir kez daha yapmıştı ve gerçekten de çok güzel yapıyordu. Akşam yemeğini yedikten sonra odama geçtim, önce duş aldım sonrada yatağın üzerine oturup telefonu elime aldım. İki ay sonra ilk kez Ayaz aramış ve ben görmemiştim. Telefon elimdeyken mesaj gelince baktım. Ayaz "Nasılsın? Bir sıkıntı varmı?" yazıp göndermiş. "İyiyim, bir sıkıntı yok" yazıp gönderdim ama sonra da pişman oldum. Acaba sen nasılsın falan yazmalımıydım? Yada böyle yazmam çokmu saçma oldu, derken telefonum çalmaya başlayınca bir kaç saniye bekleyip öyle açtım. Ayaz tekrardan nasıl olduğumu sordu, neler yaptığımı sorunca tüm sorularına cevap verdim. Sanırım ben bir şey sormayınca Ayaz "Bende iyiyim Asmin, bende ne yapayım işle, güçle uğraşıyorum öyle" derken sesi tuhaftı. Sormadım diye alınmış olamaz değil mi? Be Ayaz'la hiç doğru düzgün bir şey konuşmadım ki, ne konuşmam gerektiğini bilmiyordum. En son babaannesini sordu ve hafta sonu geleceğim deyip kapatmıştı. Yatağa uzandım ve ilk kez bugün aklıma Ayaz geldi, daha doğrusu kendini hatırlattı. Ben bazen evli olduğumu bile unutuyorum. Mesela bugün fark ettim ki Ayaz telefona Kocam diye kendini kaydetmiş. Acaba kendi telefonuna beni ne diye kaydetti?
Gözlerimi kapattım ve Ayaz'ın yüzünü hatırlama çalıştım, kocamdı ama ben kesinlikle Ayaz'ı hiç tanımıyorum. İlk başta çok korkmuştum ama sonra korkulacak biri olmadığını fark ettim. Çok saçma ama ben o ilk gece Ayaz'ın yaptığı şeyler için suçlamıyorum. Belki normal bir ilişki şekliydi, ama benim durumum çok farklıydı.