Elif,
Her şeyden ve herkesten, en çok da kendimden nefret ediyordum.
Bana peri masalı yaşatacak zannettiğim adam, haysiyetsizin sizin teki çıkmıştı.
Söylediğim sözlerle, gözleri daha bir alevlenirken olanca ağırlığını üzerime verdi.
“Yanılıyorsun. Çok farkımız var. O senin sadece nişanlındı ama ben kocanım. Ne zaman istersem alırım seni.”
Bir nikah bile kıymadan kocanım diyordu ya, öfkeden boğulacakmış gibi hissediyordum.
“Sen ancak havanı alırsı...!”
Yiyip yiyip doyamamış gibi yine ağzıma dadandığında bilerek dudaklarımı araladım. Vakit kaybetmeden kendi mekanıymış gibi dilini daldırdığında tüm hıncımı dişlerime verdim.
Ağzıma hafif bir kan tadı geldiğinde haykırarak kurtardı kendini.
“DELİRDİN Mİ LAN! KOPARACAKTIN DİLİMİ!”
Dili değil şeyi kopardı inşallah.
Hala en fazla bir karış uzağımdaki suratına tükürür gibi baktım.
“Çekil üstümden...”
Suratımı sanki ilk kez görüyormuş gibi ince ince süzerken ne yapmaya çalıştığını anlayamadım.
Kolum kadar olmuş erkekliği karnıma batıyor, ferah nefesi suratımı yalayıp duruyordu.
Beni ancak girip çıkılacak basit bir et olarak gören adamı isteyecek değildim ama niyeyse o beni inceledikçe kalbim bir tuhaf atmaya başlıyordu.
Nihayet gözlerinin yüzümdeki gezmesi son bulup sıra gözlerime geldiğinde “beni neden sadece yatakta istiyorsun” diye yakasına yapışmak istedim.
Donup kalmış gibi öylece bakıyordu.
Ellerimi hala başımın üzerinde tutan elleri hafifçe gevşediğinde hızla kıskacından kurtulup göğsünden var gücümle ittirdim.
“Bırak beni! Hayatına yakıştıramadığını yatağına da alma!”
Yerinden kımıldamadığı gibi daha büyük bir arzuyla baktı.
“Önünde sonunda teslim olacaksın, boşuna canını yaktırma bana.”
Söyledikleriyle ruhum çekilir gibi olurken Fırat’ın da, Azad’ın kardeşi olduğunu hatırladım.
Onca cilaya, ambalaja rağmen bu da aynı b.un lacivertiydi işte.
“İstediğin kadar yak! Benim için yeni bir şey değil.”
Yeni değil dediğimde şaşkınlıkla duraksadı. Boşluğundan yararlanıp hızla altından kurtularak ayağa fırladım.
“Nikah yoksa parmağının ucunu bile değdiremezsin. Yeter artık elinizde oyuncak olduğum!”
Şaşkınlığı dağılıp kendine geldiğinde ayaklanarak karşıma geçti. Kaşları inmiş, düşünceli gözüküyordu.
“Ne demek istiyorsun?”
Demin bana akılsız muamelesi yapmıştı ama şimdi de kendi beyni yokmuş gibi davranıyordu.
“Ne dediğim açık Azad bey. Resmi nikah yoksa seninle de işim olmaz. Ben bu işe karnımdakinin günahına girmemek için razı oldum ama babasız bir p.ç olarak doğacağına hiç doğmasın daha iyi.”
Başını hafifçe iki yana salladı.
“Onu sormuyorum. Fırat hakkında söylediklerin...”
Meselemiz ölmüş gitmiş kardeşi miydi şimdi. Ben canımın derdindeydim.
“Nesini soruyorsun Fırat’ın? Bir günü bir gününe uymayan, ne istediği ne yaptığı belli olmayan biriydi işte. Beni de sevdiği falan yoktu. Sarkıntılık ederken annene yakalandığı için sözlendik.”
Öncesinde de sonrasında da çok daha berbat şeyler yaşamıştım da şimdi anlatmak istemiyordum.
Duydukları hoşuna mı gitti yoksa öfkelendi mi anlayamadım ama sanki çok önemliymiş gibi ısrarla sordu.
“Fırat’ı sen istemedin mi yani?”
Ne fark ediyordu ki, olan olmuştu işte. Çektiğim acı, yumru olup boğazıma dizilirken güçlükle konuştum.
“Fırat da beni istemedi. Tecavüz ederken bile dilinde başkası vardı ama artık bir önemi yok o yüzden sorup durma.”
Suçlu benmişim gibi yaşadıklarımın utancıyla başımı öne eğerken yanıma sokulup elini yine belime koydu.
Acaba merhamete mi geldi diye umutla gözüne baktım.
“Yaşadıklarına çok üzüldüm. Severek sözlendiğinizi zannediyordum.”
Deminki hoyrat haline inat öyle ilgiliydi ki, bir an için kalbim umutla çarptı. Burnumu hafifçe çekip gözlerine bakarak konuştum.
“Ben sadece bir hayatım olsun istedim. Annem, yapmayı istemediğim şeylere beni mecbur edip durmasın, kendi yuvama sahip olayım. Bu hayatta bir yerim olsun istedim.”
Şimdi de aynısını istiyordum üstelik artık tek de değildim. Karnımın içinde, onunla ne yapacağımı bilmediğim bir kalp atıyordu.
Birden elini de gölgesini de üzerimden çekip ruhsuz bakışlarına geri döndü.
“Üzgünüm. Senin yerin benim yanım değil Elif. Elimden bir şey gelmez.”
Neden öyle söylüyordu ki, yanımda olmaktan mutlu gibiydi işte. Bize bir şans vermek bu kadar mı zor diye gözlerine bakarken birden yüreğime köz gibi düşen sözleri söyledi.
“Ben zaten evliyim.”