2- Yalnızlar Parkının İlk Misafiri

1167 Words
Ahlas beni almaya geldiğinde bizimkilerin manalı bakışları ama normal karşılayışı yeterince tuhaf değil miydi? Ne ara bizim ilişkimizi kabullenmişlerdi, daha Josh kabullenememiştir ayrılığımızı! Ama işte bu gizemi çözmem gerekiyordu ne pahasına olursa olsun, bütün bunların bir sabah sona ermeyeceğini kim söyleyebilirdi? Bundan on sene sonrasına, annemle babamın, Ahlas’ın ölmüş olduğu bir dünyaya deli damgası yemiş bir kadın olarak uyanmayacağımın garantisi neydi bir sabah? “Seni nereye götürmemi istersin Sayın Irmak Yeşilada?” dedi muzip bir ifadeyle Ahlas. “Aracına geçelim tarif edeceğim.” dedim gülümseyerek. Aslında aracı kullanıp onu şaşırtmak vardı ama omzumun askısı sağ olsun, bir an önce çıkarılması için dua ede ede indim apartmanın merdivenlerinden. Ahlas’ın bana açtığı kapıdan aracın içine onun yardımıyla geçerken söylenmeye daha doğrusu bana kurşun sıkanlara sövmeye başladım. “Yalnız kurşunu sıkanlar büyük ihtimalle bizim polislerdi, kaza kurşunu bu, seni kaçıranlara sövsen daha iyi olmaz mı?” derken sırıtıyordu Ahlas. Direksiyonun başına geçip oturdu. “Yarın sabah izin alıyorum senin için, önce doktoruna gidiyoruz randevun var, sonra da sınav kaydın için akademiye gideriz beraber.. Sonra da sana güzel bir yemek ısmarlarım aslında...” diye devam ediyordu ki, birden gerçekler rahatsız edici derecede gerçekliğinde boğmaya başladı beni ve “Gidelim hadi.” dedim sözünü keserek. Sıkıldığımı anlamıştı, umarım ondan sıkıldığımı düşünmemiştir. Ama beni tek anlayacak olan varlığın terk edilmiş bir park olacağı düşüncesi bile yetiyordu beni bunaltmaya. “Şuradan dönelim” dedim yolu tarif etmeye koyularak, belki de orada bulamayacaktım parkımı. Belki olmayan bir yerin hayalini kuran bir deliydim, ama ya evdeki kameralar? İnsan fazladan yaşadığı bir on senenin her saniyesinin rüyasını görebilir miydi? “Yokuştan çıkacağız ilerideki.” dediğimde Ahlas tuhaf bir şekilde baktı yüzüme. “Ne?” dedim tepkimi durduramayarak. “Benim yetimhaneden önce kaldığım sevgi evini tarif ediyorsun. Sürprizin bu mu?” dedi şaşkınlıkla. “Hayır hiçbir fikrim yok bu konuyla ilgili, benim gitmek istediğim yer manzarası güzel bir park.” dedim gülümseyerek, ona kötü olan hiç bir şeyi anımsatmak istememiştim halbuki. Yetimhanede kalmak kim bilir ne kadar yaralamıştı onu, akıl hastanesinde yapayalnız on sene kalmak çok yaralamıştı mesela beni. Ama bunu onunla paylaşamıyordum bile. Genç Irmak ile gerçekleri paylaşmak yine daha güvenliydi, kendimi kaybetme riskim yoktu, en özel sırlarımı bilecek yegane kişi yine bendim. Ama Ahlas benim için hala bilmediğim ülkelerin keşfi gibiydi, Irmak’ımın en coşkun en tekinsiz sularıydı. “Tamam şurası işte.” dedim vardığımızda derin bir nefes alarak. “Nasıl yani, burası benim kaldığım mahalle işte, bu park da o zamanlar böyle kırık dökük değildi, hep burada oynardım.” dedi hüzünle heyecan karışık bir ifadeyle. Araçtan çabucak inip kapımı açtı ve inmeme yardım etti sağlam kolumu tutarak. Bizi kaç şey daha birleştirmişti ki ve neden? Neden parkımı da yalnızlığımı da, ana rahmine düşüşümü de, annemle babamı da, geçmişi ve geleceği de onunla paylaşmıştım ben bunca zaman bilmeden? Bir anlamı var mıydı bütün bunların? “Sen nereden buldun bu parkı?” dedi şaşkınlıkla. “Manzarası çok güzel değil mi?” dedim sorusunu geçiştirerek. “İyi de nereden yolun düştü buralara?” dediğinde bir yalan daha söylemek kaçınılmaz olmuştu, oysa ona her şeyi dürüstçe anlatmak istiyordum ben, Josh gibi deli muamelesi yapmazdı ki hem, yapar mıydı? “Liseden bir arkadaşım getirmişti, Figen..” dedim uydurarak çaresizce. İstanbul Boğaz’ından geçen gemilere saygı duruşuyla selam verircesine gömüldüm sessizliğime. Bir süre hiçbir şey konuşmadan denizi seyrettik. O güzel uzun parmaklarının parmaklarıma dokunduğunu hissettim sonra geniş avuçları küçücük ellerimi kavrayıp içine hapsetti. İçimde binlerce gemi yelken açtı enginlere, derinlere daldı dokunuşları... O’na bakıp gülümsedim. Gülüşümden yakaladı beni, bir öpücük daha geldi o eşsiz dudaklarından dudaklarıma seneler sonra... Yalnızlar parkının yalnızlığı yok oldu, şenlikler başladı içimde, solgun bankları güneşle parladı yalnızlar parkının. Bir öpücük hiç bu kadar değerli olmamıştı, biri ölümü karşılayacağımı düşünürken gelmişti, diğeri sırlarımın derinliğinde çaresizlik içinde boğulurken, ikisi de hayat kurtarıcıydı, hiç olmadığı kadar hayata bağlayıcı, umut dolu... Bir süre daha sessizlik sardı ikimizi sonra ben bozdum o sessizliği tüm korkularımı yıkarcasına. “Demek yalnızlar parkının ilk misafiri sensin.” dedim. “Yalnızlar parkı mı? Adı bu muydu ki?” dedi etrafına bakıp bir tabela arayarak. “Ben koydum, harika bir manzarası var, ama insanı hüzne boğan da bir yalnızlığı, şu an seninle gelmiş olmasak, oturup burada ağlardım mesela.” dedim hiç değilse bu kadarını söylemeye cesaret göstererek. “Çocukluğumu hatırlattı bana, çok tuhaf bir çocuktum ben.” dedi gülerek. “Nasıl tuhaf?” dedim şaşkınlıkla. “Müdürlerim benden kurtulmak isterlerdi hep?” dedi sırıtarak. “Neden ne yapıyordun ki?” dedim iyice şaşırarak. Ahlas’tan kurtulmak isteyecek birilerini düşünemiyordum, hele o çocuk masum halleriyle... “Beni yetimhaneye bırakan kişi bir mektup ile bırakmış. Komşumuz olduğunu annemle babamın trafik kazasında öldüğünü söylemiş. Kendi ismini de yazmamış, başka da bir bilgimiz yok ailem hakkında. İsmimi bile yazmamış kısacası ama el yapımı birkaç tane mum bırakmış kundağımın içine. Yetimhaneye geçtiğim zaman sevgi evinin annesi o mumları vermişti elime. Düşünsene başka hiçbir şey yoktu bana ait olan, o mumlar ne değerliydi benim için...” Ahlas anlatırken rüyamda gördüğüm onun o altı yaş halleri geliyordu gözümün önüne. Cebinden çıkardığı mumları hatırladım, onlardan bahsediyordu, demek ki ailesinden kalan tek şeyiydi o mumlar. “Sonra aklım ermeye başlayınca, sürekli bir yerlerden ateş bulup bulup mumları yakmaya başladım. İşte televizyonda gördüğüm kadarıyla dilek de dilemeye başladım mumları üflerken. İşin garip tarafı hepsi gerçek oluyordu, insanlar benden korkmaya başladılar bir süre sonra, çünkü bu olsun dediğim her şey oluyordu, bu bir oyundu benim için ama çocukça düşler bazen çok tehlikeli olabiliyor. Bana bağıran müdirenin gitmesini dilemiştim mesela, ertesi gün tayini çıkmıştı ama dosyama her ne yazdıysa ertesi gün gelen müdire beni hemen evlatlık vermeye kalkmıştı.” dedi gülerek. Bütün bunlar... Allah’ım sanırım aklımı çoktan kaçırdım, her şey böyle denk gelip bir noktada düğümlenebilir miydi, nasıl bir sırrın içindeydik, ama anladığım kadarıyla Ahlas da bu sırra vakıf değildi. O da her şeyden habersiz olan tuhaflıkları çocuk olmasına bağlayıp geçmişti. Birden aklıma kendi doğum günümde yatağımın altındaki kutuda bulduğum mum geldi. Sahi ben de bir mumu üflemiştim ve her şey değişmişti. Keramet mumlarda olabilir miydi? “Hadi artık kalkalım istersen. Yarın doktor kontrolün için iyice dinlen. Kolunun askısı çıkar inşallah artık da bir an önce akademiye hazırlıklara başlarız.” dedi günümüz gerçekliğine dönerek. Bir de bu vardı tabii, spor akademisi sevdasından vazgeçip polis olmaya karar vermiştim sonunda, bizimkiler kararım neticesinde bayram ediyorlardı, ama kolumdaki askı durduğu sürece o sınavda başarılı olma şansım yoktu. Oturup bunlar için endişelenmem gerekirken, hangi hayatın parçası bile olduğumu bilmediğim için bu sır konusunda endişe ediyordum. Evet, bir sabah on sene sonrasında uyanırsam bunun için belki yapacak hiçbir şeyim olmayacak, ama burada on yedi yaşındaki Irmak Yeşilada olarak kalacaksam onun hayatını bir kez daha mahvetme ihtimalim olmamalı. Kendimi bir kez daha yok etmemeliyim bu hayatın içinde. Bu benim ikinci şansımsa eğer sonuna kadar sarılmalıyım bu hayatın içinde olan her şeye. Sımsıkı tutunmalıyım. “Tamam, gidelim, güzelce dinleneyim.” dedim en itaatkar halimle. Yalnızlar parkı hiç bu kadar kalabalık olmamıştı daha önce. Yıllar önce buraya gelmiş yapayalnız bir çocuk, yıllar sonra buraya akıl hastanesinden çıkıp gelmiş yapayalnız bir kadın, ortada bir yerde buluşup yalnızlıktan kurtulmuşlardı. Zamanın içinde kaybolmuştuk belki ama birlikteydik. El eleydik, belki de önemli olan buydu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD