1-CİNAYET ZAMANI: TILSIMDAKİ SIR Bölüm 1-Kuyudaki Zaman

1167 Words
Karanlığın içindeydim, yıldızları görebiliyordum olduğum yerden. Ama gerisi sessizlik ve karanlıktan ibaretti. Bir ara uzaklarda bir yerden köpeklerin havlamasını duydum, sonra kurtların ulumasını belki. O kadar çok korkuyordum ki belki de hayal kuruyordum korkularımdan beslenerek. Korku içinde geçirdiğim saatlerin ardından hava buz kesti, ayaklarımın altı bileklerime kadar ıslaktı, bir kuyudaydım! Hangi ara düşmüştüm bu kuyuya, kim itmişti beni? Yetmemiş miydi yaşadıklarım, karanlıkla dolu yıllarım, geri dönüşüm, hatırladıklarım ve hatırlayamadıklarım? Daha ne istiyordu kaderim benden, bu kuyu da nereden çıkmıştı! Gün ağarmaya başladığında rahat bir nefes aldım, sonunda birileri gelip beni bu kuyudan çıkarabilirdi çünkü. Sesler duyduğumda “İmdat” diye bağırabilirdim, böylece birileri beni duyabilirdi. Sonunda kuyunun başında biri göründü. Bir adam... O’nu bir yerden tanıyordum. Bana bakıp gülümsüyordu, kimdi ki? Yusuf... Kuyudaki Yusuf... Daha önce rüyamda gördüğüm. O zaman küçük bir çocuktu, kardeşleri tarafından ihanete uğramış bir çocuktu. Şimdi büyümüş genç ve güzeller güzeli bir adam olmuş, tıpkı hikayelerde anlatıldığı gibi... “Selam Irmak, bu kuyudan çıkmak sırası sende demek ki.” dedi olgunlaşmış sesiyle. “Nasıl seni geçen bir kervan çıkarmamış mıydı, şimdi de sen bana yardım et çıkayım.” dedim panikle. Şu halimde tasavvufa felsefeye ayıracak vaktim mi vardı, ölecektim burada. “Beni o kervan mı çıkardı sanırsın, yoksa o kervanın yolunu oraya düşüren, beni de öldürülmeden o kuyunun içine attıran..” “Kardeşindi o.” dedim konuşmasını hatırlayarak. “Kardeşime bunu düşündüren, fikrini değiştiren... Çok küçük düşünüyorsun Irmak.” dedi kuyunun başındaki Yusuf. “Nasıl?” dedim anlamakta güçlük çekerek tek derdim kuyudan çıkmaktı çünkü. “Tek derdin kuyudan çıkmak olursa bu asla gerçekleşmez, ama kuyuda da kalsam, çıksam da kendimi teslim ediyorum dersen, o yüce varlık seni olman gereken yere götürür.” dedi gülümseyerek. Aklımı mı okumuştu o az önce? Rüyalarla gerçekler birbirine girmişti sanki, devam filmi olurdu da, devam rüyası mı olurdu Allah aşkına! İşte tam da onun aşkından bahsediyordu az önce kaybolan kuyunun kahramanı. Yol göstermiş miydi, göstermişti, inkar edersem sonsuza kadar kuyuda kalmak hakkımdı. Vazgeçtim doğan güneşten, vazgeçtim kuyudan çıkmaktan. Ne olursa olsundu, nereye varırsa varsındı, ister kervan geçsin ister tekrar karanlık çöksün. Beni bu kuyuya attıran ne isterse o olsun dedim içten bir şekilde, açtım gözlerimi. Irmak Yeşilada’nın odasında, yeni bir gün başlamıştı. Susuzluktan kurumuş dudaklarıma karşılık ayaklarım kuyuda beklemiş gibi buz kesmişti. Seneler falan geçmedi, her şey bir rüyaydı Irmak. Sen sadece bir düş gördün başka birinin bedeninde. Sen sadece bir kabus gördün yıllarca akıl hastanesinde yaşadığın... Yerimden doğruldum omzumdaki askı canımı acıtmıştı, onu biraz gevşetip doğruldum tekrar, hastaneden bir gün önce dönmüştük ve benim bir an önce iyileşip bir buçuk ay sonraki polis akademisi sınavlarına girmem gerekiyordu. Terliklerimi giymek için ayaklarımı yere doğru uzattım, otomatik hareketlerle terliği bulmaya çalışırken ayağımın altında silindir bir şey hissettim, dönüp baktığımda kalem kameralardan biri karşımda duruyordu. “Hani her şey rüyaydı Irmak? Hani?” dedim isyan edercesine. Tam kendimi inandırıyordum, karşıma başka bir ipucu çıkıyordu yaşanan her şeyin gerçekliğine dair. Kimse neden Irmak Akan’ı hatırlamıyordu, koyduğu kameralar odamda olmazdı her şey bir rüyadan ibaret olsaydı. Ama ne annem ne babam ne Ahlas, tanıdığım hiç kimse kızıl kabarık saçları olan polis memurunu hatırlamıyordu. Yerimden doğrulup banyoya doğru ilerledim ağrılar içinde. “Irmak kızım, yardım ister misin?” dedi annem içeriden koşarak. “Hayır anne, gecelik var üstümde zaten, lazım olursa çağırırım.” dedim gülümseyerek. Yanağına bir öpücük kondurdum annemin. Yaşanan şeyler yalan da olsa, gerçek de olsa, onların yokluğunu öyle acılar içinde yaşamıştım ki, şimdi birlikte geçen her saniyemiz, dünyadaki bütün mücevherlerden daha değerliydi. Tek elimle yüzümü yıkadıktan sonra, banyodaki kameralar aklıma geldi, tam da taktığım yerlerinde duruyorlardı. Bunları da birilerine anlatsam kesin başka bir hikaye yazmış olacaklardı benim yaşadıklarımın yerine. Banyodaki işim bittiğinde mutfakta kahvaltı hazırlayan annemin yanına gittim. “Anne senin yanında çalışan Ceylin vardı, ne yapıyor?” dedim merakla. “Sabah sabah Ceylin’i rüyanda mı gördün kızım?” dedi annem gülerek. “Hayır rüyamda Hz. Yusuf’u gördüm.” dedim gülerek. Annem garip garip bakınca konuyu kapamakta fayda gördüm. “Ceylin evlendi Uygar ile, bir kızları olacağını öğrendi geçenlerde. Çok heyecanlılar.” dedi yumurtaları çırparken. “Bir ara hediye alalım.” dedim hüzünle. Şimdi en yakın arkadaşı olarak yanında olabilirdim, ama artık değildim. Irmak Akan diye biri hiç olmamıştı, akıp gitmişti adı gibi herkesin hayatından. “Akşama Ahlas seni bir yere götüreceğini söyledi kabul edersen, gidecek misin?” dedi annem havadan sudan bahseder gibi. “Nereye acaba?” dedim merakla. Annem gülümsedi. “Seni o yangında kurtardığı günden beri bunun olacağını tahmin ediyordum.” dedi annem. Aniden aklıma gelen şeyle irkildim. “Anne siz ben doğmadan önce hiç evlat edinmek istediniz mi?” dedim. “Sen bunu nereden biliyorsun?” dedi elindeki ekmek bıçağını bir kenara koyarak, yüzü kızarmıştı. “O kişinin Ahlas olduğunu biliyor muydun?” dedim. “Sen nereden biliyorsun?” dedi. “Parçaları birleştirdim diyelim.” dedim sakince. Nereden bildiğimi açıklamam mümkün değildi, rüyasını görmüştüm! “Ahlas bunun farkında değil, sanırım o bizi hatırlamıyor ama evet, yangından sonra hastanede karşılaştığımızda, kendini tanıtınca anlamıştım. Hep içimde ukte olmuştu ona sahip çıkamamak, onu ümitlendirmiş olmak. Ama sabırlı çocukmuş, bu aralar da başka yollardan aileye girmeye çalışıyor, belki de onun ailesi olmak kaderimizde vardır.” dedi annem şakaya vurmaya gayret göstererek. Ama ne zaman ağır bir duygusal durum ile karşılaşsa kaçmak için şakaya vururdu. Bu durumun ona çok ağır geldiğinin göstergesiydi. “Belki de.” dedim omletin tadına bakarak, annem çayları koyuyordu. Tuhaf bir şekilde her şey on sene öncesinin normallerine dönmüştü. Hayatımda Ahlas’ın erkek arkadaş olarak duruşunu kimse yadırgamıyordu. Ama kader demişti, annem, kaderden başka ne olabilirdi ki? Bir aileye kavuşacağı sırada hamile kaldıkları için alınmamış bir çocuk, yıllar sonra o hamile kalınan kıza aşık oluyor, yine aynı ailenin oğlu oluyor bir şekilde. Bunu kaderle açıklamak mümkündü de, ya benim yaşadıklarım? Ben Ahlas’ın belki de hiç yaşamadığı bir dünyadan geliyordum, belki de yıllarca tutsak edildiği, sonra da izimi kaybettiği... O’nun başına ne geldiğini hiçbir şekilde öğrenememiştim, ne geldiyse başına o Amerika uçağına bindikten sonra gelmişti. Herkes ölmüştü ve geriye benim için korkunç bir kader kalmıştı. Bir hayat birkaç hayatla birlikte örülüyor ilmek ilmek, benim hayatımın yapı taşları kaybolunca kurumaya yüz tutmuş bir ağacın dalları gibi sarkmıştım hayatın içinde. “Şu saçma askıyı yarın çıkarıyorum değil mi?” dedim sızlanarak. “Sana kalsa hastanede bile atacaktın üstünden, madem o sınavlara gireceksin, doktorun dediğinden çıkılmayacak Irmak Hanım.” dedi annem ve son noktayı koydu. Oysa sabah ne güzel kuyudan kurtulmuştum, askıdan kurtulmak içinse sabretmem gerekiyordu, sanırım sabretmek benim hayatımda beceremediğim şeylerden biriydi. Akşam için de sabırsızlanmıştım şimdiden acaba Ahlas beni nereye götürecekti? Yalnızlar Parkı geldi aklıma nedense, bu sefer kendime gelince, gittiğim ilk yer olmamıştı. Hala aynı terk edilmişlikte miydi benim güzel parkım, hala çürümüş piknik masaları dünyanın en eşsiz manzarasına mı bakıyordu? Bir anda orayı görme isteği ile dolup taşmıştım. Belki de Ahlas’tan beni oraya götürmesini istemeliydim. O park ile aramda duygusal bir bağ vardı artık, ama Irmak Akan hiç olmadığına göre Ahlas’ın o parkta hiçbir anısı yoktu. Belki de ömründe hiç gitmediğini düşünüyordu. Belki de o anıları hatırlatmak için onu oraya götürmem gerekiyordu. “Tabii ya.” dedim sevinçle ve hemen telefonumu cebimden çıkarıp Ahlas’a mesaj atmaya koyuldum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD