bc

CİNAYET ZAMANI: GERİ DÖNÜŞ

book_age16+
171
FOLLOW
3.8K
READ
revenge
dark
reincarnation/transmigration
HE
second chance
loser
detective
high-tech world
assistant
like
intro-logo
Blurb

Yükselmek için düşmek, arınmak için kirlenmek, çıkmak için batmak lâzım.

Yeniden doğmak için ölmeli insan bir kerre,

ruh olmak için teni yakmalı kadın

ve suyun serinliğini bilmek için ateşe düşmeli kadın. (Nazan Bekiroğlu)

Irmak Yeşilada, on yedi yaş doğum gününden bir kaç gün sonra korkunç bir cinayete tanık olur. Evlerini basan gizemli adamlar ailesini katletmiştir. Ancak O'nun için de korkunç bir tuzak kurmuşlardır. Irmak tuzağın içinde senelerce oradan oraya savrulur, bütün hayatı ellerinden kayıp gitmiştir. Taa ki bir sabah hiç tanımadığı bir kadın onu uyandırana kadar. Hayat ona ikinci bir şans mı vermiştir? Yoksa zihni aynı kabusu tekrar tekrar yaşattığı bir oyun mu oynuyordur? Unuttuğu bir adam, vazgeçtiği bir adam vardır geçmişinde. Sonunda hem cinayetlerin sırrına ulaşacak, hem de bu iki adam arasında seçim yapacak ikinci bir şansa sahip olmuştur.

chap-preview
Free preview
1-Tuzak
Eve gelirken bakkaldan aldığım küçük kekin üzerine bir mum koydum ve üfledim. Yirmi yedi yaşımı kutlamıştım işte yapayalnız... Bir insanın yalnız kalmış olması için çok erken bir yaştı, yoksa ben de herkes gibi bir genç kadındım. On yedinci yaş günümde erkek arkadaşım Josh İngiltere'den ziyaretime gelmişti, onunla yaz kampında tanışmıştık. Üniversite'yi İngiltere'de okuyacaktım ve böylece ilişkimiz de en güzel şekliyle devam edecekti. Spor akademisine gitmeyi düşünüyordum zaten, jimnastik dalında madalyalarım vardı, çocukluğumdan beri jimnastikle ilgileniyordum ve tabiri caizse lastik gibi bir bedenim vardı. Yaş günüm evde annemle babamın ve tabii bir de Josh'un hazırladığı sürpriz bir partiyle kutlanmıştı. Benden mutlusu yoktu, güzel bir hayatım vardı. Hani bazen masallarda olur ya, sihirli bir değnekle bütün hayatı değiştirilir külkedisinin, güzel bir hayat yaşarlar sonsuza kadar mutlu... İşte benim doğum günümden iki gün sonra da sihirli bir değnek değmişti sanki hayatıma ama tersine bir sihirdi bu, sonsuza kadar beni mutsuz kılacak bir sihir. Annemle babam polis teşkilatında çalışıyorlardı, babam emniyet müdürüydü annem ise cinayet büro amiriydi. İki başarılı polisin sporcu kızlarıydım, polis olmamı çok istiyorlardı ama ben İngiltere'ye gidip spor akademisinde okumak istiyordum, belki bale eğitimi de alıp balerin olabilirdim, ama polisliğin bana göre olduğunu düşünmüyordum. Annem gibi çocukluğunda silahlarla değil, barbie bebeklerle oynamış bir kız çocuğuydum. Gecenin bir yarısı evde duyduğum tıkırtılarla uyandım. Odamın kapısı aralıktı ve o aralıktan koridora bakıp eve giren beş maskeli adamı saymıştım. Maskeli adamların anne ve babamın yatak odasına girdiklerini görmüştüm. Bir yere saklanmalıydım çünkü bu adamların niyeti her ne ise, onların odasından sonra ilk durakları benim odam olacaktı. Elbise dolabı çok klasik olurdu, yatağın altı da öyle, ama yatağın yanındaki komidinin alt kısmına bakmak kimsenin aklına gelmezdi, çünkü bir insan oraya sığamazdı ama ben sığardım. Vücudum esnek olduğu için katlayabildiğim kadar katladım kendimi ve küçük komidinin altına sığmayı başardım. Tahmin ettiğim gibi adamlar benim odama daldılar bir kaç dakika sonrasında. "Kız yok!" dedi adamlardan biri. "Dolaba bak." dedi diğeri, adam elbise dolabına baktı, sonra tam çıkacaktı ki tam önümde eğilip yatağın altına baktı, mavi gözlerini ve mavi gözlerinin yanındaki yara izini o sırada gördüm, daha fazlası görünmüyordu çünkü maskesi vardı ama bu adamı maskesiz de görsem tanırdım artık aklıma kazınmıştı gördüklerim. Korku içinde nefesimi tutmuştum, adam odada olmadığımdan emin olduktan sonra doğruldu ve "Kız gitmiş." dedi. "Belki arkadaşında falan kalıyordur, yoksa geldiğimizi duyma imkanı yok, diğer odaları da kontrol edip çıkalım." dedi diğer ses. Beş adam evin her tarafını yağmaladılar, eşyaları fırlattılar, kitapları yerlere saçtılar, bir şey arıyorlardı sanki... "Buldum." dedi biri. "Tamam hadi gidelim." dedi başka bir ses ve evden çıktıklarından emin olduktan sonra bütün kaslarımın ağrısıyla inleyerek çıktım saklandığım yerden. Cep telefonuma eriştim ve polisin numarasını çevirdim. "Alo, ben Irmak Yeşilada, Komiser Hakkı Yeşilada'nın kızıyım. Evimize saldırı oldu." dedim ve telefonu elimde sımsıkı tutarak annemle babamın odasına koştum. İkisinin de boğazları kesilmişti, çığlıklar atmaya başladım, sonra bayılmışım, polisler eve geldiğinde elimde kendi anne babamın boğazını kesen kanlı bıçakla ve baygın halde yatarken bulmuşlar beni. Başka da hiç bir iz yoktu, dağıtılan eşyalar toplanmış, her şey yerli yerine geri konmuş, evden aldıkları her ne ise onunla toz olup uçmuşlardı katiller ama belli ki evde birini bırakmışlardı her ihtimale karşı ve o kişi beni de öldürmek yerine beni katil zanlısı yapmıştı. Annemle babamı öldürdüğü bıçağı elime tutuşturup başka bir parmak izi bırakmadan ortadan kaybolmuştu. Beni önce mahkemeye çıkardılar, basın yayın organları resimlerimi çekti, gazeteler boy boy haberlerimi bastı. En acısı da Josh'ın karşıma dikilip "Nasıl böyle bir şey yaparsın?" demesiydi. Anlatıyordum gerçeği ama kimse beni dinlemiyordu, savcılar, polisler hepsi sordu ben anlattım ama hiç biri inanmadı bana. En son psikiyatristler sordular, beş maskeli adamla konuşmuş muyum? Bana bir şey yapmamı söylemiş olabilirler miymiş? Akli dengem sorgulandığında sonunda cezamı akıl hastanesinde yatmama karar verilmişti. Dokuz sene akıl hastanesinde yattıktan sonra bir kaç ay önce beni öylece bırakmışlardı. Evimin anahtarı hala cebimdeydi ama mahkeme kararıyla annemle babamın her şeyi amcama kalmıştı benim dışımdaki tek yakınları olduğu için. Sokaklarda bir süre dolandım öylece, amcamın karşısına çıkıp kendimi bir kez daha anlatacak gücüm yoktu. Sonunda bir kafede bir iş buldum ve kafede çalışan başka bir bekar kızla ev tuttuk birlikte. O bu gece nişanlısıyla eğlencedeydi bense tek başıma küçük bir kekle, annemle babamın öldürülmesinden on sene sonra doğum günümü kutluyordum. Oysa çoktan anlamını yitirmiş bu da benim için. Akıl hastanesinde geçen onca sene, insanların nasıl delirdiğini görmüş olmak beni çok başka dünyalara götürmüştü. Her şey anlamını yitirmişti bu dünyaya ait olan. Josh da akli dengemin kalmadığını düşünenler arasındaydı, bunlar hiç yaşanmasaydı da ya ben bu adamla bir ömür geçirseydim mesela, o zaman her şey yalan olacaktı, koca bir yalanı yaşamış olacaktım. Ya da o gece ölmüş olsaydım ben de, arkamdan çok iyi, çok akıllı biriydi diyerek senelerce ağlayacaktı. Ama o saniyeler içinde benden vazgeçebileceği bir seçenek bulduğu anda hayatımdan çıkıvermişti, bu onu sahtekarın teki yapmaz mıydı? Yirmi yedi yaşında hayattan vazgeçmiş bir kadındım ben, hayatına kimseyi alamayan, kimsenin hayatına almak istemediği. Yanlış zamanda yanlış insanların kurban ettiği biri sadece... Ve en sevdiklerinin ya öldüğü ya inanmadığı. "Aman, hadi kutladın işte Irmak Hanım doğum gününü, şimdi de yat zıbar." dedim sanki gelecek yeni günden ne bekliyorsam? Gece ev arkadaşım kaçta geldi hiç duymamıştım, oysa tıkırtıya bile uyanan bir insandım ben o kara günden beri. Ama o gün her ne olduysa deliksiz bir uyku uyumuştum yıllar sonra. "Irmak kalk, işe geç kaldık." dedi bir ses, hayır o kadar uyumuş olamazdım, bu gün öğlen gidecektik kafeye. Dönüşümlü saatlerde çalışıyorduk beş eleman. Hala uykumu tam alamadığıma göre öğlen olmuş olamazdı. "Saat kaç?" dedim uykumun arasında dönerken. "Yedi ve yine alarmını susturmuşsun, şunu yapmasan artık!" dedi kızarak. Bir saniye bu benim ev arkadaşımın sesi değildi! Hastaneden çıktığım günden beri yastığımın altında bıçağımla uyumayı alışkanlık haline getirmiştim, hemen elimi yastığın altına attım ama bıçağım orada yoktu! Gözlerimi aniden açıp bana seslenen kişiye baktım, esmer uzun boylu, saçlarını arkadan sımsıkı toplamış bir kadın duruyordu karşımda. "Sen kimsin?" dedim yataktan fırlayarak. "Polis memuru Ceylin Atakan." dedi gülerek. "Evimde ne işin var?" dedim korkuyla. "Tamam hadi şakayı uzatma, geç kalıyoruz, ayrıca bir daha buraya evim deme, kiranın yarısını ben ödüyorum, sana sandviç yaptım, kalk da arabada yersin." dedi anlayışlı bir tavırla. Kalkıp aynada saçımı başımı düzeltip bu kadının peşine takılmaya karar verdim. Yine üstüme bir iftira atılacaksa, bunun detaylarını bilmem lazımdı bir kişiyi bile olsa inandırabilmek için. Aynada saçımı düzeltmek isterken kıvırcık kızıl saçları fark ettim önce, sonra da renkli gözleri, bir saniye bu ben değilim. "Irmak hadii! Gerçekten Leyla amirim öldürecek bizi." dedi Ceylin Atakan isimli kişi. Ama Leyla benim annemin ismiydi, tesadüfe bak, belki de gerçekten deliriyorumdur. Cinayet büro amiri Leyla Yeşilada... On senedir bu dünyada yoktu ve ben de an itibariyle yoktum, çünkü beden değiştirmiştim! Böyle bir şey mümkün değildi, demek ki akıl hastanesi bana da etkisini göstermişti sonunda. Akıllıyken hastanedeydim, şimdi ise dışarıdayım. Kızıl saçlarımı bir toka ile zar zor tutturdum ve ne kadar kabarık olduklarına inanamadım. Bir polis otosu evin önünde beni bekliyordu, direksiyona Ceylin geçmişti ve elindeki sandviçi bana uzatmıştı. Delirmiş olabilirdim ama bu sanırım başkaları için bir sorundu, çünkü ben gayet eğlenceli vakit geçiriyordum. "Biri atanmış büro amir yardımcılığına, ekibe yeni katılıyor, Leyla amirim hepimizle tanıştıracakmış bu gün. Annemle babam öldürülmeden üç ay önce büro yardımcılığı görevine Ahlas Ateş isimli süper yakışıklı bir tip atanmıştı, annem bütün kadın memurların peşinde pervane olduklarını anlatmıştı. Sanırım bilinçaltım bana eğlenceli bir oyun sunmuştu sonunda. "Ahlas Ateş'tir kesin şimdi adı onun." dedim gülerek. "Tanıyor musun yoksa, neden hiç bahsetmedin!" dedi Ceylin sitem ederek. Bu Ceylin ile kızıl saçlıyı hiç hatırlamıyordum oysa ki ama illa ki görmüşümdür bir yerlerde. Bilgisayar oyunu oynar gibi hissetmiştim kendimi. Gerçi avatarımı kendim seçsem daha iyi olurdu, bu kadar kabarık bir saçla girmezdim oyuna. Belki de zihnim cinayet öncesi olan biteni hatırlıyordur, kendini aklamak için. O beş maskeli adamı bulabilir miydim böyle hatırladıklarımı kafamda oynatırsam. Gerçi bildiğin içindeydim hikayenin, gözümü açıp da uyanabileceğim bir durum yoktu. "İsmini duymuştum." dedim kestirip atarak. Gerçi bir keresinde dershane çıkışında evin anahtarını unuttuğum için büroya gittiğimde görmüştüm, evet yakışıklıydı ama ben Josh daha yakışıklı deyip son noktayı koymuştum. Büroya vardığımızda gerçekten de annemin çalıştığı yere gelmiştik. Ceylin çantasından kimliğini çıkarıp kapıda uzattı, ben de aynı şekilde çantamı açıp bir polis kimliği aradım. Irmak Akan mı? Bu mudur yani, Yeşilada soyadıma ve bedenime ne olmuştu ki? "Amir geldi on dakika önce, acele edin kızlar." dedi kapıdaki görevli arkadaş, nereden arkadaşım oluyorsa. Ceylin hızlı adımlarla merdivenleri çıkınca ben de ona ayak uydurdum ve kapıdan içeriye görüp amiri odasında görüp yerimde çakılıp kaldım. "Anne." dedim, çığlık atmak isterdim ama gücüm yetmedi, sesim çıkmadı, boğazım düğüm düğüm oldu. "Kızım yürüsene zaten gecikmişiz, bir de orada durmuş amire bakıyorsun dik dik gel beni azarla der gibi." dedi sinirle Ceylin. "Katılıyorum bu kadar göze batmamak lazım." dedi arkamda neredeyse ensemde işittiğim ses. Dönüp baktığımda Ahlas Ateş ile burun buruna gelmiştim, kafamı kaldırıp baktığımda, öncekinden daha mı yakışıklı gelmişti bana? O zaman Josh'a aşık olduğum içindi muhtemelen. Ama o kadar kafayı yemiş hissediyordum ki, Ahlas Ateş'in genetiğini veren yedi soyu gelse uğraşamazdım şu durumda. "Merhaba ben Ahlas Ateş." dedi gülümseyerek. "Ben de Irmak..." dedim. "Bir soyadınız da vardır herhalde sahilde yan şezlongta tanışmadığımıza göre." dedi. "Yeşilada." dedim gözlerimi devirerek. "Öyle mi amirin akrabası mısınız?" dedi şaşkınlık içinde. "Ha yok, şaka yapmak istedim Irmak Akan ben." dedim. "Hala uyanamadı da amirim, ben kendisinin ev arkadaşı Ceylin Atakan." dedi elini uzatarak, elini resmi bir şekilde sıkan Ahlas, bana da öküz gibi bakıp annemin odasına geçti. "Kahve içer miydiniz Irmak Hanım?" dedi çaycı. "Kesinlikle sert bir kahve içmeliyim." dedim. Bu bir rüyaysa da üç ay sürmeli ve ben annemle babamın ölümünü engellemeli ve katilleri bulmalıydım. Sert kahvem önüme geldiğinde şeker atmadan bir yudum aldım ve ayılmayı bekledim ama yüzümde bıraktığı acımtırak ifadeden başka bir gelişme yaşanmamıştı. "Irmak Leyla Hanım seni çağırıyor." dedi Ceylin kulağıma eğilerek. Ne olmuştu ki şimdi, hazır değildim ki annemin yanında ciddiyetle durmaya, oraya gidersem boynuna atlardım, öper koklardım annemi. Ahlas da yanındaydı üstelik, büsbütün deli olduğumu düşünecekti. Mecbur gittim odasına, bir polis memuru olarak amire itaatsizlikten kovulup geçmişte de sokaklarda yatıp kalkacak hale gelmektense, anneme hiç etmediğim kadar itaat etmeye mecburdum. "Bu bir rüya mı yoksa.." Winx club şarkısı mı? Çocuk şarkısı mı dilime dolanmıştı cinayet büro amirinin odasına giderken? Olmam gereken yaş on yediydi hatta doğum günüme daha üç ay gibi bir süre vardı, ama ben yirmilerinde genç bir polis memuruydum. Winx club şarkıları söyleyen! "Beni çağırmışsınız amirim." dedim gözlerimin doluşunu saklamak için kabarık saçlarımdan yaralanmanın tam zamanıydı, bir perçem çıkardım gelişi güzel topladığım yığının arasından. "Irmak gel, senin işinde ne kadar iyi olduğundan bahsediyordum Ahlas'a. Bundan sonra onun yanında çalışmanı istiyorum, bir uyuşturucu şebekesinin tüm üyeleri öldürülmüştü ya geçen ay, muhtemelen altından başka bir şebeke, çete vs. çıkar dedik ama öyle görünmüyor, detayları Ahlas ile konuşursunuz, ekibini kurmasına yardımcı ol bu davayla ilgili, hadi göreyim seni." dedi annem. O her zamanki motivasyon konuşmalarına benziyordu, ama bu sefer başka bir Irmak ile konuşuyordu, anne benim demek istedim, boğazım düğümlendi. "Biliyor musun Ahlas, benim kızımın adı da Irmak, yüzleri hiç benzemiyor ama karakterleri benziyor aslında." dedi annem gülerek. "Amirim kaç yaşında, bir gün getirin de tanışalım kızınızla." dedi Ahlas. Saçımı toplamamı izliyordu her detayına kadar ve bu beni tedirgin etmişti. "16, üç ay sonra 17 olacak, söylerim ama bu aralar İngiliz bir çocuğa sevdalandı. İngiltere'ye gitme hayalleri kuruyor, cinayet büronun ilgisini çekeceğini hiç sanmam." dedi gülerek. "Tam ergenlik çağında, uç kararlar alabilir bu şekilde, İngiltere'ye gidene kadar daha çok fikir değiştirir." dedi gülerek ve izin isteyip çıktı odadan, bir an arkasından bakakaldım sonra annemin uyaran bakışlarını görünce, Ahlas'ın peşine takıldım. Birlikte çözmemiz gereken bir toplu cinayet vakası vardı. Üç ay içinde cinayetlerin iç yüzüne dair ne öğrenebilirsem kardı.

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook