Serhat
Babamın emriyle hiç istemediğim halde belime silahı koyarak handaki ofise girmiştim. Cemal eskiden abimin sağ koluydu. Şimdiyse benim yanımda yerini almıştı.
“Serhat ağam hanı biliyorsunuz zaten. Ama çalışanlara selam vermek isterseniz ben size eşlik ederim.” Babamın emriyle herkesin bana artık AĞAM dediğini anladım. Resmen bir günde ayyaş kafayla ağa oldum. Yok böyle bir hayat.
“Gerek yok. Şu öldürme işlerini kim yapıyor?” diye sordum. Sonuçta mafya olunca adam öldürmek temel görev olmalıydı.
“Ağam,” dedi ve ensesini kaşıdı. “Bize bulaşan olmadığı müddetçe kimsenin defterini kapatmıyoruz.” Cemal’in bana her seferinde ağam demesi garip geliyordu. Yine de sesimi çıkarmadım. Babamın dediği gibi bir ağırlığım olmalıydı.
“İyi. Bu ara bize bulaşan var mı?” diye sordum ciddiyetle. Umarım yoktur. Ben adam öldüremem.
“Babanızla abinizin bozuştuğunu öğrenen kançıklar saldırıya hazırlanıyor ağam. Her an bir çatışma içinde olabiliriz. Adamlarda zaten spor salonunda çok iyi hazırlanıyor.”
Hanın yer altındaki spor salonundan bahsediyordu. Öyle normal bir spor salonu değildi. Babamın emrindeki adamların talim yaptığı yerdi. Ben de o salonda vaktinde eğitim görmüştüm.
“İyi devam etsinler. Yok mu benim sekreterim?”
“Olmaz olur mu ağam. Buket Hanım var.”
“Söyle çay getirsin.”
Cemal çıktıktan bir süre sonra Buket elinde çayla içeri girdi. Onu tanımıştım. Abimin takıldığı eski hizmetlimizdi.
“Hayırlı olsun ağam. En az Vedat ağa kadar bu koltuğa yakıştınız.”
Çayı koyarken bana göz süzmesinden, sesindeki işveden niyetini açıkça anladım. Abimi elinden kaçırmış, şimdi kancayı bana takmak istiyordu. Normalde kadınları geri çevirmezdim ancak öz abimin kırıklarını koynuma alacak kadar midesiz değilim.
Arkama geçip omuzlarıma dokundu. “Masaj yapayım size Serhat ağam, oldukça gergin görünüyorsunuz.”
“Gerek yok.”
Beni duymamış gibi yapıp omuzlarımdan boynuma doğru ellerini kaydırdı. Parmakları göğüs kafesime değerken onu kolundan tutup kucağıma oturttum.
“Çok hızlısınız ağam,” diyerek alt dudağını ısırdı. Kalçasını kucağımda oynatırken ona sertçe baktım.
“İstifanı mı verirsin, yoksa kovulmayı mı tercih edersin?”
Şaşkınlıkla yüzüme baktı. “Ama…” dedi gözlerini kırpıştırarak. “Neden?”
Onu kucağımdan kaldırıp “Çünkü Vedat’ın atıklarıyla ilgilenmiyorum,” dedim.
Bakışları sertleşti. “Keyfin bilir!”
Odadan bir hışımla çıktıktan bir süre sonra Cemal içeri girdi. “Ağam bir sorun mu var? Buket Hanım ofisi terk etti.”
“Sen bana şöyle seksi, ateşli, ilik gibi bir hatun bul. Ama abimin kırıklarından olmasın.”
“Gece takılmak için eskort mu ağam?”
“Sekreterlik yapsın aynı zamanda… Anladın işte.”
Cemal bıyık altından gülüp “Emrin olur ağam,” diyerek yanımdan ayrıldı.
***
Cemal bıyık altından gülerek odadan çıktı. Ben ise masadaki dosyalara boş boş baktım. Acaba babam ne yapmak istiyor? Benden aşiret lideri olmaz, ağa olmaz, mafya da olmaz. Benden olsa olsa kaldırım mühendisi olur.
Neyse Fırat ağaya bir söz verdik, Vedat’a inat bu işi becermem lazım.
Bir süre sonra Cemal geri geldi. Yanımda durdu ve “İşte sekreter kataloğunu buldum. İsterseniz burdan kendiniz seçebilirsiniz ağam,” dedi. Katalog mu? Bir de bana laf ederler. Vedat ağamızın kadın seçtiği katalogu bile varmış.
Elindeki dosyayı bana uzattı. Dosyayı açtım ve içinde kadınların birkaç farklı poz verdiği fotoğraflar çıktı. “Bunlar manken mi yoksa sekreter mi?” diye sordum.
“Ajansta iş için aranmayı bekleyen sekreterlik mezunları. Tabii ön elemeden geçenler. Seç beğen al ağam.”
Birkaç sayfa çevirdim. Ve nihayet aradığımı bulmuştum. Kadının uzun, siyah saçları ve mavi gözleri vardı. Çok güzel bir kadındı.
“Bunu istiyorum. Hemen başlayabilir mi?” diye sordum.
“Adı Hale,” dedi Cemal. “Hemen ajansı arayıp soruyorum ağam.”
Cemal ajansı ararken ben de diğer kadınlara göz attım. Hale iyi, sıkılırsam yine bu katalogdan seçerim bir tanesini. Ohh ağa olmak varmış.
“Konuştum ağam. Hala işsizmiş.”
“Peki, ne zaman gelecek?”
“Birazdan gelecek,” dedi Cemal.
“Tamam, sen çıkabilirsin.”
Cemal odadan ayrıldı. Ben ise konaktaki misafirleri düşünmeye başladım. Acaba ne zaman gideceklerdi? Bu akşamda konakta kalacaklar mıydı?
Aman bana ne… Puro mu yakıp geriye yaslandım. Dumanı tüttürürken etrafa göz gezdirdim. Bu odanın çok büyük bir eksikliği vardı. Çaycı yerine şarap şişeleri sıra sıra dizilmeliydi. Hatta şu köşeye mini bir bar yaptırsam iyi olacak.
Dosyaları incelemekten sıkılıp handa tur atmaya başladım. Adamların spor salonunda antrenman yapmak yerine çiğköfte yoğurduklarını gördüğümde babama hak verdim. Bunların başını boş bırakmaya gelmiyordu. İnsan benden habersiz böyle bir parti yapar mı? Çok ayıp çok.
“Bu ne hal lan?” dedim sert olmaya çalışarak. Bir ara bunun üstüne çalışmalıyım. Sahi abim nasıl yapıyordu? Abi değil Vedat… Neyse iyice kaşlarımı çatayım bakalım korkacaklar mı.
“Yemek molası vermiştik. Buyrun size de ikram edelim,” dedi gençten bir adam. Herhalde kızdığımı anlamadı.
“İstemez. Bundan sonra antrenman saatinde keyif çatanı görürsem fena olur. Hemen toparlanın!” Bunu deyince hemen kendilerine çeki düzen verdiler.
“Emrin olur Serhat Beyim,” dedi aynı genç. Sonra babamın ağasın sen dediği lafları aklıma geldi.
“Bey değil ağayım! Bu böyle bilinsin! Bundan sonra benden habersiz bu handa kuş uçmayacak!”
“Emrin olur ağam.”
Adam üstüme başıma göz süzdü. Salaş beyaz bir gömlekle ağadan çok partiye gelmişim gibi bir havam vardı. Bir ara Vedat gibi cepkendi ceketti giysem iyi olur. Kaskette taksam mı? Yok ya abartmaya gerek yok. Hem karşı aşiretten Miraç ağa var o gayette klas ve kasketsiz takılıyor. Onun stilistine mi danışsam?
Odama geri döndüm. Kapıyı açtığımda karşımda Hale’yi gördüm. Hale fotoğraftaki gibi güzel bir kadındı. Fotoşop da çıkabilirdi. Doğru tercih yaptığım için kendimle gurur duydum.
“Merhaba,” dedi Hale. “Ben Hale.”
“Merhaba,” dedim. “Ben de Serhat Beyzade.“
Hale ile içeri girdim ve koltuğuma oturdum.
“Cemal Bey söyledi, beni bizzat seçmişsiniz. Ben de size memnuniyetle sekreterlik yapacağım,” dedi Hale bacak bacak üstüne atarken.
“Evet,” dedim. “Ama sadece sekreterlik değil. Aynı zamanda bana her konuda yardımcı olacaksın.”
“Tamam,” dedi Hale. “Her türlü yardımcı olurum.”
“Güzel,” dedim. “O zaman hemen işe başlayabilirsin.”
“Biraz gergin görünüyorsunuz. Size masaj yapmaktan başlayabilirim.”
“Hımm… Doğru. İyi bir sekreter olduğun çok belli. Aferin sana Hale.”
“İşim bu,” dedi alt dudağını utanmış gibi hafifçe ısırarak.
Odanın içindeki dinlenme odasını işaret ettim. “Şöyle geçelim.”
İçerdeki bazaya yüzü koyun uzandığımda Hale boynuma omzuma dikkatle masaj yapmaya başladı. Hafif teması beni tahrik ederken “Nasıl, iyi mi?” diye sordu.
“Evet, iyi gidiyorsun.”
“Gömleğinizi çıkarırsanız sırtınıza da masaj yapabilirim.”
“Çok iyi olur.”
Gömleği çıkarırken bakışlarını üstümden çekme gereği duymamıştı. Mavi gözleri adeta üstüme çivilenmişti. Bileğinden tutup “Uzatmayalım istersen,” dedim. Yeterince oyalandığımıza şüphe yok. Normal şartlarda bir kadını tenhaya çekip becermem on dakikamı almaz.
“Bence de…”
Onu kucağıma oturtup soymaya başladım. Hemen ıslanmıştı.
Hale’yi inim inim inletirken nihayet boşalmıştım. Çaputu çıkarıp çöpe atarken “Hep böyle yanında mı taşırsın?” diye sordu.
“Tedbirli olmak iyidir.”
Hale üstüne başına çekidüzen verirken “Çok iyiydin,” dedi.
Ona üstten baktım. “Sence iltifata ihtiyacım mı var? Çok konuşma da artık şu dosyalarla ilgilen,” dedim.
Hale bozulmuş gibiydi. Ne bekliyordu ki? Birlikte olunca sevgili olmayı falan mı? Hiç işim olmaz.
“Emriniz olur Serhat Bey.”
Dosyalarla ilgilenirken ara sıra bana hülyalı bakışlar atıyordu. “Şu dosyada ihaleyle ilgili bir not var. Önemli olabilir.”
“Getir bakayım.”
Dosyayı alıp yanıma geldi. Omzuma dokunurken kulağıma doğru eğildi. “Akşam bana gelsene,” dedi.
“Bakarız.”
Bir defa yattığımla ikinci defa yatmaya isteğim olmuyordu. Beni öyle bir istek içine sokacak biri karşıma çıkmamıştı.
İhaleyle ilgili nota bakarken Vedat’ın yazısını tanımıştım. Karaca’ların istediği bir ihaleymiş. Okan Karaca’yı bitirmek için bu ihaleyi almak istediğine eminim. Birkaç gün kalmış ihaleye.
Tekstil işine girmek mantıklı olabilir. “Bu ihaleye hazırlanalım. Cemal’e söyle holdingi arayıp avukatlarla hazırlık yapsınlar.”
“Hemen hallediyorum.”
***
DİLAN
Fırat Bey, iş teklifimi kabul ettiğimi duyduğunda memnuniyetle gülümsedi.
"Çok iyi," dedi. "Avukata gizlilik sözleşmesi hazırlatırım. İşte o zaman resmi olarak başlarız."
"Teşekkür ederim Fırat Bey. Bu iyiliğinizi asla unutmayacağım," dedim içtenlikle.
Birkaç saat sonra, avukatla bir araya geldik ve gizlilik sözleşmesini imzaladık. Artık resmi olarak Fırat Bey'in ajanı olmuştum. Görevim, Serhat abinin her hareketini takip etmek, kimlerle nerde ne yaptığını rapor etmekti.
Tabii bunları yaparken şüphe çekmemeliydim. “Ya beni yanında istemezse,” dedim.
“Cemal’i handa bul. Ben onu arayıp gerekeni söylerim. Serhat seni kovsa da vazgeçmek yok. Seni işe ben aldım, kimse seni handan yollayamaz.”
“Peki Serhat abi ajanlık yaptığımı anlarsa ne olacak?”
“Öncelikle Serhat’a işteyken herkes gibi Serhat ağam diyeceksin. Ajan olduğunu anlamaması gerekiyor. Saf gibi görün, başını işten kaldırma ama çevresinden de ayrılma. Anladın mı beni?”
“Anlamaya çalışıyorum. Ne giyeceğim? Bu kıyafetim iş için uygun değil sanırım.”
Üstüme başıma göz süzdü. “Aynen ev halinle işe git başla. Seni zararsız olarak görüp kol kanat germesi daha iyi olur. Serhat’ın merhamet duygusu fazladır. Sana acımasına izin ver.”
“Peki, öyle yaparım.”
Birilerinin bana acıyacak olmasından hoşlanmasam da Berkay’a iyi bir şekilde bakılacağını düşününce her şeyden vazgeçip onurumu gururumu ayaklar altına almaya hazırdım.
Bavulumdan eski bir kazakla uzunca bir etek giydim. Altına da yazlık bir terlik geçirdim. Aynaya bakınca oldukça gariban görünüyordum. İşin aslı gariban görünmek için fazla çaba göstermeme de gerek yoktu. Tek yaptığım eski püskü su çeken spor ayakkabılarım yerine terlik giymekti.
Telefonumda yoktu. Paramda yoktu. Haliyle yanıma çanta almama bile gerek kalmamıştı.
Şoför beni hana bıraktıktan sonra Cemal dediği adam beni kapıda karşıladı. “Dilan sen misin?” diye sordu sert bir yüz ifadesiyle. İşin aslı 30 yaşlarındaki iri yarı bu adamın yüzü zaten sert çizgilere sahipti. Biraz ürkütücü bir yanı vardı.
“Evet, ben Dilan Bozhan.”
“Ben de Cemal, mahalleden arkadaşlar kesik derler. Hadi beni takip et.”
Adamın peşine takıldım. Kapıyı çaldığında önden içeri girdi. Serhat abi içerdeydi. Beni görünce şaşırmıştı. Kapıda ise elinde dosyalarla siyah saçlı, mavi gözlü manken gibi bir kadın vardı. Bizi görünce dışarı çıkmak yerine yanıbaşımda durmuştu.
****