Gözümü açınca beyaz bir tavanla karşılaştım. Bakışlarımı odada gezdirince hastane odasında olduğumu anladım. Yan tarafıma bakınca Nihan ve annemin oturmuş, ağladıklarını gördüm. Ne olduğunu hatırlamaya çalıştım. Gözlerimi kapatıp o anı düşündüm. En son bir ses duymuştum, ardından büyük bir acıyla yere yığılmıştım. Bunu hatırlayınca gözümü açıp karnıma baktım. Ne olduğunu anlamayarak annemlere döndüm.
"Anne bebeğim nerede, o iyi mi?"
Annemle Nihan şok olmuş bir şekilde bana baktılar. Yüzleri ağlamaktan çökmüştü, ve bu beni çok korkutuyordu. Sesimi daha fazla yükselttim.
"Anne size bir soru sordum, bebeğim iyi mi? Nerede o, beni ona götürün!"
Annem hıçkırarak ağlamaya başladı. Korkuyordum iyice. Nihan Yüzüme bakamıyordu. Yerimden kalkmaya çalışınca annem gelip kollarımı tuttu. Haykırmak istiyordum.
"Ya, bebeğim nerede? Niye cevap vermiyorsunuz, beni ona götürün. Korkuyorum, ona ihtiyacım var lütfen beni ona götürün." Korkudan titriyordum, kötü bir cevap vermelerinden çekiniyordum
"Sakin ol Esin, lütfen sakin ol."
Ben de onlar gibi ağlamaya başladım. Neden hiçbir şey söylemiyorlardı! Bebeğimin nerede olduğunu öğrenmek istiyordum. Odanın kapısı açıldı. Ural girdi içeriye. Onu görünce rahatlamam gerekiyordu, ama yüzünden rahatlayacak bir şey olmadığını anladım. Gözlerine kan oturmuştu. Annem ve Nihan'dan hiçbir farkı yoktu. Artık iyice korkuyordum.
"Ural, bebeğimiz iyi değil mi? Lütfen bir şey söyleyin artık biriniz, beni tutmayı bırakın, Ural beni ona götür, lütfen." Ural hiçbir şey demeden yere bakıyordu, yüzü çökmüştü.
"Kendini yorma kızım, senin sağlığın için kötü olur, yapma bunu."
Kollarımı annemden kurtardım. Kalkmaya çalıştım, ama karnıma saplanan acıyla olduğum yerde durdum. Ural gelip yanıma oturdu. Beni omuzlarından tutup yatırmaya çalıştı.
"Zorlamayı bırak Esin. Bize biraz müsaade eder misiniz, Esin'e durumu anlatmam gerekiyor."
"Daha öğrenmeye hazır değil oğlum, görmüyor musun halini?"
Bir Ural'a, bir anneme baktım. Sanki ben yanlarında değilmişim gibi davranıyorlardı.
"Ya Bende buradayım, ne oluyor? Ural bana ne anlatacaksın? Nolur bişey yok diyin." Tahmin ettiğim şeyin çıkmasından çok korkuyordum.
"Ondan saklamamalıyız şimdi. Siz çıkın, ben ona her şeyi açıklayacağım."
Annem inkar etmedi, gözündeki yaşını sildi. Nihan onun koluna girdi ve odadan çıktılar. Artık başbaşaydık. Anlatacağı şeyleri duymak istediğimden emin değildim. Ural'ı ağlarken görmemiştim hiç. O ağlamayı güçsüzlük olarak görürdü, ama şu an ağlıyordu.
"Nasıl anlatacağımı bilmiyorum Esin..."
"Anlatma Ural, yalvarırım anlatma, nolur düşndüğüm şeyi söyleme," dememe rağmen Ural devam etti.
"Esin, bebeğimiz öldü."
Dünyam başıma yıkılmıştı. Bu üç kelime dünyanın en acı kelimeleriydi. Ama Ural bunları kolaycı söylemişti. Söylediklerinin hepsi yalandı, beni kandırıyordu herkes. Kulağımı kapatıp bağırmaya başladım.
"Yalan söylüyorsun, bebeğimi getirin hemen. O çok iyi, beni kandırmayın, onu getirin bana. Bizim birbirimize ihtiyacımız var, getirin onu!"
"Yapma Esin, kabul etmen gerekiyor bunu. Benim kabullenmem de zor oldu, ama inkar ederek hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Bebeğimiz öldü, o geri gelmeyecek."
"Yeter, bu saçmalığa daha fazla devam etme," dedim yüksek sesle. Yerimden kalkıp gitmeye çalıştım. Ama Ural Kolumdan tutup engelledi. Ondan kurtulmaya çalışıyordum. Ondan kurtulup bebeğimin yanına gidecektim.
"Bırak beni, bebeğimin yanına gideceğim."
İçeriye hemşire girdi. Ural zorla geri yatağa yatırdı, kadında tutmaya çalışıyordu beni. Kriz geçiriyordum artık. Hemşire ses çıkarmadan bir iğne enjekte etti koluma. Hâlâ Ural'ın kollarından kurtulmak için mücadele ediyordum.
"Bırakın beni, lütfen bırakın," dedim. Artık direnmiyordum. Dilim dolanıyor ve de gözlerim kapanıyordu. Uyanık durmak için mücadele ediyordum. Ancak bu çabalarım boşa gittive bir süre sonra gözlerim kapandı.
Yedi ay boyunca karnımda büyüyen o canlıyı o soğuk, cansız, kara toprağa koymuşlardı. Mezarına ilk toprağı atan Ural olmuştu. Gözlerimi kapatıp görmemeye çalışıyordum. Annem ve Nihan olmasa kesinlikle yere düşerdim. Onlara dayanarak ayakta duruyordum. Defnetme işi tamamlanınca az önceki kişilerden kimse kalmamıştı. Annem eve erken gitmişti mevlüt için. Benim biraz daha burada kalmaya ihtiyacım vardı. Ural'da benimle beraber kaldı. Diz çöküp mezarının yanına oturdum. Elime bir avuç toprak aldım. Gözlerimi kapatıp yaşların akmasına izin verdim.
"O ölmüş olamaz, daha küçücüktü. Her şey bir kabustan ibaret olsa keşke."
"Cinsiyetini öğrenmek ister misin..."
"Sakın, öğrenmek istemiyorum," dedim. Bu tepkime ben bile şaşırmıştım. Eğer öğrenirsem daha fazla acı çekermişim gibi hissediyordum. Ural ses çıkarmıyordu. Geri yerimden kalktım. Toprak hâlâ avucumdaydı. Eve götürüp bir kavanozda saklayacaktım bunu.
"Gidelim mi artık, daha fazla durabileceğimi sanmıyorum," dedim. Başıyla onaylayarak arabaya binip çalıştırdı. Başımı cama yaslayıp son kez bebeğimin mezarına baktım. Onu görmemiştim hiç. Uzun bir süre boyunca sakinleştirici vererek uyutmuşlardı beni. Hâlâ aynı şekilde krizler geçiriyor olsaydım bebeğimi mezarına bile gelemeyecektim. Gücüm kalmamıştı bu yaşadıklarından sonra. Eve gelince kalabalıktan daralma gelmişti, burada durup dedikodu dinlemek istemiyordum. Gelen kişileri tanımıyordum bile, ama tavırlarından iş adamı oldukları belli oluyordu. Eşleri sanki cenazede değilmiş gibi sohbet ediyorlardı. Arada benimle ilgili şeylerde diyorlardı. Buna daha fazla dayanamayıp odama gittim. Yere çöküp ağlamaya başladım. Kapı açıldı. Bakınca Ural'ın bana baktığını gördüm. Gözlerinde yaşadığı acının izi duruyordu hâlâ. Belki bunun altından beraber kalkabilirdik, ama Ural bunun yerine kapıyı kapatıp odadan çıktı.
Bu durum karşısında birlik olmamız gerekiyordu, ama o tek başına çekiyordu bu acıyı. Kapı geri açıldı. Nihan İçeriye girip yanıma çöktü. Kendimi tutamayıp ona sarıldım.
"Ağla canım, ağla. Rahatla biraz, yaşadıklarım çok ağır şeyler."
"Benim bir suçum varmış gibi Ural benden kaçıyor Nihan. En çok bu canımı yakıyor."
"Hayır, yok öyle bir şey. O da bu acıyı tek başına yaşamak istiyor canım, onu anlayışla karşılaman lazım."
Gözlerimi sildim, ama boşuna çabalıyordum. Çünkü aynı şekilde geri akıyordu yaşlarım.
"Bu acıyı tek başına kaldıramaz ,ki bende aynı şekilde kaldıramam. Bu yük hem ona, hem bana çok ağır.Ama o sanki tek acı çeken kişiymiş gibi davranıyor."
"Ural gitti Esin, bir haftalığına başka bir yerde kalacakmış" dedi Nihan. Duyduklarım karşısında acım daha da arttı. Ona bunu yaptıracak kadar ne yapmıştım ki ben?
"Benden kaçıyor Nihan. Bebeğimiz Benim yüzümden mi öldü?"
"O ne biçim söz, sen birinin silahından çıkan kurşun yüzünden kaybettin bebeğini. Ama merak etme, mutluluğunu çalan o adam yakalanacak yakında."
Kapı geri açıldı, bu seferde gelen annemdi. O da yanımıza çöktü. Saçlarımı okşamaya başladı. Toprak hâlâ elimdeydi, annem elinde bir kavanozla gelmişti. Kapağını açıp elimi oraya uzattı. Elimde duran toprağı oraya boşaltım. Annem geri kapağını kapatıp bana uzattı elime alıp sarıldım kavanoza. Çocuğumdan kalan tek hatıraydı bu artık. Ona çok iyi sahip çıkacaktım.
"Bir süre sende kalmamı ister misin kızım, tek başına kalma burada."
"Olur anne. Kocam yanımda değil, siz yanımda olursanız kendimi iyi hissederim."
Yalnız kalmaktan korkar duruma gelmiştim artık. ama Ural beni bu darmadağın halimle bırakıp gitmişti. Bu nasıl bir hayattı böyle. Her şey üstüme üstüme geliyordu. Üstelik kocam beni yok saymaya başlamıştı.
"Dinlen biraz kızım, biz çıkalım. Kendini kötü hissedersen bizi çağır."
Odadan çıktılar. Gözlerimi kapatıp ağlamaya başladım, çünkü kendimden nefret ediyordum.
O bir haftadan sonra gelmişti Ural. Annem ve Nihan o gelince evlerine gitti. Bu bir hafta içinde iki gece kriz geçirmiştim. Geceleri uykumdan çığlıklarla uyandığımı söylemişti annem. Onlar giderken annem bunu Ural'a söylemiştı. Eskiden olsa benim için endişelenirdi, ama hiç umursamamıştı. Gelir gelmez odaya girdi. Onunla konuşmam gerekiyordu artık. Çünkü bu acı ikimizin katlanamayacağı kadar büyüktü. Bunu sadece birlik olarak atlatabilirdik. Aşağı inip koltuğa oturdu. Bende yan tarafındaki koltuğa oturdum. Beni görmüyormuş gibi davranıyordu.
"Konuşmamız gerek."
"Canım konuşmak istemiyor, sonra konuşuruz," dedi. Yerinden kalkıyordu, sözlerime devam ettim.
"Çocuğumuz benim yüzümden ölmedi, böyle yapmandan nefret ediyorum," dedim titrek bir sesle. Arkası dönük bir şekilde durdu. gözyaşları yine hücum etmişti gözlerime. Geri bana döndü, gözlerinde yine o acı vardı.
"Ben öyle bir şey demedim, bunu aklımdan bile geçirmedim." Derin bir nefes alıp geri verdi. Sözlerine devam etti. "Gerçekten konuşmak istemiyorum Esin."
"Öyle bir şey demedin, ama yüzüme bile bakmıyorsun. Bu acının altından ancak beraber kalkabiliriz, kendi içine kapanma böyle Ural."
"Bende böyle yaşıyorum acımı, Her şeyi seninle yaşamak zorunda değilim ben. Benim hayatım seni ilgilendirmez ve bir daha sakın bana karışmaya kalkma," diye bağırdı. Bu kadar duygusuz olamazdı. Ölmek istiyordum şu an.
"Neden benim hayatıma karışıyorsun o zaman, ben sana ne yaptım da bana böyle davranıyorsun?" Bende onun gibi bağırıyordum artık. İçımdeki yangını söndümek istiyordum artık.
"Bak Esin, benim sana kötü birşey söylediğim yok. Ben tek başıma ağlamak istiyorum, tek başıma acı çekmek istiyorum, tek başıma yanmak istiyorum."
Birlik olmak isterdi eskiden, ama şimdi bireysel davranıyordu.
"Bize ne oldu böyle Ural, bu nasıl bir şey?"
Gözlerim yaşla doldu, hiçbir nesneyi tam olarak seçemiyordum. Görebildiğim tek şey Ural'ın duygusuz yüzüydü.
"Bu saçmalığı kes Esin, gerçekten dayanamayacağım artık."
Geri arkasını döndü. Merdivenleri doğru ilerledi.
"Madem birlik olamayacağız neden beni sevdiğini söylerdin o zaman? Senin sevgin buraya kadarmış işte. Keşke hiç hayatıma girmeseydin."
Bu sözleri nasıl söylemiştim? Ural arkasını döndü geri. Yüzüme baktı. Öyle dediğim için kendimi bir uçurumdan atmak istiyordum. Ural yüzünü acıyla buruşturdu. Bu hali yüreğimi yakıyordu.
"Bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum, neden sevdik birbirimizi Esin? Benim sana sevgim hiç bitmedi, ama artık bunalıyorum, eğer hayatından çıkmamı istiyorsan boşanalım."
Acı çekme sırası şimdi bendeydi. Resmen boşanmamızı teklif ediyordu. Daha fazla kendimi küçük düşünemezdim. Onunla konuşmaya çalıştığım halde bir etkisi olmamıştı, o zaman neden uzatıyorduk ki? Başımla onayladım.
"Boşanmak en iyi fikir, uzatmanın anlamı yok. Beni anlamayan, yanımda olmayan bir adamla bir ömür aynı evde kalmak istemem zaten."
Başıyla onayladı, ardından evden çıkıp gitti. En değer verdiklerim sadece bir haftada elimden kayıp gitmişti. Ağlayarak odama çıktım. Gardroptan bavul çıkarıp eşyalarımı koymaya başladım. Sonra fermuarı çekip bavulu aşağı indirdim. Telefonu alıp Nihan'ı aradım. İlk çalışta açtı telefonu.
"Esin, iyi misin?"
Sesini duyunca hıçkırarak ağladım. Bu yükü daha fazla taşıyamayacaktım.
"Bitti Nihan, boşanıyoruz."
"Bize gel Esin, konuşuruz. Hatta bir süre bizde kal."
"Geliyorum Nihan," dedim. Ardından telefonu kapattım ve bir taksi çağırdım. Dışarıya çıktım. Yüzüm şişmişti ağlamaktan. Taksi önümde durdu. Adam arabadan inip bavulumu bagaja koydu. Taksinin kapısını açıp binmeden önce son bir kez evime baktım. ardından taksiye bindim.
"Nereye gideceğiz abla?"
"Arkadaşımdan konum gelecek birazdan, siz düz sürün şimdi," dedim. Konum gelince adresi adama verdim. Arkamı yaslandım ve sakin olmaya çalıştım. Adam geldiğimizi söylemese geldiğimizi asla fark etmezdim.
"Ne kadar tuttu?"
"80 lira abla."
Çantadan çıkarıp 200 TL verdim. Adam yol boyunca ağlamamı dinlemişti. O yüzden Para üstünü almadım. Arabadan inip bavulumu bekledim. Buraya ilk gelişimdi. Bavulumu aldıktan sonra apartmanın önünde durdum. Burası bana tanıdık geliyordu, çevremi kontrol edince çok şaşırdım. Burası Ural'ın şirketinin karşısıydı. Bendeki bu şansı inanamıyordum. Bunu düşünemeyecek kadar yorgun hissediyordum kendimi. Apartmana girdim, Nihan ve Bora'nın evi ilk kattaydı. Kapıyı çaldım. Nihan açar açmaz bana sarıldı. Az önce toparlamıştım kendimi. Ama yine ağlamaya başlamıştım. Bu kadar zor olacağını düşünmemiştim hiç.
"Ural boşanmamızı teklif etti Nihan, bende kabul ettim."
Benden ayrıldı, Bora kapının önünde bize izliyordu. Nihan koluma girip beni içeriye aldı, Bora'da bavulumu içeri aldı. Salondaki koltuğa oturttu beni.
"İkinizde kötü zamanlar geçiriyorsunuz canım, bu yüzden sağlıklı düşünemiyorsunuz. Biraz zaman tanıyın birbirinize, eminim doğru yolu bulursunuz," dedi. Başımı hayır dercesine salladım.
"Ne olursa olsun bu lafları etmemeliydi Nihan, bu acı günlerde birde bu zorluklar çıkıyor karşımıza. O laflara rağmen gidip yalvaramazdım ona. O yüzden kararımı verdim, boşanacağım."
"Kararın ne olursa olsun ben her zaman senin yanında olacağım canım, bunu hiç unutma."
Elimi sıktı. Bunu zaten biliyordum, o yüzden yalnız değildim. Bakalım ne olacaktı hayatımda?