bc

MAFYA BOZUNTUSU -2

book_age18+
889
FOLLOW
3.6K
READ
dark
drama
tragedy
twisted
sweet
humorous
heavy
serious
scary
spiritual
like
intro-logo
Blurb

Sonunda herşey hiç olmadığı kadar iyiye gidiyordu. Mutlu bir evlilik, çok seven bir eş ve bebek müjdesi... Bu sevinç bir anda yıkıma uğramıştı tek bir kurşunla. Bebeklerini kaybeden Ural ve Esin'i zor günler bekliyordu. Peki bu acıyı birlikte atlatıp bu hüzünlü günlerden kurtulabilecekler miydi, yoksa ayrı yollara düşüp aşklarını hiç düşünmeden bitirecekler miydi?

chap-preview
Free preview
B-1
Şimdi senle hayat rüya, Düşlerim gerçek. Sanki ben hiç yaşamadım, Seni tanıyana dek. Şarkının sözleri Ural ve beni anlatıyordu sanki. İkimizde yaşamayı ve aşkı tanıştıktan sonra öğrenmiştik. Her gün onun kollarının arasında uyanmak beni hiç olmadığım kadar mutlu hissettiriyordu. Herşey hiç olmadığı kadar güzel gidiyordu. Evlenmemizin üzerinden tam tamına beş ay geçmişti. Benim için hayat giderek güzelleşiyordu. Bu sabahta gözlerimi Ural'ın kollarında açtım. Ural çoktan uyanmış, beni izliyordu. "Günaydın sevgilim." "Sana da günaydın aşkım, ne zamandır beni izliyorsun?" "Yaklaşık iki saat olmuştur herhalde, aslında seni izlerken zaman kavramını unutuyorum. Çok güzelsin meleğim." Kızardığımı hissedebiliyordum. Gülümseyerek başımı göğsüne koydum. O da usul usul saçlarımı okşamaya başladı. Aslında bıraksalar hiç hareket etmeden bu anın tadını çıkarırdım, ama öğlen Ural'ın toplantısı vardı. Onu şirkete asla kahvaltı yapmadan gönderemezdim. Sonra bütün gün aç olup olmadığını merak ediyordum. Ural'dan uzaklaşarak yüzüne baktım. "Sana kahvaltı hazırlayacağım. Sende kalk artık, bu kadar mızmızlık yeter. Git elini yüzünü yıka, üzerini giy ve çabuk kahvaltıya in." "Tamam Esin, tamam. Sende bir anda cadıya dönüşüyorsun. Zaten ortada kahvaltı yok, ne bu telaş yavrum, sen kahvaltıyı hazırlamadan aşağıya inip yardım ederim sana." "Sırf iş yapmamak için saatlerce banyoda kendini kilitli bırakırsın sen şimdi." "Hmm, aslında güzel fikir bu. Ben bunu uygulamaya mı geçirsem?" dedi. O öyle diyince yataktaki yastığı alıp yüzüne attım. Önce bir şoka uğradı, daha sonra yastığı tuttu, atacak gibi yaptı, ama daha sonra yastığı kenara koydu. "Neyse, acıdım, atmayacağım yastığı. Haydi gir banyoya, hazırlandıktan sonra ven gireceğim," dedi. Yaklaşıp yanağından öptüm. "Ha, bu yastık atmanın cezasını gece sana yatakta çektireceğim, bunun cezası olacak yani. Kurtuldum diye sevinme." "Komik kocam benim, sen zaten bahane arıyorsun. Bari bunun ardına sığınma," dedim sakallarına dokunarak. Gözleri dudağıma kaydı. "Esin, seni gördükçe kendimden geçiyorum. Tadına doyum olmuyor," dedi. Ses çıkarmadan gülerek yataktan kalkıp banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirdim ve ardından odadan çıkıp mutfağa doğru ilerledim. Kahvaltılıkları masaya koymaya başladım. Ocağa çayı koydum. O sırada merdivenlerden gelen ayak seslerini duydum. Ural mutfağa girip arkamda beklemeye başladı. Sanki fark etmemiş gibi davrandım. Başımı yan tarafa yatırıp yumurtamı çırpmaya devam ettim. Bir dakika boyunca çırpmaya devam ettim. O kadar daldım ki Ural boynumu öpünce korkudan neredeyse yumurtanın olduğu kabı döküyordum. Sinirli bir şekilde Ural'a döndüm. Ama o benim aksime gülümsüyordu. "Ne yapıyorsun Ural, korkuttun beni." "Dayanamadım vallahi Esin, o tepkiyi neydi ya öyle? Asla unutmam artık." Gülmeye devam etti. Ben de onun taklidini yaptım. "Ha ha ha, çok komik ya. Gülmekten öleceğim şimdi. Hem hani sen bana yardım edecektin, gelip beni izliyorsun arkamdan. Bu mu senin yardımdan anladığın beyefendi?" "Sinirlenme, tamam. Hadi sen işini yapmaya devam et aşkım, ben senin tam arkanda olacağım. Bu da yardım sayılır bence, şans meleğin olurum, fena mı olur yani yavrum?" Resmen benimle dalga geçiyordu. Kaşlarımı çatarak bakmaya başladım. Sinirlenmiyordum bu dediklerine, ama dalga geçmeyi bırakması için numara yapmaya çalışıyordum. Tabi beni ciddiye almışa pekte benzemiyordu. "Git salonda otur Ural, seni mutfakta görmeyeyim. Ben sofrayı hazırladım zaten, sadece yumurta ve çay kaldı. Sen otur, karpuzunu büyüt, işleri bana bırak, ama lütfen ayak altında dolaşma, dikkatimi dağıtıyorsun." "Sen az önce bana karpuzunu büyüt mü dedin? Her geçen gün beni şaşırtıyorsun valla, senin böyle demen beni çok güldürdü. Ayrıca çok mu dikkatini çekti benim KARPUZUM," dedi sırıtarak. Karpuzum derken ses tınısı değişmişti. Yüzümün yandığını hissediyordum. Aylar geçmişti, ama onun çekimine hâlâ karşı gelemiyordum. "Hayatım, bak kahvaltı yapmamız gerek, senin aç bir şekilde gitmeni istemiyorum şirkete. Ama sen böyle benim işime engel oluyorsun. Bak hadi, geç sofraya. 5 dakikaya çay ve yumurta hazır olur, getiririm yeriz. Sonra da akıllı çocuklar gibi ol ve işine git." "Valla aşkım bu mümkün gibi değil, ben bugün bir kahvaltı yapabileceğimizi düşünemiyorum ayıptır söylemesi. Hatta bu gidişle ev diye birşey kalmayacak Esin, bir şuraya bak." Elleriyle ocağı gösterdi. Oraya bakınca çayın taştığını fark ettim. Ağzımdan inlemeye benzeyen bir ses çıktı ve oraya doğru koşup çayı ocaktan indirdim ve ocağı kapattım. Sinirle Ural'a döndüm. "Bak beni lafa tuttun, ne olduğunu gördün mü? Beğendin mi yaptığını beyefendi?" "Ben ne yaptım şimdi, sen bakmadın çaya. Ben fark etmesem ne olurdu acaba? Tabii, cazibem senin aklını başından alıyor. Yakışıklı olmak benim suçum değil gülüm, Allah vergisi." "Bencil gibi davranma Ural. Şımarıksın, aynı küçük çocuklar gibi davranıyorsun. Tamam, yakışıklısın. Haydi bunu da duydun çık lütfen, yoksa bende iş yapmam. Otururum aç gidersin şirkete." "Sevgilim, istesem şirkete gitmeden önce kahvaltı ederek gidebilirim. Ama senin yaptığınla bir olmaz o. Ha eğer yoruluyorsan her zaman sana bir yardımcı tutma konusunda teklifte bulunuyorum. Karar senin." "Evimize kimsenin girmesini istemiyorum ben. Haydi konu uzamasın lütfen. Çık lütfen, dikkatimi dağıtıyorsun." "Tamam, ben çıkıyorum hayatım, salondayım. Yardım edecek bir şey olursa sakın çağırma, çünkü etmem. Beni bilirsin." "Zaten senden yardım bekleyen yok, ayak bağı olma yeter o bile bana yeter." Hepsini boşa söylemiştim. Çünkü ben onları söylerken Ural çoktan salona gitmişti. İçimden laf saymaya başladım. Ama bunları söylerken gülümsediğimi fark ettim. Ural en sinirli anımda bile beni güldürmeyi başarıyordu. Yumurta pişince mutfaktan çıkıp masaya koydum. Çayı da getirip bardaklara koydum. Ural salonda değildi, merakla dönüp arkama baktım. O sırada sesinin üst kattan geldiğini fark ettim. "Birini mi arıyorsun aşkım?" Arkamı dönüp ona baktım, takım elbisesini giymişti. Normalde onu hep tişört üstü ceket giymiş şekilde görürdüm. Kravatın takmaya uğraşıyordu. Yanına gelip durdu. "Sen neden böyle giyindin, normalde böyle giyinmezdin." "Farklılık olsun istedim, bugünkü toplantı çok önemli hem. Ciddi durmak için önemli bu. Eskiden esip gürleyen ben sen hayatıma biri girince süt dökmüş kediye döndüm. Gülmek nedir bilmezken kahkaha atmaya başladım. Bari bugün sert mizaçlı durayım yavrum. Eve gelince geri senin yumuşak erkeğin olacağım, söz veriyorum." "Toplantıda iş için gelecek kişi kadın mı yoksa erkek mi? Bana cevap ver hemen. Kadın değil mi Ural?" Ne yapıyorum şimdi ben, hiç kendimi böyle aptal gibi hissetmemiştim. Ural sırıtarak bakıyordu. Sesim biraz titriyordu. "Yoksa sen beni kıskandın mı hayatım?" "Ural sana cevap ver dedim. Gelecek kişi kadın mı diyorum?" "Kadın, ama inan hiçbir ilgim yok. Benim için önemli olan kısım bu işi almak, kadın tavlamak için giyinmedim Esin." "O zaman neden takım elbise giyip gidiyorsun şirkete?" "Söyledim ya birtanem, Niye boş yere kendini üzüp ağlıyorsun?" Kollarını bana sardı. Ağladığımı söyleyince gözlerimi kuruladım. Beni daha da kendine çekti. İyice sindim ona. "Bugünlerde çok fazla duygusal davranıyorsun, boş yere kendini üzüyorsun. Benim o kadınla ilgim olmaz, etrafımdaki hiçbir kadın umrumda değil. Benim hassas prensesim hepsine bin basar." "Ne yapacağımı hiç bilmiyorum Ural, sen boş ver beni. Biraz dengesiz davranıyorum bugünlerde, farkındayım. Gereksiz davranışlarım için çok özür dilerim, ben böyle davranmak istemiyordum." "Ağlama sakın güzelim, istersen gidip üzerimi değiştireyim hemen. Yeter ki sen iste. İş falanda umrumda değil, yeter ki o güzel gözlerinden bir damla yaş süzülmesin." "Yok yok, hem sana çok yakışmış. Kravatını bağlayayım istersen. Belki bu saçma hareketimi unutturabilirim sana böylece." "Sen kravat bağlamayı biliyor musun ki? Ben yıllardır bir türlü öğrenemedim." "Tabi ki biliyorum. Sen kendini bana bırak bağlayayım canım." Sen bilirsin dercesine baktı. Alıp bağladım. Aşırı derecede yakışmıştı ama ona söylemedim. Bu takım elbise onu hem ciddi göstermişti, hemde oldukça havalı duruyordu.. "Artık otur da beraber güzel bir kahvaltı yapalım seninle. Hem geç kalma böyle sevgilim." Tamam dercesine başını sallayıp oturdu. Ben de yan taraftaki Sandalyeye oturdum. Tam tabağıma salam alıyordum ki midem bulanmaya başladı. Gözlerimi kapattım ve bir yudum su içtim. Geçer diye beklerken oğürme geldi bir anda. Ne yaptığımı idrak edemeden iki büklüm bir şekilde masadan kalkıp lavaboya doğru koşar adımlarla gittim. Ural'da arkamdan geldi. Midem çok kötüydü. Ağzımda acı bir tat vardı. Yüzümü yıkayıp rahatlamaya çalıştım. "Esin iyi misin, istersen hemen bir hastaneye gidelim. Ne oldu, neden böyle oldun?" Sesi çok telaşlıydı. Dik durmaya çalıştım. Omzuma koydu elini, beni dik tutmaya çalışıyordu düşme ihtimalime karşı. "Aşkım iyiyim ben, biraz kötü oldum o kadar. Hastanelik birşey yok, merak etme. Hem her olan şeyde hastaneye mi gideceğiz Ural? Ben iyiyim hem, midem bulandı sadece o kadar." "Ama gülüm..." "Gerçekten iyiyim Ural, inan bana. Sadece bulantı diyorum." İtiraz etmek için ağzını açtı, ama sonra susup başıyla onayladı. "Eğer Ben şirketteyken bulantın artarsa hemen ara. O zaman direkt hastaneye gideceğiz, tamam mı? Sana birşey olmasına dayanamam. Hem senhasta olursan ben kimle uğraşacağım," dedi buruk bir gülümsemeyle. O üzülmesin diye bende tebessüm ettim ve dudağına bir öpücük kondurdum. "Tamam canım. Sırf sen benimle uğraş diye hasta olmayacağım." "O zaman gel sofraya otur, bir şeyler ye. Midene birşeyler girsin. Belki aç kaldın, ondan bulantın vardır." "Canım hiçbir şey yemek istemiyor şu an hayatım. Ögle yemeği vakti yerim." "Sen kendine bakmazsan tabii böyle midem bulanır. Ancak başkalarının düşünüyorsun, kendine de zaman tanı biraz artık hayatım. Bak bu konuda senden hassas olmanı istiyorum. Haydi simdi sofraya gel, kırma beni. Güzel bir kahvaltı edelim seninle." "Söz Ural, akşam bol bol yemek yiyeceğim. Ama şimdi canım hiçbir şey istemiyor, gerçekten. Nolur şu an ısrar etme bana." "Zaten akşam Sen yemezsen bile ben senin zorla ağzına tıkarım. Ben yokken öğlen birşeyler ye ama, akşama kadar kendini aç bırakma." Bitkin bir gülümseme geçti dudaklarımdan. Başım dönmeye başlamıştı yine,ama bunu belli etmedin Ural'a. Anlasaydi dinlemeden beni kucağına alıp hastaneye götürürdü. "Biraz uyursam geçer zaten, endişe etme hayatım." "O o zaman sen git uyu. Ben gitmeden önce buraları toplarım. Geç odaya, kendini daha fazla yorma." "Sen hani hiçbir şey yardım etmezdin, şimdi bir anda ne oldu?" "Ben orada sana şaka yaptım, sen ne istersen yaparım ben. Yeter ki hasta olma. Kıyamam ben hayat arkadaşıma, o kadar da öküz değilim kızım." "Biliyorum hayatım , öküz değilsin. Şu an konumuz bu değil. Sen kahvaltını yapmaya devam et şimdi, ben odaya giderim kendim. İşleri senin yapmana gerek yok zaten, hallederim. İşe geç kalacaksın bu gidişle." "Olmaz hayatım, seni bırakırsam yere düşersin şimdi. Halinden belli, belli etmiyorsun sanıyorsun ama belli. Ben bunu göze alamam. Seni ben odana götürürüm." Gözlerimi devirerek baktım. Ama o beni umursamadan kucağına alıp banyodan çıkardı. Şaşkın bir şekilde ona baktım. Ama o görmüyordu. "Ural benim ayaklarım var zaten , bil diye söylüyorum. Yani kendim çıkabilirim." "Geldik zaten Esin." Kapıyı bir koluyla açtı. Beni yatağa yatırır bir şekilde bıraktı. Telefonu alıp yan tarafıma koydu. "Ben amcamın hizmetçilerinden birini buraya gönderteceğim. Sen dinlen biraz hayatım." "Eve kimsenin gelmesine gerek yok demiştim, bir mide bulantısını çok abarttın. Ben biraz dinlenirsem iyi olurum zaten. Kimsenin evimize gelmesini istemiyorum." "Bir kere de itiraz etme Esin, ben ne diyorsam o olacak. Sen kendini madem önemsemiyorsun, benim seninle ilgilenmem gerekiyor o zaman." Sıkıntılı bir şekilde nefesimi verdim. "Zaten bu evde hep senin dediklerin oluyor Ural, bana hiç söz düştüğü yok ki. Görende hep benim sözüm geçiyor sanar." "Aynen öyle hayatım, çünkü sen şu an mantıklı düşünemiyorsun. Senin şu an aklında kesin Ural üzülmesin, beni hasta görmesin gibi şeyler geçiyordur." "Evimize tanımadığımız bir yabancının girmesini istemiyorum. Ben herşeyi idare ederim, kimseyi gönderme." "Sen eve amcama dair hiçbir şey girmesin istiyorsun Esin. Ama burada seni yalnız bırakmayacağım. Bunu bir kere yapmıştım, bir daha asla yapamam. Bir kez daha bu acıya dayanamam. Nolur daha fazla uzatma konuyu." Ne demek istiyordu şimdi Ural, beni evde hiç tek bırakmamıştı. Bıraksa bile kötü birşey olmazdı hiç. Bir anda Ural'ın başka bir evliliği olup olmadığını merak ettim. Bana hiç eski hayatından bahsetmezdi. Yüzüne baktım. Ağzından kötü birşey kaçmış gibi bakıyordu. "Ne demek istiyorsun Ural, bir kere bıraktım, bir daha bırakmam ne demek şimdi? Ben anlamadım, bu dediğini daha detaylı açıkla bana." Sesim endişeli çıkmıştı. Ural elini saçlarının arasından geçirip derin bir nefes aldı. Düşünceli bir hali vardı. "Birşey demek istemiyorum Esin, bir an öyle çıktı ağzımdan. Saçmalıyorum işte, dinleme beni sen." "Sen benden başkasıyla evlendin mi Ural? Yani oldu mu öyle bir olay?" Sesim kısık çıkmıştı. Merakla yüzüne baktım. "Şaka yapıyorsun değil mi, hayır tabii ki. Ben sadece seni sevdim. Nişanlandığım doğru, ama onun dışında bir ilişkim olmadı." "Bana anlat herşeyi Ural. Az önce dediğinden birşey olduğu belli. Ne demek istiyordun, anlat hemen!" Saatine baktı. Uzun bir süre boyunca gözleri saatinde durdu. Cevap düşündüğü belli oluyordu. Yataktan kalkarak yanına gittim. "Benden ne saklıyorsun Ural, ben senin hayat arkadaşınım. Bunu bilmeye benim de hakkım var. Sana anlat diyorum, bak sustukça bana zarar veriyorsun." "Anlatacak bir şey yok Esin, ben geç kalıyorum. Gitmem gerek. Geç kalacağım yoksa." Kapıya doğru ilerledi. Ardından gitmesin diye kolundan tuttum. Ural olduğu yerde durdu. Ardından yavaş bir şekilde bana döndü. Gözlerini önce ellerime, ardından yüzüme sabitledi. "Ne yaptığını sanıyorsun Esin, ellerini üzerimden çek hemen. Beni sinirlendirme." "Çekmiyorum Ural, bana ne olduğunu anlatmak zorundasın. Eğer ben senden birşey saklasaydım sen ne yapardın o zaman?" "Öğrenmek için elimden geleni yapardım." "O zaman ben uğraşmadan sen anlat." "Yalnız sen şunu kaçırdın Esin, bunu yapacak olan benim. Sen ben değilsin." Bu adam bir gün ölürse kesinlikle kibrinden ölürdü. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Ural kolunu elimden kurtararak bana sarıldı. Önce karşı çıkmaya çalıştım, ama sonra kendimi ona bıraktım. "Anla beni Esin, bu benim tek kişilik sırrım. Sana anlatmaya hazır değilim." "Peki ne zaman kendini anlatmak için hazır hissedersin?" "Kesin bir tarih veremem." "O zaman o günü sabırla beklerim, bundan emin ol. Ama lütfen geciktirme." "Valla senin sabırlı olacağını hiç düşünmüyorum Esin. Sen öğrenmek için elinden gelen herşeyi yapacaksın kesin. Zamanı gelince ben içimi sana dökerim." "Doğru söylüyorsun, o yüzden bana hemen anlat. O zaman bugün olsun, haydi aşkım." "Ben gidiyorum Esin, geç kalıyorum. Yatağa geri dön. Ben bir hizmetçi göndertiyorum amcamlardan. Gelen amcam değil, sadece hizmetçisi. Yani gelince ağlayan bir kız görmek istemiyorum. Sakın tırnaklarını çıkarma." "Ne demek istiyorsun sen, ben saldırgan mıyım yani?" "Sen bir kedisin canım, her an birini cırmalayabilirsin. Arada bir vahşileşiyorsun. Eğer sen bugün burdan birini ağlatarak gönderirsen gece bende seni inleterek ağlatırım." Sesine gizemli bir hava katmıştı. Bir anda bir sıcak basmış gibi hissettim. "Allah Allah, meğer sen ne kadar pislik bir adammışsın. Demek benim hakkımda böyle düşünüyorsun! Ayrıca beni ağlatırsan sana küserim." "Evet benim vahşi ve haşin kedim. Nasıl küstüğünü iyi biliyorum merak etme. Cırmalama ihtimalin var zaten." "Madem öyle ilk seni cırmalayayım." "Yok yok, hem benim şirkete gitmem gerekiyor. Sen başka birilerini cırmala yavrum." "Git o zaman." Odadan çıktı. On saniye boyunca arkasından baktım. Tam arkamı döndüm ki kapı geri açıldı. Geri bakınca Ural dudaklarıma kısa bir öpücük koydu ve geri çıktı. Şaşkın bir şekilde arkasından baktım. Sonra gülerek yatağa oturdum. Benim sevdiğim adamı neyin üzdüğünü öğrenecektim. Hem de en kısa zamanda.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Dilsiz Yürek

read
11.7K
bc

ÇINAR AĞACI

read
4.8K
bc

HÜKÜM

read
170.3K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
136.8K
bc

PERİ MASALI

read
6.1K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.3K
bc

Leyl Tutkusu

read
439.4K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook