17. Ateş

2005 Words
Her son bir başlangıçtı ya hani , Seliyadan sonra , Arseliya geliyordu . Demek ki kaderimde bu yere de gitmek yazıyordu . Tüm elementleri yöneten Krallık ve onunla birlikte en güçlü büyücü krallığıydı . Beni orada ne bekliyordu , hiç bir fikrim yoktu . Karşımda oturan kişiye baktım . Beni güvende hissettiren kişi . Gözlerini kapatmış , sırtını yaslamıştı arabanın duvarlarına . Yorgun olduğu çok belliydi ve uyuyordu . Arabanın önünde ve arkasında , sanki büyük bir ordu vardı . Yolculuk 2 gün sürecekti . İçimde ismini koyamadığım bir heyecan vardı . Sanki özgürlüğüme gidiyor gibiydim . Yeni yerleri keşfedecektim . Krallığı yönetmekle ilgili , her şeyi öğrenmeliyim . Gelecekte iyi bir kraliçe olmalıyım . Kral Maksis’ bana , geri döndüğümde , tahtan çekileceğini ve yerini bana vereceğini söyledi . Buna hazır olmalıydım . Onların tek umudu benim . Hata yapamam . Mükemmel olmasını istiyordum . Kral Hugo’ ya bakarak dalıp gitmiştim . Bu yaptığımı fark edince , kendime geldim . Bu yaptığım çok ayıp . Gözlerimi kapattım ve kafamı , arkaya yasladım . Derin bir nefes aldım ve uyumaya çalıştım ama uyuyamamıştım . Sürekli dışarı bakmak ve yeni yerler keşfetmek istiyordum . Bir yol vardı ve sağa ya da sola sapmadan bu yol ile doğruca gidiyorduk . Bu çok dikkatimi çekmişti . Umarım yollarda bir tehlike olmaz . Bir kaç saatin sonunda Kral Hugo , esneyerek uyanmaya başlamıştı . “ Sen hiç uyumadın mı ? “ diye sordu . Gözleri kızarmıştı . “ Hayır uyku tutmadı . “ dedim . Camdan dışarı baktı ve yeniden yerine oturup , bana döndü . “ 2 saatlik bir yol kaldı . Bir han var . Orada mola vereceğiz . “ dedi . “ Kral Hugo , sizin krallığınız nasıl bir yer ? “ diye sordum merakla . “ Resmi olmana gerek yok Zoya . Yalnızken rahat ol . Benim krallığım , senin dünyadaki krallıklar gibi . “ dedi . Merakla ona baktım . Onu nereden biliyordu diye düşünürken , aklıma , hafızamı okuduğu gelmişti . Bir kaç kez , krallıkta olan baloya sızmıştım . “ Tabi genel olarak öyle değil . Büyücüler Var etrafta . Çoğu işlerini büyü ile hallederler . Bir tohumu ekerler ve ona anında çiçek açtırırlar . Ya da küçük bir ağacı büyütürler , dakikalar içinde . Herkesin aynı güçleri yoktur . Herkese doğuştan bir yetenek verilir . Diğer büyüleri , zamanla öğrenirler . Büyü okulları var . Arlond ya da Seliyadan çok daha farklı . Orayı seveceksin . “ dedi , yüzünde bir tebessüm oluşurken . Aklıma bir şey gelmişti . Sorup , sormamaya çekiniyordum . “ Aron , Zoya’nın nişanlısıydı diye biliyorum . “ diye söze başladım . Başını onaylarcasına salladı . “ Evet aynı zamanda Seliya krallığının , ikinci prensi ve o da o ayinin bir parçasıydı . O da orada öldü . “ dedi . Suratı durgun bir ifade almıştı . Sanki bana bunları söylerken , aynı zamanda da o manzara aklına geliyordu . “ Ben Seliya krallığında iken , biri camdan atladı . Bana Aron olduğunu söyledi . Kral Adel’e inanmamamı ve o katliamın , Kral Adel’in düzenlediğini söyledi . Şaşırmış bir şekilde yerinde doğruldu . “ Ne ? Prens Aron’un öldüğüne eminim . “ dedi ve yerinden kalkıp , yanıma gelip oturdu . “ Lütfen izin ver hafızana bakmak istiyorum . Ben sadece geçmiş hayatına bakmıştım . “ dedi endişeyle . Ona izin verirken , sıcak ellerini alnımda birleştirdi . Bir şeyler mırıldanırken , ellerinden , kafama bir sıcaklık yayılıyordu . Ardından o görüntü gözümün önüne gelmişti . Konuştuklarımız , kulağımdaydı sanki . Kendimi sersemlemiş gibi hissediyordum . Bir boşlukta gibiydim ve beni tutan sadece onun elleriydi . Bunları gördükten sonra , yine bir büyü mırıldandı . Aynı sıcaklık kafama yine yayılmaya başladı . “ O gördüğün kişi su elementinden biri ama Prens Aron değil . Biri sana oyun oynamaya çalışmış . Ama neden Adel’i kötülüyor anlamadım . “ dedi . Ben rüyadan yeni uyanmış gibi , gözlerimi kırpıştırarak ona baktım . “ İyi mısın ? “ diye sordu ve ekledi . “ Beynini yine kimse okuyamayacak . İçin rahat olsun . “ dedi gülümserken . Aklım hala o Aron denen kişideydi . Bana neden böyle bir yalan söyledi , aklım almıyor . Bir de , Seliya halkından biriydi . Bana öyle davrandı ki , bir anda ona inandım . Artık kim doğru , kim yalan söylüyor , kafam kaldırmıyor bunları . Öldüğümde 16 yaşındaydım . Bu bedende 18 ama bu hayatı yaşamaya başlarken , yaşlanmış gibi hissediyordum . Beynim çok çabuk yoruluyordu ve kendimi sürekli uyurken buluyordum . “ Bu yetenek keşke bendede olsaydı . “ dedim , tebessüm ederek . Duraksadı ve bana baktı . “ Bu yetenek iyi bir yetenek değil . Yanındaki kişilerin ne düşündüklerini bilmek , bazen iyi hissettirmiyor . Benim insanların iç sesini duymamı sadece , krallar biliyorlar . Onun dışında ilk bilen sensin . “ dedi . “ Kaç büyücünün böyle bir yeteneği var ? “ diye sordum . “ Sadece benim . Benim dışımda bazı büyücüler , hafızayı okuya biliyorlar . Sana yaptığım gibi . “ dedi . 2 saat nasıl geçti , hiç bilmiyorduk . Bana krallığının nasıl bir yer olduğundan bahsetmişti . Özellikle bana hazırlattığı odanın , beni büyüleyeceğini söylemişti . Çok merak etmiştim şimdiden . Arabalar dururken , önce o aşağı indi . Bir kaç saniye sonra , benimde inmemi söyledi . Bu ıssız yerde koca bir han vardı . Ama çok fazla kimse yoktu gibiydi . Etrafıma göz atmaya başladım . Çok uzaklarda dağlar vardı ve açıklık bir alandı . Geriye baktığımda , bizim krallıkların , sembolleri sisten çok zor gözüküyordu . “ Bu hani ve gideceğimiz diğer hanları yol boyunca göreceksin . Hepsini eski Arseliya kralları yaptırmış . Element krallıklarına yolculuk yaparken , zorluk çekmesinler diye . “ dedi , kulağıma fısıldayarak konuşurken . Onun sıcaklığı ve etrafta ki soğuk rüzgar , beni ele geçirmiş gibiydi . Ürperirken kendime sarıldım . Üşümüştüm . Bunu görerek , “ Hadi gidelim . Hasta olma . “ Dedi . Gülümsemekle cevap vermiştim . Hana girerken , hizmetkarlar , kapıda durmuşlardı . “ Hoş geldiniz Kralım . “ diyen yaşlı bir adam bizi karşıladı . “ Hoş bulduk . Odamız hazır mı ? “ dedi neşeli bir sesle . “ Evet Kralım . “ dedi adam heyecanla . “ Prenses için kalın bir pelerin hazırlayın . Giderken yanımıza alacağız . “ dedi . O baş eğip beklerken biz yürümeye başlamıştık . Üçüncü katta bir odaya gelmiştik . Ortada bir masa vardı ve üstünde bir sürü yemek vardı . Sandalyemi çekip oturmamı bekledi . Oturup ona teşekkür etmiştim . Bu davranışları benim utanmama sebep oluyordu . Yemeklerin üstünde elini gezdirip , bir şeyler mırıldandı . Meraklı gözlerle ona bakarken , “ Zehir kontrolü . Temiz . Rahatlıkla yiyebiliriz . “ dedi ve karşımdaki , sandalyeye oturdu . Yemekler gerçekten çok lezzetliydi . BU uykumu getiriyordu açıkçası . Elini kaldırıp , karşıdaki odayı gösterdi ve “ Orada dinlene bilirsin . Bir saat sonra yola çıkacağız . Seni uyandırırım . “ dedi . Vakit kaybetmeden ayağa kalktım ve ona baş eğdim . Ardından odaya girip , kapıyı kapattım . Zaten üşümüştüm , kalın yorganı görünce mutlu olmuştum . Yatağa girdim ve yorganı , kafama kadar çektim . Sıcaklığım geri gelirken , mutlu bir şekilde , uykuya dalmıştım . Yorgunluğum , sanki şimdiden gitmeye başlamıştı . Oturmaktan , ağrıyan bacaklarım , rahatlıyordu resmen . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kapının tıklanması ile gözlerimi açtım ve yerimden sıçrayarak , kapıya koştum . Daha nerede olduğumu anlamaya çalışırken , Kral Hugo’yu gördüm ve olanları hatırladım . “ Teşekkür ederim . Uyandım . “dedim , uykulu halde . Ama çok uykum vardı , arabada uyumaya devam ederim kesin . Bana kalın pelerini uzattı . “ Hava soğuk . Giyin bunu , üşütme . “ dedi . Yine teşekkür ederek , alıp giyinmiştim . Bir kaç dakika sonra , o handan çıkmıştık . Hava kararmıştı ve rüzgar daha sert esmeye başlamıştı . Kafamı kaldırıp gök yüzüne baktım . Yıldızlar harika gözüküyorlardı . Gökyüzündeki ay , bu gün yer yüzünü aydınlatmaya yemin etmiş gibiydi . Bu büyüleyici manzara karşısında , gülümsemeden edemedim . Aynı zamanda , soğuk hapşırmama neden olurken , hızlı adımlarla , at arabasına yürümeye başladım . Etraf gece gibi değil de , aydınlık olması , içimi rahatlatmıştı . Arabada kendi yerimi alırken , Kral Hugo da kendi yerine , karşımda oturuyordu . Kollarımla kendime sarıldım ve arkama yaslandım . Gözlerimi , dışarı dikmiş bakarken , aklıma gelen düşünceyle , sessizliği bozdum . “ BU dünyada kaç tane krallık var ? “ diye sordum . “ Beş krallık var . En büyüğü Arseliya . “ dedi . Ne yani sadece beş krallıktan mi ibaretti . “ Peki sonrasında ne var ? Yani bu kadar mı ? “ dedim . “ Burada , senin dünyandaki kadar hazla insan yok . Bu dünyanın yarısından çoğu boş , ya da keşfedilmedi . Krallıklarımızın dışına , fazla çıkmıyoruz . Bize tehlikeli olduğu öğretildi . Kim bilir nasıl yaratıklar var , daha keşfedilmemiş . Keşfe çıkanlar da bir daha geri gelmedi . “ dedi . Bu anlattıkları beni daha da meraklandırmıştı . “ Element insanları nasıl oldu ? “ diye sordum . Düşünür gibi oldu , gözleri dışarını seyrederken anlatmaya başladı . “ Yıllar önce , insanlar ve büyücüler vardı . İnsanlar bunu haksızlık olarak görüyorlardı ve büyücülere savaş acıyorlardı . Sürekli bir savaş hali vardı . Dünyamız kaosa bürünmüştü . Büyücüler toplandı ve buna çare aramaya başladılar . En son , içlerinden biri , bir çözüm üretmişti . İnsanların da güçleri olacaktı . Bunun için dört güçlü büyücü seçildi . Her biri , farklı elementtendi . İnsanları topladılar ve konuştular . Onlara seçme hakkı verildi . Herkes istediği , elemeni kullana bilirdi . Sadece tek element . İki element birleşse dahi , çocukları tek elementi kullana bilecekti . İnsanlar bunu kabul etmişlerdi . Herkes istediği elementi seçmekte özgürdü . Seçimler yapıldı , Krallıklar kuruldu , sembollerini belirlediler ve yaşamaya devam ettiler . “ dedi . Bu çok iyiydi . Acaba bizim dünyada da elementler olsa nasıl olurdu , merak ediyorum . “ Nasıl oldu ? Şimdi kullanamıyorlar . Duyduğuma göre sadece Seliya saflığını kaybetmemiş . “ dedim . “ O elementleri yapan büyücüler , krallıkları da yönetiyordu . Seliya dışında , üç krallığın kuralları esnekti . Su krallığında bilirsin . Kurallar son derece katıdır . Beyaz ve mavi renk , kullanırlar . Hiç farklı bir renk yoktur . Ellerinde olsa ağaçlarını boyayacaklar . Su elementini kullanan kimse , dışardan biri ile evlenemedi . Hep kendi içlerinde çoğaldılar . Diğer elementlerde bu gibi katı kurallar yoktu . O yüzden Seliya halkı hala su elementini kullana biliyor . “ dedi . Bu harika bir şeydi aslında . “ Element kullanmak nasıl bir his acaba . Yani ne yapmak gerek onu kullanmak için ? “ dedim . Tebessüm ederek , yerinden kalktı ve yanıma oturdu . “ Ateş büyücüsü olduğumdan , biraz kullana biliyorum . Mesela elinin alev aldığını düşüneceksin . O alevin elini çevrelediğini ve senin bir parçanmış gibi , sana zarar vermeyeceğini . Bunu yaptıktan sonra , gözleri parlamaya başladı ve elinde bir ateş belirdi . Büyük bir hayranlıkla onu izlemiştim . Elinde beliren ateşe , parmağımı yaklaştırdığımda , “ Sıcak . “ dedim . “ Evet sahibini yakmıyor ama , etrafa son derece zararlı . “ dedi . Merak etmiştim acaba benimde böyle bir gücüm var mı ? “ Bende denemek istiyorum . “ dedim ve elimi kaldırıp bakmaya başladım . “ Dene . “ diye fısıldadı . Olacağına inanmıyordum ama yine de merak etmiştim . Gülümseyerek , elime son bir kez baktım ve gözlerimi kapattım . Elimin ateş aldığını ve parmaklarıma kadar o ateşle çevrelendiğini hayal ettim . Ateş bana zarar vermiyordu . Aksine beni koruyordu , diye düşündüm . “ Aç gözlerini . “ diyen sesle gözlerimi açtım . Elimde gerçekten bir ateş vardı ve acayip korkmuştum . Bir ateşe , bide Kral Hugo’nun şaşkın yüzüne bakıyordum .
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD