Ateş benim koruyucum , senin sonun . . .
Paniklemiş bir şekilde elimi sağa sola savurmaya başladım . Gerçekten korkuyordum . Elim perdeye denk gelince , perde alev almaya başladı .
“ Sakinleş . “ diyen Hugo , perdeyi yere attı ve söndürdü , bir kaç kelime ile . Elimdeki alev hala gitmemişti .
“ Bu nasıl gidecek ? “ dedim , endişeyle .
“ Gözlerini kapat ve ateşin kaybolmasını , hayal et . Bir muma üflüyormuş gibi , hayalinde öyle dene . “ dedi .
Ateşe son kez bakıp , gözlerimi kapattım ve dediği gibi hayal etmeye başladım . Hayalimde elime üflüyordum ve ateş sönüyordu .
“ Bitti . “ diyen sesle , gözlerimi korkarak açtım . Gerçekten gitmişti . “ Hani sadece Seliya saflığını kaybetmemişti . Neden Zoya’nın bedeni bunu yapa biliyor ? “ dedim , panik olmuş bir şekilde . Kafasını karıştırarak , “ Bilmiyorum . Yapamaması lazımdı . BU nasıl olur ? “ diye tebessümle düşünmeye başladı .
“ Hem de çok kolay yaptın . “ dedi . Şaşkınlığı sesine bile yansımıştı . Bense kalbimi sakinleştirmeye çalışıyordum . Uykum falan hep kaçmıştı . Ben hala olanların şokunu atlatmaya çalışıyordum .
“ Bu harika bir şey . Sırf bunun için bile , en güçlü kraliçe olursun . Seni çok iyi bir şekilde eğiteceğim . “ dedi . Gözlerimi kırpıştırarak ona bakmaya başladım . Herkeste havalı bulduğum , bu güç , kendim yapınca garip hissetmiştim . Mutlu muydum ? Bilmiyorum ama içimden bir ses , ben ateşe hükmede biliyorum diye bağırmak istiyordu . İçim içime sığmıyordu . Çok garip hissediyordum .
“ Benim de gözlerim , senin gibi parladı mı ? “ diye sordum . “ Evet , siyah gözlerin , sarıya dönüşmüştü . Güneş gibi parlıyordu . “ dedi .
Vaay bu çok havalı olmalı . Yüzümde bir tebessüm oluşurken , kalbim eski ritmine geri dönmüştü . Gerçi hala olanlara inanamıyordum . Rüyada gibiydim . Elime dokunduğum da elim hala sıcaktı .
“ Bu harikaydı . “ dedim , her ne kadar paniklesem de . Sanrım kim olsa aynı tepkiyi verirdi . Duygularım sanki yumuşacık bir hal almıştı . Ben ne düşünüyorum böyle . Giden uykum , yeniden geri gelmişti ve esnemeye başlamıştım .
“ Neden yeniden böyle oldum ? “ diye sesli düşündüm .
“ Evet çok çabuk eski haline döndün . Bu işte bir gariplik var . “ dedi ve devam etti . “ Uyu dinlen bunları araştırmaya , bolca vaktimiz olacak . “ derken , kafamı , at arabasının duvarına yaslamıştım bile .
Gözlerimi kapatır kapatmaz , kendimi bir boşlukta bulmuştum . Karanlık olan bu ,yer aydınlanırken , kendimi gök yüzünde , Zoya’nın yanında buldum . Bana sinirle bakıyordu ve yanıma yaklaştı .
“ Ne yaptın sen ? O güçleri kullanmamalıydın . “ deyip , boğazıma yapışmaya başladı . Beni boğuyordu . Elinden kurtulmak için çabalıyordum ama kurtulamamıştım . Biri el bedenime dokundu ve sanki beni , yeryüzüne geri indirdi .
Gözlerimi açtığımda , elini kafama koyan , Hugo vardı . Derin derin nefesler alıp veriyordum .
“ Bu normal değil . Bir dakika içinde uykuya daldın ve kabus görmeye başladın . “ dedi endişeyle .
Boğazımı tutarken ve derin nefesler almaya devam ederken , “ Zoya . . . Beni boğuyordu . Bu gücü kullanmamı söylüyordu . “ dedim , zorlukla .
“ O sana nasıl ulaşıyor ? “ dediğinde ona her şeyi anlattım . Uyuduğumda ya da , zehirlendiğimde onu görmüştüm . Dayanamadı ve hafızama , Zoya ile olan anılarıma baktı .
“ Ruhu arafta . Bedeninden çıksa da , gökyüzünde takılı kalmış . Sana böyle ulaşıyor . “ derken , ürpermeye başlamıştım .
“ Daha önce , hiç böyle bir şeye şahit olmamıştım . Dikkat ol sen . Arseliyaya varınca , bir çaresine bakacağım . “ dedim ve geri yerine oturdu . Karşımda oturup endişeyle bana bakması , hiç içimi rahatlatmıyordu . Korkudan konuşamaz bir haldeyim . Çok korkuyorum .
“ Ruhu bedenine geri mi gelecek ? “ dedim . Başını hayır anlamında salladı .
“ Şuan buna cevap veremem ama o ruhu orada tutan bir şey var . Oradan herhangi bir yere gidemiyor . O yüzden geri gelmesi de , imkansız . “ dedi .
O ruhu orada tutan şey her ne ise , onu bırakmaya karar verdiğinde bana ne olacaktı ? . Bunu düşünmek bile istemiyordum . Bedenim soğumaya başlarken , kendime sarılmıştım . Ben ölmek istemiyorum . Korku bedenimi ele geçirmiş gibiyidi . Ben yaşamak istiyorum .
Sessiz geçen yolculuğun sonunda , güneşin ilk ışıkları , etrafı aydınlatmaya başlamıştı . Bu sonu gelmeyen yol , beni bile iyice sıkmıştı . En kötüsü uyuyamayıp , sabaha kadar düşüncelerimde boğulmam olmuştu . Sessizlik bir karanlık gibi etrafını sarmıştı . Tek duyduğum atların ayak sesleri . Kral Hugo bile çoktan uykuya dalmıştı . Ama benim gözüm sürekli , camdan dışardaydı . Sanki uyusam Zoya yeniden gelecekti ve beni boğacaktı . Mutlu olduğum rüyalarım bir kabusa dönüşmüştü .
Zoya’nın arafta kalması beni korkutuyordu . Onu tutan güç her neyse , sanki bir gün onu serbest bırakacaktı . Ve benim katılmam gereken şey o zaman gerçekleşecekti . Zoya bedenini geri alacaktı ve benim ruhum olması gereken yere gidecekti . Bu düşüncelerde boğulurken atlar durmaya başladı . Ne olduğunu anlamak için , doğrularak dışarı bakmaya başladım .
“ Uyanın . “ diye karşımda uyuyan , Krala seslendim . Bir kaç saniye sonra , gözlerini kırpıştırarak açmıştı .
“ Hana gelmiş olmalıyız . “ deyip , esneyerek ayağa kalktı . Kapıyı açtı ve aşağı indi . Benimde inmem için elini uzatınca , tuttum ve indim . Ayaklarım , oturmaktan acımıştı .
Etrafa bir süre göz gezdirdim . Burası da aynı ıssız çöl gibiydi . Etrafta bu Handan başka , bir ev bile yoktu .
Hava soğuk ve rüzgarlıydı . Hızlı adımlarla hana doğru yürüdük . Pelerinime iyice sarılmıştım . Kapıdaki güzel karşılamadan sonra bize ayrılan odalara çıktık .
Banyoya girip bütün işlerimi hallettim ve kendime bir kez daha aynadan baktım . Çok solgun ve yorgun gözüküyordum . Uykusuzluk ve düşüncelerimle boğuştum tüm gece . Zoya’nın bir daha bana saldırmasını istemiyordum . Ona karşı hiç bir gücüm yoktu . Kendimi çaresiz hissediyordum . Yüzümü , soğuk suyla bir kez daha yıkandıktan sonra , dağılan saçlarımı , elimle düzeltmeye çalıştım .
Pek başarılı olmamıştım ama idare ederdi .
Banyodan çıkıp yemek odasını doğru yürüdüm . Kral Hugo , uykulu bir şekilde beni bekliyordu .
“ Hepsini kontrol ettim . Rahatlıkla yiye biliriz . “ dedi .
Ona güvenerek , yemeye başlamıştım . Sıcak çorba içimi ısıtmıştı aynı zamanda bu uykumu da getiriyordu .
“ Tüm gece uyumadın mı ? “ Diye sorusuyla , kafamı kaldırıp ona baktım .
“ Hayır sanki uyusam , Zoya gelip bana saldıracak . “ dedim , güçsüz çıkan bir sesle .
“ İçin rahat bir şekilde uyuya bilirsin . Hep gelemez . Belirli bir güç kullanıyor ve o gücün yeniden toplanması belirli bir zaman alıyor . O yüzden için rahat uyu . Krallığa gidince bir çaresine bakacağım bunun . “ dedi , gözlerini bana dikerken . Bu söyledikleri içimi rahatlatmıştı . Keşke akşam söyleseydi de , uyumamak için savaş vermezdim . Hafif tebessüm ederek . “ Bu içimi rahatlattı . “ dedim .
“ Burada 3 saat ara vericez . Askerlerimde çok yorgun . Sende uyu odanda . “ deyince , yemek yemeği bıraktım . Zaten yeterince yemiştim . Ayağa kalkıp izin isteyerek odama doğru yürüdüm ve beni bekleyen sıcak yatağa doğru süründüm . Kafamı yumuşak yastığa koyduğum gibi gözlerim kapanmıştı .
Üç saatin sonunda , yine kapının tıklaması ile uyanmıştım . Sıcak yemek yedik ve yola koyulduk . Bacaklarımın ağrısı geçmişti ama son bir gece daha dayanmam gerekirdi bu , işkence gibi geçen yola .
Yol boyunca sessizlik devam etmişti . Uykumu az da olsa almıştım . Böyle de canım çok sıkılıyordu . Kral Hugo benim hakkımda , her şeyi biliyordu ama ben onun hakkında bir şey bilmediğimi fark ettim .
“ Kral Hugo isminizin anlamı nedir ? “ diye sordum . Camdan dışarı bakarken , dalıp giden gözleri , beni buldu .
“ Hugo Arseliya krallarına verilen isim . Gerçek ismimiz yıllar içinde unutuldu . “ dediğinde merakla sordum .
“ gerçek isminiz ne ? “
“ Orin . “
“ Çok güzel bir isim . Kral Maksis’ büyücülerin uzun yıllar yaşadıklarını söyledi . Siz kaç yaşındasınız ? “ dedim merakla . Resmen soru yağmuruna tutmuştum .
“ Sence kaç yaşındayım ? “ dedi hafif gülümseyerek .
Onu bir kaç saniye inceledikten sonra karar verdim . Çok genç duruyordu . Benim gibi gözüküyordu . Gerçi biraz daha olgun . Zoya’ 18 yaşındaydı . “ 25? “ diye sorduğumda , gülmeye başlamıştı .
“ 61 . “ dediğinde şaşkınlığımı gizleyememiştim .
“ Büyücüler uzun yaşar . Yaşları hiç belli olmaz 200 yaştan sonra kırışıklıklar oluşmaya başlar . “ dediğinde ben hala şaşırmaya devam ediyordum .
“ Bu harika bir yetenek . “ Dedim , kendime hakim olamayarak .
“ Pek değil . Her büyücü bu kadar fazla yaşayamıyor . “ dedi . Oh anladım yani sevdiklerini kaybederken o yaşamaya devam ediyordu . Derin bir nefes aldım ve ona bakmaya başladım . Devamın da o bana sorular sormaya başlamıştı . Benim Dünyamla ilgili . Alexi hatırlamıştım . Onu özlüyordum artık . Keşke o da buraya gele bilse .
Alex’in burayı seveceğine , adım kadar emindim . Onunla bu dünyayı keşfederdik .
Krallıkların dışına çıkardık . Belki o zaman Zoya’nın sırlarının peşinde düşmezdim . Arlond tahtı umurumda olmazdı ve hayatımızda yeni bir başlangıç yapardık . Hayal ettiğimiz o denizlere açılırdık . Her şey bam başka olurdu o zaman .
“ O kadehler hakkında farklı bir çok şey duydum . Arseliya da küçük bir kütüphane var . Seliya da olduğu gibi büyük olmasa da . Arseliya kütüphanesine sadece krallar gire biliyor . Sen de oraya girip araştırma yapa bilirsin . “ dediğinde , teşekkür etmiştim . Ama bir şey aklımı kurcalıyordu . Neden bana karşı bu kadar iyiydi ve bunu nasıl soracağımı bilmiyordum . Sorarsam kötü mü yapmış olurdum ? Bilmiyorum ama sebebini de öğrenmek istiyordum .
“ Bir şey sormak istiyorum ama umarım sizi kırmam . “ dedim . Kollarını birleştirdi ve merakla , “ Sor . “ dedi .
“ Neden bana karşı bu kadar iyisiniz ? Yani zamanında neden Zoya ya da yardım etmediniz . “ dedim .
Düşündü bir müddet , “ Öncelikle Zoya ya neden yardım edemediğimi anlatayım . O olaydan sonra , Zoya’nın hafızası , bilmediğim bir büyücü tarafından mühürlenmişti . Her ne kadar o gün olanları hatırlamadığını söylese de , hatırlıyordu ve saklıyordu . O günden sonra Zoya kötü birine dönüştü . Saray halkına etmediği eziyet kalmadı . Yanına çok gittim . Yardım etmeyi teklif ettim ama onu da kabul etmedi . Onu Arseliya ya götürmeyi bile teklif ettim . Ama çok şımarık olmuştu . Benimle bile kavga ediyordu . O yüzden onu , sadece uzaktan korumakla yetindim . Sonra seninle tanıştık . Sen onun tam tersi birisin . Hayatın ilgimi çekti , buraya gelmen tesadüf değildir diye düşündüm . Yani aynı anda içmeniz gerekirdi , o kadehlerden ve bu kaderinizdi sanırım . Zoya’nın sırlarını sen ortaya çıkaracaksın gibi , içime bir his doğdu . Tabi başka nedenlerim de var sana yardım etmede ama onları da zamanı gelince öğrenirsin . “ dedi . Biraz ikna olmuştum bu dediklerine .
“ Neden size güveniyorum bilmiyorum . “ dedim .
“ Duygularımız karşılıklı . Bende sana güveniyorum . “ dedi .
Yolculuğumuz biraz da olsa , iyi bir hal almıştı . Benim dünyam hakkında sorular soruyordu yine , aynı şekilde bende onun dünyası hakkında . Kralların böyle mütevazi ve güler yüzlü olması beni şaşırtmıştı . Kral Maksis de böyleydi . Yani iyi birine benziyordu . Kral Adel çok garip biriydi . Bir anda ona aşık olacağımı sanmıştım ama karakterlerimi bir birine çok zıttı . Onunla evlenerek , hayatımı kilit altında geçiremezdim .
Bakalım Arseliya da beni neler bekliyordu . Umarım yine ölümle burun buruna gelmem . Çok sıkıldım bu durumdan ve eğitimime odaklanmak istiyordum . Bana özel bir ateş büyücüsü olacaktı . O bana , Ateşi nasıl kontrol ede bileceğimi anlatacaktı . Bu düşünce beni şimdiden heyecanlandırmıştı . Hayal ederken , bu heyecanım artıyordu ve kendimi zor durduruyordum . Korkuyordum yine arabayı yakarım diye . İlk seferim , perdeyi yakmakla , başarısızlığa uğradı . Kral Hugo’ya da rezil oldum . Ama gerçekten , öyle bir gücüm olduğunu bilmiyordum ki . . .
Bu gece güzel bir uyku çekmiştim , sabahın ilk ışıkları ile ve gelen sesler sayesinde uyanmıştım . Uyandığımda gözlerime inanamamıştım bile . Çoktan gelmiştik ve artık krallığın kapısındaydık .Kapıların gürültüsü olmasa , uyandırmayacaktı , sanırım beni . Büyük bir heyecanla ona baktım .
“ Uyu istersen biraz daha . Saraya kadar , çok yolumuz var . “ dedi ama hemen camdan dışarı bakmaya başladım . Çok heyecanlıydım ve uyuyacak gibi değildim . Kim uyur ki , yeni bir krallık keşfedecektim .
“ Hayır . Tüm uykum kaçtı . Sizin krallığınızı izleyeceğim . ” dedim , neşeli bir şekilde .
Camdan dışarıyı izlerken , gerçekten burası , diğer krallıklar gibi değildi . Renkler karışıktı . Görüp göre bileceğiniz her renk vardı . Her kes istedikleri gibi giyiniyorlardı . Kadınların giydiği abartılı , renkli elbiseleri bile sevmiştim . Şimdi düşününce benim elbiselerim , çok sade kalıyordu .
Elbiselerin kumaşları , sanki parlıyordu . Saçlarının renkleri herkeste farklıydı . Burası rengarenk bir dünya gibiydi . Evlerin renkleri olsun , duvarlarındaki , kristal süsler olsun , hepsine büyük bir hayranlıkla bakıyordum . Benim siyaha dönüşmüş dünyam , bir anda renklenmiş gibiydi .
“ Burası harika . “ dedim , gözlerimi camdan çekmeyerek .
“ Sarayı da beğenirsin umarım . “ dedi .
“ Bu krallığı beğenmemek elde değil . “ dedim ona bakarak . Kendiyle gurur duymalıydı , böyle bir krallığı yönettiği için . Diğer krallıklar buranın yanında sönük kalıyorlardı .
“ Gece manzarasını seveceksin . Bundan eminim . “ dedi . Şimdi daha da meraklanmıştım .
“ Geceleri ne oluyordu ? “ diye sordum . Eliyle ağzını kapatır gibi yaptı . “ Söylemem . Kendin görmelisin . “ dedi . Ah yine beni merakta bırakmıştı . Ona tebessüm ederek , yeniden etrafı izlemeye başlamıştım .
Saraya gelene kadar , zaman nasıl geçmişti anlamamıştım . Saraya geldiğim anda , işe o zaman ağzım açık bir şekilde etrafa bakıyordum . Burası masallardan fırlamış gibi bir yerdi . Saray yeşillik ve renkli çiçekler ile kaplıydı . Bir ağacın farklı çiçekleri vardı . Koca bir sarmaşık , sarayı kaplamıştı . Her dalında farklı bir çeşit , farklı bir renkte çiçek vardı . Bahçesinde , ağaçlar , mavi göletler , süs havuzları , havuzların içinde renkli balıklar vardı . Bahçeden çıkan koca boynuzları olan hayvanı görünce ürkmedim değil .
Hugo bunu görecek ki , bana yaklaşarak , “ Hepsi zararsız hayvanlar . “ dedi . Bu içimi rahatlatmıştı . Burası belki de hayatımda görüp göre bileceğim en güzel yerdi . Şuan gerçekten kendimi tamamen farklı bir dünyada hissediyorum . Gerçi her krallığın farklı bir havası vardı . Her krallık bana bir başka dünyaydı ama burası da tamamen farklı . Aralarında en çok burayı sevdim . Etraftan çiçeklerin kokusunu içime çektim . Bu tatlı koku , insanda resmen , kötü duyları barındırmıyordu . İçimi acayip rahatlatmıştı .
Sıcak karşılanmadan sonra , Kral Hugo’yu takip ediyordum . Bana odamın yerini gösterecekti . Odamı gelmeden önce mektup göndererek hazırlattığını söyledi . İçinde beni bekleyen büyük bir büyü vardı , dedi . Bu zamana kadar kaldığım odalardan tamamen farklı olacaktı . Kapıyı açtı ve bana geçmem için , yol gösterdi . İçeri girince , bir anda duraksadım . Heyecanım kaybolmuştu ve yerini endişe kaplamıştı . Oda darmadağındı . Bu duraksamamın ardından , Kral Hugo içeri geçti ve sinirle etrafa göz gezdirmeye başladı .
“ Buna kim cüret eder . “ diye bağırdı . İlk kez onu böyle sinirli görüyordum .
“ Ben ! “ diyen bir sesle , ikimizde balkondan içeri giren , kırmızı elbiseli kıza baktık . Sarı saçları ve siyah gözleri vardı .
Nefretle bize bakarken , bir anda bağırmaya başlamıştı .
“ Sen nasıl onu buraya getirirsin ? “ diye eliyle beni işaret ediyordu ve devam etti konuşmaya .
“ Oğlumuzun katilini nasıl getirdin ? ! “