Gözlerimi açtığımda , etrafı bulanık görmeye başlamıştım . Kafamın ağrısı , kendisini belli etmeye başlamış gibiydi . Bir kaç kez göz kırptıktan sonra , etrafı daha net görmeye başlamıştım . Ellerime kadar acıyordu . Ne olmuştu bana böyle .
Tavana dikkatle bakmaya başladım . Burası benim odam bile değildi . Seliya krallığındaki odam hiç değildi . Kafamı hafif kaldırıp etrafıma baktım . Süslerden anlaşıldığı gibi , burası Arlond krallığıydı . Ben bu odada mı uyuya kaldım ?
Vücudum sızlıyor gibiydi . Biraz daha doğrulup yatakta oturdum ve kafamı tuttum . Güneş daha yeni doğuyor gibiydi . Bir anda aklıma gelen düşünceyle , elimi boynuma götürdüm . Neyse ki kolyem yerimdeydi . Açlıktan , midem bulanıyordu . Ayaklarımı yataktan sarkıttım ve etrafıma bakındım . Bu oda çok güzelmiş . Daha önce görmemiştim . Yatağın başlığından destek alarak ayağa kalktım . Kalktığım gibi başım dönmüştü . Küçük bir çığlık , ağzımdan çıkarken , kendimi yerde bulmuştum . Bu neydi şimdi . Oturur vaziyete gelip , yüzüme gelen saçlarımı arkaya atarken , önümde biri belirmişti .
“ Zoya , iyi misin ? “ diyen sese bakmaya çalışıyordum . Saçlarımı , yüzümden çektikten sonra , bir kaç saniye bulanık gördüm . Gözlerimi kısarak , o kişiye bakmaya çalıştım . Kollarımdan tuttu ve beni kaldırdı . Yatağa oturttuktan sonra , hala o kişiyi görmeye çalışıyordum . Sanki görüntü gelip , gidiyordu . Gözlerim ya karanlık görüyordu , ya da bulanık .
“ Beni duya biliyor musun ? “ sorusuyla kendime geldim . “ Evet . Göremiyorum . “ diye fısıldadım . Korkuyla , kalp atışlarım hızlanmaya başladı . Sıcak eller , ellerimi tuttu ve konuşmaya başladı . O zaman kim olduğunu anlamıştım .
“ Zehirlendin . Seni öldürmesi gereken güçlü bir zehirdi . Elimden geleni yaptım seni kurtarmak için . Görmemen normal . Biraz daha zamana ihtiyacın var . “ dedi .
“ Bulanık yada karanlık görüyorum . Değişiyor sürekli . Uyandığımda daha net gördüm . Düştükten sonra böyle oldu . “ dedim , aynı şekilde fısıldarken . Görememek en az konuşamamak kadar kötü bir şey .
“ Bu iyi . Korkma . İyileşiyorsun . Göreceksin eskisi gibi . “ Sesi son derece sakin çıkıyordu .
“ Teşekkür ederim . “ dedim , üzgün bir şekilde ve devam ettim . “ Beni kim zehirledi ? “ diye sordum . Bir süre sessizlik oldu .
“ Bilmiyorum . Zoya’yı öldürmek isteyen çok kişi var . Zoya’yı öldürmeye deneyen çok oldu . Kral Maksis , çok sıkı önlem almıştı . İçeriden birini satın almışlardır . Herkes sorgulanıyor , ben de hafızalarına baktım ama kimsede bununla ilgili bir bilgi yok . Artık daha dikkatli olmalıyız . O yemekten , belki de fazla yeseydin , seni kurtaramazdım . “ dedi .
“ Yalnız olsaydım hepsini yerdim . “ diye ağzımdan kaçırdım . Bu dediğime gülmüştü . Benim de yüzümde bir gülümseme belirmişti . Resmen tüm dertlerimi unutmuş gibi gülüyordum .
“ Su ister misin ya da aç mısın ? “ deyip ayağa kalkmıştı . Onu bulanık bir şekilde görüyordum .
“ Acım . “ dedim utanarak . Midem bulanmasa bunu da demezdim .
“ Hemen döneceğim , kalkma sakın . “ dedi ve gitti . Ayak sesleri ve sonra kapının , açılıp , kapanma sesi .
Onu beklerken bir ses daha geldi . Etrafımı bulanık görmeye başlamıştım . Neredeyse , görüntü netleşmeye başlamıştı . Kapı açılmıştı ve biri bana sessizce yaklaşıyordu . Yüzümü o tarafa döndüm ve bakmaya çalıştım . Saçları sarı renkte gibiydi .
“ Kimsin ? “ diye sordum . Sesim zehirden dolayı olmalı ki , çok kötü çıkıyordu . Fısıldar gibi konuşuyordum . Öksürür gibi yapıp , boğazımı temizlemeye çalıştım ama bir etki etmemişti . Ve karşımdaki kişi de bana cevap vermiyordu . Bir ses duydum . Bana iyice yaklaşmıştı . Parlak bir metal görüyordum . Küçük bir bıçak gibiydi . Parıltısını görünce , ne olacağını anlamıştım . Karşımdaki kişi bana saldırmaya çalışıyordu . Bıçağı sanırım kafama saplamak istiyordu ama iki elini de tutmuştum . Bir anda sanki güç gelmişti bana .
“ Kimsin , neden yapıyorsun ? “ diye sordum güçlükle . “ Ölmen gerek . “ dedi fısıldayarak . Kollarına tırnaklarımı geçirirken , acıdan çığlık atmıştı . Kapı açıldığı gibi onu ittim . Sonra ne oldu bilmiyorum . Sesler yükselmişti . Yatakta , geri geri gidip , duvarın dibine çekilmiştim . Kızın bağırma sesleri geliyordu . Kral Hugo’nun bir şeyler mırıldadığını duyuyordum . O kızın sesini tanıyordum . Bir yerde duymuştum , bundan emindim . Odaya farklı kişiler de gelirken , sesler karışmaya başlamıştı .
‘ İhola . ‘ diye mırıldandım . Onun kim olduğunu anlamıştım . O kızda bir şeyler olduğunu , çok önceden sezmiştim . Şimdi beni öldürmek için harekete geçmişti . Sesler kesilirken , birinin yatağa yaklaştığını gördüm .
“ Zoya iyi misin sen ? Sana bir şey yaptı mı ? “ diye sorusuyla kendime gelmiştim . Başımı , ‘hayır’ anlamında salladım .
“ Zayıf düşünce , seni öldürmeye teşebbüs ettiler . “ dedi , sesi sinirli çıkmıştı .
“ Onu tanıyordum . Seliya krallığına benimle birlikte gelmişti . “ dedim , kendimi toparlamam gerekliydi .
Eskiden , avcı olan bendim , şimdi ise avdım . Sanki dağdan kaçmıştım ve avlanıyordum . Zoya , sen nasıl dayandın bu hayata . Ben çok kötüyüm . . .
Çok kötü hissediyorum . Artık anlıyorum seni . Bu dünya senin varlığına karşı . Sen buna son verdin ama ben baştan başlattım bunu sanırım ve sırrını çözmezsem ben hedef olmaya devam edeceğim . Hani Krallıkları bir birine düşürecek bu sır ne ? bilmek istiyorum . Ondan sonra söyleyip , söylemeyeceğime karar veririm . Bilmem lazım , hangi sırrın bizi , bu insanlara hedef ettiğini bilmem gerek .
“ Üzme kendini . Seni kurtaracağım bu durumdan . Zoya’nın sırrını bulacağız birlikte . Bu suikastçılar Zoya’nın hayatının bir parçasıydı . Senin için böyle olmasına izin vermeyeceğim . Sen bir suikastçısın Kataleya . Bunu unutma . “ dedi ve elimi tuttu . Tutması ile içimi bir rahatlama hissi kaplamıştı .
“ Bana büyü mü yapıyorsunuz ? “ diye sorduğumda , gülümsedi . Güldüğünü sesinden anlıyordum . “ Demek anladın . Evet hem içini rahatlatır , hem de seni iyileştiriyor . Şunu unutma ki , karamsarlık kötü bir şey . Hayatın da hep kötü şeyler olmasına neden olur . Ve yaraların iyileşmez . “ dedi . Bu dediklerine karşılık , hafif bir tebessüm ettim .
“ Bu gün Tessa krallığına gideceğim . Bir sonraki gün Hales krallığına . Ondan sonra gelip seni alacağım . Birlikte Arseliya Krallığına gideceğiz . “ dedi . Bu dediklerine şaşırmıştım . Özellikle , ben neden gidiyordum ?
“ Ben de mi geleceğim ? “ diye sordum .
“ Evet . Seninle konuşma fırsatı bulamadık , bir türlü . Kral Maksis’le bir anlaşma yaptık . Seni kendi krallığıma götüreceğim . Orada daha güvende olacaksın . Hem de eğitim alacaksın , krallık yönetmekle ilgili . Zoya’nın sırrını da öğrenmek için yanımda olman daha kolay olur . “ dedi .
Aklıma gelen ilk soruyu sormuştum .
“Özgür olacak mıyım ? Bir odada kilitli kalmayacağım ? “ dedim . Yine aynı şeylerin tekrarlanmasını istemiyordum .
“ Adel seni kilitli mi tutuyordu ? “ görmesem de sesinden sinirini sezmiştim . Elimdeki elleri , sıkılaşmıştı .
“ İlk bir kaç gün evet . İzin vermedi bize ayrılan bir salon ve oda vardı . Sonra onunla birlikte kütüphaneye ve ok atmaya gittik . “ dedim . Aklıma şuan için başka bir yer gelmiyordu .
“ Merak etme . Benim sarayımda öyle bir şey olmayacak . Özgürsün istediğin yere gide bilirsin ama koruma amaçlı yanına bir kişi vere bilirim . ” dedi .
Derin bir nefes alarak başımı salladım . Bu seçenek en azından daha iyiydi .
“ Kapıda muhafızlar var . 3 gün içinde iyileş . Geri gelip seni alacağım . “ dedi ve ayağa kalktı .
“ Hayatımı size borçluyum . Teşekkür ederim . “ dedim , mahcup bir şekilde .
Yanağıma dokundu . Sıcak ellerini hissediyordum . Sonra çekti . Yine aynısını yapmıştı . “ Kendine iyi bak . “ dedi ve uzaklaştı . Kapının sesi gelirken , kafamı yatağın başlığına dayamıştım .
İçimde garip bir his vardı . Kötü değil de , tatlımsı bir histi . İsmini koyamadığım bir duyguydu . Kafamı karıştırıyordu .
Acaba Kral Hugo ve Zoya arasında bir şey mi vardı . Bu aklıma gelince , bir anda duraksadım . Duygularım düşüncelerim sessizliğe uğramış gibiydi . Ne istediğimi bilmiyordum . Kendime gelmeliyim .
Bir kaç dakika sonra kapı açıldı ve içeriye birileri girdi .
“ Prensesim . Yemeğiniz hazır . Özel olarak hazırlandı . Zehir kontrolü yapıldı . “ dedi bir kız sesi .
“ Tamam masaya bırak . Bana da yardım et . “ dedim . Kız bir kaç saniye sonra gelip kolumdan tuttu . Ayakta gezecek halim yokmuş cidden . Bedenim çok ağırlaşmış ve beni taşıyamıyordu , sanki bacaklarım .
Sandalyeye oturmama yardım etti . Bana neler olduğunu saydı .
Çorba ve bir kaç tatlı vardı . Sabah kahvaltısı harikaymış .
“ Bu yiyeceklere , Kral Hugo büyü yaptı . iyileşmenize yardımcı olacak büyüler . “ dediğinde , yüzümde bir gülümseme belirmişti . Ona neden böyle güveniyordum ki ? Ona güvenmem için de büyü yapmış ola bilir mi ?
Hayır sanırım kim olduğumu bilen tek kişiydi o . O yüzden ona böyle çok güveniyordum . İçimi rahatlatıyordu . Büyü yapsın ya da yapmasın , yanında rahat hissediyordum . Varlığı bana güç veriyordu .
Kahvaltımı ettikten sonra yeniden , hizmetçinin yardımı ile , yatağıma uzanmıştım .
Bir kaç saniye sonra Kral Maksis ve Kraliçe Stella odaya girmişlerdi . Onlarla da konuştuktan sonra uyuya kalmıştım .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Üç gün geçerken , ben daha iyi hissediyordum . Artık daha net görmeye başlamıştım . Bunca zaman boyunca hep , Kral Hugo’ya verilen odada kalmıştım .
Göre bilmem , moralimi düzeltmişti . Ayağa kalkıp geze biliyordum . Artık kendi odama gidip , eşyalarımı toplamanın vakti gelmişti . Bir kaç yeni elbise yaptırmıştım . Kraliçe Stella çok yardımcı olmuştu bu konuda . Renkli elbiseler giye bilecektim , nihayet . İki sandık elbisem olmuştu . Bir sonraki sandıkta , özel eşyalarımı taşıyordum .
Kral Maksisle yapılan bu anlaşma daha iyi gibiydi . 10 yıl vergi alınmayacaktı . Karşılığında özgür olacaktım en azından .
Saçlarımı toplayıp , kendime aynamdan bakmaya başladım . Çok solgun gözüküyordum . Kilo vermiştim ve gözlerimin altı çökmüştü . Zehirlendiğim zaman , iki gün boyunca uyumuşum . Yine aklıma gelince moralim bozulmuştu . Özellikle İhola’nın ihaneti aklıma gelince . . .
Kral Hugo onu hemen öldürmüştü . O kız sürekli , gölge gibi , beni takip ediyordu . Çokta güzeldi ve öyle bir şey yapacak birine benzemiyordu .
Kral Maksis’in dediğine göre , Kral Hugo onun beynini okuyamamış . Kim gönderdi bilmiyormuş . Başka bir büyücü tarafından ona büyü yapılmış . Böyle büyüleri , sadece yapan büyücü boza bilir . Bu biraz beni endişelendiriyordu . Bir büyücülerin bana düşman olmaları eksikti . Bu hayat beni daha nereye sürüklüyordu ? Hiç bir fikrim yoktu . . .
Sonsuz bir okyanusta , karayı ariyan , gemi gibiydim . Nereye gideceğimi bilmiyordum . Hangi yönde olduğumu hiç bilmiyordum . Gideceğim yerde beni ne beklediğini de bilmiyordum . O yüzden delirmek üzereydim artık .
Keşke Zoya ile konuşa bilsem . Keşke bana anlatsa neler olduğunu . Zoya , keşke bana güvensen .
İçimden bunları tekrarlarken , kapım çaldı . “ Gel . “ diye seslendim .
Kapı açılırken , dönmüş gelenin kim olduğuna bakıyordum . Andrey gelmişti . Baş eğdi ve konuşmaya başladı .
“ Prensesim , Kral Hugo geldi ve sandıkları alacağım . “ dedi .
“ Tamam ala bilirsin . “ dedim . Bu kişiye , Kral Maksis çok güveniyordu . Bu geçen üç günde , kapımda durmuştu sürekli .
O sandıkları dışarı çıkarırken , ben son kez odama baktım . Kim bilir daha ne zaman dönecektim buraya . Başımda bu kadar bela varken döne bilecek miydim ? O da kafamdaki soru işareti . Olurda dönersem , bu odayı değiştireceğim sanırım . Bu yatağı , bu siyah gardırobu . Oda tamamen karamsardı . Döndüğümde her şey daha güzel olacaktı .
Yüzümde bir gülümseme ile , boynumdaki kolyeyi çıkardım . Odam diye bileceğim bu odadan çıktım ve kapıyı kilitledim . Umarım ben dönene kadar kimse girmez bu odaya . Bunu , Kral ve Kraliçeye de söylemiştim .
Sıcak havası olan bu evim dediğim , sarayı bir kez daha arkamda bırakıyordum . Kafam çok karışıktı ama içimden bir ses , her şeyin , bu sefer daha iyi olacağını söylüyordu . Umarım öyle de olur .
Kral ve Kraliçe ile vedalaştıktan sonra beni bekleyen , kadere doğru yola koyuldum . Sanırım kaderimin yazılma noktası bu andı . Beni bekleyen karanlık sırları aydınlatmak için , gidecektim . Kaybettiğim duygularımı yeniden kazanmak ve Zoya’yı hedef olmaktan kurtarmak için . Buna mecburdum . Bu beden benimse , onun üstündeki bu ithamlardan kurtulmalıydım .
Vedalaşma da biraz kederlenmiştim . Sebebi karşımdaki kişilerin ağlamasıydı . Elimin tersiyle , gözümden gelen yaşları sildim ve sarayın bahçesine , ağır adımlarla yürüdüm .
At arabasının dışında , Kral Hugo bekliyordu . Kaderim beni bekliyordu sanırım . . .