15. Zehir

2540 Words
Balkonda oturmuş çay içerken , uzaktan , Krallık kapılarının açıldığını gördüm . Sarayda bir karmaşa başlamıştı . Sesler , yükseliyordu . Askerler tek sıra haline gelmişlerdi , Adel onlara bir şeyler diyordu . Merakla ayağa kalkıp , iyice etrafa bakmaya başladım . Geçen dakikaların ardından , kapının sesi geldi . İçeri girip baktığım da Adel olduğunu gördüm . “ Ne oluyor ? “ diye sordum merakla . Sinirli bir şekilde , “ Bilmiyorum . “ dedi ve odasına girip , kapıyı yüzüme kapattı . Endişeli bir şekilde , salonda , masanın başında , dönüp duruyordum . Bir kaç dakika sonra Adel odasından hazırlanmış bir şekilde çıktı . Kafasında tacı da olduğundan , önemli bir şeyler olduğu kesindi . Çıkış kapısına yöneldi ve kapıyı açarak , dönüp bana baktı . “ Burada kal . Dışarı çıkma . ” dedi . Daha cevap vermemi beklemeden , çıkıp gitmişti . Ağzımı açmış , kapıya bakıyordum . Ardından hızlı adımlarla , balkona gittim .Sarayın bahçesinde bir ordu vardı sanki . Tek sıra halinde , hareketsiz duruyorlardı . Biraz daha bakınca , bu ordunun Arlond krallığına ait olduğunu anladım . Kalbim hızla atmaya başlamıştı . Neler oluyordu böyle ? Avuç içlerim terliyordu . Balkondan kalkıp salona doğru yürümeye başladım . Gergin bir şekilde oradan odama girdim ve yatağa oturdum . Yatağımın yanındaki camı açıp , kafamı yatağın başlığına dayadım ve etrafı seyretmeye başladım . Sakinleşmeliydim . Bu hiç iyi değildi . Bir şeyler oluyordu . Arlond krallığının askerleri buradaydı . Sanki beynimdeki tüm sesler kesilmişti ve sadece kalbimin attığını hissediyordum . Bu sessizlik yaklaşık yarım saat sonra bozulmuştu . Dış kapının açılırken , duvara çarpma sesinden , yerimden sıçradım . “ Zoya ! “ diye bağırması ile , iyice korkmaya başlamıştım . Endişeli bir şekilde yataktan atladım ve kapıya doğru koştum . Kapıyı açtığımda , karşımda dönüp duruyordu . Sinirli gözüküyordu . Tacını çıkarıp masaya bıraktı ve saçlarını karıştırmaya başladı . “ Ne oldu ? “ diye sordum endişeyle . “ Otur . “ dedi sandalyeyi gösterirken . Kendisi de diğer sandalyeye oturdu . “ Kral Maksis anlaşmayı bozuyor . Nişan bozulsun istiyor . Seni geri istiyor krallığa . “ dedi ve gözlerime bakmaya başladı . Yine sinirden gözleri buz kesmiş gibiydi . Gözlerimi ondan kaçırmadan , sordum . “ O zaman ? “ dedim . Ben özgür müyüm ? Artık , gide bilir miyim ? . Kral Hugo mu yapmıştı bunları ? “ Sen karar ver . “ dedi ve yüzümü incelemeye başladı . İyi bir bahane bulmam gerek . İnanması gerek . “ O zaman gitmek istiyorum . Kendimi buraya ait hissetmiyorum . Size daha alışamadım . “ dediğimde , şaşırdı ve sinirle gülmeye başladı . Sanırım ilk kez onu gülerken görüyordum . “ Demek gitmek istiyorsun . “ dedi ve ayağa kalktı . Derin nefesler alıp veriyordu . Çok sinirli gibiydi . Bense sandalyeye iyice sinmiştim . Böyle bir tepki beklemiyordum . Korkunç gözüküyordu . Delirmiş gibiydi . “ Git hazırlan o zaman , Prenses Zoya . Sizi burada zorla tutacak değilim . “ dedi sırtı bana dönükken . Odasına girdi ve kapıyı büyük bir gürültü ile kapattı . Kalbim hızla çarparken , vakit kaybetmeden odama koştum . Sandığımın ağzını açtım ve benim olan her şeyi ekledim . Zaten sadece siyah iç çamaşırları benimdi . Kolye , not , kadeh . Ok ve yaylarımı da alınca tamamdım . Ha bir de , tarağım . Odayı iyice kontrol etmiştim . Artık hazırdım . Boynumdaki zincirden , bu odanın anahtarını çıkardım . Sandığımı sürükleyerek odadan çıkardım ve benim odamın kapısını kapattım . Bu kapının anahtarını da masaya bıraktım . Hazırdım ve bekliyordum . Umarım kolay olur . Aslında beni bırakmayacağını ve hep burada kalacağımı sanmıştım ama gerçekten kolay oldu bu . Böyle kolay olması beni korkutuyordu . Hiç bir şey bu kadar kolay olamazdı ya . Bir şeyler olacak , hissediyordum . Kapısını tıklattım ve beklemeye başladım . Çıkmasını beklerken , bende sandığımı , dış kapıya doğru sürüklemiştim . “ Demek hazırsın . “ diyen sesle yerimde donup kaldım . Derin bir nefes aldım ve ona döndüm . “ Misafirliğiniz için teşekkür ederim , Kral Adel . “ dedim gayet resmi bir şekilde ve hafif baş eğdim . Yanıma yaklaştı ve elini yanağıma koydu . Yüzünde garip bir gülümseme vardı . “ Bu kararın , hayatının en kötü kararı . Bir kez daha düşün . “ dedi , gözleri yüzümü tararken . Kalbim hızla atıyordu . Soğuk elleri yüzümde geziyordu . Bu soğukluk beni ürpertiyordu . “ Kaderimde pişman olmak varsa , olurum . “ dedim , gözlerimi onun gözlerine sabitleyerek . Dudağının yanı , hafif kıvrılırken , elini yüzümden çekti ve benden uzaklaştı . Sandığı aldı ve önden yürümeye başladı . Arkasından yürürken , derin bir nefes almıştım . Sonunda bu krallıktan kurtuluyordum . Hem de böyle kolay bir şekilde . Resmen odada , hapiste gibiydim . Bu kadar kolay olacağını bilsem , çoktan Kral Hugo’ya mektup yazardım . Gerçi tanımıyordum onu ama , ona ne kadar teşekkür etsem az . Ben buradan , kaçma planlarımı yaparken , o bir anda karşıma çıkmıştı . Sonunda Arlond Krallığına dönüyordum . İçimde , garip bir mutluluk ve onunla birlikte , bir hüzün vardı . Doğru ben bir suikastçıyım . Bazı duygularımız elimizden alındı zamanla ama burada yeniden tatmış gibiydim onları . Yani bu dünyada . Aşık olmam beklendi , Kral Adel’e ama olamadım . Aklımda çok soru vardı . Özellikle Zoya hakkında olan sorular . İsmini koyamadığım , bir şeyler vardı . Sanki burada sıkılıyordum . Beni boğuyorlardı . Aron ve Adel kafamı karıştırmıştı . İkisinden biri ya doğru söylüyordu , ya da ikisi de yalancıydı . Bunları ben bilemezdim . Ama sanki burada kalarak da öğrenemezdim . Bir engel vardı , karşımda . Bir gölge , üstüme çökmüş gibiydi . Sırların önünü kapatıyordu . Rüyamda , Zoya bana savaş çıkacağını söyledi ama onun sırlarını öğrenmezsem , asıl savaş benim içimde çıkacaktı . Beni bir belirsizliğin içine atmıştı ve bulmamı dahi istemiyordu . O zaman neden geldim ben bu hayata ? Koridorlardan geçerken , buranın soğuk havasını son kez içime çekiyordum . Arlond Krallığının , o sıcak havasını bile özlemiştim . Oraya bir özlemim vardı ama sebebini bilmiyordum . Ben bu dünyaya , ya da o krallığa ait bile değildim . Sanırım bu Zoya yüzündendi . Bazen sanki onun hissettiklerini , hissediyor gibiydim . Bazen de öyle garip duygular içindeydim ki , sanki onlarda benim değildi . Adel önde yürüyordu ama dönüp arkasına bile bakmamıştı . Garip bir şekilde sinirliydi . Evet sinirli . En büyük nedeni , belki de , Arlond tahtına kral olamayacak diyeydi . Onu daha çözememiştim . Beni sevmiyordu . Sarayın kapısında bizi Andrey karşıladı . Hafif gülümseyerek baş eğdi . “ Prenses Zoya , size eşlik etmek için buradayız . “ dedi . Daha ben bir şey demeden , Adel , elindeki sandığımı ona verdi . O da arkada bekleyen askere vererek , at arabasına gönderdi . Derin bir nefes aldım ve Adel’e döndüm . Andrey bizden uzaklaşınca konuşmaya başladım . Artık içim rahattı ve içimdekileri , rahat bir şekilde ona anlata bilirdim . Buz kesen gözleri bana , büyük bir nefretle bakarken , cesaretimi topladım . “ Sizi ilk kez gördüğümde de bana nefretle bakıyordunuz , şimdide . Umarım bu nefretinizin sebebini hatırlaya bilirim . Eğer o katliamı hatırlarsam , size haber vereceğim . “ dedim . Bir anda gülümser gibi olmuştu ve kendini toparlayıp , yine gözlerini gözlerime dikti . “ Prenses Zoya , yolunuz açık olsun . Bundan sonra daha dikkatli olmanızı öneririm . Umarım o katliamı hatırlamazsınız ve hayatınıza devam edersiniz . “ dedi , alay karışık bir tonda . Ne demek istediğini anlamıyordum , aslında . Neden daha dikkatli olmalıyım ? Beni tehdit mi ediyordu ? Yutkundum ve baş eğdim . “ Siz de kendinize dikkat edin . “ dedim ve kapıdan ayrıldım . Ellerimin titremesini gizlemek için , eteklerimi sıkıyordum . Söyledikleri normal değildi sanki . Ne demek istemişti ? Askerler eşliğinde at arabasına yakınlaşmıştım . Son kez derin bir nefes aldım ve etrafıma baktım . Bu güzel manzarayı belki bir daha göremeyecektim . Akan şelale ve de , beyazlığın hakim olduğu bu krallık , gerçekten de eşsizdi . Son kez gülümsedim , bu krallıkta öyle bir anım olmamıştı . İlk kez geldiğimde , beni öldürmeye çalıştığını sanmıştım . O arınma gölünde . Sonunda gidiyordum . . . Arabaya binerken , sesler yükselmişti ve Arlond halkı , atlarına binmişlerdi . Beni almak için sanki , bir ordu gelmişti . BU görüntü , içimde bir burukluk yaratmıştı . At arabasının , penceresinden , etrafı izlemeye başlamıştım . keşke bu krallığı geme şansım olsaydı . Ama o beni odamdan çıkmamı istemedi . Nedeni ne , onu bile bilmiyorum . Sadece çok saçma gelmişti . At arabası hızlanırken , atların ayak sesleri , sanki tüm krallığı kaplamış gibiydi . İçim ne kadar rahat olsa da , sanki bir şeyler olacağını hissediyordum . Bu his peşimi bırakmıyordu . Nihayet , Krallığın kapılarına gelmiştik . Krallığın koca duvarlarının yanındaydık . Büyük bir gürültü ile kapılar açılırken , ürpermeye başlamıştım . Yola devam ederek , hız kesmeden , çıktık , krallıktan . İşte o zaman derin bir nefes aldım . ‘ Sonunda . ‘ diye mırıldandım . Şimdi rahat bir şekilde arkama yaslanmıştım . Ve beni bekleyen , krallığıma doğru gidiyordum . Yüzümde beliren gülümseme , silinmeyecek gibiydi . İçim içime sığmıyordu . Mutlulukla bağırmak istiyordum . Krallıktan çıktığım an , o karamsarlıkta geride kalmıştı . Bir kaç saatin sonunda , Arlond’un o kızıl görüntüsü , gözlerimin önündeydi . Tamda güneşin batış vaktine denk gelmiştik . Küçük perdeyi , çekip , cama iyice yakınlaştım . Uzaktan sadece , o dev sembol gözüküyordu . Öyle parlıyordu ki , tüm krallığa yansıyordu . Duvarların ardında , bir ateş yanıyormuş gibi , bir manzara vardı . Gök’e yükselen kızıllık . Gülümserken , içim kıpır kıpırdı . Bir boru okundu ve kapılar büyük bir gürültü ile açıldı . Bu beni ürpertmişti doğrusu . O borunun sesi , çok garip gelmişti . Bir kaç dakika sonra krallığa girmiştik . Artık güvendeydim . Buna o kadar emindim ki , anlatamam . İçimde bir rahatlama vardı . Bir an önce sarayda olmak istiyordum . Sanırım gözlerimi o sarayda açtım diye , orayı evim gibi benimsemiştim . Ve sonunda sarayın önündeydim . At arabası durar durmaz , kapıyı açtım ve bir hışımla , beni bekleyen , Kral ve Kraliçeye koştum . Kraliçe mutluluktan ağlayıp , bana sarılmıştı . Kral da sarılınca , gözlerim dolmaya başlamıştı . Bu mutluluktan , olan göz yaşlarıydı sanırım ama ağlamayacaktım . Kendimi toparlayıp , dolan gözlerimi , eski haline getirdim . Çok mutluydum ve birlikte , saraya doğru girerken , biraz konuşmuştuk . Andrey , benim sandığımı , peşimden getiriyordu . İlk önce odama gidip üstümü değişecektim . Kral ve kraliçe beni yemek salonunda bekleyeceklerdi . Odama doğru yürürken , boynumdaki , anahtarı çıkarıp , kapıyı açtım . Andrey sandığı , odaya bıraktıktan sonra baş eğerek çıkmıştı . Odada nihayet yalnız kalmıştım . Odanın içi sıcaktı . Camı açacaktım ama Seliya da iken , Aron denen kişinin , camımdan içeriye gelmesi aklıma gelince vazgeçtim . Banyoya girip , elimi yüzümü yıkadım ve çıkıp , üstümü değiştim . Beyaz elbiseden kurtulmuştum . Siyah elbiselerimden birini giyindim . Sanırım yeni , renkli elbiseler isteyeceğim . Seliya krallığı çok katıydı . Orada hiç farklı giyinen birini görmemiştim . Bu çok garipti . Aynadan kendime bakarak , saçlarımı topladım ve odadan çıktım . Kapıyı kilitlemeyi unutamazdım . Kilitledim ve anahtarı boynuma astım . Yine anahtar sayım , bire inmişti . Boynumdaki ağırlıktan kurtulmuştum . Koridorda gezerken , sürekli sıcak hava dalgası beni ele geçiriyordu . Bu hissi özlemişim . Kırmızı , kristalleri bile özlediğimi fark ettim . Hızlı adımlarla , sonunda yemek salonuna gelmiştim . İçerideki , yemeklerin hoş kokusu , beni mutlu etmeye yetmişti . İçeride sadece Kraliçe Stella vardı . Onun yanına gittiğimde , bana yeniden sarıldı ve bir süre öyle kaldık . “ Kralımız nerede ? “ diye sordum . “ Bu gün , Kral Hugo da burada . Onu yemeğe davet etmeye gitti . Şimdi gelirler . “ dedi , neşeyle . Şaşırmıştım . Demek o da burada . Beni o krallıktan kurtarmıştı , resmen . Ona ne kadar teşekkür etsem az . “ Size bir şey sora bilir miyim ? “ dedim . Aklıma o soru gelmişti , Seliya krallığını hatırlayınca . Adel’in kardeşi katliamda ölmüştü , peki ailesine ne olmuştu ? “ Sor canım . “ dedi yüzüme bakıp , elimden tutarken . “ Önceden de sordum gerçi bu soruyu . Adel’in ailesine ne oldu ? Bana o anlatır dediniz ama hiç sorma fırsatım olmadı . “ dedim . Kraliçe Stella derin bir nefes alarak , “ Oh , onlar zehirlenerek öldürüldü . Kimin yaptığı daha belli değil . “ dedi . Bu çok kötü , acaba onların ölümün de Zoya’dan mı biliyordu ? Çünkü mektupları , Zoya’nın yaptığını sanmıştı . “ Bu çok kötü . “ dedim . Kraliçe başını sallamakla yetinmişti . Kapı açılınca ikimizde oraya dönmüştük . Kral Maksis ve Kral Hugo odaya girmişlerdi . Onlara yaklaşarak , baş eğdik . Kral Hugo’nun sorusu ile gözlerimi yerden kaldırıp ona baktım . “ Nasılsın Zoya ? “ dedi , yüzünde bir gülümseme vardı . “ Sayenizde çok iyiyim . “ dedim , aynı şekilde tebessüm ederken . Bir kaç saniye bakıştıktan sonra , Kral Maksis’in sesiyle kendime geldim . Yemeğe davet ediyordu ve onlar oturduktan sonra , bende oturmuştum . Yemeklerimizi , hizmetkarlar , servis ettikten sonra , elime çatal , bıçağı aldım . Ellerim titriyordu , garip bir şekilde . Utanıyor muydum ben yoksa ? Kral Hugo’dan mı ? Ah bana neler oluyor böyle . Yemek güzel gözükse de , bir kaç parça et atmıştım ağzıma . Baharatı , harikaydı . Yalnız olsam , kurt gibi yerdim . Şimdi bir prenses gibi davranmalıyım , sanırım . Kraliçe Stella bile bir kaç lokma ile doyuyor . Ben daha çok yemeği seviyorum sanırım . Yemekten sonra , ayağa kalkmıştık . Hizmetkarlar , masayı toplarken , biz koltuklara geçmiştik . Bana anlatacakları bir şey olduğunu söylemişlerdi . Kraliçe Stella’nın yanında otururken , elimden tutmuştu . Karşımızda , tekli koltuklarda , Kral Maksis ve Kral Hugo oturuyorlardı . Bir anda sıcak basmaya başladı beni . Kral Maksis ve Hugo , önce kendi aralarında konuşuyorlardı . Nefes almam zorlanırken , elbisemin boğaz kısmını , çekiştirmeye başladım . Derin , derin nefesler almaya başlarken , Kraliçe Stella yanıma yaklaşıp , “ İyi misin ? “ diye sordu . “ Ben . . . . Ben . “ diye konuşmaya başladım ama sesim , çıkmıyordu sanki . Bir anda ayağa kalkıp , oradan gitmek istedim ama gözlerim kararmıştı . Ayakta duramayıp , yere düşmeye başlarken , birinin beni tuttuğunu hissettim . Sesler uğultuya dönüşmüştü . Ne dediklerini anlamıyordum . Gözlerimin önü karanlık görüyordu , etrafımda kim vardı bilmiyordum . O zaman Zoya’nın bana yaklaştığını gördüm . Yere , yanıma oturdu . Yüzünde sadist bir gülümseme vardı sanki . Buz gibi ellerini yanağımda hissediyordum . Kulağıma yaklaştı ve “ Hayatıma hoş geldin , Kataleya . “ diye fısıldadı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD