21. Nano

2117 Words
Bulduğumuz bu ipucu beni korkutuyordu . Onlara belli etmemeye çalışıyordum . Umarım bu konuda başarılı olmuşumdur . Bu sır korkunç bir hal almaya başladı . Ben başta , sadece kendimi temize çıkarmak istiyordum . Sanıyordum ki , onu yapan kişiyi bulacağım ve bitecek . Ama bu beden bir ayinin parçasıydı . Büyüyü iyi bir şey sanıyordum ama artık korkuyordum . Su elementini bile kontrol etmem beni yeterince sarsmıştı . Zoya bana bu güçleri kullanmamamı söyledi . O kitapta yazılanlar acaba ona mı işaret ediyor . ‘ Sakın kullanmamalı . . . ? “ yazan kelimeler acaba bu güçler mi ? Peki gölgeye benzer ne ? Ürperirken Hugo kolumdan tuttu ve sandalyeye oturmamı sağladı . “ Zoya iyi misin ? “ diye sordu endişeyle . Bilmiyorum nasıl olduğumu . “ İyiyim . Sadece biraz korkuyorum . “ dedim . “ Korkma hep yanındayız . Bak yeni ipuçları bulduk . Sen o ayinde kullanılan kişilerin güçlerini taşıyor ola bilirsin . Bazı deneyler yapmalıyız . Toprak ve havayı kontrol ettiğine emin olmalıyız . Sonrasında bir kaç büyü yapalım ve emin olalım . Eğer öyleyse , kitapta tam olarak senden bahsediliyor . “ dedi . Sesindeki çaresizliği seze biliyordum . Oğlunun yaşadığını umut ediyordu ve onu bulmak istiyordu . Ne kadar korksam da yardım etmeliydim . “ Tamam . “ dedim . Eric dışarı çıkıp toprak getirecekti . Bu hiç eğlenceli değil . Sabah bir şeyler bulacağımı hissediyordum , bulduk ama şimdide kötü şeyler olacağını hissediyorum . Bunu kimseye anlatamıyorum ve bunları yapmaya kendimi mecbur hissediyorum . Bunu başaracağım . Hayatımda korkuya yer yok . Eric elinde toprak ile geri gelirken , derin bir nefes alarak ayağa kalktım . Bunu yapa bilirsin Kataleya . Sen güçlüsün . Resmen içimden kendimi avutuyordum . Hugo’nun elimden tutması ile , bir soğukluk yayıldı bedenime . “ Çok endişelisin . Sadece küçük bir rahatlatma büyüsü . “ dedi . Kalp ritmim sakinleşiyordu . Şuan gerçekten , çok sakin hissediyordum . Bir anda mutlu olacakmışım gibiydim . Endişe , panik , korku gibi duygularım , bastırılmaya başlamıştı . Heyecandan sıcaklaşan bedenim , soğumaya ve eski normal ısısına dönüşüyordu . Moralim yerine gelirken , gülümsemeye başlamıştım . Üstümdeki karanlık kalkmış gibiydi . Eric’in getirdiği toprak ile deneme yapacaktık . Bunun için sadece hayal etmem lazımdı . Herhangi bir türlü kontrol ediliyordu elementler . Su , ateş ve şimdide toprağı deneyecektim . Yine en kolay teknik , toprağa elimi koyarak , hareket etmesini sağladım . Ve olmuştu da . Artık korkmuyordum , sanırım büyü sayesinde böyle olmuştum . Bu iyi bir şeydi . Ardından havayı denedik . Bu onlardan biraz farklıydı . Hava görünmez olduğundan , buna farklı bir şey deneyecektik . Elime hava dolduğunu ve yuvarlağa dönüştüğünü . Bunu da kolaylıkla başarmıştım . İlk element üyeleri kadar güçlü olduğumu söyledi Hugo . Bu beni mutlu mu etmeli ? Bilemiyorum . Sonra büyü denedik . En garibi yorulmuyordum . Boş bir sayfayı yırttı ve onu birleştirmem için gerekli büyüyü söyledi . Daha ilk denememde başarılı olmuştum . “ Ayinde kaç kişi vardı ? “ diye sordum . Hugo bir kaç saniye düşündü ve “ Seninle birlikte 6 . “ dedi . Şuan 6 kişinin gücünde miydim ? Kafam karışık bir şekilde , kapıya doğru yürüdüm . “ Biraz hava almam lazım . “ dedim ve bahçeye attım kendimi . Derin nefesler alıp verdim ve çiçeklerin kokularını , içime çekmeye başladım . Daha iyi hissetmiştim . Hugo’nun rahatlama büyüsü , tesirini kaybetmiş gibiydi . Kendimi yine kötü hissediyordum . İçim sıkılıyordu . Kalbime bir ağırlık çökmüş gibiydi . Dün geldiğimiz süs havuzuna yaklaştım ve soğuk taşının üstüne oturdum . Mavi ve kırmızı balıklar , sanki suda dans ediyordu . Elimi suya soktum ve dokunmaya çalıştım ama kaçmışlardı . Bunları yaparken , birinin beni takip ettiğini hissediyordum . Bu çok garipti . Etrafıma göz attım ama bahçede kimse yoktu . Burası arka bahçe olduğundan sanırım . Çok uzakta bir karartı gördüm . Dikkatle bakınca 2 kişi vardı . Sanki siyah pelerinliydiler . Gözlerimi onlardan çekmeden ayağa kalktım . Yerlerinden kıpırdamıyorlardı . Onlarda bana bakıyorlardı gibi . Merakıma yenik düşüp , onlara yaklaşmaya karar verdim . Yavaş adımlarla onları daha net görebileceğim , bir yere geldim . Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu . Kırmızı ve parlak gözlerini görünce duraksadım . Yüzleri bile simsiyahtı sadece kırmızı parlak gözleri vardı . Kalbimin ritmi artarken , bir anda kendimi , eğitim salonuna koşarken buldum . Arkama bile bakmadan koşmuştum . “ Eric . “ diye bağırdım . Ben daha salona gelmeden onlar oradan çıkmış bana koşuyorlardı . Hugo kolumdan tutup , endişe ile bana baktı . “ Ne oldu ne bu halin ? “ diye sordu . Elimi kaldırıp , ağaçları gösterdim . “ Oradaydılar . İki kişi vardı . Simsiyahlardı . Gölge gibi . . “ dedim ve aklıma gelen kelimeleri tekrarladım . “ Gölgeye benzer . . . “ bunlar kitapta yazıyordu . Eric ağaçlığa doğru koşup etrafa baktı . Ama başını ‘ hayır’ anlamında salladı . “ Emin misin ? Orada birilerini gördüğüne ? Bu bahçeyi ben büyüledim . Burada üçümüzden başka kimse yok . Biri girse benim haberim olurdu . “ dedi Hugo , yine etrafına bakarak . “ Evet . . evet . Onların gözleri kırmızıydı . “ dediğimde , kolumdaki elleri gevşedi ve beni bıraktı . Yüzü donuk bir hal almıştı . “ Kırmızı mı ? Emin misin Zoya ? “ diye sordu . “ Yemin ederim gördüm . Beni neden izlediklerini merak ettim ve onlara doğru yürüdüm . O gözleri görünce geri geri kaçtım . “ dedim , endişeyle . “ Ve iki kişilerdi ? “ diye sordu bir daha . “ Evet . “ dedim . Sanki bir şeyler biliyordu . “ Eric . “ deyip , yanımıza Eric’i çağırdı . Ne olduğunu merak ediyordum . Eric yanımıza gelirken , Hugo düşünceli gözüküyordu . “ Prensesi bir dakika bile yalnız bırakma . Odasında bile yanında ol . Şimdi bir yere gitmem gerek . Araştırmam gereken şeyler var . Sizde saraya dönün . “ dedi ve yanımızdan , koşar adımlarla ayrıldı . O giderken , Eric’e baka kalmıştım . Acaba o biliyor mu nedenini ? “ Eric , kırmızı gözler ne anlama geliyor ? “ dedim merakla . Eric bir süre düşündü ve “ Daha önce hiç duymadım , Prensesim . “ dedi . Zaten yüzünden bilmediği belliydi . Hugo’nun tepkisine bakılırsa o biliyordu ve çok tehlikeli bir şey gibiydi . “ Biz saraya dönelim . Öğlen yemeğimizi yedikten sonra , krallığı gezeriz . “ dedi . “ Tamam olur . “ dedim , hem kafam dağılırdı . Saraya dönüp yemek için beklemeye başladım . Gelen yemekleri Eric kontrol ettikten sonra yemeğe başladık . Şua tüm dünyayı unutmuş gibiydim ama yanımdaki koca camdan da , arka bahçeye bakmaya korkuyordum . Yemeklerin tadını çıkarıp , midemi doldurmuştum . Gelen tatlıyı da yedikten sonra daha iyi hissediyordum . Acaba diğer krallıklarda her şey yolunda mıydı ? Kral Maksis ve Kraliçe Stella nasıllar ? Ya da Kral Adel nasıl ? Yokluğumda neler oluyordu merak ediyordum . Bana kendini Aron diye tanıtan o kişi kimdi ? Acaba beni zehirlemeye çalışan kimdi ? Yada hizmetçim İhola kime hizmet ediyordu ? Kim söyledi ona ,beni öldürmesini ? Bu düşünceler içinde kayboluyordum . Hepsi sorudan ibaretti . Bunların cevaplarını ne zaman öğreneceğim ben ? Sürekli bu gün başıma ne bela gelecek ? Ya da bu gün beni kim öldürmeye çalışacak diye , merak etmekten bıktım . Ben bunları alışkanlığım haline getirmek istemiyorum . Böyle şeyler benim hayatımın bir parçası olsun istemiyorum ! Bir parça huzur istiyorum . . . Bu dünyaya geldiğimden beri , başıma gelmeyen kalmadı . Eski hayatımı bile özlüyordum artık . En azından yapacaklarım belliydi . Günde bir kişiyi öldürüp geliyordum . Burada günde bir kişiye , av oluyorum . Bu gün beni kim öldürmeye çalışacak , günümün sorusu bu oluyor . İki kez deneyen Leydi Nancy bu gün de beni öldürmeye çalışacak mı acaba ? Belki de bu gün ben onu öldürürüm . İçimdeki iyi niyet artık tükendi , bunu hissede biliyordum . Zoya’nın da neden böyle birine dönüştüğü açık ve netti . Bu durum devam ederse , kim bilir , belki ben daha kötü olurum ? O zaman herkes eski Zoya’yı ister . Zoya savaşa bilmeyen , her işini askerlere yaptıran biriydi ama ben öyle biri değilim . Ondan daha tehlikeliyim . Her kesin işini bizzat ben bitiririm . Savaşa bilmek acısından kendimi güçlü hissediyordum ama şimdi daha da güçlü hissediyorum . Dört elementi , kolayca kullana biliyorum ve onun yanında büyüleri de kolayca yapa biliyorum . Ben kötü birine dönüşürsem beni kim durduracak ? . . . Eric’in sesiyle düşüncelerden ayrıldım . Bana bir elbise hazırlamıştı . Yüzüm falan kapalı olacaktı . Böylece kolaylıkla , krallıkta sorunsuz dolana bilecektim . Eh bu iyi bir şey . Elinde elbise ile beni takip etmişti , odama kadar . “ Bu gece odanız hazır olacak , Prenses Zoya . Dördüncü katta kralın odasının yanında olacak . Benim için de orada oda hazırlanıyor , sizi korumam için . “ dedi . Demek Hugo’nun odasının yanında olacaktı odam . Bu iyi bir şeymiş gibi gülümsedim . Kendime gelmeliyim , bu sadece güvenlik acısından böyle . “ Bu çok iyi bir haber . “ dedi kendini toparlayarak . Kendime gelmeliydim , bu yaptığım hiç bana yakışmıyordu . Elbiseyi elinden aldım ve odama geçtim . Kapımı kapatıp , hızlı bir şekilde üstümü değiştirmeye başladım . Sonra aynanın karşısına geçerek , kendime baktım . Düz saçlarım biraz dağılmıştı . Küçük tarağımı aldım ve saçlarımı taramaya başladım . Eski , düz haline geldikten sonra , örmeye başladım . Elbisenin üstündeki peçe ile yüzümü kapattım . Artık hazırdım krallığı keşfetmeye . Bugün olanları unutmuş bir şekilde , heyecanla dışarı çıktım . Eric bile hazırlanmıştı . Elinde bir kese vardı . Bu dikkatimi çekince , ne olduğunu sormaya karar verdim . “ O kesede ne var Eric ? “ dedim merakla . “ Bu krallıkta kullanılan altın var prensesim . Burada birçok ürün var . Beğendiğiniz şeyleri almam için Kral Hugo verdi . “ dedi gülümseyerek . Bu beni utandırmıştı . Gülümsedim ve yürümeye devam ettim . Utandığımdan Ne diyeceğimi bilmiyordum . Ona ne kadar teşekkür etsem az . Benim için bir çok şey yaptı . Benim ise , onun için yapabileceğim bir şey yoktu . Gerçi vardı . Aklıma Zoya’nın sırrı gelmişti . Bunu çözerek ona teşekkür edeceğim . Bahçede bizi bir at arabasının bekleyeceğini sanmıştım . Ama hiç kimse yoktu . “ Eric biz nasıl gideceğiz ? “ diye sordum merakla . Tebessüm ederek verdiği cevap beni şaşırtmıştı . “ Yürüyerek prensesim . At arabası ile çıkarsak rahat bir şekilde krallığı gezemeyiz . “ dedi . Aslında haklıydı . “ Tamam gidelim . “ dedim ve onunla birlikte yürümeye başladık . Krallığın kapısına kadar uzun bir yol vardı . Bu yolun iki tarafı da yeşillikti . Bu yeşilliğin içinde çok garip hayvanlar vardı . Meyvesi olan ağaçlar , ya da çiçekli ağaçlar vardı . Bu hayvanlar zararsız olsalar da , görüntüleri hiç öyle demiyordu . Bu hayvanları hayatımda ilk defa görüyordum . Boyutları çok büyüktü . Uzaktan çok korkutucu gözüküyorlar da . Yakından kesin bayılırdım . Olabildiğince hızlı yürüyerek bu yeri terk etmek istiyordum . Asla bu bahçede yalnız dolaşmazdım . Sanki ağaçların arkasından bir beni takip ediyordu . Sürekli arkama bakıyordum ama kimseyi göremiyordum . Bunlar o gölgeler olmalıydı . Ya da ben bugün yaşadığım olayın etkisindeydim hala . Sürekli arkama bakmam Eric’in de dikkatini çekmişti . “ Prensesim , korkmayın ben yanınızdayım . Sizi kimse tanımıyor bu krallıkta . Ayrıca benim yanımda gezdiğiniz den dolayı kimse şüphelenmez . “ dedi . Kelimeleri güven dolu ve rahatlatıcı olsa da , benim içim pek rahat değildi . Kralın yüzü gözümün önüne geliyordu sürekli . O kırmızı gözleri duyunca , çok endişelenmişti . Onu böyle korkutan şeyin ne olduğunu çok merak ediyordum . En önemlisi o bundan çok korktuysa , Eric daha çok korkmalıydı . Bu bitmez tükenmez bahçeyi terk etmeye çalışarak yürümeye devam ettim . Yolun uzun olması ve içimde biriken bu korku , beni şimdiden yormuştu . En nihayetinde , uzun bir yürüyüşten sonra , bahçeyi terk etmiştik . Nihayet diye derin bir nefes aldım . Bahçeyi terk ederken korkum da geride kalmıştı . Karşımda güzel bir Krallık vardı ve keşfetmem için bekliyordu . Dışarıda at arabalarıyla gezen leydiler göz kamaştırıyordu . Bazılarının yanlarında Küçük evcil hayvanlar vardı . Bunlar kedi ya da köpek değillerdi aksine çok daha garipti . Renkli tüyleri olan küçük yuvarlak bir şeydi . “ Eric onlar ne ? “ diye sordum parmağımla hayvanı işaret ederek . “ O hayvanlara ‘Nano’ deniliyor . Bir inanca göre bu hayvanlar büyücüleri mutlu ediyor ve güçlendiriyorlar . Özellikle kadın büyücüler daha fazla besliyor bunları . Nereye gitseler götürüyorlar ve hiç yanlarından ayrılmıyorlar . “
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD