22. Mor Kâhin

2509 Words
Eric’in anlattıklarından sonra , etrafa daha dikkatli bakmaya başladım . Gerçekten de herkesin yanında bu hayvandan vardı . Bazılarının kucaklarında , bazılarını yanlarında geziyordu . Çok küçük bacaklar vardı . Renkleri göz alıcıydı ve parlaktı . Aslında çok tatlı gözüküyorlardı . Yolumuza devam ederek , etrafa bakıyordum . Daha ilk dakikadan bu hayvanların varlığını öğrenmiştim . Akşama kadar bir sürü şey öğreneceğimi umuyordum . Burası tamamen farklı bir dünyaydı . Seliya krallığında ya da Arlond krallığında böyle şeyler yoktu . Etrafı rengarenk ve parlaktı . Her yerde süsler vardı . Her duvarda renkli kristal taşlar vardı . Krallığın insanları bile renkli giyiyordu . Bu görüntü insanın içini açıyordu . Etrafta bahçede büyü dükkanlar vardı . Orada büyü iksirleri satılıyordu . Merakla birkaç dükkana girmiştik . Bu özel büyücülerin hazırladığı bazı özlerdi . Her bir iksirin , farklı bir etkisi vardı . Mutluluk iksiri , kabus iksiri , çiçeği hızlı açtırma iksiri , evi sineklerden koruma iksiri , saçlar için boya iksiri , zayıflama ya da kilo alma iksiri bunlar gibi bir çok iksir vardı . Bu dükkanlar krallığın en popüler dükkanlarıydı . Hepsinde bir sürü alıcı vardı . İksirler rengarenkti ve tatlı bir kokular vardı . Hiçbir iksir almadan dükkanlardan çıkmıştık . Şimdi elbiseler satılan yerlere gidiyorduk . Bir peri masalında gibiydim . Garip yiyecekler , garip bitkiler , garip hayvanlar , bugün bir sürü şey görmüştüm . Sokağın sonunda mor bir çadır vardı . Oradan sanki mor bir ışık yayılıyordu etrafa . Elimle işaret ederek Eric'e ya oraya gösterdim . “ Orasını ne ? İçinde ne var ? “ diye sordum merakla . Sanki insanları orayı çekiyordu . Uzun bir kuyruk vardı önünde . “ Orası mor kehanet büyücüsü'nün yeri . “ dedi Eric . Şaşırarak ona döndüm . “ O da ne ? Ne yapıyor orada ? “ diye sordum . “ Geleceği görüyor ve bir kısmına bulmaca şeklinde anlatıyor . “ Eric’in bu dedikleri dikkatimi çekmişti . “ Hadi gidelim . Biz de sıraya girelim . “ dedim büyük bir heyecanla . Şaşırarak beni takip etti . Sıraya girmiştik ama sıra bir türlü bize gelmiyordu . Sanki krallığın yarısı bu sıradaydı . Üstünden bir saat geç erken artık sıkılmaya başlamıştım . Eric de , fark ettirmek istemese de o da sıkılmıştı . Biraz daha bekleyecektik . 1 saat bekledik , bir yarım saat daha bekleye biliriz sanırım . “ Eric dayan az kaldı . “ dedim teselli etmeye çalışarak . Bir anda gülmeye başlamıştı . “ Hiç sorun yok Prensesim . Sizin istediğiniz kadar bekleyebiliriz . “ dedi , gayet ciddi konuşuyordu . Onun bu haline gülmeden edemiyordum . Nihayet sıra bize geldiğinde , hızlı bir şekilde içeriye girdik . Çadırın içerisine mor renk hakimdi . İçerde garip tütsüler yanıyordu . Kokuları bile uykumu getirmeye yetmişti . Bir kadın vardı , tül perdenin arkasında . Mor giyinmişti ve sadece gözleri gözüküyordu . Mor gözleri parlıyordu resmen . Bu görüntüsü perdenin arkasından açıkça belli oluyordu . “ oturun lütfen . “ dedi melodimsi sesi ile . Sanki bir şarkı söyleyecek gibiydi . Konuşması komiğime gitmişti ama gülmeden kendimi durdurdum . Ciddi olmalıyım . Yerde olan , küçük masanın önünde , oturduk ikimiz de . “ Kim geleceğini öğrenmek isteyen kişi ? “ diye sordu . “ Benim . “ dedim büyük bir heyecanla . Acaba geleceğimde neler görecekti . Bana uzun bir süre baktı . Önünde bir kutu vardı onu attı ve renkli taşları içinden çıkardı . Taşlarını nasıl parladığını görüyorduk . Renkli olan bu taşları , masaya dizdi . Sonra büyülü kelimeleri mırıldanmaya başladı . Taşların parlaklığı artarken hareket etmeye başladılar . Masadan yukarıya doğru yükseldiler , döndüler ve tekrar masaya karışmış bir halde düştüler . Ardından büyücü kadın derin bir nefes aldı . Mor gözleri tamamen siyaha dönüşmüştü . Gözlerinin Beyazı bile kaybolmuştu . Korkuyla biraz geriye gittim . Eric kulağıma eğilip , “ Korkmayın böyle oluyor . “ dedi . Bu kelimeler içimi rahatlatmaya yetmemişti . Kadının sesi yükselmeye başlarken , onu dikkatle dinlemeye koyuldum . “ Sırlar çözülecek . Savaşlar başlayacak . En büyük savaşı , iki kayıp ruh verecek . Bir beden eğitim başlayan savaş , bir ruhun kazanması ile son bulacak . Kaybeden ruh sonsuza kadar kaybolacak . “ Söylediklerini az çok anlamıştım . Ne demek istiyordu , biliyordum sanırım . Zoya’nın Sırlar çözülecek ve belki de bahsedilen savaş başlayacak . En büyük savaşı sanırım zoya ve ben vereceğim . Demek ki bu beden için savaşmam gerekecek . Kaybeden ruh asla ben olmayacağım . Eric kadının parasını vererek ayağa kalktı . “ Acaba ne demek istedi ? Hatırlamadığınız sırlar çözülünce ne savaşı başlayacak ? “ dedi dışarı çıkarken . Eric’e boş gözlerle bakıyordum . Bugün yeterince şey yaşamıştım . Üstüne bir bu eksikti . “ Artık geri dönelim mi ? “ diye sordum . “ Tabi efendim . “ dedi ve yürümeye başladık . Gerçekten benim yerimde başkası olsaydı bunları kaldıra bilir miydi ? Bu gün yaşadıklarım neydi böyle ? Kanlı ay konusundaki bazı gerçekler , kurbanların güçlerini kullana bilmem ve bu kehanet . Artık bayılmak üzereydim . Bunlar çok zor şeyler . Tam unutacağım derken , bir şeyler oluyor . Yeni şeyler çıkıyordu ve bu gerçekleri yüzüme vurmaya başlıyordu . Nereye kaçacağım mı bilmiyordum bu gerçeklerden . Nereye gitsem peşimden geleceklerini biliyordum . Çözmem gerek ama bunun sonucu bir savaştı . Kime karşı bir savaş ? Bu sırrın arkasından Zoya çıkarsa , bu savaş Arlond halkına karşı olurdu . Ve bu düşünce beni korkutuyordu . Böyle bir şey olmasına izin veremezdim . Tek Zoya’nın suçunu bir krallık çekemezdi . Ya ben ne yapacaktım ? Dakikalar sonra sarayın kapısına gelmiştik . Ve önümüzde uzun bir yol vardı . İçeri geçip , etrafıma bakmaya başladım . İçerde garip bir hava vardı . Sanki bir şeyler olacak gibi . Bir sessizlik vardı . Sanki birazdan fırtına kopacaktı . Yutkundum ve yoluma devam etmeye başladım . Güneş batmaya başlıyordu . Ağaçların arası karanlık bir hal almıştı . Takip edilme hissi , peşimi bırakmıyordu . Sürekli arkama ya da etrafıma bakıyordum . Sanki o kırmızı gözlü , gölgeler peşimdeydi . Şimdiden gece nasıl uyuyacağımı düşünüyordum . Bahçenin karanlık köşesinden , Bir Çığlık koptu . Bir hayvanın sesiydi . Ağaçlardaki kuşlar uçmayı başladılar . Eric ve ben durup o tarafa bakmaya başladık . Koca boynuzları olan hayvan bir anda üstümüze koşmaya başladı . “ Koş . “ diye bağırdı Eric . Kolumdan tutarak birlikte koşmaya başladık . Hayvan garip bir şekilde bizi takip ediyordu . Bahçede bizden başka birçok kişi vardı ama kimse ne yapacağını bilmiyordu . Toprağım kalkıp arkamızda bir duvar oluşturduğunu düşündüm . O an durdum ve arkama baktım . Düşündüğüm olmuştu . Topraktan bir duvar olmuştu ve hayvan o duvarın arkasındaydı . Öksürerek derim nefesler almaya başladım . Başımı kaldırıp etrafımıza baktığımda herkes bize bakıyordu . “ Gidelim hemen buradan . “ dedi Eric endişeli bir sesle. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Etrafta bir anda sesler yükselmeye başlamıştı . Büyücüler ilk kez Toprak elementini kullanan birini görüyorlardı . Eric ve Zoya saraya girseler de gözler üstlerindeydi . Zoya koştuğundan dolayı nefes almakta zorlanıyordu . “ Su . “ diye mırıldandı zorlukla . Eric hemen masadan bir bardak su aldı ve ona uzattı . Dean bahçedeki topraktan duvarı görünce , bir kaç büyücü ile konuştu . Sebebini öğrendikten sonra kralının yanına gitmeye başladı . Kral Hugo çalışma odasında oturmuş , parşömenleri inceliyordu . Aklı Zoya’nın dediklerindeydi . Kırmızı gözler hakkında bir kitaptan okumuştu . Bu kitap ilk element büyücüleri hakkındaydı . Kırmızı gözlerinin sahiplerinden , hiç iyi bahsedilmemişti kitapta . İşlerini bitirdikten sonra kütüphaneye gidecekti . 3 yıldır Zoya’nın sırlarının peşindeydi . Şimdi çözüleceklerini hissediyordu . Zoya’nın intihar etmesi ve yerine Kataleya’nın gelmesi işine yaramıştı . Onun kim olduğunu anlayınca iyice merak etmişti . Dağdaki yaşantısını ve idamını görmüştü . Bunlar üzücü şeyler olsa da , o şimdi bu dünyadaydı . Onun için hayatı kolaylaştırmak istiyordu ama bu bir isteği kadar basit değildi . 3 yıl önce , oğlunu kaybettiğinden beri yalnız kalmıştı . Nancy sürekli onu suçladı . Onu ve Zoya’yı . Zoya’yı oradan kurtardığı için , ona düşman kesildi . En sonunda ayrılmışlardı . Nancy 3 yıldır bu saraya gelmiyordu . Artık Arseliya kraliçesi değildi . Kendisini eve kapamış , sürekli zoyayı öldürmek için suikastçılar satın alıyordu . Kral Hugo bunları biliyordu ve o suikastçıları durduruyordu . Karısı hiç durmamıştı . Bir türlü pes etmiyordu . Onunla kaç kez konuşmayı denedi . Ama karısı o kadar inatçıydı ki , bu konuşmaların bir anlamı kalmıyordu . İhola’ denen o hizmetçiyi de o satın almıştı . Hugo bunu , İholani öldürürken fark etmişti . Ama Zoya’ya gerçeği anlatmaya cesaret edemedi . O kız gerçek Zoya değildi . Hugo , Kataleya’yı korumaya yemin etmişti . Zoya’nın bu krallığa geleceğini duyan Nancy bir anda ortaya çıkmıştı . Zoya’yi sonunda burada , kendi elleri ile öldüreceğini sanıyordu . Oğlu Simon’un intikamını almak istiyordu ama Hugo izin vermiyordu . Her geçen gün Hugo ve Zoyaya beslediği kini artıyordu . Her saat başı yeni bir plan yapıyordu . Zoya’yı öldürmeyi takıntı haline getirmişti . 3 yıldır sürekli onun ölüm anında hayal etti . Sadece bu hayaline gülüyordu hayatında . Sanki o ölse , kötü günleri bitecekti . Oğlu Simon geri gelmese de , mutlu olacaktı ve rahatlayacaktı . Nancy zamanla nasıl bir canavara dönüştüğünü farkında değildi . Hugo yorgun bir şekilde parşömeni kapattı . Bugün yeterince çalışmıştı ve şimdi çok yorgundu . Güneş batmaya başlamıştı be odadaki büyülü taşlar parlıyordu . Onlar odaya aydınlatırken , aklına Zoya’nın gözleri geldi . Farklı elementleri kullanırken , gözleri de elementleri göre parlıyordu . Eşsiz bir gücü vardı . Gerçek Zoya bu güçlerin farkındaydı , diye biliyordu . Ama kullanmamasının sebebi neydi bilmiyordu . Kapı tıklanırken , bu düşüncelerinden ayrıldı ve ' gel ' diye seslendi . Dean endişeli bir şekilde içeriye girmişti . “ kralım bahçede bir olay olmuş . “ dedi Dean . Endişesi sesine bile yansımıştı . Hugo kaşlarını çatarak ona baktı . “ Ne oldu ? “ diye sordu tereddüt ile . Nancy’in bir saldırısını daha duymak istemiyordu . “ Bahçedeki Lupine büyü yapılmış . Hayvan prenses Zoya’yı hedef almış . Büyüyü bozarken , büyü yapan kişinin Leydi Nancy olduğunu gördüm . “ derken , Hugo sinirle ayağa kalktı . “ Bu kadın hiç rahat durmayacak mı ?! “ diye söylenerek odadan çıkmaya karar vermişti , ama Dean yine konuşmaya başladı . “ Kralım başka bir şey daha var . “ Dedi tereddütle . “ Daha ne var ? “ dedi sesini yükselterek . Artık Nancy’e cezasını vermek istiyordu . Onu her seferinde affediyordu ama Nancy bunu alışkanlık haline getirmeye başlamıştı . Artık affetmeyecekti . Bir tek o acı çekmiyordu . “ Kralım hayvan prenses Zoya’yı kovalarken , Prenses Toprak elementini kullanmış ve bir duvar yaparak kendisini korumuş . “ Hugo duraksadı gözlerini kırparak Dean’a bakmaya başladı . Bu ne dediğinin farkında mıydı ? Dean sakın bir şekilde , “ Herkes onu konuşuyor . “ dedi . “ kimse onlara yardım etmedi mi ? “ diye sordu kaşlarını çatarak . “ Hayır efendim . Herkes korkmuş bu olay olurken . “ dedi ama asıl sebebini söyleyemedi . Herkes Prenses Zoya’nın ölmesini istiyordu diyemedi . “ Kesin çok korkmuşlardı . “ dedi Hugo imalı bir şekilde . O da biliyordu asıl sebebini . Derin bir nefes aldı ve odadan çıktı . Önce Zoya’yı görmeye gidecekti , sonra Nancy’ den hesap sormaya . En sonda büyücülere bir açıklama yapacaktı . Mantıklı bir şeyler söylemesi gerek , çünkü toprak elementi ilk kez kullanılıyordu . Zoya’nın yaptığını kimse görememiş . Toprak ve hava büyücüleri yoktu . Yıllar önce olan bir büyü yüzünden onların da , soyları tükenmişti . Hizmetçilere sorarak , Zoya’nın nerede olduğunu öğrendi ve odasına doğru gitti . Nancy’in bu yaptığını yine gizleyecekti . Bu durumdan artık sinirlenmeye başlamıştı . Nancy hata üstüne hata yapıyordu ve bunun artık bir cezası olmalıydı . Zoya , eric ile odada oturup , akşam yemeğini beklerken aklında , o kahin kadının dedikleri vardı . İki ruh bir beden için savaşacak . . . Bunları duyduğundan beri içi rahat değildi . Zoya kendi bedenini geri mi isteyecek ? O zaman Kataleya’ya ne olacaktı ? Ölecek miydi ? Hayır bunu kabul edemezdi . Bu bedenin sırlarını çözecek ve sonrasında rahat bir şekilde hayatına devam edecekti . Bu dünyayı keşfedecekti . Bir ordu toplayacaktı ve keşfedilmeyen topraklara gidecekti . Büyü de yapa bildiğinden dolayı , artık her şey daha kolay olacaktı . Yeni büyüler öğrenecekti . İhtiyacı olan her şeyi . Kapı tıklanırken , düşüncelerinden ayrıldı ve gel diye seslendi . Hugo kapıyı açıp içeri girmişti . “ Olanları duydum . Siz iyimisiniz .? “ diye sordu . Eric ve Zoya , ayağa kalkıp ona baş eğmişlerdi . “ İyiyiz koştuk bir sorun yok . “ dedi Zoya . Ama aslında bir sorun vardı . Toprak elementini kullanmıştı . “ İyi olmanıza sevindim . Hadi gidelim akşam yemeğini yemeğe . “ dedi ve üçü de odadan ayrılıp , salona doğru yürüdüler . Eric bir hizmetkarı değildi aslında , onun öğrencisiydi . Eric güçlü bir büyücü olduğundan , onu bir sonraki kral olmak için hazırlamak istiyordu . Bu üç yılda iyice yorulmuştu ve kimseye fark ettirmeden onu eğitiyordu . BU amacından Eric’in bile haberi yoktu . Son olanlardan sonra aklı biraz karışıktı . Kitapta buldukları ‘ Onlar yaşıyorlar . ‘ cümlesi aklını bulandırmıştı . Bir umut vardı içinde ama pek emin değildi buna da . Şimdiden sevinmek istemiyordu , kitapta tam olarak ne yazıldığını bilmiyordu . O yüzden sonuçtan tam emin olana kadar sevinmeyecekti ve kimseye bir şey söylemeyecekti . Yemekler kontrol edildikten sonra , yemeğe başlamışlardı . “ Bu gün ne yaptınız ? “ diye sordu . Zoya ilk kez , saray dışına çıkmıştı ve dışarıda neler yaptıklarını merak ediyordu . “ Öncelikle şunu belirtmeliyim ki , bu krallık harika bir yer . ‘ Nano’ denen hayvanları keşfettim . Sonra iksir dükkanlarına baktık . Bir sürü iksir vardı . Rengârenk ve çok hoş kokuyorlardı . Normal bir insan bunları almadan duramaz . Bir sürü farklı iksir vardı . Üstlerini okurken , iksir dükkanlarında çok fazla vakit kaybettik . Sonra kahin ile konuşmak için sıraya girdik . “ dedi Zoya . Gördüklerini büyük bir heyecanla anlatıyordu . “ Hangi kahin ? “ diye sordu Hugo , merakla . İkisine de bakmıştı . Bu sorusuna Eric cevap vermişti . “ Mor kahine gittik . Çok garip şeyler söyledi . “ dedi . “ Öyle mi ? Ne dedi ? “ diye sordu Hugo merakla . Kızın gözlerindeki bu donukluğu göre biliyordu . Sebebinin hayvanın saldırısı olduğunu sanıyordu ama aklı , Mor kahinin dediklerindeydi . Boş gözlerle yemeğine bakan Zoya kahinin dediklerini söylemeye başladı . “ Sırlar çözülecek , savaşlar başlayacak . “ dedi ve derin bir nefes aldı . “ En büyük savaşı iki ruh verecek . Bir beden için başlayan savaş , bir ruhun kazanması ile son bulacak . Kaybeden ruh sonsuza kadar kaybolacak . “ dedi . Kahinin dediklerini hafızasına kazımış gibiydi . Harfi harfine ezberlemişti . Bu korkunç ve kaçınılmaz bir savaştı . . .
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD