8. Beyaz saçlar

3109 Words
Her şey çok karmaşık . Bana verilen beden hediyem mi ? Yoksa cezam mı ? . . . Soğuk bakışlarım bana , eski hayatımı hatırlatmaya devam ediyordu . Kral onun yanında masaya otururken , kraliçe benim elimden tuttu ve kapıya doğru götürdü . Dışarı çıktığımızda kraliçe elimi bırakıp koluma girdi . “ Ondan korkma . Aslında onun küçüklüğünü bilirim . Çok iyi çocuktur ama ailesini kaybettikten sonra tüm krallığın yükü onun omuzlarına yüklendi . Genç yaşında kral olmanın yorgunluğu . . ” dedi . Sanırım beni teselli etmeye çalışıyordu ama buna inanmıyordum . O bakışlar , bir krallığı yöneten birinin yorgunluğu değildi . O bana olan nefretini açıkça belli etmişti . Kraliçe de bir şeyler saklıyordu . Odamdaki konuşmada kendisini belli etmişti zaten . Bir şeyler biliyordu ama bana anlatmıyordu . Keşke anlatsa da , bende rahatlasam . Ne edeceğimi bilsem . Kendimi toparlayıp , sinirimi bir kenara bıraktım . Şimdi sakin olmalıydım ve ne olduğunu öğrenmeliydim . Yeni bir şeyler öğrenmem için , akşama kadar vaktim var . Buradan gidersem , ne olacak bilmiyorum . O , kralın bakışlarına bakarsam , ölecem gibi . İlk onun hakkında bilgi edinmeliyim . “ Ailesini neden kaybetti ? ’diye sordum hemen . Kraliçeyle benim odama giderken “ Onu kendisine sorursun kızım . Eğer kendisi isterse anlatır . ” dedi . Bu cevap bana hiç yardımcı olmadı . Bu kralice çok şey biliyor gibi ama hep saklıyor . Sanki suikastçılar gibi yeminli . Bu gizliliği anlayamıyorum . Bu bilinmezlik beni yoruyor . Hatta hayat enerjimi azaltıyor desem yeridir . Derin bir nefes alıp verdim . İyice sıkılmaya başlamıştım . Kraliçe benimle yürürken bir hizmetçi bize yaklaşıp , “ Kraliçem yapılacak hazırlıklar için sizi bekliyoruz . ” dedi . Kraliçe bana dönüp , “ Odanda sandık var . Eşyalarını toplamaya başla . Yemekten sonra çıkacaksınız . ” dedi . Başımı sallayıp odama doğru yürüdüm . Ne bu acelesi . Neden şimdi götürüyor beni . Belki de krallığını , kralsız koymak istemiyordur . Bir an önce evine dönmek istiyordur . Acaba ailesini nasıl kaybetti . Sanırım benim de bu sarayda son gecemdi . Son kez bu koridorları göreceğim . Güneş batarken , yaranan manzarayı göremeyeceğim . Bunlar biraz canımı sıkmıştı . Gitmek istemiyordum . Dağda olduğu gibi , burada da , benim isteğimin bir anlamı yoktu . Ama iyi ki , hemen evlenmiyorum . Ben zaten evlenmek de istemiyorum . Sevgi , ya da aşık olmak , benden uzak duygulardı . Bunları düşünerek boynumdaki anahtarla , kapıyı açtım . İçeri girmek isterken , yine o kız bana yakınlaştı . “ Efendim beni kraliçe gönderdi . Eşyalarınızı toplamakta yardım edeceğim . ” dedi . Yalan söylüyordu . İnanmıyorum ona . “ Gerek yok kendim toplayacağım eşyalarımı . ” deyip içeri girdim ve kapıyı kilitledim . Onu sevmiyordum . Sürekli odama girmek için bahane arıyordu . Aslında çok cesaretli biri ama olsun . Yine de sevmedim . Onda ismini koyamadığım bir şeyler var . Etrafıma bakarak sandığı aradım ama bulamadım . Cam taraftan eğilip yatağın altına baktığımda orada olduğunu gördüm . Ve sandığın yanında yerde güzel bir taç vardı . Onu elime alıp baktım . Bir tacın burada ne işi var diye düşündüm . Belki de Zoya atmıştır buraya . Tacı yatağımın yanında ki boş olan rafa koydum ve rafın ağzını kapattım . Ahşap sandığı çıkardım . Üstünde Z harfi oyulmuştu süslerle . Yine yatağın altına baktığımda bir sandık daha vardı . Ama bu süssüz bir sandıktı . Süslü olan sandığı yatağın altına geri koydum ve süssüzü sürükleyerek elbiselerin yanına götürdüm . Bu sandıkların nasıl geleceğini bilmiyorum . O yüzden bu süssüz olanını kullanacağım . Süslü olan , ‘ Bu Zoya’nın sandığı . ’ diye bağırıyor resmen . Sandığın üstünün tozunu , banyodan bulduğum parçayla sildim . İçini de hafif sildim . İç çamaşırlarımı alttan koyacağım . Ama aklıma geldi de o notu ve kolyeni de götüreceğim . Odanın kapısını kilitleyeceğim ama ya biri girmeye çalışırsa ? Kimse bulmasın diye onları da götürmeliyim . Aynanın arkasından notu ve kolyeni alıp iç çamaşırlarımın içine koydum onların görünmemesi için bir güzel sardım . Onları en alta koymuştum . İç çamaşırları bittikten sonra masaya yaklaştım . Kadehi ve yayımı aldım . Bunlar bana lazım . Daha o kadehin gizemin çözemedim . Bunu öğrenmeliyim . İç çamaşırlarımın üstüne bunları yerleştirdikten sonra sadağımda kalan okları saydım . 7 tane ok vardı . Sadağı da yayın üstüne koydum ve onların üstün siyah bir elbiseyle kapattım . Bir elbiseni daha alıp bakarken kapım biri tarafından zorlandı ama açılmadı . Hızla kapıya koşup anahtarla açtığımda , Kral Adel’in olduğunu gördüm . Kapını tıklatmak yerine açmaya çalıştı . Davranışları hiç hoş değil . Ben daha içeri davet etmeden elinde beyaz bir elbiseyle içeri dahil oldu . Onun ardından kapıyı kapatıp onu takip ettim . Etrafına bakarak yatağa yaklaştı ve elinde ki elbiseyi yatağa bıraktı . Bana bakmadan “ Giderken bu elbiseyi , giyineceksin ! ”dedi ve sandığa yaklaşıp siyah elbiseyi çıkarıp yatağa fırlattı . “ Benim krallığımda siyaha yer yok . Herkes beyaz giyinir ve sende kurallara uyacaksın. ! ” deyip yeniden sandığın içinde olanlara baktı . Sinirle yanına gidip elimi belime koydum . Yay ve okları görmüştü . Bana sinirle baktıktan sonra yayı alıp bana gösterdi ve “ Bunu ne yapacaksın ? ” dedi . Bu adam her şeye karışacak mı. ? “ O benim ! ” deyip elinden aldım ve yeniden sandığa bıraktım . Sinirle bana bakarken kadehi gösterip “ O da mı senin ? ” dedi . Derin bir nefes alıp , “ Özel eşyalarıma karışacak mısınız ? ” dedim . Ellerini kalbinin üstünde birleştirip soğuk bakışlarla beni baştan ayağa süzdü ve “ Sadece benim krallığımda siyaha yer yok . Bunu söylemeye geldim . Sende siyah elbiselerini alma yanına . Orada sana yeni elbiseler dikilecek . ” deyip arkasın dönüp cama yaklaştı . Bende elbiseleri yataktan alıp askılıklara astım . Onları aldığım yere , gardırobuma geri astıktan sonra , sandığımın ağzını kapattım . Yatağın diğer köşesinde ki rafta kilit vardı . Onu alıp sandığın ağzına geçirdim ve kilitledim . Kapının anahtarını aldım ve sandığın anahtarında o zincire geçirdim . Kapının yanında ki masaya bıraktıktan sonra krala döndüm . Dönünce göz göze geldik . İnadına bende gözlerimi ondan çekmedim . İlk o döndü yüzün ve “ Alacağın eşyalar bu kadar mı ? ” dedi bana bakmayarak . Bende ona bakmayarak , “ Evet o kadar . Siyah elbiselerime izin vermediğinizden dolayı . ” dedim . Aslında aynanın karşısında ki tarağa takıldı gözüm . Onu da alacağım . Yeniden sandığı açıp onu koydum ve kapattım . “ Bitirdinse artık git giyin üstünü . “ dedi bana bakarak . Emir veriyor resmen ama bu sefer sesi daha sakin çıkmıştı . Elbiseni alıp ayaklarımı yere vura vura banyoya gittim . Onun odamdan çıkması gerekirdi ama çıkmıyor . İnatla durmuş . Beni kendine böyle mi aşık ettirecek ? Üstümü çıkarıp o beyaz elbiseni giyindim ama sırtı açıktı . Uzun güzel eteği vardı , ondan bağımsız olan göğüslerimi kapatan beyaz kumaş , beyaz kristal taşlarla süslenmişti . Göbeğim ve sırtım açıkta kalıyordu . Bir de onların üstüne , altı hafif gözükür bir beyaz örtü vardı . Sağ omuzumdan aşağıya gidiyordu , belimin sol tarafında bitiyordu . Aynadan kendime uzun uzun baktım ama dönünce damganı gördüm . Damga gözüküyor . Ne yapmalıyım . Ona söylemeli miyim acaba . Önce bir şansımı deneyeyim . Dışarı çıktığımda yatağımda oturmuş etrafına bakıyordu . Ona yaklaşmadan sırtımı kapıya yasladım ve “ Ben bu elbiseyi giyemem . ”dedim . Bakışlarını benim üstümde gezdirdi , kaşlarını çattı ve “ Neden ? ” dedi . Ayağa kalkıp yanıma ağır adımlarla yaklaştı . Önümde durduğunda bana üstten aşağıya baktı . Lanet herif benden daha uzun boyluydu . Hemen kendimi toplayıp , “ Çok açık . ”diye kendimi savundum . Umarım iyi bir bahaneydi . Yoksa gerçeği söylemek zorundaydım . . . Hafif gülümser gibi oldu ama sonra kendini toplayıp , “ Benim karım olacak kıza kimse bakmaz . Ayrıca bizde kadınlar genellikle böyle giyiniyor . Utanmana gerek yok . ” dedi kendinden emin soğuk bir sesle . Gözlerimi devirdiğimde elini sinirle kapıya koydu . Hatta kapıya yumruk attı . “ Bana bir daha göz devirme ! ” dedi . Gözlerimi büyüterek ona baktım ve ona daha da yaklaşarak , “Sen de bana emir verme ! Karşında Arlond krallığının , gelecekteki , Kraliçesi var ! ” dedim gayet soğuk bir sesle . Sanırım tıslıyordum . Nefretimi de belli etmiştim . Ah duygularıma hakim olamıyorum . O bana daha da yaklaştı . Bedeni bana değiyordu resmen . Ama arkaya çekilemem ki , gurur yapıyorum . Daha çok inat . Kırmızı görmüş boğa gibi bana sinirle bakıyordu . Nefesini yüzümde hissedince irkildim ve ona , “ Bu elbiseyi giyinemem . ” dedim sakin bir sesle ve arkamı dönüp ona baktım . Gözlerimle belimin açıkta kalan kısmın gösterdim . Elini kapıdan çekti ve belime normal bakışlar attı . Ama damganı görünce gözleri büyüdü ve yere diz çökerek damgama dokundu . “ Bunu kim yaptı ? ”dedi sinirle ve de çok şaşkındı . Soğuk elleri tenime dokununca irkilmiştim . “ Bilmiyorum . Bir sabah uyandım ve hiç bir şey hatırlamıyorum . Aynadan kendime bakarken gördüm bu damganı . Kimin yaptığını bilmiyorum . ” dedim . Ellerini tenimden çekip ayağa kalktı . Yüzümü ona döndüğümde , omuzumdan sarkan beyaz kumaşı alıp belime bağlamaya başladı . Belime öyle güzel bağlamıştı ki sanki eteğin üst tarafıydı . En sonunda da yan tarafına kurdele gibi bağladı . Ben aynadan belime bakmaya başladım ama gözükmüyordu . Bir kaç defa sarmıştı kumaşı belime , o yüzden gözükmüyordu . “ O damganı başka biri gördü mü ? ” dedi bana . Bu sefer daha iyi konuşuyordu . Emir verir tonda değil de sakin bir tonda . Yüzümü ona döndüm ve , “ Hayır kimse görmedi ama hafızamı kaybetmeden önce birinin görüp görmediğini bilmiyorum . ” dedim . Karnımda da hafif çizgiler var ama pek belli olmuyor beyaz tenli olduğumdan . Sandığı eline aldı ve “ Artık gidelim . ” deyip odadan çıkarken kapıyı açtım onun için . Odaya son kez baktım ve anahtarları alıp kapıyı yeniden kilitledim . Anahtarları boynuma asıp , gözükmemesi için göğüslerimi kapatan kumaşın içine soktum . Ama artık her tarafım kapatılmıştı . Belim , karnım açıkta değildi kral sayesinde . Bir işe yarıyormuş ama ona hala güvenmiyorum . Daha çok erken . Bir kaç saat içinde tanıdığım birine bir şey söyleyemem . Ama damganı gördü . Ona bir şey yapamam . Eninde sonunda görecekti . Belki yardım eder ilerde bu konuda bana . Bilemem . . . Kral Adel elinde ki sandığı beyaz saçlı adamlarından birine verdi ve birlikte yemek salonuna geldik . Benim bu halimi gören kral ve kraliçenin yüzünde gülümseme vardı . Kral başta oturmuştu . Kraliçe sol tarafında . Adel oturmadan önce benim sandalyemi geri çekip benim oturmamı bekledi ve kendisi de kralın sağında , benim yanımda oturdu . Bazen nazik biri ola biliyormuş sanırım . Belimdeki , damgayı da kapattı . Acaba o kare damganın ne anlamı vardı ? O bile şaşırıp sinirlenmişti . Büyük bir sessizlikle yemek yedik . Kral ve kraliçenin gözleri sürekli bizim üstümüzdeydi . Yemekten sonra tatlı yedik ama hala sessizlikti . Kral en sonunda sessizliği bozup , “ Kızıma iyi bak . Sana bir kral gibi emir vermiyorum . Bir baba gibi söylüyorum . “ dediğinde Adel yüzünü ona döndü ve sakin bir sesle , “ İçiniz rahat olsun efendim . ” dedi , hafif bir şekilde gülümserken . Demek bazen gülümseye biliyordu . . Tek konuştukları şey bu olmuşdu , bende tatlının tadın çıkarmıştım . Yemekten sonra sarılıp , vedalaştık . Sarayın dışında bir sürü beyaz at vardı ve atların üstünde beyaz saçlı kişiler vardı . Adel benim için atı tutarken kral yanıma yaklaştı ve “ Senin için muhafızda verecektim ama ihtiyacın olmadığını söylediler . ”deyip başımdan öptü yine . “ Kendine iyi bak . Bir hizmetçi seninle gelecek . Yalnız hissetme kendini . ” dedikten sonra uzaklaştı benden . Atların üstüne göz gezdirdiğimde o kızın atın belinde olduğunu gördüm . Bu biraz canımı sıkmıştı doğrusu . Onda bir şey vardı . Her yerde karşıma çıkıyordu . Bu çok can sıkıcı bir durum . Elimde bir kanıt olmadığından , susuyordum mecburen . Kıza bir süre göz attıktan sonra , Adel’e döndüm . Adel atı tutmuş duruyordu hala . Bıkmış gibi bir hali vardı , bende hızla ata tırmandım . Atın eyerini ondan aldım ve ona baktım . Bana sinirle bakıp , arkasını döndü ve kendi atına bindi . Bunda sinirlenecek ne vardı anlamıyorum . Her şeye böyle sinir olmaya devam ederse , çabuk yaşlanır . Yaşlı bir kral istemiyorum ben . Oh ne düşünüyorum böyle .Derin bir nefes alıp verdim ve bu düşüncelerden kurtuldum , gibi . . . Biraz sonra harekete etmeye başlamıştık . Biz ikimiz önden giderken , muhafızlar arkadan geliyordu . İnsanların arasından geçerek kale kapılarına gelmiştik . Duvarların ne kadar büyük olduğunu , şimdi daha net göre biliyordum . Güneş batarken etraf ateşe dönmüş gibiydi . Son kez arkama baktıktan sonra açıkta olan kapıdan çıkmıştık . Herkes çıktıktan sonra kapılar büyük gürültüyle kapanmıştı . Etrafa baktım . Kimsesiz büyük bir arazi gibiydi . Atlar hızlarını yükselterek Seliya’ya doğru koşuyordu . Güneş batıyordu ve karanlığa yakalanmak istemiyordular . Ama artık çok geçti . Kesin karanlığa yakalanacağız . Önümüzde açık ve sessiz bir yol vardı . Etraftaki tek ses , rüzgarın ve atların kişnemesiydi . Ben hala hızımı koruyup etrafıma bakarken “ Hızlı sür , senin yüzünden geceni dışarıda geçirmek istemiyoruz . ” diyen Adel’e döndüm . Kafa atmak , ya da dövmek istiyordum . Eski hayatımda önüme çıksa , kesinlikle bu davranışlarını affetmezdim . Görürdü o zaman gününü . Sanki ben gecemi dışarıda geçirmeyi çok istiyorum . Bu nasıl bir saçmalık anlamış değildim . Bu beden yüzünden , şimdi ona katlanmam gerek . Bu herif düzelmez . Çok sinir bozucu biri . Atımı aniden hızlandırdım ve suratla koşmasına izin verdim . Herkesi geçmiştim ve yalnız önde gidiyordum . Aslında ilk kez atı suratla koşturtuyordum . Eskiden hep yavaş gidiyorduk birini öldürmeğe çıkarken . Bazen at veriliyordu bize . Yol çok uzak olduğunda . Ben yalnızlığın ve ılık rüzgarın tadın çıkarırken birinin beni geçmesini gördüm . Adel ! Cidden sinir bozucu biri . Onunla sürekli yarışarak en sonunda saflığını kaybetmeyen Seliya’ya geldik . Sonunda dedim mırıldanarak . Merak ettiğim krallık şimdi , gözlerimin önündeydi . Bizde olduğu gibi , büyük duvarlara sahipti . Gözümün önünde , şuan sadece duvarlar var . Anlamıyorum , neden bu duvarlar bu kadar büyük . Acaba burada savaşlar nasıl oluyordu ? Yıkılmaz ya da geçilemezdi bu duvarlar sanki . Bizi uzaktan gördüklerinde kapıları , büyük gürültüyle açmışlardı . Kale kapılarından geçerken ağzım açık kaldı resmen . O kadar güzel bir yerdi ki . Her tarafta akar sular vardı . Sarayla , şehir arasında büyük bir mesafe vardı . Adamlar sürekli baş eğiyordular . Uzun bir yolculuktan sonra saraya gelmiştik , nihayet . . Sarayın her tarafından aşağıya doğru şelale akıyordu. Cennet gibiydi resmen . Adel atından inip , benim yanıma yaklaştığında , hemen attan indim . “ Beni takip et . ” deyip yürümeye başladı . Zaten seni takip edecektim . Sanki kendi başıma odamı , ben bulacaktım . Kaba seni . Misafire davranma şekli de hiç iyi değildi . Sarayın arkasına doğru gidiyorduk . Yanımızda kimse yoktu . Beni sanırım sarayın dışında bir yere götürüyor . Ya beni öldürmeye götürüyorsa ? Yani ilk günden mi ? O yüzden mi bana acele ettiriyordu , buraya gelmemiz için . İçimde kavga ederek yürümeye devam ettim . Bu işin sonu hiç iyi olmayacaktı sanırım . Uzun ve sessiz bir yürüyüşten sonra küçük bir ev gibi yerin yanına geldik . Küçük evdi ama her tarafı demirdendi . Kapıyı açıp içeri girince onu takip ettim . Bir kapıdan daha geçtik . Üstü açık bir yerdi ve göl vardı ama çok temizdi . Buradan bakınca dibi gözüküyor . Dibinde beyaz taşlar vardı . O dibindeki taşlar parlıyordu ve bu göle , büyülü bir hava katıyordu . Ne yani beni burada mı öldürecek ? Adel durdu ve bana döndü . Yerde olan çok derin olmayan suyu gösterip , “ İçine gir ve bir kaç dakika bekle . Arınma zırvalığı hallolsun . ” dedi soğuk bir sesle . “ Beni öldürmeye mi çalışıyorsun ? “ dedim , aklımdaki soruyu , direk yüzüne sormuştum . Anlamamış gibi bana baktı . “ Ne farkında değil miyim sanıyorsun . Her şeyin farkındayım . Sarayımıza geldiğinden beri , bana öldürecekmiş gibi bakıyorsun . Benden neden nefret ediyorsun bilmiyorum . Geçmişimi de hatırlamıyorum . O yüzden açık açık bana söylesen iyi olur . “ dedim , ona meydan okuyan bakışlarla . Nihayet sabrım taşmıştı . “ Seni öldürmeye çalışmıyorum . Şuan bir arınma ritüelini gerçekleştirmeni bekliyorum . “ dedi , üstüme üstüme gelmeye başlarken . Yerimden kıpırdamadım ve gözlerimi ona iyice diktim . " Ben anlamam ritüelden falan . Bizim krallığa geldiğinde sana böyle bir ritüel yapıldı mı ? “ dedim . İyice sinirlenmeye başlamıştım . Aynı şekilde o da . Gri gözleri sanki maviye dönüşecekti , sinirden buz tutmuşa benziyordu . “ Beni anlamıyor musun ? O suya gir ve bir dakika boyunca dur . Yoksa yemin ederim seni o suya ben sokarım . “ diye tehdit etti . Sorularıma cevap bile vermiyordu . Çok sıkıldım bu durumdan . Ne olacaksa olsun artık . Sinirle , belime doladığı kumaşı , yırtarcasına , çıkardım ve yere attım . Ona baktığımda hala sinirle yüzüme bakıyordu . Bende çok sinirliyim , Kral Adel . “ Ben senin kölen değilim . Bunu unutma , Kral Adel ! “ diye son kez bağırım , arkamı ona döndüm ve suya doğru yürümeye başladım . Ortaya gittikçe derinleşiyordu . Boğazıma kadar suya gelip durdum ve Adel’e döndüm . Su soğuk değil de , aksine çok rahatlatıcıydı . Gerilen sinirlerim bile yumuşamıştı . Sanki uykum gelmişti ve gözlerimi kapatıp uyumaya hazırdım gibi . “ Su büyülü . İçinde nefes ala bilirsin . O yüzden başını da sok . ” dedi yere oturarak . Ona kötü bakışlar atarak , “ Ölürsem seni öldürürüm . ” dedim ve onun cevabın beklemeden suyun içine daldım . Gerçekten de suda nefes ala biliyordum . Suyun dibinde , beyaz küçük taşların üstüne oturup gözlerimi kapadım . Bir kaç dakika sonra birinin bana dokunmasıyla gözlerimi açtım . Açtığımda karşımda Adel’i gördüm . Elimden tutarak beni yukarıya çekti . Suyun yüzüne çıktığımda ona sinirle gülümseyerek , “ Ne oldu ölmemden mi korktun ? ” dedim , alayla . Ama o bir şey söylemeden saçlarıma dokundu . Ne bu şimdi diye düşünürken etrafıma baktım . Suyun üst tarafı kararmıştı . Siyah bir renk ile boyanmıştı . “ Bu ne ? ”dedim korkuyla . Adel şok olmuş bir halde , “ Saçların beyazlamış . ” dedi . . .
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD