13. Arseliya Kralı

2378 Words
Sen tutsak değilsin . Kolunda zincirin yok ama özgürlüğün benim elimde . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Notları okurken hepsinin Adel hakkında oluğunu öğrendim . Ve bizim krallığımıza geliyordu bu notlar ama Adel o posta güvercinlerinin hepsini öldürüp notları alıyordu . " Senin yaptığını sanmıştım . " dedi bana . Ona bakarak , " Ben neden böyle bir şey yapayım ki ? " dedim merakla . Ayağa kalkıp notları topladı ve odasına doğru yürüdü . " Senden her şey beklenir . " dedi . Bu bana denilecek bir şey mi şimdi ? . Zoya'nın kim olduğunu öğrenmek isterken bunlar daha da dikkatimi çekmişti . Sürekli bir şeyler çıkıyor ve ben bunlara cevap bulamıyorum . Karanlığın içine sürükleniyor gibi hissediyorum . Kimse bana yardım etmiyor . Hep aklıma soru işaretleri bırakıyorlar . Kimseden yardım istemiyorum ama en azından bir ipucu . . . Bu bana yeterli olur . Küçücük bir ışık . Karanlıkta bulmam gereken küçücük bir ışıktan başka bir şey değil . O ışığa tarafa yürürsem , karanlıktan kurtula bilirim . Odama yorgun bir şekilde yürüdüm . Bir de benden biliyormuş bu durumu . Benim hakkımda da , not olmasa , Zoya’nın yaptığına ikna olurdum belki . Aron’un da dedikleri aklıma gelince , iyice canım sıkılmıştı . Kapımı kilitleyip , camımı kapattım . Etrafı kontrol ettikten sonra banyoya girip yıkandım . Ardından yatağıma girdim . Büyülü taşları kapatmak aklımdan çıktığından , ayağa kalkıp onların hepsine 3 kez tıklattım . Oda karanlığa bürürken yatağıma girip , camın önünde ki perdeyi açtım . Dışarının ışığı azda olsa odayı aydınlatıyordu . Sabah , güneşin gözlerimi acıtmasıyla uyandım . Hala uykum vardı ama güneş ışığı çok fazlaydı . Perdeni kapattım ama bir faydası yoktu . Beyaz perdeden de çok rahat içeriye ışık sıza biliyordu . Ayağa kalkıp banyoya girdim . Rutin işlerimi halledip saçlarımı taradım ve üstüme güzel beyaz bir elbise giyindim . Karnım açıkta kalıyordu ama belim kapalıydı . Bu gün bununla idare edecektim . Neyse ki , kılıç yaraları , pek belli olmuyordu . Camdan dışarı baktığımda , buranın çok güzel bir manzarası olduğunu gördüm . Hızla odamdan çıktım ve kapıyı yeniden kapatıp anahtarları boynumdan astım . Salonda kimse yoktu . Zaten güneş yeni doğuyor , Adel uyumuştur kesin . Bende balkona çıktım ve bu güzel havanın tenime işlemesine izin verdim . Yeni gün , yeni başlangıç , bir çok sorun ve bir çok sırla hayat devam ediyor . Bakalım bu gün neler öğrene bileceğim . Aşağıdan sesler gelirken oraya baktım . Askerlerin ormanda eğitim yaptıklarını gördüm . Biraz daha dikkatle bakınca Adel'in de aralarında olduğunu fark ettim . Üstü çıplak erkekler hepsi ve onları yakışıklılıklarına hava katan beyaz dövmeleri . Adel’in uyuduğunu sanmıştım aslında . Demek sabahları erken kalkıyor . Benim sanırım vakitsiz kalkan . Ya öğlen kalkıyorum , ya da erkenden . Gözlerimi onlardan çektim ve balkondan salona girdim . Gözüm kapıya takılınca , açık olup olmadığını merak ettim . Dış kapıya yaklaşıp açtığımda , yüzümde bir gülümseme belirdi . Anahtar kapının yanında ki küçük masanın üstündeydi . Anahtarı aldım ve çıkınca kilitledim . Anahtarı kolyemde ki diğer anahtarların yanına geçidim . Bu anahtarlar benim boynuma vurulmuş zincir gibi . Bu zincirleri tek tek çözmeliyim . Yoksa hep boynumda kalırlar ve kıramam o zincirleri . Merdivenlerin sonunda ki kapıya geldiğimde kapıyı açtım ve dışarı çıktım . Etrafta hizmetçiler koşuşturuyordular . Bana saygıyla baş eğip selam veriyordular bende onlara . En sonunda İhola'yı buldum . Ona yaklaştığımda baş eğdi . " Neler oluyor burada ? Herkes çok telaşlı . " dedim merakla . Başını kaldırdı ve " Kraliçem bu gün Arseliya elçileri gelip vergiyi alacaklar . " dedi . Evet şu meşhur vergileri olmalı . Krallıkları mahveden vergiler . Karnım ' Ben acım . ' diye bağırıyordu . İhola hafif gülümseyerek , " Kraliçem acıktıysanız hemen yemeğinizi getireyim . “ dedi . Başımı hayır anlamında sallayıp , " Hayır Kralı bekleyeceğim . " deyip hafif utanarak onun yanından uzaklaştım . Lanet olsun çok utandım . aMa neden utanıyorum ki , bu olanlar çok garip . Kafam çok karışmış olmalı . Onu aklımdan çıkararak yürürken önümde Adel belirdi . " Hadi yukarı . " deyip beni kolumdan tuttu ve sürükleyerek yürüdü . Hizmetçilerin yanında pek belli etmiyorduk ama beni resmen sürüklüyordu . Merdivenlerin kapısından geçerken Adel hizmetçiye , " Kahvaltıyı yukarı getirin ! " dedi ve merdivenlerin kapısına geçtik . Kolumu sinirle ondan kurtarıp , " Ne yapıyorsun sen ? "dedim . Elini bana uzatıp , “ anahtarları ver . "dedi . Sinirle kolyemden çıkarıp , anahtarı verdim . Kapıyı açtı ve salona geçti . Bende geçtikten sonra kapını kapatıp , " Arseliya kralı büyücü Hugo geliyor . Ona gözükmemelisin . Saçlarının beyazlığını hemen anlar ve o bir büyücü söyledim . Bir çok şeyi sana bakarak anlar . " dedi sakin bir sesle . Ne yani , bunun için mi beni sürükledi . Dur bir dakika o büyücüyse . . . Her şeyi anlarsa , benim Zoya olmadığımı da anlar . " Ne zaman gelip , gidicek ? "dedim . Hizmetçi kapıyı çalınca yerimden sıçradım . Korkum beni ele geçirmişti . Hizmetçiler sofrayı hazırlayıp gittikten sonra kapıyı kapattım ve ahşap sandalyeye oturdum . Adel su içtikten sonra , " Bu gün gelecek ama ne zaman gideceğini bilmiyorum . " dedi ve kahvaltısını yapmaya devam etti . Ellerimin titrememesini durdurmaya çalışarak çatal , bıçağı aldım . Elimi sıkarak elimin titremesini durdurmaya çalıştım . Dolu tabağıma bakarak olacakların en kötü ihtimalin düşünüyordum . Beni bu düşüncelerden kurtaran , elimin üstündeki soğuk el oldu . Başımı kaldırıp Adel'e baktım . " Neden titriyorsun ? " dedi . Elimi onun elinden kurtardım ve kahvaltımı yaparak , " Hiç titremiyorum . Sana öyle gelmiş . " dedim . Elini benim elimin yanından çekip , sinirle yemeğini yemeye devam etti . Kendimi toplamam lazım . Böyle olmayacak . Yemek yerken sürekli düşündüm . ' Ya anlarlarsa o zaman ne olucak ' düşüncesi tüm beynimi bozmuştu . Ne yapmalıyım ki . Dışarı hiç çıkmıycam buradan . Ya buraya gelirlerse . Gerçekten . . . benim Zoya olmadığımı Adel öğrense ne yapar ? Beni geri gönderir , eğer aklında krallığı ele geçirmek yoksa . Adel sofradan kalkıp odasına ilerlerken ayağa kalktım ve onun kolundan yakaladım . Duraksadı . . . Bir kolunda ki elime bakdı , bir bana baktı ve ' Ne yapıyorsun ? ' bakışları attı bana . Elimi hemen çektim ve ona , " Aron kim ? " dedim . Bana anlamıyormuş gibi baktı ama sonra , " Onu hatırlıyor musun ? " dedi bana tamamen dönerek Yüzünde bir endişe belirmişti . Derin nefesler alıp vermeye başlamıştı . Hemen bir yalan bulup , " Sadece ismi aklıma gelip , gidiyor . " dedim . Gayet sakin bir şekilde söyledim . Umarım inanmıştır . Odasının kapısın açarken " Benim düşmanım ! "deyip içeri girdi ve kapıyı kapattı . Düşman ? Kardeşler düşman ola biliyor demek ki . Bu dediği iki kelime benim beynimi daha da karıştırmıştı . Masaya dönüp bardağa su döktüm ve içtim . Serin su beni biraz rahatlatmıştı . Ardından kapıyı açıp , aşağıdan bir hizmetçi çağırıp masayı toplamasını söyledim . Masayı toplarken hizmetçi bana , " Kraliçem çay ister misiniz yanında tatlı ile ? " diye sordu . Tatlı ? En son ne zaman yedim unuttum . Sevinerek , " Evet . Krala da getirin . " dedim . Hizmetçiler gittikten 5 dakika sonra geri geldiler . Güzel kokulu bir çay getirdiler ve yanında tatlı . Ardından çıkıp gittiler . Masaya oturup çayımdan çıkan buhar ve ona karışmış kokuya baktım ve içime çektim . Gerçekten de çok güzeldi . En sonunda ayağa kalkıp Adel'in odasının kapısını tıklattım . Kapıyı açıp , içerini görmeyim diye önüme geçti . " Ne istiyorsun ? " dedi sinirle . Banyodan yeni çıkmış gibi bir hali vardı . Islaktı , bence banyodan yeni çıktı . Kendimi toplayıp ona masayı gösterdim ve " Çay içer misiniz ? " dedim . Sofraya baktıktan sonra bana döndü ve " Hayır ! " deyip , kapıyı yüzüme kapattı . İyi geber ! Bu haraketleri ile sinirimi çok bozuyordu artık . Ben onun bu hallerine tahammül etmek zorunda mıydım ? Tamam bazen iyi ola biliyordu ama bu nadir zamanlarda . Genel olarak kötü biri . Evlenmek için , bir ömür geçirmek için , kötü bir seçimdi . Gidip masaya oturdum ve bu güzel kokulu çayı içmeye başladım . Tabi ki sinirden tabakta tatlı bırakmadım . Kapı tıklanınca gidip açtım . Bir hizmetçi geldi ve " Efendim Arseliyalılar geldiler . " dedi . " Tamam . " deyip kapıyı kapattım ve Adel'in odasının kapısını tıkladım . Kapıyı açıp bana sinirle baktı ve " Sana istemiyorum dedim ! " dedi sinirle . " Zaten size çay ya da tatlı veren yok . Kendim yedim hepsini . "dediğimde çatık kaşları biraz düzeldi ve ben devam ederek , " Arseliyalılar geldi . " dedim . Hızla odasına girip bedeninin yarısın kapatan beyaz bir örtüyle dışarı çıktı . Tabi kafasına tacını da koymuştu . Havalı şey . Salonun kapısından çıkarken , " Sakın dışarı çıkma . " dedi . Tabi ona bakmadan direk odama girdim ve kapıyı kilitledim . Yatağıma oturup ne yapa bileceğimi düşündüm ama bir şey bulamadım . Antrenman yapmaya karar verdim . Sonuçta buraya geldiğimden beri yaptığım şeyler : Yemek , uyumak düşünmek . Üstümde ki şu beyaz elbiseden kurtuldum ve perdemi kapattım . Bir kaç ısınma haraketlinden sonra mekik çektim . Ardından metalden yapılmış oklardan birin aldım ve karşımda düşmanımın olduğun hayal ettim . Karşımdaki o karanlıkla , hayalimde ki düşmanla dövüştüm . Bir kaç saatten sonra yorgunluğum kendini göstermişti . Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Beynim de ki düşüncelerle dövüşmek daha yorucu . Oku yerine bıraktım ve banyoya girip duş aldım . Rahatlatıcı duştan sonra çıkıp havluya büründüm . Banyodan çıktım ve gardırobuma yaklaşıp , içine göz gezdirdim . Rahat uzun , beli kapalı bir elbiseyi ve iç çamaşırlarını yatağıma bıraktım . Kurulandıktan sonra üstümü giyinip , saçlarımı taradım . Saçlarımı arkamda toplayıp ördüm ve yatağıma uzandım . Çok yorulmuşum be . Böyle uzanınca acım geçti sanki . Bu kadar eğitimimi tekrarladım . Yarın kesin acıdan yerimden kıpırdayamam . Ama pes edemem de . Öğrendiklerim bana lazım olacak bu hayatta . Kendimi geliştirmem lazım . Kendimi çok güçsüz hissediyorum . Kapım , hayvan gibi dövülünce yerimden sıçradım . Kapıyı açtığımda Adel olduğunu gördüm . " Yemek hazır . " dedi ve salonun kapısını açtı . Gidecekken " Adel " diye seslendim arkasından . Kapıyı kapattı ve bana döndü . " Benimle yemiycek misin ? " dedim . Yüzünü döndü ve kapıyı açıp giderken , " Misafirlerle yiyeceğim . " deyip kapıyı kapattı . Zehir ye . Salonda etrafıma göz gezdirdim . Güzel bir sofra kurulmuştu. Hemen gidip masaya oturdum ve yemeğimi yemeye başladım . Yalnız yemek de fena değilmiş . Hep yaptığım şey zaten . Rahatça istediğim kadar yerim ben . Tüm kötü düşünceleri unutup , yüzümde bir gülümsemeyle , yemeğimi yedim . Bu dünyaya geldiğimden beri , en huzurlu , yemeğim bu olmalı . Yemekten sonra balkona çıktım . Güneş batıyordu . Can sıkıcı bir gün daha . Daha günlerim , ne kadar böyle devam edecekti ? Hepsi bir birinin aynısı gibiydi . BU çok sıkıcıydı . Özellikle , ben bu kadar merak ederken , bu dünyayı . Burada hapiste gibiydim . Özgür değildim . Çıkıp gezemiyordum da sarayı . Tek gördüğüm Adel’di . Ona böyle aşık olamazdım ki . . . Aramızda bir sürü sırlar vardı . Bana güvenmiyordu , aynı şekilde bende ona güvenmiyordum . Gerçi sadece ona değil , hiç kimseye güvenmiyordum . Bu dünyada tek başımaydım . Bunca insanın içinde , yalnız hissediyordum . Acaba Zoya da mı böyleydi ? Onun yerine olsam bende intihar ederdim , belki onun gibi . Hayatı gerçekten , çok kötü . Anladığım kadarı ile , Arlond sarayında , onu kimse istemiyordu . Sebebini az çok anlamaya başlamıştım . Adel’in anlattığı gibi bir katliam olmuş ve orada , Zoya abisini kaybetmiş . Aron da ölmüş ama Aron yaşıyor ve bana geldi . Ah çok karıştırıyor , bunlar aklımı . Doğru ne bilmiyorum . Doğruyu bilmediğim için , içim rahat da değil . Salonun kapısının sesini duyunca balkondan içeri girdim . Adel endişeyle , " Git pelerin al gel . " dedi bana . Ona anlamayarak , odama girdim ve beyaz pelerinlerden birin aldım. " Üstüne giyin . " deyince giyindim ve ona döndüm . Yanıma gelip saçlarımı saklayacak şekilde kafamı kapattı . " Neler oluyor ? " dedim . Derin bir nefes alıp , " Büyücü seninle görüşmek istiyor . Onun yanında hiç bir şey düşünme . Aklından geçenleri okuya biliyor . " dediğinde benim de içimi endişe kaplamıştı . Ya Zoya olmadığımı anlarsa . " Hasta olduğumu söylemedin mi ? Neden ısrar ediyor ? " dedim . " Bilmiyorum . Israrla seninle görüşmek istiyor " dedi . Şimdi kötü oldu bu . Görürse anlar mı acaba . Tabi anlar . Sonuçta büyücü o . Başka bir şey düşünmeliyim diye kendimi içimden tekrar ederek dışarı çıktık . Merdivenlerden aşağı inince kendimi sakinleştirdim ve başka bir şeyler düşünmeye başladım . Aron ? Hayır onu düşünmemeliyim . Adel evet onu düşüne bilirim . Hayır düşünmüycem . Bu krallığın güzelliğini düşüne bilirim . Bir odanın kapısına yaklaştık ve Adel bana , " Seninle yalnız konuşmak istiyor . " derken gözlerim büyüdü . Hiç yardımcı olmuyorsun . Kapıyı tıklattı ve içeriden gir sesi gelince kapıyı açıp içeri girdim . Beyaz bir odada , siyah pelerinli arkası dönük biri vardı . Beyaz büyülü taşlar çok güzel . Odamı aydınlatıyorlar . Karanlıkta ormanı çok güzel gösteriyor . Krallığın manzarası çok güzel . Adam bana döndüğünde , çok genç bir adam olduğunu gördüm . Beyaz taşlar , beyaz taşlar diye düşünürken . " Beyaz taşlardan daha önemli şeyler var . " dedi bana . Hayretle ona baktım ama içimden Beyaz taşlar çok güzel , diye geçirdim . Hafif gülümseyerek aynanın önünden çekildiğinde aynadan kendime baktım . Olamaz . Bu Zoya'yı değil de , benim gerçek yansımamı gösteriyordu . " Sen Zoya değilsin . " dedi bir bana , bir aynaya bakarak . Korktuğum şey başıma gelmişti . Zoya olmadığım ortaya çıkmıştı . Kalbim hızla atmaya başlamıştı . O beni , gözleri ile süzerken , ben kaçacak yer arıyordum .
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD