12. Arlond Kraliçesi

2483 Words
Gri gözlerine bakarak , “ Ne sırrı ? ” dedim . Gözlerini çekmeden bana baktı ve “ Kardeşimin ve senin abinin suikastınden bir sen sağ çıkmıştın ve kimlerin yaptığını sen biliyorsun . Bana onların isimlerini söylemeni istiyorum . ” derken şok olmuşçasına ona baktım . Ama Aron dedi , onları Adel öldürmüş . İki tarafta farklı konuşuyordu ve kime inanacağımı bilmiyordum . “ Ben . . Ben hatırlamıyorum . “ dedim . Yüzünü diğer tarafa dönerek , “ Hatırla Zoya , hatırla . Kardeşimin katilini bulmakta bana bir tek sen yardım ede bilirsin . “ deyip sinirle saraya doğru yürümeye başladı . Bende hızlı adımlarla arkasınca gittim . Aron ailesinin katilinin o olduğunu söylemişti . Ben kime inanacağım şimdi . Kim bana yardım edecek . Aklım şüphelerle dolu . İkisi de farklı konuşuyor ve ben kime inanacağımı bilmiyorum . Zorlanıyorum artık . Zoya güçlü biri olmalı diye düşünüyorum . Ama gerçekten de neler olduğunu merak ediyorum . Sessizce , arkasınca yürürken başka bir kapının yanına gelmiştik . Kapıyı açıp içeri girince bende girdim . Etrafa baktığımda büyük bir kütüphane olduğunu gördüm . “ Burada takılmayı severdin . Sürekli kitap okurdun . Hatırlıyor musun bilmiyorum ama kütüphane 1 tek Seliya’da var . Kitaplar değerlidir . Seliya tüm kitapları satın aldı ve büyük bir kütüphane yarattı . İsteyenler alıp okuyor ama kitapları geri getiriyorlar ardından . ” derken bende büyük hayranlıkla kitaplara bakıyordum . Kitapların kokusu , dağdaki kütüphaneyi hatırlatmıştı bana . Bu kadar düzenli ve temiz değildi belki ama kokuları neredeyse aynıydı . O camın yanına yürüyüp ahşap hareket eden sandalyeye oturdu . Bende rafların arasında gezerek kitaplara göz gezdirdim . O kadar büyük bir yerdi ki Adel’in yerini unutmuştum . Yürürken ayağım bir kitaba takıldı ve yere düştüm . Bacağım . . . yer sert zemin olduğundan kanamıştı . Yerde oturur pozisyona gelip bacağıma baktığımda , gözüm kitabın üstünde ki resme takıldı . O kadehin resmiydi . Benim idamda zehir içtiğim ve Zoya’nın odasından bulduğum kadehin resmi . Kitabın üstünde ölüm kadehi yazıyordu . İçinde bir çok kadeh hakkında yazılmıştı ve ben aradığım kadehi bulmuştum . ‘ - En güçlü büyücülerden olan , Ares ve Esmeralde tarafından yapıldı . Esmeralde çok fazla büyü harcadığından hayatını kaybetmişti kadehi bitirdikten sonra . Kadehin çalışacağını düşünen büyücü Alians kadehlerden birini götürüp başka bir dünyaya yolculuğa çıktı . Kadehin diğeri ise onun küçük kardeşine verildi . Bir akşam Ay’ın yanında Alians işaret verdiğinde Alians’ın kardeşi Loren kadehten , uyku ilacı karıştırılmış su içti . Bu kadeh onların ruhlarını ve zihinlerin değişecekti ama kadeh bir işe yaramadı hatta ters etkileri oldu . Loren’in bedeni ölmeye başladı . Günden güne çürüyordu . O yüzden bu kadeh ölüm kadehlerinin arasına dahil oldu . Aynı zamanda kadehe ‘ Esmeralde’nin laneti ’de diyorlar . Esmeralde’nin kızı Alians’ın kızıyla aynı hastalıktan ölmüştü . İçinde yaşama sevgisi yoktu ve kadehi yaparken ölmüştü . İki kişi yaptığından bu kadehleri , ikisinin de büyüsü kadehlerde yansıyor . Bu kadehlerden içmemeye dikkat edin yoksa ruhunuzu bedeninizden özgür bırakırsınız . . ’ Ardını okumadan yanımda duran ayaklara baktım . Kitabı hızla kapatıp sinirle bana bakan Adel’in gözlerine baktım . Yanıma çömelip , kırmızı renge boyanmış elbiseme baktı . Elbisemi kaldırıp altına bakmak isterken onu durdurdun . “ Ne yaptığınızı sanıyorsunuz ? ” dedim kaşlarımı çatarak . “ Ne yaptığım belli . Bacağın mı kanadı ona bakıyorum . ” deyip elbisemi yırttı . İki parçaya ayrılmış elbisemin , eteğine hayretle baktım . Bari kendi kıyafetini yırtsaydı diye düşündüm ama büyük ihtimal çıplak kalırdı . Elbisemi daha da yırtarak eline aldı ve yaramı sardı . Bense ona çaktırmadan kitabı elimden bıraktım ve ayağa kalktım . Bacağımı yere basınca acımıştı ama yürümeye devam ederek oradan uzaklaştım . Bu kütüphanenin kapısı ne tarafta ? Labirent gibi büyük bir yer . Nereden çıkacağım diye düşünürken Adel yanımdan geçip gitti . Bende onu takip ettiğimde , kapıyı gördüm . İkimizde kapıdan çıkıp yürümeye başladık . Beni gören hizmetçiler sürekli , “ İyi misiniz ? Ne oldu size ? ” diye sorular soruyordular . Cidden çok tatlı ve sevecenler . Hatta biri yanıma pansuman malzemeleriyle koşturmuştu ama Adel , “ Bir şeyi yok merak etmeyin . ” diye göndermişti hepsini . Beyaz , çift kapılı büyük bir kapıya yaklaştı . İki tarafında duran muhafızlar kapıları açtılar . İçerisi boş ve büyüktü . Tahta kadar uzanan beyaz bir halı vardı . İki tane büyük taht , süslerler işlenmişti . Bembeyazdı . Oturursam kirlenecekmiş gibi geliyordu . Gidip gösterişli tahta oturdu ve bana , “ Bir kaç saate nişanlanma töreni var . Hazırlan . ” dedi bana bakarak . Karşısında durup ona baktım ve “ Tamam . “ deyip yüzümü döndüm . Ondan uzaklaşırken bana “ Hizmetçiler sana üstünü giyinmekte yardımcı olacaklar . ” dedi ama ben hızımı hiç azaltmadan yürüyüp dışarı çıktım . Kapılar arkamdan kapandığında hızımı yavaşlatıp ayağımın acısını geçmesini bekledim . Ben sanırım nişanlanmak istemiyordum . İçimde garip bir his vardı . Aklım karışmış durumdaydı . Adel , Aron , Hira daha bir sürü ipucu ve kadeh . . . “ Esmeralda’nın laneti , Zoya ve beni ele geçirmişti sanırım . Demek aynı anda içtik , o kadehten . İkimizde zehir içtik . Ebedi uykuya dalacaktık aslında . Sen daldın , ben dalamadım . üzgünüm Zoya . Yanıma bir hizmetçi yaklaştığında kafamı kaldırıp ona baktım . Benim hizmetçimdi . “ Efendim iyi misiniz ? ” dedi . Endişeyle . Başımı sallayıp , “ Evet . Üstümü değişmem gerektiğini söyledi . . . Nerede değişeceğim ? ” dedim . Yanımıza yaklaşan beyaz saçlı hizmetçi , “ Lütfen beni takip edin efendim . ” dedi . Onu takip ederek gösterişli bir kapıya yaklaştık . Hizmetçi kapıyı açtı ve “ Efendim üzgünüm ama buraya sadece siz ve ben geçe bilirim . Hizmetçiniz dışarıda beklemeli . Bu kralımızın emri . ” dedi başını eğerek . Pislik herif hep emir yağdırmayı biliyor . Anlayışla gülümsedim -aslında sinirle- ve “ Tamam . Dışarı da bekle sen . ” dedim . Hizmetçi kapıyı açtı ve ben içeri geçtim . Ardımdan o da geçip kapıyı kapattı . Büyük bir boy aynası ve gardırop vardı . Aslında gardırop değil de çok garip bir şeydi . Buzdan yapılmıştı sanki yada camdan . Hizmetçi oraya yaklaştı ve o buzdan yapılmış gardırobun kapısını açtı . İçinde gördüğüm şeyle ağzım açık kaldı . Sudan yapılmış bir elbise . Hizmetçi onu eline aldı ve bana yaklaştırdı . Dokununca su ama dağılmıyor . Hayranlıkla elbiseye bakarken “ Bunu ilk saf kralımız eşine düğünlerinde hediye etmişti . O çok güçlü bir kraldı ve yaptığı bu gelinlik hala duruyor . Bu onun gücünün sembolü . Bu krallığın kraliçeleri nişanlarında ve düğünlerinde hep bu elbiseyi giyiniyorlar efendim .” deyip elbiseyi benim kollarıma bıraktı . Ardından dışarı çıktı ve beni yalnız bıraktı. Kapıyı gidip kilitledim ve yaramı temizleyip üstümü çıkardım . Aslında gitmesini kendim istemiştim . Belimdeki damganı , kimseye gösteremezdim . Beyaz iç çamaşırlarını giyinip , üstüme şu gelinliği giyindim . Ah çok zor oldu bunu giyinmek çünkü , sudan yapılmış ve her an üstümden döküleceğini sanıyorum . Korkuyorum döküleceği için de . Çünkü bir cevap veremem kimseye , rezil olurum .  Boy aynasından kendimi süzdüm . Kendi kendime yiyecekmiş gibi bakıyordum . Ah Zoya başka birisi ya . Onu görseydim kesin kıskanırdım . Çok güzel bir kız , tartışmasız . Hep hayal ederdim güzel olduğumu ama inanmazdım doğrusu böyle olacağımı . Hayallerim gerçek oldu , hem de fazlasıyla . Düz saçlarımı açık koyup kendime aynadan baktım . İki taraftan da önden bir tutam aldım ve örüp arkada birleştirdim . Saçlarım belimden aşağıya doğru geliyordu . Çok güzeldiler . Hazır olduğumda ayakkabılarımı çıkardım . Burada kimse ayağına bir şey giymiyordu . O yüzden ben de çıkardım . Anahtarlarım hala boynumdaydı ve bu elbiseye hiç yakışmıyordu . Çok kaba duruyordu . Aynadan kendime bir kaç kez daha baktım ve anahtarları boynumdan çıkardım . Elime alıp ne yapacağımı düşündüm . Cebim de yok ki cebime koyayım . Yeniden boynuma takıp ters çevirdim . Anahtarlar boğazımın arka kısmında kalıyordu . Saçlarım arka kısmı kapattığına göre çok da fazla sorun olmuyordu . Zinciri zaten incecikti . Ah anahtarları kendimden ayırsaydım hata yapardım . Boğazımda çok da kötü kalmış değil , pek de belli olmuyor . Kendime son kez yine aynadan baktım ve yürüyerek kapıya yaklaştım . Kapıyı açıp dışarı çıktığımda hizmetçi beni hayranlıkla süzdü ve “ Tüm kraliçeler arasında en güzeli sizsiniz . ” dedi gülümseyerek . Bense sadece gülümsemekle yetindim . ” Beni takip edin lütfen . Tören başladı kraliçem . ” deyip önden yürümeye başladı . Arkada kendi hizmetçimle yürürken ona “ İsmin ne ? ” dedim . İşte bunu merak ediyordum . Hafif baş eğerek “ İhola kraliçem . ” dedi . İhola ? Hira’yla yakından uzaktan alakası yoktu. Belki de ondan şüphelenmekte hata etmişim ama davranışları çok şüpheliydi . Belki de iki isim kullanıyordur . Ben yine de dikkatli olmalıyım . Kimseye güvenemem . Kapılar açıldığında kulağıma çok güzel bir ses doldu . O sessiz salon gitmişti sanki . Şu an burada karınca gibi insan kaynıyor resmen . Hepsi de beyazlar içinde . Bu krallığın halkı olmalı hepsi . Aralarından geçerek tahta yürürken sürekli nişanımızı kutluyordular . En sonunda o kalabalığın içinden çıkmış ve tahta oturup gülümseyerek halkına bakan Adel’e yaklaştım . Demek ki halkına gülümseye biliyordu . Kabalığı sadece bana . Bana eliyle yanda ki tahtı işaret etti . Ben yanına gidince bile yüzüme bakmamıştı . Ona bakmamaya özün göstererek ben de yerime oturdum . Suyun içinde oturmuş gibi hissettim . Her an dağılacak ve ben iç çamaşırlarımla kalacağım diye korkuyorum . Neyse ki altı pek belli olmuyordu ama yine de rahat bir elbise değildi . En sonunda dans edenler ve şarkı durmuştu . Herkes saygıyla aynı anda baş eğdi ve bize bakmaya başladılar . Yanımıza su damlaları gibi taşlarlar işlenmiş taç getirildi , bir hizmetçi tarafından . Adel ayağa kalktı ve taç’ı eline aldı . Bana bakmamıştı hala . Halkına dönerek , “ Prenses Zoya . Arlond krallığının Kraliçesi . . Artık Seliya’nın da kraliçesi . Onu gelecekte ki karım olarak , kraliçem olarak kabul ediyorum . Bu nişan iki krallığa da hayırlı olsun . ” deyip bana döndüğünde , bana bakarak dona kaldı . Yok artık benden etkilenmiş olmaz dimi ? Kendin hızla toplayıp bana yaklaştı ve tacı kafama koydu . Ardından beni elimden tutarak tahttan kaldırdı ve elimi bıraktı . Halkı bana hayranlıkla bakarken , Adel’in yanaklarımı tutan elleriyle ona döndüm . Bana bakarken gözleri dudaklarıma kaydı . Dikkatle baktıktan sonra alnımı öpüp geri çekildi . Nişanlanma böyle mi oluyordu ? Çok garip adetleri vardı . . . Şu su sıcaklaşmaya mı başladı ne . Sudan yapılmış elbise ne be ? Çok sıcak . Halkının bağırarak söylediği tebriklerden sonra yine şarkı başladı ve dans etmeye başladılar . Ben ve Adel yeniden tahta oturmuştuk . Dans edenleri büyük dikkatle izliyordum . Kızlar cidden çok güzel bel kıvırıyorlar . Acaba bende onlar gibi dans ede bilir miyim ? Yoksa ben kraliçe oldum diye kendimi ağır mı göstermeliyim . Kızlar gerçekten de çok güzel dans ediyorlar ve resmen ‘ gel sende dans et . ’ diye bir hava yayıyorlardı . Gözlerimi kızlardan çekmeden Adel’in kolundan tuttum ve onun duya bileceği bir şekilde “ Bende dans etmek istiyorum . ” dedim . Kulağıma yaklaşıp , “ Hayır . ” derken bile onun yüzüne baktım . Bir birimize sinirli bakışlar atmaya başlamıştık . Ona hayır , buna hayır . Ben evlenmek istemiyorum . Özgür olmak istiyorum . Kendi kendine bir şeyler söyleyip başka tarafa baktı . Zaten söylediğin duymadım , umurumda da değil doğrusu . Canım sıkılırken , yeniden dans edenlere döndüm . Bu sefer moralsiz bir şekilde izlemeye başladım . Tören bitene kadar gülüp , dans edenleri izlemiştim sadece . Bacaklarım oturmaktan uyuşmaya başlamıştı . Artık tahta uyumak istiyordum . O kadar yorulmuştum yani . Salon boşalırken Adel ayağa kalktı ve elini bana uzattı . Ona ve uzattığı eline baktım . Tutmasam kabalık olur diye düşündüm . O bana bir çok kabalık etti ama halkının önünde ona ters davranamam . Gerçi hala sinirliyim . Elini tuttum ve ona daha fazla bakmadan ayağa kalktım . Birlikte el ele dışarı çıktık . Uzaktan bize bakan , kesin bizim mutlu bir çift olduğumuzu sanırdı . Ama biz daha anlaşamazken nasıl mutlu olalım . Merdivenlere yürürken Adel pek fazla belli olmayan cebinden anahtarı çıkarmıştı ve elime bırakmıştı . Zaten burada kimse yoktu . O yüzden el ele tutuşmamızın da bir anlamı yok . Ben yavaşça yaramın ve ayaklarımın acısını çekerek yürüyordum . O merdivenlere çıkıp kapıları açtı ve içeri girip benim gelmemi bekledi . Adımlarımı biraz hızlandırıp içeri geçince kapıyı kilitledi ve odasına yürüdü . İkimizde birlikte kapımızı anahtarla açtık ve konuşmadan odalarımıza girip kapıyı kapattık . Elbiseni hızla üstümden çıkarıp yuvarlak masanın üstüne bıraktım . Gardıroba yaklaşıp beyaz bir geceliği alıp giyindim . Boynumdaki sandığın anahtarını çıkarıp sandığı açtım . Siyah gecelikleri çıkarıp büyülü taşları sarmaya başladım . Etrafı loş ışık sararken kapım bay hayvan tarafından açıldı . ya müsait değildiysem . Etrafına bakıp sırıtınca sinirle iç çamaşırlarımı toplayıp sandığa bıraktım . Yanıma yaklaşıp sırıtarak sandıktan bir iç çamaşırı çıkardı ve “ Çok güzel bir taktik ama büyülü taşları 3 kez tıklatınca ışıkları kapanıyor , “ dedi ve kendin topladı . Sinirle elinde ki iç çamaşırımı alınca arasından not sandığa doğru düştü . Ben hızla onu almak isterken benden hızlı aldı ve okumaya başladı . Hayır , şimdi ne söyleyeceğim . Habercisinin , güvercinini öldürdüğümü mü ? “ Burada senin hakkında yazılıyor . ”dedi ve notu sandığa bırakarak odamdan çıktı . Sanki bilmiyor . Sanırım , haberi yokmuş gibi davranacak , bana suçlu olarak gözükmemek için . Zeki Kral . Bir türlü ısınamadım ona . Lanet olsun . Sandığa , sinirle tekme attım ama acıyan dizimle , bu yaptığıma pişman oldum . Aptallık ediyorum . Eğilip , dizimi tutmaya başladım . Bir kaç saniye sonra , acısı geçerken , kendime geldim ve dik bir şekilde durup , etrafıma bakmaya başladım . Kapı açık kaldığından gidip kapamayı düşündüm . Kendi kapısını , girer girmez kilitliyor ama benim odamın kapısı acık kalacakmış . Çok kötü biri . Bir ömür geçmez onunla kesinlikle . Bir insan olarak evlenmek istemiyorum onunla ama bir Prenses olarak mecbur bırakılıyorum bu duruma . Hayır bunları düşünemem . Çok saçma . Daha nişanlıyız , ilerde işler karışırsa , bir yolunu bulurum . Elimi saçlarıma geçirip , karıştırırken , kapıya baktım . Soğuk odama , soğuk hava dolmaya başlıyordu . Yavaş adımlarla kapıya doğru yürüdüm . Resmen bacaklarımı , sürüklüyordum . Tam kapıya geldim , kapatacağım , onun elinde bir sürü notla geri döndüğünü gördüm . Notları , odanın dışındaki masanın üstüne bırakırken , yanına yaklaşmıştım . Notlardan bir kaçına göz gezdirdim . Hepsinde Adel’in yaptığı şeyler not edilmişti ve alttan isim olarak HiRa yazılmıştı . Bu her kimse , bizi büyük bir oyuna sürüklüyordu . Bu bir kişinin işi olamazdı . Aynı anda iki krallıkta olamazdı . Biz takip ediliyorduk . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD