10. Aron

2317 Words
Göz kapaklarım ağırlaşmış , kendimi çok yorgun hissediyordum . Kendimi kaldıracak gücüm yoktu . Gözlerimi bile açamaz haldeydim . Kapının tıklanmasını duydum . Gözlerimi açmaya çalıştım ama sadece çalıştım . Biraz sonra kapı açıldı ve biri yatağıma yaklaşırken söylenmeye başladı . “ Bir prenses bu zamana kadar uyumaz . ” diye sinirle söyleneni sesinden tanımıştım . Kötü kral Adel . Sesi beynimde yankılanıyordu . Yanıma geldi ve beni önce dürttü . “ Uyan ! ” dedi sinirle ama gözlerimi azcık araladım . Kafamı birazcık kaldırdım ama halsizlikten yastığa geri düştü . Elini alnıma koydu ve “ Yanıyorsun sen . ” deyip hızla banyoya koştu . Evet içim yanıyor . Ben nasıl kabul ettim bu krallığa gelmeyi aklım almıyor . Çok pişmanım . Beni hasta ettin . Bir kaç dakika sonra geldiğinde , alnımda soğuk , ıslak bir havlu hissettim . Biraz sonra dışarı çıktığını duydum . Ben kendimi uykunun kollarına bırakmak isterken , kapı açıldı ve adım sesleri geldi . Parfümünden Adel’in olduğunu hissediyorum . Deniz kokuyor . Okyanus gibi . Ne bileyim işte çok hoş ve akla kazılan bir kokusu var . Kokusunu beni odamda , kapıyla arasında sıkıştırınca hissetmiştim . Bende kesin ateş gibi kokuyorum . Şimdi bu aklıma neden geldi ki . Alnımda ki havluyu aldı ve elini omuzumdan geçirdi . Beni kaldırdığında gözlerimi araladım . Bardakta su vardı . Umarım zehirlemiyor beni . Dudaklarıma getirdiğinde içtim . Cidden boğazım kurumuş . Adel’i düşünürken bunu unutmuşum . Sahi neden bu herifi düşünüyordum ki ben . Sürekli emirler yağdırıyor ama şu an bana iyi bakıyor . O da hasta olduğumdan sanırım ya da ölüyordum ve bu benim son anım olduğundan . Aileme de , elimden gelen her şeyi yaptım der . Vicdan azabı da çekmez . Bir doktor çağırsaydın keşke , kendin bakacağına . Suyu içtikten sonra beni yatağa bıraktı . Havluyu yeniden ıslatıp alnıma koydu . O böyle bana çocuk gibi bakarken uyuya kalmışım . Uyandığımda kendimi iyi hissediyordum . Alnımdan havluyu götürüp yatağın yanında ki kasenin içine koydum . Etrafıma baktığımda Adel yoktu . Başımda beklemesini , beklemiyordum ama ya ölüyor olsaydım ? Bari yanımda biri dursaydı . Alex seni özlüyorum . Hasta olduğumda , sabahlara kadar başımda bekliyordun .Şimdi kimlerin eline düştüm böyle . Ayağa kalkıp gardıroba doğru ilerledim . Üstüme beyaz uzun kollu , kapalı bir elbise giyindim . Bedenim kapalıydı ama azcık göğüs dekoltesi vardı . Biraz utanmıştım ama yapacak şey yoktu . Diğer kıyafetlerin de beli , ya da karnı açıktı . Bir sözle hepsi açık kıyafetlerdi . Benim yaşadığım dünyada , leydiler böyle giymiyorlardı ki , sadece göğüs dekolteleri oluyordu hafif . Buradaki elbiseleri giymektense , çıplak gezerim daha iyi . Küçük , tülden yapılmış , kumaş parçaları . Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım . Sandığımdan tarağımı çıkardım ve saçlarımı taradım . Aynadan kendime bakarken taşların üstünde ki iç çamaşırlarıma takıldım . Yo . . yoksa Adel onları gördü mü ? Rezalet resmen . Hatta biri yerdeydi . Yok artık . Hızla hepsini toplayıp sandığa koydum ve sandığın ağzın kapadım . Anahtarları rafın altına gizledim . Neyi nereye koyacağımı bilmiyorum artık . Acaba buraya hizmetçi girer mi ? O yüzden oraya gizledim ama umarım kimse bulmaz . Odadan çıktım ve kapıyı kapatıp etrafıma baktım . Burası çok güzel bir yerdi . Ama çok acıkmıştım . Karnım garip sesler çıkarıyordu . Merdivenlere çıkan kapıya yaklaştım ama açamadım kilitliydi . Kapının yanında ki rafta da anahtar yoktu . Kapıyı tıklatmak isterken kapı açıldı . Hemen bir adım geri gittim . Adel elinde bir yemek tepsisiyle gelmişti . İçeri geçip anahtarı rafın üstüne bıraktı . Kapıyı ayağıyla kapatıp , tepsiyi yemek masasına bıraktı . Yanına yaklaşıp “ Şey . . Teşekkür ederim benimle ilgilendiğiniz için . ” dediğimde soğuk elini alnıma koydu . Ateşimi ölçüyor her halde . Tabi başka ne olacak ki , saçmalıyorum bende bazen . Bu yeni beden beni çok değiştirdi . Sanki bu duygular benim değil . Çok karmaşık . Eskiden olan duygularım belliydi . Nefret ve mutsuzluk . Şimdi merak duygusu en ağır basanı . Ve diğer duygularım , say say bitmez bir biçimde , kendilerini gün yüzüne çıkarıyorlar . Yoksa bunlar Zoya’nın bedeninde kalan duygular mı ? Benim değiller mi o zaman ? Kafam çok karışık . Keşke yeni doğan bir bedende , hayata gelseydim . Bu çok zor . Yarım kalan bir hayatı , kontrol etmeye çalışıyorum . Ah Zoya keşke bana biraz daha ipucu bıraksaydın . Ne bileyim bazen rüyama girip , olanları anlatsaydın . Elini çekti ve “ Kendine dikkat et . Yemeğini ye . Benim işlerim var seninle uğraşamam . ” dediğinde , anın büyüsünü de bozdu . Hızlı adımlarla çıktı ve kapını kilitledi . Bu neydi şimdi ? Benimle uğraşamazmış ? Ben mi dedim benimle uğraş diye . Bir de kapıyı kilitledi . Ben burada tutsak mıyım ya ? Bu daha şimdi kafama dank etmişti . Beni esir mi aldı ? Hep burada kapalı mı kalacağım . Bu konuyu onunla iyice konuşmam lazım . Sonra ona göre plan yapar ve kurtulurdum . Kraldan da , bu krallıktan da . . . Sinirle , arkasınca bir süre baktıktan sonra , ahşap sandalyeye oturdum . Güzelce kahvaltımı yaptım . Neredeyse , tepside ne var silip süpürdüm . Ama ne yapayım çok acıkmıştım . Hasta olduğumdan öyle olmalı . Kahvaltıdan sonra bardakta ki suyu da içip bitirdim . Etrafa biraz bakındıktan sonra ayağa kalktım . Ne yapacağım ben burada . Tutsak gibiyim . Bu durum canımı iyice sıkmıştı . Her günümü güzel yaşamayı , yeni yerleri keşfetmeyi planlarken , şimdi olana bak . Bir odada tutsaktım . Karamsar düşünceler beni ele geçirirken , ayağa kalkıp etrafıma göz attım . Beyazlık zaten canımı iyice sıkmıştı . Bu durum , hoşuma gitmiyordu . Ateş krallığından biriyle evlenmek istiyor barı , rengine de saygı duysun . Biraz kırmızılık ekleseydi , bari odama . Çok mu şey istiyorum . Gözüm Adel’in odasının kapısına takılınca yüzümde kötü bir gülümseme belirdi . Yasakmış ! Ben o yasakları bozarım . Merakıma yenik düşüp , kapıya yaklaştım . Açmak ve açmamak arasında kalmıştım ama açmaya çalıştım . Olmadı maalesef kilitlemiş . Çok bilmiş herif . Acaba odasında ne var . Şimdi daha çok merak ettim . Kapı açılmadığından dolayı bende balkona çıktım . Burası cidden çok güzel bir yerdi . Şelalenin sesi tüm krallıkta yankılanıyordu . Şelale sarayın görüntüsüne daha da renk katıyordu . Etrafıma biraz daha bakıp , serin havanın tenime işlemesine izin verdim . Aşağı baktığımda beyaz saçlı erkeklerin eğitim yaptığını gördüm . 3cü katta olduğumdan rahatça baka biliyordum . Sarayın arka kısmıydı burası . Bahçe taraf . Açık havada daha da güzel gözüküyor . Erkeklere biraz daha dikkatli bakınca Adel’in de orada olduğunu gördüm . Hepsi beyaz olduğundan dolayı tanımakta zorlandım onu . Onu izlemeğe başladım . Kılıç kullanıyordu ve biriyle eğitim yapıyordu . Çok güzel kılıç kullanıyor . En sonunda karşısında ki erkeği yere yıktı . Hiç zorlanmamış gibi bir hali vardı . Bir anda kafasın kaldırdı ve göz göze geldik . Hızla arkaya gittim ve yere düştüm . Oturur pozisyona geldim ve ellerimle oynamaya başladım . Aptal mıyım ben ? Neden geri gittim ki ? Bakıyordum işte . Bunda utanılacak ne var ki ? Dur bir dakika ne utanması bu . Başımı hızla sağa sola sallayıp bu düşüncelerden kurtuldum . Ben neden utanayım ki ? O utansın . Bir erkeği iki dakikada anca yere sere bildi . Ayağa kalkıp üstümü temizledim ve içeri geçtim . Yapacak bir şey olmadığından kendi odama girip yatağıma oturdum . Kafamı duvara yaslayıp camdan dışarı baktım . Hatta camı açtım çok güzel hava içeri girdi . Çiçek kokuyordu . Canım sıkıldığından yatağıma girdim ve üstümü kapadım . Şelalenin sesiyle uyuya kalmıştım . Yapacak bir şey olmayınca , iyice canım sıkılmıştı . Dışarı çıkıp , sarayı keşfetmek istiyordum . Uyandığımda güneş daha yeni batıyordu . Ayağa kalkıp banyoya girdim . Elimi yüzümü yıkayıp üstümü ve saçlarımı düzelttim . Sonra odamdan çıktım ve salona baktım . Hala gelmemişti . Yine balkona çıkıp etrafıma bakındım . Aşağıda bir sürü kişi vardı . Şu an buradan atlayıp aşağı inesim var . Duvara baktığımda bir sürü süs olduğunu gördüm . Şu süsleri umarım iyi yapıştırmışlar . Ben şu an buradan atlamayı düşünüyorum . Aşağıda bir sürü kişi var ama . Ben bunu bir düşüneyim yine . Hava soğumaya yüz tutarken kendi kendime sarıldım . Çok soğuk oldu yine . Soğuğu sevmiyorum ben , ama Alex severdi . Aklıma onun bana söyledikleri geliyor hep soğuk olunca . “ Kar bana güçsüzlüğümü hatırlatıyor Kataleya . Kimse güçlü , ölümsüz değildir . Herkes bir gün ölür . İster zalim ol , ister alim . Ölüme çare yoktur . “ demişti bana . Şu an bende güçsüzlüğümü hissediyorum . Ne kadar birilerini öldürsem de , bende bir gün öleceğim . Bu bedene o kadar alıştım ki , korumak ve yaşamak istiyorum . Hayatımda ki her kötülüğe karşı , kazanmak istiyorum . Zaten bu yolda ölümü göze alarak yürüyorum . Ama bu işin gizemin çözmeden ölmeyeceğim . Ne olursa olsa yaşayacağım . Bu bana ikinci hayat , bu bana ikinci şanstır . İstediğim hayattan daha da ötesi . Beni yine cehenneme sürükleyecek bir hayat. . . Ama bu sefer olmayacak . Yanlış yapmıycam . Bu hayatımı da cehenneme çevirmeyeceğim . Gözümü kapatıp soğuk havanı hissederken omuzlarıma atılan örtüyle kendime geldim . Yüzümü dönüp baktığımda Adel olduğunu gördüm . Önce bana baktı ama sonra arkasın dönüp içeri geçti . Bende arkasınca geçince hizmetçilerin sofrayı kurduğunu gördüm . Hepsi de beyaz saçlılardı . Benim hizmetçim yoktu ortalarda . Zaten ismini de bilmiyorum . Sahi o kızın ismi ne ? Eğer ismi Hira’ysa o mektubu yazan odur . Ama ya o değilse ? Yine de tüm davranışları o olduğu yönünde . Hizmetçiler gülümseyerek sofrayı kurmuşlardı . Benim bir şey isteyip istememi de sormuşlardı hatta ama hayır demiştim . Tek istediğim bu yerden çıkmak . Hizmetçiler sofrayı kurarken Adel odasındaydı . Yorgun saçları falan dağılmış bir halde gelmişti . Banyo yapıp gelir diye düşünüyorum . Hizmetçiler çıktıktan sonra kapıya yaklaştım . Kaça bilirim şu an buradan . Ama daha ne olduğumu bende bilmiyorum . Tutsak mıyım ben ? Çözmüş değilim . Anahtarları aldım ve kapıyı kilitledim . Daha fazla kapının önünde durup düşünmedim ve oradan uzaklaştım . Koltuğa oturup balkona bakarken kilit sesi geldi . Adel odasından çıkarken bende ayağa kalktım . Bu herif her zaman üstsüz mü gezecek böyle . Sahi sadece o değil burada olan tüm erkekler böyle . Saçlarını havluyla kurulayarak gelip sandalyeye oturdu . Havluyu koltuğa fırlattı hayvan gibi ve bana bakıp oturmam için işaret etti . Sandalyeye oturup onun başlamasın bekledim . O başladıktan sonra bende başladım . Yemek böyle sessiz geçerken “ Benim hizmetçim nerede ? Yani onu göremedim . ” dedim ve ona baktım . Yemeğin büyük iştahla yerken , “ Buraya tanımadığım birini sokamam . Sadece benim hizmetçilerim gele bilir . “ dediğinde ona gözlerimi diktim . “ Beni tanıyor musunuz peki ? ” dedim merakla . Bana sinirle baktı ve yemeğini yemeye devam etti . Ama ben durmadım ve “ O zaman söyler misiniz benim saçlarım neden beyaz ? ” Derin bir nefes alıp , bardaktaki suyu içti . Ooo galiba sinirlendirdim ama o zaten her zaman sinirli . Bana sinirle gözlerin dikerken , “ Ben burada tutsak mıyım ? ” diye sordum . Nihayet konuyu buraya getirmiştim . “ O nereden çıktı ? ”dedi sakin olmaya çalışarak . Çatalı tabağımın yanına bıraktım ve ona baktım . “ Kapıyı kilitlediniz . ” dedim . Başın salladı ve “ Evet ! Sen tutsak değilsin ama özgürlüğün benim elimde . ” dedi ve arkasına yaslandı . Sinirden yüzüm kasılırken , hışımla ayağa kalktım ve odama girip kapıyı çarptım . İlk kez , hayatımda ilk kez eziliyordum . Sinirden ellerim titriyordu . O kendini ne sanıyor böyle . O ne hakla benimle böyle konuşa bilir . Yatağıma oturup camı açtım . Soğuk havanın tenime temas etmesine izin verdim . Ben güçlü biri olmaya bilirim ama kendimi kimseye ezdirmem . Kimse beni ezemez ! Hiç kimse ! Güneş gök yüzüne , kırmızı renk katarak batmaya başlıyordu . Aslında bu bana ölümü hatırlatıyor . Sanki güneş batmadan önce , savaş veriyordu gök yüzünde ve kaybederek , yaralı bir şekilde gidiyordu . Birini öldürünce kanı çıkıyor ve ölüyor . Her tarafı kırmızıya boyanıyor . O kadar duygusuzdum ki öldürdüğüm insanı bir kaç saate unutuyordum . İşte güneş de kırmızılıkla battıktan sonra yeni bir gün doğuyor . Dünümü hatırlamadığım bir gün . Öldürdüğüm insanı hatırlamadığım bir gün . Yeni gün doğarken , güneşin batmasına kadar birini öldürmüş oluyordum . Bu kırmızılık öldürdüklerimi hatırlatıyor bana . Peki bir gün ben ölürsem . . . Gök yüzü benim için de kırmızıya mı boyanacak ? Ki zaten öldüm ben . Peki bu hayatta beni nasıl ölüm bekliyordu ? Birinin elinden mi öleceğim bende ? Yok ben daha bu işleri bitirmeden ölemem . Bu hayat bana ölmem için verilmedi . Bu hayat bana ikinci şans . Değerini bilmeliyim . . . Ama önce değerini bilmeyenlere değerini bildirmeliyim . . . Gözlerimi kapatıp kırmızılığı hissederken , kırmızılık karanlığa döndüştü . Gözlerimi açtığımda yüzü maskeli , siyah giyinmiş sadece gri gözleri gözüken biriyle karşılaştım . Kalbim hızla atmaya başlarken , kendimi koruyacak , bir silah aradım etrafımda . Endişeli bir şekilde , artık bağıracaktım . Daha bu gün kendimi koruyacağımı söylerken , sanırım bir suikastçı canımı almaya gelmişti . Hem de gri gözlü . Neredeyse , bu manzarada onu kendim sanmıştım . Bu beni korkutuyordu . Yataktan kalkıp , geri geri gitmeye başladım . Bağıracaktım neredeyse . Ben ne ara bu kadar çaresiz olmuştum . Bana susmam için işaret verdi ve camdan yatağıma geçti . Yüzünü kapayan siyah maskeyi kaldırdığında ona , ” Kimsin sen ? ” dedim , sinirli ve gergindim . Duvardaki parlak , büyük kristali elime almış , kafasına atmak için bekliyordum . “ Benim Aron . ” dedi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD