Keyifli okumalar
Sabahın güneşi mardine vururken Zilan yatağından kalkıp banyoya girdi. Soğuk suyu her zaman severdi. Yüzün temizlediğine inanırdı. Eyşan sabaha kadar ağlamıştı.
Aşağı inip mutfağa giderken su içen kıza acıyarak bakıyordu. Genç kız bunun farkındaydı.
"Bana öyle bakma lütfen."
"Ne - Nasıl?"
"Bana acıyarak bakma bu benim canımı daha çok yakar."
Zilan ona sarılıp saçlarına öpücük kondurdu. Çok sevmişti. Gözleri aynı bal rengiydi.
"Gözlerin çok güzel"
"Annemin gözleri de bu renkte"
"Bu çok güzel"
Beraber sohbet ederek sofrayı hazırlamışlardı. Hazar erken kalkıp duş alıp hemen üstünü giydi. Bugün şirkette çok önemli bir toplantısı vardı. Odasından çıkıp gideceği zaman Zilan ona seslendi.
"Abi dur hele sana diyeceğim var."
"Söyle acelem var."
"Abi senden bir ricam olacaktı."
"Söyle bakalım ne istiyorsun?"
"Abi kızı okuldan almışlar okumak istiyor acaba benim okula yazdırabilir misin?"
Hazar başıyla onay verdi. Ardından masayı hazırlayan kıza baktığında dünden daha iyi olduğunu gördü. Hazar oyalanmadan şirkete geldiği gibi toplantı odasına gitti.
Heval Hanım odadan çıkarak sohbet eden iki genç kıza baktı. Yanlarına giderek oturdu.
" Günaydın ana"
"Günaydın heval anne"
Heval Hanım Eyşan'ın anne demesiyle yüzü güldü. Yanına gelmesi için işaret ettiğinde Zilan'a baktı. Başıyla işaret eden genç kız hemen Heval Hanım'ın yanına oturdu.
"Ana abimle konuştum Eyşan benim okula yazdıracak beraber gidip geliriz"
"Aferim iyi düşünmüşsün"
Eyşan heyecanla ikisine baktı. Artık korkmadan okula gidecekti. Hiç kimse ona dokunamayacaktı.
"Ben şimdi okula gidebilir miyim?"
"Evet benimle birlikte geleceksin hem bana arkadaşlık edersin"
Eyşan koşarak yeni arkadaşına sarıldı. Hasan Ağa iki kıza bakıp güldü. Masaya oturduğu zaman Heval Hanım kızına döndü.
"Git abini çağır."
"Hazar abim erkenden şirkete gitti."
"Ciwan abini çağır."
"Gece eve gelmedi."
Ciwan evin küçüğüydü. Daha 20 yaşındaydı. Okulu bırakıp bütün gün kızların peşinde koşuyordu. Hasan Ağa derin bir nefes aldı. Hiç adam olmayacaktı. Bunu biliyordu.
Kahvaltıdan sonra Eyşan kahveleri yapıp terasa götürdü. Ciwan eve sonunda adım atmıştı. Zilan kaşını kaldırdı.
"Ooo ağamız eve teşrif etti."
"Abla hiç uğraşamam seninle"
"Sen neyin peşindesin evden haberin yok ne oldu? Ne bitti okulu da bıraktın ne halt yediğin belli değil."
"Abla yeter."
"Yetmez sen dur önce babam hesap soracak sonra hazar ve devran abim soracak"
Ciwan zor yutkundu. Gözleri korkuyla açılırken babası yukarı çağırdı. Üst kata çıktığında bir kıza çarptı. Eyşan yerdeki tepsiyi aldığında Heval Hanım endişeli bir şekilde sordu.
"Eyşan iyi misin?"
"İyiyim ana merak etme"
Heval Hanım hala dikilen oğluna bakmıştı. Bu çocuğun adam olmaya niyeti yoktu.
"Ciwan çekil de kız geçsin"
Ciwan yolun ortasında çekilirken Eyşan koşar adımlarla mutfağa girdi. Zilan korkuyla sordu. Eyşan bir bardak su içtikten sonra sandalyeye oturdu.
"Eyşan ne oldu?"
"Ciwan abinle çarpıştım"
"Aklım çıktı sen öyle bir girdin ki korktum"
Zilan çay doldurup masaya koydu. İki arkadaş sohbet ederken Narin içeri girdi. Eyşan onu görünce sımsıkı sarıldı. Zilan kırgın bir sesle konuştu.
"Aşk olsun bana yok mu?"
"Gel deli gel"
Zilan onlara sarıldığında daha çok mutlu oldu. Bir çay daha masaya koyarak koyu bir sohbete daldılar. Üst katta Hasan Ağa oğluna bağırıyordu. Narin sesi duyunca anladı.
"Ciwan yine ne yaptı?
" Sorma abla yine gelmedi babam öğrendiği zaman kızdı. "
Eyşan gazateyi kızlara gösterdiğinde çay boğazlarında kaldı. Ciwan gazeteye manşet olmuştu. Hazar toplantıdan çıkıp tam odaya gireceği zaman sekreteri Dila Hanım gazeteyi ona gösterdi.
Hazar haberi görür görmez başından aşağı kaynar sular döküldü. Telefonu çıkarıp abisini aradı. Tüm olanları anlattı. Hızla şirketten çıktı.
Konağa gelene kadar sakin olmak için her yolu deniyordu. Ama maalesef kardeşi buna bile müsaade etmedi. Araçtan inip konağa girdi. Yüksek sesle öyle bir bağırdı ki Narin yerinde sıçradı.
Üst kata hızla çıkarak kardeşine bir tokat atmıştı. Hasan Ağa ayağa kalkıp öfkeyle bağırdı.
"Hazar kendine gel niye vurdun kardeşine?"
"Niye biliyor musun? Gazateye manşet olmuş Ciwan Karahan otelde bir kadınla basılmış"
Heval Hanım duyduğuyla yıkıldı. Çaresizce oğluna bakıyordu. Hazar yumruğunu sıktı.
"Sen bana değil abime hesap ver."
"Ama abi"
"Kes lan sesini bıktım artık benden bu kadar."
Hazar buna tahammül edemiyordu. Abisine söz vermişti. Onun ardında ailesine sahip çıkacaktı. Ama yapamıyordu.
Narin sevdiği adamın çaresizce oturduğunu görünce yanına gidip sarıldı. Hazar sadece onun kokusuyla sakinleşiyordu.
" Sen elinden geleni yaptın."
Zilan da abisine sarılarak onun yanağından öptü. Eyşan onları izlerken Hazar onu da çağırıp sarıldı.
"Ben çok şanslı adamım"
"Elbette güzel bir eşin ve bacıların var."
Üç genç kadın onu sakinleştirmişti. Hazar içinden bir kere daha şükretti.
????
Hafta çok çabuk geçiyordu. Ezra valizini hazırlamış kapıda bekliyordu. Evin herşeyini kontrol ettikten kapıyı kitledi. Araca bindikleri zaman mobilden evdeki elektrik ve gazı kapatmıştı.
Ezra'nın kalbi hızla atarken Devran'ın canı sıkkındı. Duydukları hiç hoşuna gitmemişti. Havaalanına geldiklerinde uçağa binip kalkış için beklemeye başladılar.
Konakta bir telaş vardı. Heval Hanım kızlarla mutfakta yemek hazırlıyordu. Eyşan börek ve kurabiyeleri yaparken Zilan ise içli köfte yapıyordu.
İki saatin sonunda uçak mardine iniş yapmıştı. Ezra heyecandan bayılacak gibiydi. Havaalanına gelen araca bindikleri zaman konağa doğru yola çıktılar. Ezra Mardinin güzelliğini seyrederken Devran da onu izliyordu.
Nihayet konağın önünde durunca araçtan indiler. Davul zurna eşliğinde içeri girdiklerinde Heval Hanım oğluna sarıldı. Devran ailesiyle hasret giderince Ezra'ya gelmesi için işaret etti.
Ezra ürkek adımlarla ilerliyordu. Heval Hanım onu izlerken hayran kaldı. Çünkü o çok güzel bir kadındı. Devran annesine bakıp güldü.
"Ana gelinin Ezra"
"Öpeyim efendim"
"Maşallah maşallah nazar değmesin kızıma"
Zilan şimdiden sevmişti. Gözleri aynı ona benziyordu. Onların gelişiyle fakirlere yardım dağıtacaktı. Diğer tarafta onları kıskançlıkla izleyen Nuran vardı.
Yemeğe geçip sohbet ettiklerinde Devran'ın gözü hep Ciwan'ın üstündeydi. Zilan abisine olayları tek tek anlattı. Eyşan utangaç bir şekilde konuştu.
"Hoşgeldiniz"
Devran başıyla selam verdi. Zilan abisine sırıtarak okulda yaşadıkları anlatıyordu. Devran merakla dinliyordu.
Heval Hanım gelini alıp odasına çıkardı. Ezra başını eğmişti. Heval Hanım onun nasıl bir edepli ve terbiyeli olduğunu fark etti.
"Ezra kızım sen avukattın değil mi?"
"Evet anne ama evlendikten sonra çalışmamı istemezsin galiba"
"Hayır çalış, çalış ki genç kızlar çocuk yaşta cehennemi yaşamasın"
Ezra buna sevindi. Devran terasta mardin şehrini izlerken yanına Nuran geldi. Yine aynı cümleler ve konuları açıyordu.
"Hayırlı olsun Ağam evleniyorsun?"
"Sağol"
"Merak ediyorum da şehirli kadında ne buldun?"
"Sen olmayıpta olan herşey var."
"Ne gibi şeyler ağam"
"Edep, namus gibi"
O zaman Nuran aklına gelenle canı yandı. Bir hata yapmış Devran'ı aldatmıştı . Ezra zaten bütün herşeyi biliyordu.
"Ben seni çok sevdim"
"O yüzden başkasıyla oldun sonra bana iftira attın."
" Ben"
"Sen ne? Sen başkasıyla olduktan sonra bana iftira attın milletin içinde beni rezil ettin. Herkese benim sana zorla sahip olduğumu söyledin."
Gerçeğin bir huyu vardır er ya da geç ortaya çıkardı...
Bölüm sonu
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum...