ADIN NE?

1229 Words
Kalabalığın içine daldığım an, gözlerim aniden onun üzerinde durdu. Girişte beliren bu adam, dikkat çekici bir auraya sahipti. Yalnız girmesi, ona yalnızca bir mekânın değil, aynı zamanda kendi dünyasının da kapılarını açmış gibiydi. Uzun boyu, omuzlarından geniş bir şekilde aşağıya doğru inen kaslı bir yapıyla birleşince, ona hayranlıkla bakmaktan kendimi alamadım. Siyah bir gömlek giymişti; bu, kaslarının hatlarını vurgularken, üzerinde bir deri ceket de vardı. Giydiği kıyafetlerin kalitesi, ona zarif bir hava katıyordu. Aslında herkesin takım elbiseli olduğu bu ortamda farklı duruyordu. Sanırım biraz da bu ilgi çekiyordu. Kıvrımlı, dalgalı siyah saçları, sert çenesinin yanında hafif bir dağınıklıkla düşüyordu. Gözleri ise tam anlamıyla karanlık deniz gibi, derin ve gizemliydi. O an içimde bir şeyler kıpırdandı; sanki onu daha önce tanıyormuşum gibi bir his belirdi. Ancak, bu his benim için oldukça yabancıydı. Onu tanıyor olamazdım. Adam, kalabalığın ortasında durarak herkesin dikkatini çekmeyi başardı. Fakat bir an sonra, aldırış etmeden doğrudan babamın yanına doğru ilerledi. Babam, iş insanlarıyla konuşmaktan oldukça keyif alırken, bu ani gelişme onun dikkatini çekmiş olmalıydı. Gözlerim, adamın babamla olan etkileşimini merakla izliyordu. O ise sanki benim varlığımı dahi hissetmiyordu. “Kim bu adam? Neden bu kadar etkileyici?” diye düşünmeden edemedim. Bilmiyorum belki de yaydığı yalnız adam hissidir beni bu kadar etkileyen. Herkes onu gördü ama kimsenin yüzünde o sevdiğin dostu gördüğünde oluşan ifade oluşmadı. Elif yanıma gelince dikkatim dağıldı ve yeni arkadaşım ile sohbet etmeye başladık. Bu benim hoş geldin partimdi ve elbet tanıştırılırız diye düşünüyordum ama ne herkesin dedikodusunu anlatan daha doğrusu açıklarını anlatan Elif onunla ilgili bir şey söyledi ne de beni herkesle tanıştırmak için o kadar koşturmuş olan Aylin tanıştırdı bizi. Bende bir süre sonra unuttum gitti. Babam yanıma gelip dans etmek istediğinde, içimde bir fırtına koptu. Onunla dans etmek… Bu kadar basit bir şeyin bile bende ne derin yaralar açabileceğini tahmin bile edemezdi. Yıllar boyu onun yokluğuyla büyüdüm. Yurt dışında, babasız geçen sayısız gün ve gece… Onca özel anı, yalnız başıma geride bırakmıştım. Okullarda yapılan baba-çocuk etkinliklerinde kenarda sessizce oturup diğer çocukları izlerdim. Mezuniyet günümde, diğer kızlar babalarının kolunda yürürken, ben kendi içimde bir boşluğa sarılmıştım. Yağmurlu günlerde okula girene kadar kızının arkasından bakan babaların sıcak bakışlarına, ben yalnızca bir seyirciydim. O günlerin her birini zihnimde canlı canlı taşıyordum. Şimdi, yanımda olan bu adam, babam, kaybettiğim o yılların acısını dindirebilir mi? Bilemiyordum. Ama yine de elimi uzattım ve onunla dans etmeye başladım. Her adımda, geçmişe duyduğum kırgınlık bir nebze olsun azalır gibi oldu. Babamla dans etmek, bir yanımı iyileştirirken diğer yanımı kanatıyordu. Belki de bu dans, kendime ve ona bir şans vermek için ilk adımdı. Babam benimle dans etti, dans etti, dans etti. Sanki yılların acısını o da çıkarmak istiyordu. Sonunda dansımız bitti. Dans ederken insanların tek tek gitmeye başladığını fark ettim. Bende yorulmuştum. Nasılsa kimse beni pek takmıyordu. Yukarı çıktım. Bana hazırlanan odada biraz dinlenebilirdim herhalde. Odaya çıkıp yatağa uzandığımda nihayet biraz olsun dinlenebileceğimi düşündüm. Uzun zamandır hissetmediğim bir yorgunluk vardı üzerimde. Ancak sadece birkaç dakika geçmişti ki kapının açıldığını duydum. Başımı çevirdiğimde onu gördüm, adını bile bilmediğim, tanımadığım o yakışıklı adam. Uzun boyu, sert bakışlarıyla odanın eşiğinde durmuş, bana bakıyordu. Hemen doğruldum, soğukkanlı olmaya çalışarak, "Sanırım yanlış odaya geldiniz," dedim. "Lavabo koridorun sonunda." Yani başka ne olabilirdi? Ama bana aldırmadı, adım adım içeri girdi ve kapıyı kapattı. Kalbim hızla çarpmaya başlamıştı; ne yapacağını kestiremiyordum. O yaklaştıkça ben de istemsizce ayağa kalktım, mesafeyi korumaya çalışarak kapıya yaklaşmaya çalıştım. Büyük ihtimalle sarhoştu. Adam sinsice gülümsedi. "Bakalım, beni etkileyebilecek misin? Kendini kanıtlaman gerek. Seni eş seçmem için bana neler göstereceksin. " dedi. O anda ne demek istediğini anladım; bu sözler de, o bakışları da tehditkardı. Hemen odadan çıkmak için harekete geçtim ama kapıya yaklaştığımda elini kapının önüne koydu. Kaçış yolumu kapatmak için bilerek orada duruyordu. Kesin sarhoştu. Burası benim ailemin eviydi. Aşağıda bir sürü insan vardı. Buraya gelip bana böyle davranacak cesareti nereden buluyordu. "Çek elini! Bırak beni çıkayım." dedim, sesimdeki titremeyi gizlemeye çalışarak. Kendi bölgemde beni korkutmayı başarmıştı ama bunu ona belli etmeye niyetim yoktu. Yerinden kımıldamadı.. " Bırak beni yoksa bağırırım. " dedim. Kolumu sertçe kavradı, acı içimi yakarken soğukkanlı bir ifadeyle, "Bağır." dedi alaycı bir sesle, "Bağırmak istersen istediğin kadar bağır. Bütün geceyi bağıra bağıra geçirebilirsin istersen ama seni burada kurtaracak kimse yok. Burası tamamen bana seni beğendirmek için hazırlandı. Severim yatakta bağıran kadın benim için sakıncası yok. Heyecanlı olmuş olur. " dedi. Sözleri mideme yumruk gibi indi. Ne saçmalıyordu bu adam. Ağlamamak için kendimi zor tuttum ama gözyaşlarım hızla süzüldü yanaklarımdan. Bu, benim için düzenlenen hoş geldin partisi değil miydi? Bunca yıl uzak kaldıktan sonra, aileme dönmem için organize edilmemiş miydi? Şimdi burada, bu adamın tehdidi altındaydım, korkudan titrerken. Adam gülerek devam etti. "Bu kadar çabuk ağlamaya başlama. Sana daha elimi bile sürmedim. ." "Ne saçmalıyorsun sen!" dedim, öfkeyle kolumu kurtarmaya çalışırken. "Bırak gideyim!" Ama onun yüzünde en ufak bir yumuşama yoktu. "Bakire misin?" diye sordu, bu kez daha soğuk ve küstah bir sesle. Öfkeden ellerim titremeye başladı. "Sana ne!" diye çıkıştım. Ancak adam hiç umursamadan devam etti. "Cevap ver, belki çıkmana izin veririm. Daha önce biriyle seks yaptın mı?" Bir an durdum. Ne söylemem gerektiğini düşündüm. Eğer bakire olduğumu söylersem belki bu onu durdururdu, belki beni başına dert etmek istemezdi. Hem kendini kanıtla demişti. Deneyim arıyor gibiydi. Belki de bu saçma elbise yüzünden kendimi ona beğendirmek için uğraşan biri olduğumu falan düşünmüştü. Belki de deliydi. Soğukkanlılığımı korumaya çalışarak, en sakin ses tonumla cevap verdim: "Evet, bakireyim. Şimdi bırak da çıkayım." Ama yüzüne yerleşen o alaycı ifade, söylediklerimin hiçbir işe yaramadığını gösteriyordu. “O zaman kendini çok sıkmamanı tavsiye ederim." dedi soğuk bir şekilde. "Ne diyorsun sen?" diye kekeledim, anlam veremediğim bu sözleri zihnimde çözmeye çalışarak. "İlk kez olacaksa acı verebilir, hazırlıklı olsan iyi olur." " Sen ne saçmalıyorsun? Bırak. Gideceğim. " " Gidersen geri gelirsin. Adın neydi?" O an sanki beynim durmuştu; ne düşüneceğimi, ne yapacağımı bilemiyordum. "Adın neydi?" diye sorduğunda bir an daha da afalladım. Adımı bile bilmiyordu. Bu adam kesinlikle tuhaf biriydi, belki psikolojik sorunları vardı. Hatta uyuşturucu kullanıyor bile olabilirdi. İçimde büyük bir korku yükselirken, sanki kafamda çanlar çalıyordu, zihnim kaçmam gerektiğini haykırıyordu. Ama aniden elini kapıdan çekti. Gözlerimin içine bakarak gülümsedi, o soğuk ve ürkütücü gülümsemesiyle adeta donup kaldım. "Sanane adımdan!" dedim, kendimi toparlamaya çalışarak. Sesim ne kadar sert çıkarsa çıksın, aslında içimdeki korkuyu bastıramıyordum. "Bak, beni kim ya da ne sanıyorsun bilmiyorum ama ben senin bildiğin kızlara benzemem." Gülümsemesi daha da ürpertici bir hal aldı, gözleri tuhaf bir parıltıyla üzerimde dolaşırken, "Ben de senin bildiğin erkeklere benzemem." dedi. Sözleri mideme yumruk gibi indi. Tüm cesaretimi toplayarak hızla kapıya yöneldim. Tam kaçacak bir fırsat bulduğumu sanıyordum ki bir adım daha ileri gidip, "Geri gelmen için sadece on dakikan var. Daha fazla beklemem haberin olsun." dedi. Bu sözler kulaklarımda çınlarken, kapının önünden çekildi. Derin bir nefes alarak, kalbim yerinden çıkacak gibi çarpıyordu. Kapıyı açtığım gibi hızla dışarı koştum. Ayaklarım otomatik bir hızla beni aşağıya, güvenli olduğunu düşündüğüm kalabalığa taşıdı. Bir yandan yaşadığım şoku atlatmaya çalışırken, diğer yandan beynim bu adamın gerçekten nasıl biri olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ona dış görünüşüne bakarak yakışıklı demiştim, ama meğerse içi çürümüş, saplantılı bir manyakmış. Sırf çekici buldum diye bu duruma düşeceğimi asla tahmin edemezdim. Acaba ona baktığımı falan mı görmüştü. Koşarak babamın yanına ulaştığımda salonda kimsenin kalmadığını gördüm; parti çoktan bitmişti. Herkes gitmiş, geride sadece sessizlik kalmıştı. O adam on dakika beklerim diyordu, ama polise haber verince görürdü o on dakikanın ne anlama geldiğini. Titreyen ellerimi fark edip kendimi sakinleştirmeye çalıştım. İyi ki oradan kurtulmuştum, ama bu iş burada bitmeyecekti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD