HAYATIMIN ÖZETİ
Ben Alisa Duru Aydın. Alisa asil soydan gelen demekmiş. Çaktırmayın babam çokta asil bir soydan gelmiş sayılmaz. Öyle bir izlenim vermeyi seviyor o kadar. Doğru zamanda doğru hamleleri yapmış o kadar. Önce parasını katlamış. Dedemden kalan bir kaç arsayı iyi değerlendirmiş. Ardından annem ile evlenmeyi başarmış. Annem gerçekten asil bir kadındı işte. Banu Girgin Aydın. Ressamdı. Hassas ruhu bu dünyada yaşamayı kaldıramadı. Ben biraz anneme çekmişim.
21 yaşındayım ve hayatımın bu genç yaşımda oldukça karmaşık olduğunu düşünüyorum. Babam, Kenan Aydın, iş dünyasında büyük bir zekâya sahip. Çalışkanlıktan ziyade, stratejik düşünme ve akıllı yatırımlar konusundaki yeteneğiyle tanınıyor. Ancak bu başarı, onun yalnızlık ve ailesine karşı mesafesini değiştirmedi.
Annem, Banu Girgin Aydın, soylu bir ailenin kızıydı ve sanat dünyasında kendine sağlam bir yer edinmişti. Onun ressam olarak yarattığı eserler, duygularını ve içsel derinliğini yansıtıyordu. Annem, hassas bir ruha sahipti ve bu hassasiyet bana da geçti. Onun erken ölümü, içimde derin bir boşluk yarattı. Annemin sanatla şekillendirdiği dünyadan mahrum kaldım ve babamın yanımda olmaması, aile sıcaklığını da eksik bıraktı.
Babam, annemin ölümünden sonra beni yurt dışına gönderdi ve bu karar, yalnızlığımı daha da derinleştirdi. Annemin sanatına olan sevgim ve onun gibi hassas bir ruh yapısına sahip olmam, babamın finansal dünyasında kendimi hiçbir zaman ait hissetmemi sağladı. Babanın yeniden evlenmesi ve bu evlilikten bir üvey kardeşim olması, benim için yalnızlık hissini artırdı. Bu yeni aile yapısına uyum sağlamakta zorlandım ve yanlarında kendimi hiçbir zaman evimde hissetmedim. Bunlara rağmen kardeşimi seviyorum. Çok seviyorum. Bilmiyorum belki de birini ailemden bilmeye ihtiyaç duyuyorum.
Babamın finansal zekâsının gölgesinde kalan bir yaşam sürdüm, ama bu paranın sıcaklığı, içimdeki boşluğu doldurmadı. Ben, annemin mirasını yaşatmayı, sanatla içsel dünyamı zenginleştirmeyi ve onun hassasiyetini korumayı seviyorum. Paranın peşinden sürüklenmek yerine, sanata olan sevgim ve derin duygusal yapım, hayatımın merkezinde yer alıyor.
Şu anda, annemin sanatını yaşatmak ve kendi içsel dünyamı keşfetmek için çabalıyorum. Bu genç yaşta, geçmişin gölgeleriyle yüzleşip, geleceğe umutla bakmaya çalışıyorum. İçsel tatmin ve kendimi bulma arayışım, hayatımın odak noktasını oluşturuyor. Annesinin sanatı ve hassasiyetiyle şekillenen bir yolculuğa çıkmış genç bir kadın olarak, her adımda yeni dersler öğreniyor ve hayatıma anlam katıyorum.
Sekiz yaşındayken annemin ölümünden sonra, hayatımın en karanlık ve belirsiz dönemine adım attım. O yaşta, annemin kollarında bulduğum güven ve sıcaklık bir anda kayboldu. Gözlerimin önünde, onun yumuşak sesi ve nazik dokunuşları yok oldu. Yerine, bilinmeyen bir ülkede, yalnız ve korkmuş bir çocuk olarak kaldım: İtalya.
İtalya’ ya ilk adım attığımda, çevremdeki her şey bana yabancıydı. Dışarıdaki sesler, dili konuşan insanların ses tonları, rengârenk sokaklar ve farklı kültürel alışkanlıklar, gözlerimi kamaştırdı ve içimde bir boşluk yarattı. O yaşımda, ne bir anlama gelmeyen kelimeleri, ne de etrafımdaki karmaşayı anlamayı başardım. Yalnızlık, içine düşebileceğim en derin çukurdu ve bu çukurdan çıkmak için ne yapacağımı bilemiyordum.
Günler geçtikçe, yeni bir dili öğrenme ve bu karmaşık kültüre uyum sağlama çabası, yaşadığım derin yalnızlığı ve özlemi sadece daha belirgin hale getirdi. Küçük bir çocuk olarak, kendimi etrafımdaki dünyaya karşı tamamen savunmasız ve anlaşılmaz hissettim. Kendi ülkemdeki hatıralar ve annemin anıları, her geçen gün daha uzak bir rüya gibi görünüyordu.
Eğitim ve sosyal etkileşimler, bana başka bir şekilde yalnızlık hissettirdi. Okulda, dili anlamak ve yeni arkadaşlar edinmek benim için dev bir engel haline geldi. İtalya 'da geçirdiğim her gün, annemin sesinin ve kokusunun eksikliğini daha fazla hissetmemi sağladı. Her yeni kelime, her yeni yüz, içimdeki boşluğu doldurmak yerine, yalnızlığımı daha da derinleştirdi.
Ancak, tüm bu zorlukların içinde, sanatla tanışmam benim için bir ışık oldu. Annemin bıraktığı sanat mirası, bana teselli verdi ve içsel acılarımı ifade etmenin bir yolu haline geldi. Sanat, bana annemin varlığını ve sevgisini hissettirdi. Bu sürecin içinde, içsel bir güç ve dayanma gücü buldum.
Bugün, İtalya'daki yıllarımın bana sunduğu zorluklar ve acılar, bana hem büyük bir güç hem de derin bir duyarlılık kazandırdı. İçsel boşluk, sanatla dolmaya başladı ve bu yolculuk, hem annemin anısını yaşatmamı hem de kendi kimliğimi bulmamı sağladı. Her gün, geçmişin yaralarını iyileştirmek ve geleceğe umutla bakmak için çabalıyorum. Bu uzun ve zorlu yolculuk, benim için bir kendini bulma ve yeniden yaratma süreci oldu.
İtalya ’da geçen yıllarım, sanatla olan bağımı güçlendirdi. Çocuk yaşta başladığım sanat eğitimi, benim için bir kaçış yolu oldu. İtalya’ nın sunduğu zengin kültürel ve sanatsal ortam, annemin sanat sevgisini yaşatmamı sağladı.
Eğitim hayatım, hızla gelişti. Lisans eğitimimi Accademia di Belle Arti 'de tamamladıktan sonra, erken bir yaşta yüksek lisans programına kabul edildim. Bu durum, sanata olan tutkum ve akademik başarılarım sayesinde mümkün oldu. Şu anda, Istituto Marangoni ’de yüksek lisans eğitimi alıyorum. Bu prestijli okulda, çağdaş sanatın çeşitli yönlerini derinlemesine öğreniyor ve yaratıcı süreçleri geliştirme fırsatı buluyorum.
İtalya’ daki eğitimim, sadece teknik becerilerimi değil, aynı zamanda sanatsal ifade ve düşünce tarzımı da şekillendirdi. Floransa ’nın tarihi atmosferinde, kendimi yaratıcı bir ortamda buldum ve bu süreçte uluslararası sanat camiasıyla tanıştım. Sergilere katıldım, yerel sanatçılarla işbirliği yaptım ve sanatsal bakış açımı genişlettim.
Şu anda 21 yaşındayım ve hem kişisel hem de sanatsal olarak büyümeye devam ediyorum. İtalya, geçmişin gölgelerinden çıkıp kendimi yeniden yaratmamı sağladı. Annesinin mirasını yaşatmanın yanı sıra, kendi sanat yolculuğumda da ilerlemeye devam ediyorum. Bu ülke, hem içsel gücümü hem de sanatsal yeteneklerimi geliştirdi ve her adımda kendimi bulma yolunda bana rehberlik etti.
Beş yaşındaki kardeşim, Emre, babamın ikinci evliliğinden doğdu. Annemle ayrı dünyalarda büyüdük ve aramızda on beş yaş var. Bu yaş farkı ve farklı annelerimiz olması, aramızda bir mesafe yaratıyor. Ne yazık ki, Emre 'yi pek göremiyorum. Bu ayrılık, içimde derin bir özlem ve sevgi uyandırıyor.
Emre ’nin yaşını, tatlı yüzünü ve enerjisini düşündüğümde, kalbimde bir boşluk hissi uyanıyor. Onun sevimliliği ve küçük yaşta bile taşıdığı masumiyet, bana aile sıcaklığını ve bağlılığını hatırlatıyor. Onun büyümesini ve her geçen gün biraz daha olgunlaşmasını görmek istiyorum; ama ne yazık ki, bu anlarını paylaşamıyorum.
Kardeşimle olan bu mesafe, aile özlemimi daha da derinleştiriyor. Her ne kadar birlikte geçirdiğimiz anlar kısıtlı olsa da, Emre’ nin varlığı içimde bir ışık ve umut kaynağı. Onu düşündüğümde, ailemizin bir parçası olma özlemim ve bu eksikliği hissetme duygum daha da belirginleşiyor. Onun bana yakın olacağı günleri sabırsızlıkla bekliyorum.
Emre’ yi görmek, onunla zaman geçirmek, onun dünyasına dokunmak istiyorum. Bu küçük kardeş, hem babamın yeni hayatındaki bir parça hem de benim için büyük bir sevgi kaynağı. Onun varlığı, aile özlemimi hafifletmeye yetmese de, bana bir gün tüm bu eksikliklerin giderileceğine dair umut veriyor. Emre ’nin yaşadığı mutluluklar beni mutlu ediyor. Onun ailesiyle büyümesi bana iyi geliyor. Her şeye rağmen.
Üvey annemin adı Aylin. Babamdan yaşça küçük ama benden büyük neyse ki. 33 yaşında. Onunla aramızda hiçbir zaman sıcak bir bağ kurulmadı; tam tersine, beni hep bir tehdit olarak gördü. Belki de en başından beri, annemin yerini asla dolduramayacağını biliyordu. Gerçi evlendiklerinde de ben 13 yaşındaydım. Babam annemden sonra bir kaç yılını kadından kadına gezerek geçirdi. Pek yas tuttu diyemem açıkçası. Annemi fazla hassas bulurdu zaten.
Aylin, parayı seviyor; bu konuda hiç şüphem yok. Zenginliği ona statü ve güç kazandırıyor, ama bu gücü sevgi veya şefkatle değil, soğuk bir otoriteyle kullanıyor. Babamla evlenmesinin ardındaki sebebin, onun maddi durumunu daha da güçlendirmek olduğuna inanıyorum. Aslında babamda pek farklı değil. Babamın mirasıyla ilgili her konuşma, onun gözlerinde parlayan o açgözlü ifadeyi görmemek mümkün değil. Üstelik, babamın mal varlığında hak sahibi olmam, onu rahatsız ediyor. Onun için ben, sadece bir engelim. Yoluna çıkan, başa çıkması gereken bir sorundan başka bir şey değilim. Sanatla ilgilenmem de onu rahatsız ediyor. İyi para kazandıran bir iş yapmamı söyleyip durur. Çünkü öyle olursa eğer babamın mirasına ihtiyaç duymam.
İtalya’ dan geldiğim bir kaç günlük zamanlarda , Aylin’ le aramda bir ilişki kurabileceğimi umdum. Fakat her seferinde, soğuk ve mesafeli tavırlarıyla karşılaştım. Aylin, bana hiçbir zaman gerçek bir ilgi göstermedi. Tam aksine, varlığımın onu rahatsız ettiğini her fırsatta belli etti. Onun gözlerinde, sanki benim onun yaşamına ait olmadığımın açık bir ifadesi vardı.
Aylin’ in bana karşı bu tutumu, Emre’ yle olan ilişkisini de etkiliyor. Kardeşim, onunla birlikte büyüyor, ama onun yanında gerçek bir sevgi ve şefkat bulabileceğine dair şüphelerim var. Aylin, Emre ’ye de aynı soğukluğu yansıtıyor mu bilmiyorum; ama onun varlığının Emre ’yi nasıl şekillendireceğinden endişeliyim. Emre ’nin bu soğuk ortamda nasıl büyüyeceğini düşündükçe, içimdeki koruma içgüdüsü daha da güçleniyor. Onun masumiyeti ve saf sevgisi, Aylin ’in soğuk duvarları arasında kaybolmamalı.
Babam, Aylin ’in maddi olanakları ve onunla evliliğinin sağladığı sosyal statüyle o kadar meşgul ki, bu soğukluk ve gerilimin farkında bile değil gibi. Babamın gözünde, Aylin ona huzur ve güvence getiren bir partner; ama benim için, annemin anısını zedeleyen biri. Yine de önyargılı olmamaya çalıştım ilk zamanlar. Sonuç değişmedi.
Aylin’ le yaşamak zor, onunla bir arada olmak daha da zor. Onun dünyasında, benim için yer yok. Ama ne olursa olsun, kardeşim Emre’ yi korumak için elimden geleni yapacağım. Onun bu soğuk ortamda kaybolmasına, sevgi ve şefkatten yoksun büyümesine izin veremem. Bir aileye duyduğum özlem, beni Emre ’ye daha da bağlıyor. Ve bu bağlılık, ne Aylin’ in soğukluğu ne de paraya olan düşkünlüğü tarafından yok edilemez.
Birden bir şey oldu. Normalde sadece bir kaç gün en fazla bir hafta için gelirdim babamın ve ailesinin yanına ama bu kez babam aradı ve bu yaz onlarla kalmamı istedi. Hatta yüksek lisansıma orada devam etmemden bahsetti.
Babamın araması ve bu yaz onlarla kalmamı istemesi beni şaşırttı. Aslında, bunun altında yatan sebeplerin ne olabileceğini düşündüm durdum. Babam, genellikle mesafeli biri olmuştur; benimle olan ilişkisini daima bir adım geriden yürütmeyi tercih ederdi. O yüzden, bu ani yakınlık talebi, içimde bir gariplik yarattı.
Başta, bu teklifi memnuniyetle karşılamayı düşündüm. Emre’ yi daha yakından görmek, onunla daha fazla zaman geçirmek fikri içimi ısıttı. Ancak, Aylin’ in varlığı bu duygumu gölgeledi. Onunla aynı çatı altında uzun süre kalmak, beni huzursuz ediyor. Babamın bu kararının ardındaki gerçek sebep ne? Beni neden aniden yanına almak istedi? Onunla daha yakın bir ilişki kurmak mı istiyor, yoksa Aylin’ le ilgili başka bir planı mı var? Boşanıyor olabilir mi?
Yüksek lisansımı burada, onların yanında sürdürme fikri ise beni iyice allak bullak etti. İtalya ’da kurduğum yaşamı ve bağımsızlığımı bırakıp, Aylin ’in soğukluğuyla dolu bir eve dönmek... Bu düşünce, beni endişelendiriyor. Ama aynı zamanda, belki de babamla aramızdaki mesafeyi kapatma fırsatıdır bu, diye de düşünmeden edemiyorum.
Fakat ne olursa olsun, içimde bir tereddüt var. Bu, gerçek bir aile bağını yeniden inşa etmek için bir fırsat mı, yoksa babamın hayatına yeniden adım atmak için bir bedel mi ödeyeceğim? Aylin’ in gölgesinde, kendi yerimi bulmak ne kadar zor olacak? İçimdeki karmaşa büyüdükçe, babamın arzusunu yerine getirip getirmemekte kararsız kalıyorum. Tabii bana kararımı gerçekten soracaklar mı?