TEŞEKKÜR

1973 Words
Sokakta bir süre koştum. Burası taksi geçecek bir yer değildi. Bir an önce caddeye çıkmam gerekiyordu. Ama caddesi neredeydi buranın? Taksiyle gelirken niye daha fazla dikkat etmemiştim? Gerçi etsem ne olacaktı? Yön kavramım berbattı benim. Yönle ilgili tek bilgim Kutup Yıldızı' nın hep kuzeyi gösterdiğiydi. Peki onu bulabiliyor muydum? Tabi ki hayır. En son Kutup Yıldız 'ı sandığım şey uydu çıkmıştı. Yani yıldızlara meraklı arkadaşım öyle demişti. Deniz' in arkamdan gelme ihtimalini düşünerek arkama bakıyordum. Ama gelmemişti. Bundan emin olunca durdum. Nefes nefese kalmıştım zaten. Şimdi ne yapacaktım? Cebimde kırk lira vardı. Taksimetre ise 130 lira yazıyordu. Yani yolun üçte birini bile gidemezdim. Bildiğim bir yere gidip geri kalan yolu yürüme şansım da yoktu Üstelik özür dilemeye gittiğim evden, özürle ilgili tek kelime etmeden kaçmıştım. Acaba şimdi ne düşünüyordu? Tabi ki o da herkes gibi dengesiz olduğumu. Dengesizlik değildi yaptığım ama beni anlayamazdı. Kimse anlayamazdı. Hiçbir şeyi takmıyor görünüyordum. Çoğu zaman gerçekten takmıyordum da ama bazı konular öyle değildi. Ve Deniz taktığım konulara hızla yaklaşıyordu. ... Deniz' in anlatımı... Rüya hayatıma damdan düşer gibi girmişti. İlk önce o havalı konuşmaları rahatsız etti. Tezgah üzerinden geçip kendine bira aldığında ; havalı biri olmadığını ama kural tanımaz olduğunu düşündüm. Sonra birden saçımı toplayınca rahatlığı ilgimi çekmişti. Daha tanımadığı birine temas edecek kadar rahattı. Bu onunla ilgili farklı düşüncelere sahip olmama neden olmuştu. Ama dans etmek için, hasta haliyle gösterdiği dirençle saygımı kazanmıştı. Bu hareketi hakkında düşündüklerim için kendimden utanmama neden oldu. Tabureden düşüp kendine güldüğünde hayatla barışık, aldığı ağrı kesiciyi birayla içerken hayatla bağlarının zayıf olduğunu düşündürmüştü. Bu kız hakkında ne düşünsem, kısa sürede değişiyordu. Ama kötü yanı bunun ilgimi çekmesiydi. Bu benim için çok tuhaf bir durumdu. Düştüğünde onun için gerçekten endişelenmiştim. Aslında bu anormal değildi. Gerçekten kötü düşmüştü. Kafasını vurmuş olsaydı hoş olmayan durumlarla karşı karşıya kalabilirdi. Ağrı kesiciyi alkolle aldığında nerdeyse bütün gece onu gözümle takip ettim. Ama o çok dikkatliydi. Zayıflık göstermek istemiyordu. O adam rahatsız ettiğinde ise adamı çok daha kötü dövmek istemiştim. Ama sonuçta işyerindeydim. Kendime zor hakim oldum. Rüya' nın söyledikleri anlamadığım bir şekilde rahatsız etti. Sanki hayal kırıklığı yaşadım. Oysa kısa süredir tanıyordum. Daha da kötüsü güven vermiyordu. Ki güvenmemem gerektiğini de ertesi gün patron tek kelime ile kovduğunda anlamıştım. Beni kovdurmuştu. Büyük ihtimalle adama dediğim şeyi duymuştu. Bu konuda ona hak veriyordum. Beni kovdurduğunda aslında rahatlamıştım. Hayatımda değildi belki ama kafamdaydı. Artık orda yer işgal etmeyecek, bir daha karşıma çıkmayacaktı. İstanbul' da üstelik ayrı ilçelerde yaşayan insanların birbirini görmesi kolay değildi. İki gün tanıdığım birinin kafamı karıştırması da zaten normal değildi. Rüya' yla her şey gerekenden fazla hızlıydı. Kız rüzgar gibiydi. Ve beni savurup bir köşeye atıyordu bazen. Sonra bir an geliyordu tam merkeze koymuş gibi hissettiriyordu. Ondan uzak durmak iyi olacaktı. Bir daha görmemek. Ama Rüya gecenin bir yarısı resmen kapıma dayanmıştı. Neden geldiği hala kafamı karıştırıyordu. Sırf hastayım diye gelmiş olabilir miydi gerçekten? Söz konusu Rüya olunca mümkün değil diyemiyordum. Cevap vermek yerine şarkı söylememi istedi. Dengesizliği insanı yoran cinstendi. Şarkıyı söylerken birden ağladığını fark ettim. Belki bir sevdiği vardı. Özlediği. Açıkçası bu kadar kolay ağlayan biri olmasını beklemiyordum. Sert bir kabuğu var gibi görünüyordu. Gitarımı bırakıp yanına gittim. Sussam susacaktı belki. Dökülmeyecekti inciler gözlerinden ama ben devam ettim şarkıya. Sanki çok özel bir anı sadece ikimiz paylaşıyoruz gibi hissetmiştim. Sanki Rüya hiç kimseye göstermediği değerli bir mücevheri benimle paylaşıyordu. Neden gittim, neden saçını okşadım; bilmiyorum. O an öyle hissettim ve öyle yaptım. Galiba bana güvenmesi beni etkilemişti. Oysa herkese kolay güvenen biri olabilirdi. Saçını okşarken sinirlenip kalksa anlayacaktım ama o başını omzuma yasladı. Kolumu sarıp onu göğsüme yatırırken bir an kalbim sağda, onun başının altında atıyor zannetmiştim. Neydi beni ona bu kadar çeken? Alt üst ediyordu beni. Ki yine aynı şeyi yaptı. Gözyaşını uzanıp sileceğim anda kendi gözyaşını kendi sildi. Aniden kalktı ve kapıya yöneldi. Kolundan tuttuğumda öfkeliydi. Sanki ona zorla şarkı söylemişim gibi öfkeli. Ne demişti abim misin ? Bunu ikinci kez söylüyordu. Ona abi gibi yaklaştığımı sanmıyordum. Abiler böyle şeyler hissetmezdi. Ben ne hissediyordum? Ondan da emin değildim. O sarkıntılık eden herife karşı tavrına daha doğrusu o gittikten sonra söylediklerine rağmen kolay bir kız olmadığını biliyordum. Öyle hissediyordum. Mesela birlikte dans etttiği kişiyle bile arasında bir mesafe vardı. Bu kız bana ne yapıyordu? Daha da önemlisi şu an nereye gitmişti? Üzerinde para olmalıydı. Yoksa buraya kadar gelmezdi. Kim son parası ile kovdurduğu kişiyi ziyaret etmeye giderdi? Ama burdan caddeye çıkış yolu biraz karışıktı. Yolu bulabilmiş miydi? Çıkıp arasa mıydım? Gerçi nasıl bulacaktım. Ardından düşünceye daldığım için, zaman geçmişti. En azından navigasyondan bakacak kadar akıllı bir kızdı. Büyük ihtimalle caddeye çıkıp taksiye binmişti. Gece yarısı buralara gelecek , sonrada fırlayıp gidecek kadar cesurdu. Neden korkmuyordu? Neden sakınmıyordu kendini? İnsanlarla arasında hem hiç mesafe yok gibiydi, hemde bir vadinin karşılıklı iki yakasında, arada devasa bir uçurumla duruyor gibi... Sıcak , samimi, rahattı insanlara yaklaşırken ama biri ona yaklaştığında vahşi bir kaplana dönüyor, kırıp döküyor, itiyordu insanı. Biraz daha zorlarsan o aradaki derin uçuruma gözünü kırpmadan atabilirdi. Yani gözünün önünden yok ederdi. Eğilip bakmazdı bile ardından. Bir daha gözü görmezdi. Ya da ben öyle olsun istiyordum. Bunca yıldır çalıştığım işlerde onlarca insan tanımıştım. İnsan sarrafı olduğumu düşünüyordum. Bu kıza kadar. Onu çözemiyordum. Anlaşılan bu gece bana uyku yoktu. Beni kovan patronu arayıp Rüya' nın telefon numarasını istesem tuhaf olurdu. Üstelik vermezdi de. Sonuçta beni kovduran kişi oydu. Bunu anladığım için istediğimi düşünürdü. İşten kovulmam bile bu kız tarafından delirtilmekten beni kurtaramayacaktı. ... Sabaha karşı koltukta uzanmıştım. Sonunda gözlerimle beynim arasında büyük bir savaş başladı. Kötü haber tez duyulurdu da , Rüya' nın haberi bana gelmezdi. Sonunda daha fazla dayanamadım. Daldım. Ama uykum uzun sürmedi. Rüya ile ilgili kabuslar görüyordum. Adı Rüya olan bir kız bende kabusa neden olmuştu. Hakkında dans ettiği dışında hiçbir şey bilmediğim birini neden bu kadar düşünüyordum? Saat sabahın 10' da kapı çaldı. Bilmem kaçıncı kabustan kapı sesiyle sıçrayarak kalktım. Rüya olduğunu düşünerek kapıyı açtım. Karşımda patronu gördüm. Korktuğum olmuş Rüya' nın başına bir şey gelmişti. Yoksa neden sabahın köründe gelecekti patron? Evinde uyumak varken bu saatte neden kalkacaktı? ' Hafta sonuna kadar ücretli izinlisin. Hafta sonu işinin başına dönüyorsun. Tabi henüz bir iş bulmadıysan. Bulduysan şartları tekrar konuşuruz. ' ' Anlamadım. ' ' İşe geri dön diyorum Deniz. ' İşte bu şaşırtıcıydı. Rüya evi görünce halime acımış, beni işe geri alması için gidip patronla mı konuşmuştu? Bu kız gerçekten dengesizlik abidesiydi. ' Üzgünüm patron ama dönemem. ' ' Neden? Yani tamam saçma oldu sende haklısın. Hiçbir şey sormadan kovuldun dedim ama. ' Kabul etmediğim konusunda ısrar ettim. Patron dayanamayıp her şeyi anlattı. Aslında geri dönmezdim ama kiraya az kalmıştı. Kimi kandırıyordum. Beni kovduranın Rüya olmaması hoşuma gitmişti. Ki benim gururumu da düşünmüş, patronu kendi gelmesi konusunda ikna etmişti. Başkası olsaydı bak seni işe geri aldırdım demeyi tercih ederdi. Oysa Rüya beni kovdurduğunu söylediğimde; kendini savunmamıştı bile. Rüya sayesinde yılım dolmasına rağmen müşteri azlığı, ekonomik kriz nedeniyle verilmeyen zammı da alacaktım. O an gözüm hala bileğimdeki tokaya takıldı. Yine vermek aklıma gelmemişti. Ve bunu bileğime taktığımdan beri işlerim hep kötü gidecek gibi oluyor ama sonra daha iyiye dönüyordu. Kızın enerjisi bile dengesizdi. Ama artık ilk gördüğümde iade etsem iyi olacaktı. Patrondan Rüya' yı aramasını rica ettim. Nasıl olduğunu merak ediyordum. Ama telefonu kapalıydı. Umarım başına bir şey gelmemişti. Kendini korumayı o kadar bilmiyordu ki her an başına her şey gelebilirdi. Üstelik bildiğini sanıyordu. Bu daha tehlikeliydi. .... Rüya' nın anlatımı... Sokaklarda amaçsız bir şekilde dolaştım. Zaman geçmiyordu. Üstelik yine hasta olacaktım. Pek tekin bir yer olmadığı kesindi. Sokakta kendinden geçmiş insanlar görüyordum. Tabi görünmeden hızla oradan uzaklaşıyordum. Sonunda caminin önüne geldim. Daha güvenli neresi olabilirdi? Dış kapısı açık ama iç kapı kilitliydi. Üşüyordum. Susamıştım ve yorgundum. Bu devirde cami kapısı bile açık kalamıyordu. Kapının girişimde kuytu bir yer vardı. Oraya oturdum. En azından ciğer donduran o rüzgardan korunuyordum. Çeşmeden su içtim. İstanbul 'da bu ne kadar mantıklıydı? Suyun tadı kötüydü. Ama su hayattı. Susuz olmuyordu. Tabi bu şekilde suyu israf etmeye devam edersek; yakında susuzluğu öğrenecektik. Dünyanın geleceğinde su savaşları görünüyordu. Ama insanlar hala savurgandı. Herkes benden sonra tufan, ben rahat edeyim de diyordu. Dizlerimi kendime çektim. Kafamı dizlerime dayadım. Yer buz gibiydi. Ama ayakta durmaya da halim yoktu. Kafamı dizlerim üzerine koydum. Zaman geçmiyordu. Telefonumun şarjı bitmişti. Oyalanacak hiçbir şey yoktu. Acaba ilk vasıta saat kaçta geçiyordu? Ve nereden? Buraya hiç gelmemeliydim. Deniz' den özür dileyecektim sözde. Dilememiştim. Şu hale düşmemin mantıklı hiçbir nedeni yoktu. Her aklıma eseni yapmayı bıraksam iyi olurdu. Sonunda caminin kapısı açıldı. İmam bana içerde oda olduğunu onu açabileceğini söyledi. Kalacak yerim yoksa yardımcı olabileceğini... Teşekkür ettim. Otobüs durağının yerini öğrenip çıktım. Cebime para sıkıştırmıştı. Parayı ihtiyacı olan birine verecektim. İçi rahat etsin diye kabul etmiştim. Babam yaşında bir adamdı ve benim için endişelenmiş, kimbilir başıma ne geldiğini düşünmüştü. Deniz' den nefret ediyordum. O hayatıma girdiğinden beri iyi insanların varlığına inanmaya başlıyordum. Dahası karşılaşıyordum da. Herkese iyi olabilir diye bakarsam başıma neler gelirdi? Kimseye güvenmeyip, güveniyor; inanmayıp, inanıyor gibi yapmak en iyisiydi. Düzenimi bozmayacaktım. Bunca yıldır bu şekilde ayakta kalmıştım. .... Hafta sonu gelmişti. Deniz işe döndü mü merak ediyordum. Galiba yeni hastalık atlattığım için o günü hasta olmadan geçirmeyi başarmıştım. Sabah üzerimi değiştirip direk işe gittim. Öğle molasında biraz uyudum. Yorgunluk artık zirve yapmıştı. Sonuçta geçti gitti işte. Deniz' de işe döndüyse rahatlayacaktım. Bu arada Jale Ercüment' in mahalesinde kiralık bir ev görmüştü. Oraya taşınacaktı yarın. Ben erken gelmek istediğim için işten direkt olarak geçmiştim. Bundan sonra da yalnız gelecektim. Çünkü yarın taşınıyordu. İçeri girince direk bara yürüdüm. Deniz ordaydı. Onu görünce sevinmiştim. ' Tekrar hoş geldiniz Deniz Bey. Demek ki o kadar etkili değilmişim. İşe geri dönmüşsün. Neyse sen benim işime karışma bundan sonra, bende seni kovdurmak için uğraşmayayım. Şimdi bir bira alabilir miyim? ' Deniz cevap vermedi. Mutfağa gitti. Büyük bir bardak getirdi. Tezgahın altından bir kaç şişe çıkardı. Shakere koydu. İçine bir kaç farklı meyve suyu ekledi. Bir kaç parça buzu kırıcı ile kırıp içine attı. Bir süre salladı. Sonra shakerı alttan arkasına doğru attı. Omzunun üzerinden geçti. İkimizin arasında tezgahın ortasına dik şekilde düştü. Biraz sallanıp dengesini buldu. Deniz shakeri açtı. Bardağa döktü. Bardağı benim önüme ittirdi. ' Afiyet olsun Rüya Hanım. ' ' Ben bunu istememiştim ki. ' ' Müessesemizin ikramı. ' Tadını merak ediyordum. İnat etmedim. Çatlasa mıydım meraktan? Bir yudum aldım. ' Yalnız bu ikram lafı tuhaf oluyor. Bana her şey müessese ikramı. Anlaşmam öyle. Sen beni hiç ödeme yaparken gördün mü? ' Bu arada tadı gerçekten enfesti. Acaba tarifini istesem verir miydi? ' O zaman barmenin ikramı diyelim. Ayrıca siz demeyi çabuk bıraktınız Rüya Hanım. ' Bu detayı yakalamasa olmuyordu sanki. Ona siz demek zor geliyordu. Belki tarzı nedeniyleydi. Yoksa iş yerinden alışıktım bu duruma. ' Seni kovdurmaya çalıştığım için, beni zehirlemeye mi çalışıyorsun? ' Güldü. Kollarını tezgaha koyup bana yaklaştı. Gözlerimin içine baktı. ' Beni kovduranın sen olmadığını biliyorum Rüya. ' ' Ne! ' ' Patron her şeyi anlattı. Yani Suat Bey' le benim için konuştuğunu biliyorum. ' ' O da ne gevşek ağızlıymış. Ona bunu söyleme de demiştim. ' ' Onu da söyledi. ' derken hala gülüyordu. ' Ne gülüyorsun be! Sadece acıdım sana. Benim yüzümden kimse işsiz kalsın istemem. Sonuçta vicdanlı bir insanım. ' ' Hıhı. ' Sinir olmuştum. Bir de alaycı bir şekilde ' Hıhı.' diyordu. Patron da ne halt etmeye her şeyi anlatmıştı. Kimseye güven olmuyordu işte. ' Ne yani vicdansız mıyım ben? ' ' Ben öyle bir şey mi dedim?' ' Dalga geçer gibi "hıhı" diyorsun ya. ' ' O kısmı ile ilgili dediğimi nerden çıkardın? ' Sinirden tırnaklarımı tezgaha vurmaya başlamıştım. Gerçekten çok gıcık biriydi. Resmen tadını çıkarıyordu sanki bu anın. ' Sen var ya , insanı iyilik yaptığına da pişman edersin. ' ' Tamam işte. Siz bana iyilik yaptınız, bende size içki ısmarladım. ' Tabureden indim. Masaya doğru yürüdüm. Aniden geri döndüm. Deniz hala kolları tezgah üzerinde bana bakıyordu. Gözlerine baktım. Ama bir şey söylemeden bardağı aldım. Ani bir hareketle geri dönüp masaya gittim. Ama ne yapayım.? Tadı çok güzeldi. Artistlik yapacağım diye niye bu güzel lezzetten mahrum kalacaktım?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD