YENİ YIL

2199 Words
Bir ay sonra.. Rüya nın anlatımı.. Bir ayda çok şey değişmişti. Dönem tatili bittiği için, devam zorunluluğu olan dersler nedeniyle, okulla staj yerim arasında mekik dokuyordum. Saatler o kadar saçmaydı ki; Pazartesi günü önce işe gidiyor, ordan 11' de derse gidiyordum. Resmen bir saatlik ders koymuşlardı. 12' de dersten çıkıp, işyerine gidiyor, insanlar öğle molasındayken; ben çalışıyordum. Çektirmem gereken tonla evrak fotokopisi birikmiş halde oluyordu. Ama fotokopi makinası bir tane daha Rüya basmıyordu. Sonra 2' de tekrar okula gidip, 4' te işe geçiyordum. Git gel beynim dönüyordu. Diğer günlerde ise sabah iş sonra okul sonra tekrar iş olarak ilerliyordu. Mekandan dönüşte sürekli taksiye binmek zorunda kalıyordum. Taksi şoförleri tanımaya başlamıştı. Haftada iki gün 30 dan 60 lira taksiye veriyordum. Tanıdıkları için taksimetre açmıyorlardı. Belkide parayı cebe atıyorlardı bilmiyorum ama en azından kısa mesafe diye almamaları derdim kalmamıştı. Daha farklı bir derdim vardı. Bütçem zorlanıyordu. Neyse ki diğer iki mekandan yürüyerek dönme şansım oluyordu. Okulla staj arasındada sürekli yol parası veriyordum. Hatta oradada yetişmek için bazen taksiye binmek zorunda kalıyordum. Normalde asla yetişemezdim, maddi olarak ama para artık dörde bölünüyordu. Ercüment ile Funda sevgili olmuştu. Tabi Jale hemen gruptan ayrıldı. Onun ayrılması ile Gürkan' da bu temponun artık zorladığını ama zor durumda bırakmamak için dayanmaya çalıştığını söyleyip, gruptan ayrıldı. Ona hak veriyordum. Çünkü hepimiz yorgunduk. Bu nedenle gittiğimiz mekanlardan birini bırakmayı düşünüyorduk. Provaları azaltma şansımız yoktu. Bu başarısız olmamıza neden olur ve tamamen kaybettirirdi. Emeksiz yemek olmuyordu. Yeni yıl için üç mekanda da birer saat sahne alacaktık. Sonrasında birini bırakacaktık. Yani bugün sondu. İlk olarak saat 20:00 - 21:00 arasında bırakacağımız mekanda gösteri yaptık. Danslar yılbaşına özel biraz erotik öğe içeriyordu. Zaten kırmızı beyaz giyinmiştik. Kırmızı mini eteğin altına beyaz bir şort giymiştik Funda' yla. Üzerimizde beyaz bluz vardı. Kırmızı tül eldivenler. Beyaz ayakkabı. Erkekler beyaz pantolon kırmızı gömlek giymişti. Hepimizin pelerini vardı. Dansa başladıktan kısa süre sonra çıkarıyorduk. Saat 21:10' da diğer mekana yetişip kendimizi direkt sahneye artık. 22:10' da gösteri bitti. Yorulmuştuk. Ercüment' in arabasıyla hızla son mekana geçtik. Gösteri 23: 20 'de bitmişti. Hepimiz artık yıkılmak üzereydik. Ercüment ve Funda yeni yıla başbaşa girmek istiyordu. Sevgili olarak kutlayacakları ilk yılbaşıydı. Onlar gitti. Çağlar 'da ailesiyle bir mekanda girecekti. Aramızda bir tek onun ailesi İstanbul' daydı. O da gidince yalnız kalmıştım. Aslında davet edildiğim bir sürü parti vardı. Ama hiçbirine koşturacak halim yoktu. Hatta o kadar yorgundum ki, normal kıyafetlerimin Ercüment' in arabasında kaldığı bile aklıma sonradan geldi. Arayıp istemek olmazdı. Yeni yıla Noel Anne gibi girecektim. Anlaşılan bu yılda başkaları için geçecekti. Yıla nasıl girersen öyle geçer dedikleri doğruydu herhalde. Kendim için yaptığım tek şey danstı. Bara geçtim. ' Mutlu yıllar Deniz. Mutlu yıllar Furkan. Kolay gelsin. ' İkisi de ' Sana da mutlu yıllar .' dedi. Deniz' le aramız ne iyiydi ne de kötü. Kısa sohbetler ile geçiyordu. Onlarda genelde benim içki istemem ve hal hatır sormaktı. Birbirimiz ile ilgili küçük bilgiler almak birde. ' Deniz senin şu kokteylden yok mu? ' Deniz gülümsedi. ' Bir daha kovulmamı bekle. ' ' Ama bu haksızlık. ' ' Sana neler koyduğumu söyledim. Kendin yap. ' ' Denedik herhalde. Ama ölçüleri vermiyorsun. ' ' Çünkü ölçüyle yapmıyorum. ' ' Çok kötüsün. ' Deniz gülerek bir şey diyecekti ki elini cebine attı. Telefonu çıkardı. Uzanıp baktım. Annem yazıyordu. Etrafa baktı. Furkan' a seslendi. İki dakika müsade isteyip mutfağa geçti. Bende mekandan çıktım. Annemi aradım. Ama cevap vermedi. Bende babamı aradım. Açtı. ' Ne var Rüya?' ' Bugün yeni yıl ondan aradım. ' Arkadan müzik sesi geliyordu. ' Geleceğim eve dedim ya. Niye kırk kez arıyorsun?' Gözlerim doldu. Yine zamanı karıştırmıştı. Dört yıldır İstanbul' daydım. Ama babam bazen o kadar içiyordu ki ,nerde olduğumu unutuyordu. Zamanı da tabi ki. Bozuntuya vermedim. ' Sadece 12 'ye az kaldı ya. Mutlu yıllar demek istedim. ' ' Sanada mutlu yıllar. ' deyip telefonu kapattı. Arkadaşlarıyla eğlenmeye gitmişti anlaşılan yine. Sanki bunu bir çok gün yapmıyor gibi. Annemde, babamın sabaha karşı geleceğini bildiği için uyuyor olmalıydı. Onun için üzülüyordum. Ama ayrılmaya yanaşmıyordu. "Gel.' demiştim. Geldi de. Ama kısa süre sonra geri dönmüştü. Aslında beni özlüyordu. Ama benim geri dönmemi istiyordu. Babamın düzeleceğini umut ediyordu. İzmir' e dönemeyeceğimi anlamıyordu. Tekrar arayıp uyandırmak istemedim. Uyanırsa arardı zaten. İçeri girdim. Deniz hala yoktu. Hala annesiyle konuşuyor olmalıydı. Onun adına sevinmiştim. Zaten ailesinden bahsederken gözleri ışıldardı hep. ' Bir şişe votka bir de vişne suyu. ' ' Şişe mi? ' ' Bugün yılbaşı Furkan. Ayrıca iş saatimde bitti. ' ' Çarpar diye demiştim. Ama sen bilirsin. ' Omuz silktim. En azından yılları bile karıştıracak hale gelmezdim değil mi? Zaten bir türlü o hale gelmiyordum. Bunu defalarca denemiştim. Belki öyle daha iyi anlarım diye. Ama denedikçe alkole dayanıklılığım artmıştı. Bir de mantıklı yanım. Ona hiçbir içki işlemiyordu. Doldurup içiyordum. Üçüncü bardakta Deniz geldi. Bana doğru geliyordu ki, Furkan onu durdurdu. Şişenin yarısına geldiğimde geri sayım başladı. Deniz önümdeki bardağı çekti. ' Ver onu!' Kollarını tezgaha dayayıp bana yaklaştı. Bende ona yaklaşıp gözlerimi kızgın bir şekilde ona diktim. İnsanlar bağırıyordu. ' 3- 2 - 1 ' Deniz gülümsedi. ' Mutlu yıllar Rüya. ' Üzerimize rengarenk konfetiler yağıyordu. Ona gülümsedim. ' Mutlu yıllar Deniz. ' Furkan' ın Deniz' in omzuna dokunmasıyla gözlerimiz birbirinden ayrıldı. Deniz bana göz kırptı ve işine döndü. Votkayı bitirdim. Telefonuma yeni yıl mesajı yağıyordu. Çalışanlar fırsat bulup geldikçe yeni yılımı kutluyordu. Ne kadar kalabalık ama ne kadar yalnızdım. Votka bitince şişeyi Deniz 'e uzattım. ' Bacardi limon. ' ' Yuh!' Kahkaha attım. ' Kaba herif. ' ' Rüya. Çok içiyorsun. ' Omuz silktim. Bir bardak hazırlayıp önüme koydu. ' Abin değilim sonuçta değil mi ? ' ' Değilsin. ' Bardağı fondip yapıp geri verdim. ' Bir tane daha. ' ' Üzgünüm. Bacardimiz kalmadı. ' Ben bunu yer miydim? Hemde yılbaşı gecesi... ' O zaman tekila ver. ' ' Saçmalama. ' ' Unuttun mu , abim değilsin? ' ' Sen bilirsin. Ama bu kadar içersen herkes gidince yapacağımız partide dans edemezsin. ' ' Ne partisi. ' ' Saat 2 'de kapanıyor mekan bugün. Sonra biz çalışanlar yeni yıl partisi yapacağız. ' ' Tamam o zaman bir bira ver. ' ' İnatçı. ' dedi ama birayı verdi. Aslında yeni yılda sabaha kadar çalışırlar diye düşünüyordum. Ama patron, her zamankinden erken kapatmayı seçmişti. Normalde bile 3' e kadar açık kaldıkları oluyordu duyduğuma göre. Ama patron yılbaşında o saatten sonra kalanların, fazla taşkınlık yaptığını düşünüyordu. Gerçi haklı olabilirdi. Çoğu kişinin şimdiden ayakta duracak hali kalmamıştı. Mekan leş gibi görünüyordu. İnsan kalabalığı nedeniyle temizlemeye çalışmakta bir işe yaramıyordu. ..... Saat 2 olduğunda mekan boşaltılmaya başlandı. Çoğu kişi sorun çıkarıyordu. Neyse ki boşaldı. Bazı çalışanlar gitmeyi tercih etti. Yedi kişi kalmıştık. Furkan dj kabinine attı kendini. Deniz bar tezgahına kasalarla bira, votka, rakı koydu. Elimi uzatıp votka alacağım sırada bileğimi tuttu. ' Daha iyi bir teklifim var. ' ' Neymiş? ' ' Sana o kokteyli öğrenmen için bir şans vereceğim. ' diyerek bara geçti. Malzemeleri ayarladı. Sheakera koydu. Ama koyduktan sonra şişeyi elinde çeviriyor atıp tutuyordu. Arada dirseğinin içiyle şişeye vuruyor şişe havada en az üç tur dönüyordu. Ama Deniz yine de yakalıyordu. Hemde hep aynı noktadan. Her şişeyle kısa bir şov yaptıktan sonra bir başka şişe alıyordu. Gözüm neyi ne kadar koyduğundan çok yaptığı şovdaydı. Hepsini koyduktan sonra buzları kırdı içine attı. Sheakerı aldı. Önce bir güzel salladı. Avcunun içinde çevirdi. Havaya attı. Tuttu. Sonra yine aşağıdan arkasına doğru attı. Omzunun üzerinden yine aramızda durdu. ' Bende yapmak istiyorum. ' ' Öğrendin yani ne kadar koyduğumu. ' ' Hayır. Bu yaptığını yapmak istiyorum. ' Tabureye basarak tezgah üzerine çıktım. Diğer tarafa geçtim. ' Dur bakalım Hanımefendi. ' Hazırladığı kokteyli bardağa koydu. Bardağı bana uzattı. Sheakerın içine su doldurdu. ' En azından ortalığı vişne rengine boyamazsın. ' ' Ben yapamaz mıyım yani? Öyle mi demek istiyorsun? ' Güldü. Cevap vermedi. Ona gösterecektim gününü. Gösteremedim. Kafama denk getirmeyi bile başarmıştım. Acımıştı da. Barı aşırıp diğer tarafa geçirmeyi de başardım. Yere düşürmeyi. Bir kaç kez içindeki suyu dökmeyi. Furkan yanımıza gelmişti. O da Deniz gibi gülüyordu. ' En zorundan başlamışsın. Onu kaç yıllık barmenim ben yapamıyorum. Deniz' e özgü o. Bütün geceyi burda mı geçireceksiniz? ' ' Bir kere yapayım şunu geleceğim. ' ' Haa. Tamam o zaman 2025' te görüşürüz. ' Arkasını dönüp giderken elimdeki sheakerı arkasından fırlattım. Denk getiremedim tabi. Yerden alıp getirdi. ' Nerdeyse yapacaktın. ' dedikten sonra tezgaha koydu. Arkadaşlarının yanına gitti. Ardından dil çıkardım. Benimle dalga geçiyordu. Deniz birden arkama geçti. Sheakerı elime verdi. Elimin üzerine elini koydu. ' Kolunu serbest bırak ' Demesi kolaydı. Tam arkamda duruyordu. Nefesi boynuma geliyordu. Gerilmiştim. ' Rüya. Kolunu serbest bırak. Sana hızını ayarlamayı öğreteceğim. ' Dediğini yaptım. Kolumu tamamen Deniz yönetirken attık. Arkamızda yarım ay çizerek ikimizin omzunun üzerinden geçti. Bu kez tezgahın kenarına çarpıp yere düşmüştü. Heyecanla Deniz' e döndüm. ' Gördün mü , nerdeyse yapıyordum gördün mü? ' Deniz kafasını salladı. Gülmemek için kendini tutmaya çalışıyordu. Gözlerim gözlerine kitlendi. Sonra birden bir adım geri gittim. ' Benim şarkım çalıyor. ' diyerek tezgaha çıktım. Atladım. Koşarak kendimi piste attım. Dans etmeye başladım. Arada gidip kendime bir bira almıştım. Deniz' se arkadaşlarına yakın bir masaya oturmuş, kendine çerez almış ve rakı doldurmuştu. Masada bir büyük duruyordu. Ve bitmek üzereydi. Yanına gidip elindeki kadehi aldım. Hep o mu alacaktı? Kafama diktim. Boşunu masaya vurdum. ' Sen dans etmeyecek misin? ' ' Benim dans pisti fobim var. ' ' Ne olmuş benimde deniz fobim var ama seninle konuşuyorum. ' Deniz gülerek konuştu. ' Aynı şey mi ?' ' Ne farkı var? ' ' Bende boğulma tehliken yok. ' ' İşte orası hiç belli olmaz. ' Ne demiştim ben? Kendimi yeniden piste attım. Deniz' i kimse kaldıramamıştı. Herkesle dans etmiştim. Kızlara bir kaç figür öğretmiştim. Deniz' in içtiğini ve sinirli olduğunu görüyordum. Acaba neye kızmıştı? İyice sarhoş olmuştum. Partide bitmişti. Herkes tek tek gidiyordu. Bense hala dans ediyordum. Deniz içki boşlarını atıyordu. O da hafif sarhoş gibiydi. Ama hala çalışıyordu. Sonunda mekanda sadece ikimiz kaldık. Deniz müziği de kapattı. Yanıma geldi. ' Niye kapattın? ' ' Sabaha kadar burda mı kalacaksın Rüya? Bak herkes gitti.' ' Sabaha ne kaldı ki? Saat kaç ?' ' 4. Hadi seni evine bırakayım. ' ' Yaşasın! Motora bineceğiz. ' Fazla mı coşku göstermiştim? Ama motor seviyordum. Dünyada bir tek üretilmiş bir araba bile, bütün lüks donanıma sahip olsa, en basit motor kadar ilgimi çekmezdi. ' İçkiliyim Rüya. Taksiyle gideceğiz. Bulabilirsek tabii. ' Oflayarak çıkışa yöneldim. Deniz kolumu tuttu. ' Montun yok mu senin? Bu kıyafet ile mi gideceksin? ' ' Hepsi Ercüment' in arabasında kaldı. ' Deniz montunu aldı. Bana giydirdi. İtiraz etmiştim ama o kazandı. Dışarı çıkmıştık ki Deniz' e doğru savrulan bir yumruk gördüm. ' Sen kimsin lan, beni mekana aldırmıyorsun? ' Bu o gece beni rahatsız eden adamdı. Samet miydi, öyle bir şeydi adı. Bana baktı. ' Şimdi anlaşılıyor derdinin ne olduğu. ' derken beni süzüyordu. Deniz bir yumruk attı. Sendeledi Samet. İsim hafızamı böyle lüzumsuzlar da işgal ediyordu işte. Samet dengesini sağladı. Ve Deniz' e bir yumruk daha attıktan sonra benim kolumu tuttu. ' Sevgilin beni mekana aldırmayıp eğlencemi engelledi. Bu gecenin devamında sen beni eğlendireceksin ' diyerek çekiştirdi. Tam tekme atacaktım ki, Deniz birden Samet denen şerefsizin bileğine yapıştı. Ve sert bir kafa attı. Adam bileğimi bırakmak zorunda kaldı. Arkadaki arabaya tutunup düşmekten kurtuldu. Tam doğrulacağı sırada Deniz bir yumruk attı. ' Ben sana kız arkadaşıma tek bir kelime edersen seni gebertirim demedim mi ?' diyerek üst üste üç yumruk attı. Sonra elimi tuttu. Yürümeye başladık. Ben sarhoş olduğum için yanlış mı duymuştum? Kesin yanlış duymuştum. Zaten yürüyemiyordum bile. Bu halde doğru duyacak halim yoktu ya, kesin yanlış duymuştum. Sarhoşluk bu yönden pisti işte. Ne duyduğunu bile anlamıyordun. Deniz kesin iş arkadaşım demişti, ben kız arkadaşım anlamıştım. Deniz aniden durdu. Beni kendine yasladı. Kolunu sardı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum ama başarılı olamıyordum. Sonra Deniz uzandı. Taksinin kapısını açtı. Demek ki taksi bekliyorduk. Evin önüne geldiğimizde, ben Deniz 'in omzunda uyukluyordum. İnmeme Deniz yardım etti. Kolunu omzuma atarak bana destek oldu. Taksiciye beklemesini söylemişti. ' Anahtarı ver. ' ' Ne anahtarı?' ' Evin anahtarı. ' ' Yok ki. ' ' Yok mu? ' ' O da Ercüment- ' Lafımı yarıda kesti. ' O da Ercüment' in arabasında kaldı. Kendini de bıraksaydın Rüya. ' Taksiye geri döndük. Mekanın önüne gelmiştik. Taksiden indik. ' Buraya niye geldik. ' ' Motorla bana gideceğiz Rüya. ' ' Yaşasın! Kalbim temiz işte benim. Niye baştan inat edersin ki?' ' Sabır. Sen beni gerçekten deli etmek istiyorsun. Bu halimle seni kullandığım hiçbir araca bindirmezdim ama maaşı almadık daha paramın sonunu taksiye verdim. ' ' Ben taksi parası verirdim ama -' ' Çantanı Ercüment' in arabasında bıraktın. ' ' Aferin! Bildin. Benim tuvalete gitmem lazım. ' ' Ne? ' ' Kibarlık yapıp lavabo mu demeliydim? Sıkıştım. ' Deniz sıkıntıyla nefes verdi. Mekanı açtı. Lavaboya gittim. Deniz etrafa bakıyordu. ' Ne oldu?' ' Aslında burda kalsak olurdu ama patron yanlış anlar. Kamera görüntüleri onun telefonuna da gidiyor. Şu an kapının açıldığı uyarısı gitmiştir bile. ' ' Ben motora binmek istiyorum. ' Çıkarken masada gördüğüm yarım şişe votka üzerine kolayı döktüm. Deniz sinirli bakıyordu. Mekanı kilitledi. Çıktık. Motora bindik. Yolda içmeye devam ettim. Evin önüne geldiğimizde dünya fena halde dönüyordu. Motordan inmem daha gezelim diye tutturunca Deniz beni kucağına aldı. Kapıyı açtı. Eve taşıdı. Girişteki koltuğun üzerine bırakırken gözlerim dudaklarına takıldı. Dudaklarına uzandım. Deniz aramızdaki mesafeyi kapatıp beni öpmeye başladı. Ayrıldığımızda gözlerim daha fazla dayanamadı. Kapandı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD