PROLOG
DENİZ ÇAĞLAYAN
26 yaşında... Yengeç burcu... İstanbul' da bir barda barmenlik yapıyor. Uzun saçları, kendine has hafif serseri bir tarzı var. Boş zamanlarında gitar çalıyor. Ardında bıraktığı o küçük şehri zaman zaman özlüyor. Ailesine düşkün ama yıllardır ayrı. Kendini bildi bileli çalışıyor. Liseden sonra açık öğretim fakültesine kayıt yaptırıp, soluğu İstanbul' da aldı. Kazandığı paranın bir kısmını yardım etmek için harcayan ; olgun, aklı başında biri. Hayata hep pozitif bakıyor. Her zaman güler yüzlü. İnsanları seviyor ve onlara önem veriyor. Çocuklara bayılıyor. Onlar için elinden gelen her şeyi yapar. Çocukla çocuk olabilen biri. Çalışmaktan aşka pek zamanı olmamış. Ayakları üzerinde duran, kimseden yardım istemeyen bir yapısı var. Hayatının bir düzeni var. Kararlı, istikrarlı, sabit yaşayan biri. Rüya' nın dengesizliği bütün dengesini alt üst edene kadar.
RÜYA DENİZER
23 yaşında... İkizler burcu... Aslen İzmir' li. İstanbul' a radyo televizyon okumak için geliyor. Son sınıf öğrencisi. Bir yapım şirketinde staj yapıyor. Dans etmeyi ve eğlenmeyi seviyor. Biraz şımarık. Biraz ukala. Küçük yaşta jimlastik eğitimi aldığı için çok iyi dans ediyor. Bulduğu her fırsatta kendini bir eğlence mekanına atıp dans ediyor. Aynı zamanda bunu kazanca dönüştürmüş. Gittiği mekanlarda yaptığı gösterilerle küçükte olsa bir kazanç sağlıyor. Ama kazancını yine eğlenceye harcıyor. En büyük fobisi deniz. Yüzmekten ödü kopuyor. Arkadaş çevresi geniş ama hiç dostu yok. Herkesin gülümsediği sürece yanında olduğunun, kimsenin derdini dinlemeyeceğinin farkında. İzmir' den ayrılırken ardında bıraktığı ailevi sorunları var. Geri dönmeyi düşünmüyor. Yarını düşünmeden yaşamaktan memnun. Ardında bıraktığı bir yarası var. Bu nedenle aşktan uzak. Eşyalara, çocuklara hatta bir filme , kitaba bile aşık olabiliyor ama yaşıtı birine asla. 14 yaşında acı bir şekilde kapatmış o sayfayı. Yeniden değil açmayı aralamayı bile düşünmüyor. Kendince bir düzeni var. Dışardan dengesiz göründüğü zamanlar olsa da kendine has bir dengesi. Kimsenin hakkında ne düşündüğüne takılmayan biri.
....
Rüya içeri girer girmez mekana bayıldı. Jale ilk kez haklı çıkmıştı. Burası gerçekten güzeldi. Pisti oldukça genişti. Burda daha özgür dans ettiğini hayal etmeye dalmıştı ki arkadaşı çekiştirdi.
' Rüya aval aval bakmayı kes. '
' Dur şimdi Jale. Ben aşık oldum. '
' Dur tahmin edeyim, dans pistine değil mi? Aşk böyle alaya alabileceğin bir şey değil Rüya. Hadi adam bizi bekliyor. '
Rüya' ya göre aşk o kadar ciddiye alınacak bir şey değildi. Bir kere zaten sonu baştan belliydi. Hiçbir sürprizi yoktu. Gözünü pistten ayırmadan cevap verdi.
' Evet. Dans pistine ne olmuş? En azından benim aşkım karşılıklı. Senin gibi mesajıma beş saat sonra cevap veren birine aşığım diye ortalıkta gezsem daha mı iyi? '
Rüya lafını sakınan biri değildi. Kimsenin kırılması da umrunda olmazdı. Kaybetmekten korktuğu kimse yoktu çevresinde. Olmasını da istemiyordu.
' Ben ona aşık değilim Rüya. Aşığım diye gezindiğimi nerden çıkardın? '
' Sen onu benim külahıma anlat. Tüh bak külahımı da aceleyle çıkarken evde unutmuşum. Şansına küs. '
Jale 'nin sinirleri bozuldu.
' Saygısızlık ediyorsun Rüya. '
' Sende yatıp kalkıp ben sakatlanayımda ,Ercü ile sen partner ol diye dua ediyorsun. Ben sana bir şey diyor muyum? '
Jale dolan gözlerini kapatıp açtı. Ercüment' i seviyordu ama Ercüment bunun farkında bile değildi. Ya da farkında değil gibi yapıyordu. Sırf Ercüment için girmişti okulun dans kulübüne. O zamana kadar dansa ilgisi yoktu. Ama çok çalışmıştı. Yine de olmuyordu işte. Baş dansçı çocukken yıllarca jimlastik yapmış olan Rüya olmuştu. Ercüment' te onun partneri. O da çocuk yaşta dans eğitimi almıştı. İkisi gerçekten çok iyiydi. Jale ne kadar uğraşırsa uğraşsın; onlar kadar iyi olamıyordu. İçten içe Rüya 'yı kıskandığı doğruydu. Bir kere olsun Ercüment' le dans etse fark edileceğini hayal ediyordu. Rüya bunun farkındaydı ama bir kez olsun bu fırsatı vermemişti Jale' ye. Dansa o kadar aşıktı ki Rüya , ayağını sakatladığı zaman bile gelmişti dans etmek için. Ercüment ile aralarında bir şey olmadığını biliyordu. Ama yine de kendine engel olamıyordu. Onun bu aşka saygısız ve dansa aşığım konuşmaları Jale' yi sinir ediyordu. Bunu bahane ederek Ercüment' e nefes aldırmıyordu Rüya. Sürekli çalışmak istiyordu. Grubun en iyisi olmak yetmiyordu. Jale' ye onlara yetişme fırsatı vermiyordu. Jale değil onlardan fazla çalışıp , farkı kapatmak, tempolarına zor yetişiyordu. Okul , dans kulübü , prova ve gösteriler arasında canı çıkıyordu. Oysa Rüya buna ek olarak bir de staj yapıyordu. Ama hala durmuyordu.
Jale cevap vermek yerine Rüya' yı çekiştirdi. Masada oturan adamın yanına gidip oturdular. Ve haftada iki gece hafta sonları saat 8 'de ve saat 12' de olmak üzere ikişer kez dans gösterisi yapmak konusunda anlaştılar. Karşılık olarak orada sınırsız yiyecek içecek ve eğleneceklerdi. Tabi az bir miktarda para alacaklardı. Altı kişiye bölüneceği için; alacakları para pek bir işlerine yaramazdı ama önemli de değildi. Rüya için dans etmek başlı başına bir ödüldü. Maddi sıkıntı çekmeye değecek bir ödül. Konuşma bitince adam kalktı. Rüya yine gözünü piste dönmüştü. Jale koluna dokundu.
' Hadi gidelim Rüya. '
Rüya onu duymamış gibi yerinden kalktı. Dj kabinine geçti. Sanki mekanın sahibi gibi rahattı. Üç şarkı seçti. Ve kendini piste atıp dans etmeye başladı. Üçüncü şarkının sonunda yorulmuştu. Soğuk bir şey içmek için kendini bar taburesine attı.
Deniz yeni gelmişti. Bardakları tek tek kurulayıp diziyordu. Raflarda duran şişelere bakınca onların tozlandığını gördü. İyi bir temizlik şarttı. Bugün anlaşılan yorucu bir gün olacak diye düşündü. Neyse ki hafta içiydi. Gece çok kalabalık olmazdı. Önceki gün izin günüydü ve belli ki iş arkadaşı sadece servis yapıp geçmiş , hiçbir şeye elini sürmemişti. İşler Deniz' e kalmıştı. Bütün şişeler inecek, arkalarındaki aynalar ve raflar silinecek, hepsi yine yerleştirilecekti. Ayrıca silmesi gereken en az yüz bardak vardı. Elindeki bardakta leke kalmadığından emin olunca yerine koydu. Ve bir bardak daha aldı. İşinde oldukça titizdi.
' Hey! Bir bira versene. ' diyen Rüya' yı yeni fark etmişti.
Yüzüne bile bakmadan ' Daha açılmadık. ' dedikten sonra işine geri döndü.
' Hey! Sana diyorum. '
Deniz ani bir hamleyle Rüya' ya döndü.
' Hanımefendi daha açılmadık. Servis 6' dan sonra başlıyor. '
' Bir bira versen eline mi yapışacak? '
Deniz işine döndü.
' Hey! Alo! '
Deniz oralı olmuyordu. Özellikle hitap şekilleri Deniz' i rahatsız etmişti. Aldığı hizmete karşı para ödediği için , kendini patron zanneden insanlardan haz etmiyordu. Her yerin kuralları vardı. Ve üç beş kuruş para veren herkes için kurallar bozulsa her yere kaos hakim olurdu.
Rüya Deniz' in ona bakmadığını fark edince ellerini bara koydu. Bar tezgahı üzerine çıktı. Ve kendini diğer tarafa attı. Eğilip aşağıya baktığında kasayı gördü. İçinden bir bira aldı. Deniz onu gördü . Bir an şaşırdı. Sonra sinirlendi.
' Hanımefendi çıkar mısınız? Bu yaptığınız yasak. Lütfen çıkın. '
Rüya aldırmaz bir ifade ile arkadaki tezgah üzerinde açacak arıyordu. Deniz' in tam önünde olduğunu gördü. Elini uzattı. Deniz elini elinin üzerine koydu.
' Hanımefendi lütfen çıkın. Yoksa görevli çağırmak zorunda kalacağım. Müşterilerin buraya geçmesi yasak. '
Rüya açacağı tutup elini Deniz 'in elini altından çekti. Birasını açtı. Gözünü Deniz' in gözlerine dikti. Biradan bir yudum aldı.
' Bence patronu çağır. Çünkü bende senden şikayetçiyim. '
Hala Deniz' in gözünün içine bakıyordu. Koyu kahve gözler; gözünün altına çektiği göz kalemiyle, sanki derin bir girdaba dönüşmüş gibi Rüya' nın gözlerini esir almıştı. Rüya insanları iyi tanırdı. Ama karşısındaki insanı çözemiyordu. Uzun saçları kulağında küpesi bileklikleri ve giyim tarzı nedeniyle rocker olduğundan emindi ama başka bir şey anlamamıştı. Rüya birden birayı tezgaha koydu. Saçındaki tokayı sıyırdı. Deniz ne yaptığını anlamaya çalışırken arkasına geçti. Deniz 'in omuzlarına değen saçlarını topladı. Tokayla sıkıca bağladı. Tekrar önüne geçti.
' Şöyle yüzün gözün açılsın da etrafı gör. Ben müşteri değilim. Herhalde saçların engel oldu. Biraz önce şu masada patronla oturduğumu görmedin. Bende buranın bir çalışanı olarak istediğim saatte içebilirim. ' dedikten sonra tekrar ellerini bar tezgahına koydu. Kendini yukarı çekti. Ve diğer tarafa atladı. Elini uzattı.
' Bu arada ben Rüya. '
Deniz hala şaşkındı ama Rüya' nın elini havada bırakmak istemedi. Nezaketi buna izin vermezdi. Karşısındaki ne kadar kural tanımaz biri olursa olsun bir kadındı. Eşitlikçi olmak ile kadınlara daha naif davranmak arasında bir tezat olduğunu düşünmüyordu. Eşit oldukları için ne yapacaktı ' Naber lan?' falan mı diyecekti? Deniz' e göre bir kadınla konuşmak ve davranmak bir erkekle konuşmaktan farklıydı. Çünkü kadınlar daha hassas, kibar ve nazikti. Tabi karşısındaki kişinin böyle olduğundan şüphesi vardı. Ama yine de kendini bozmadı.
' Deniz. '
Rüya ' Neden yıldızımız barışmadı şimdi anlaşıldı. Denizden nefret ederim. ' diyip birasını aldı ve Jale' nin yanına masaya döndü. Şişeyi kafasına dikip bitirdi.
Boş bira şişesini masaya koydu.
' Hadi gidiyoruz' dedikten sonra Jale' nin gelip gelmediğine bakmadan mekandan çıktı. Jale ardından çıktı. Deniz şaşkınlığı üzerinden atmıştı. Memnun oldum demesini beklerken, denizden nefret ederim gibi bir laf duymak tuhaf gelmişti. Ve kızın tavırları... Saçındaki tokayı sıyırdı. Önce çöpe atmayı düşündü ama ona ait değildi. Kızın yalan söyleyip söylemediğinden emin değildi. Kızı ne patronla konuşurken, ne de dans ederken görmemişti. Yeni gelmişti zaten. Yine de doğru söyleme ihtimaline karşı geldiğinde vermek üzere tokayı bileğine taktı. Son derece sıradan siyah bir lastik tokaydı. Maddi bir değeri yoktu ama yine de Deniz' e ait değildi. Rüya gelir gelmez iade edecekti.
Deniz o gün o tokayı bileğine takarken sadece bir kaç saat ya da gün için taktığını düşünüyordu. Yıllar boyunca aşklarının bir sembolü olacağından habersizdi.